Kur'an İle İncİl Yan Yana!

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24012
    klaus
    Anahtar yönetici

    Kutsal Kitap'ın Tanrı sözü olma iddiasını çürütebilmek için amansız bir çaba göstererek Kutsal kitap'a sayısız saldırılarda bulunmaktadırlar. Ama bunun karşısında Kur'an'ın ortaya çıkış, derleniş ve yayılışı konularında tarihsel bir inceleme yapılmasına her nedense bir türlü yanaşmamaktadır”.

    Ülkemizde insanların anayasal düzen içerisinde belirli hak ve özgürlükleri vardır. Bunlardan biri de din ve vicdan özgürlüğüdür. Her birey istediği inancı benimsemekte, bu inanç içerisindeki ibadetini yerine getirmekte ve devletin temel siyasal, ekonomik ve hukuksal yapısı aleyhinde olmadığı sürece bu inancını özgürce yayabilmekte özgürdür. Buna göre devlet, dinler arasında tarafsız olmalı, belirli bir dinsel görüşe tanıdığı hak ve desteği diğer din görüşlerine de tanımalıdır.

    Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet ise de, ülkede yaşayanların yüzde doksan dokuzu gibi büyük bir çoğunluğu İslam dinine mensuptur. Ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğunun Müslüman olması, bu ülkedeki diğer dinlere mensup vatandaşların dinsel faaliyetlerinin sınırlandırılması ya da durdurulma sına neden olmamalıdır.

    Türkiye gibi laik ve demokratik bir ülkede, üstelik Türkiye'nin bütünüyle Hıristiyan ülkelerce oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılmak istediği bir dönemde, İslam dini gibi devletin demokratik rejim içerisindeki siyasal, ekonomik ve hukuksal yapısına karşı alternatif bir şeriat düzeni getirilmesi konusunda hiç bir dinsel kural ve emir içermeyen Hıristiyanlık inancına yapılmakta olan sınırlama ve baskıların tamamen kaldırılarak Türkiye'deki insan haklarının işlerlikte olduğunun kanıtlanması, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış dünyadaki itibarının korunması açısından çok önemli ve yerinde bir uygulama olacaktır.

    Son zamanlarda piyasada satılan bazı kitaplar, belli bazı dinsel inanç ve felsefeleri iyice çürütmektedirler. Bu inanç sisteminin çelişkileri aydınlarca kabul edilemez içerikteki temel nokta ve kaynakları ortaya koymaktadır. (Bkz. Turhan Dursun, Tabu Can Çekişiyor DİN BU {İstanbul 1990}; İlhan Arsel, Şeriat ve Kadın {İstanbul 1990}. Aslında, bilimsel olarak ortaya çıkarılan bu bilgiler, yeni değildir. Eleştiriye daha açık ortam ve toplumlarda bu çürütücü gerçekler yıllardır bilinmektedir.

    Ama bir başka hataya düşmemeye de dikkat edilmesi gerek. Bir din ve inanç sisteminin sahte olduğuna karar verince, tüm diğer din ve inanç sisteminin de sahte olduğunu öne sürmek hiç doğru değildir. Aslında, mantıklı olarak birbiriyle çelişen nice dinsel inançların ve felsefelerin hepsi birden doğru olamaz. Bir inanç sistemi doğruysa aynı konuda ona karşıt öteki sitemlerin hepsi doğru olamaz. Düşüncemizi aynı mantıkla sürdürürsek, bu inanç sistemlerinden biri, büyük bir olasılıkla, diğerlerine göre gerçek olabilir. Ve sonuç olarak, öbürleri yalnızca birer aldatmacadır. Tıpkı sahte paranın ortaya çıkışının, gerçek paranın varlığına dayanması gibi… Çünkü sahte para gerçeğin yerine geçmek ister. Onu taklit etmeye çalışır ama gerçekte değeri yoktur. Bu örnekte olduğu gibi, sahte inanç sistemleri de gerçek sistemin yerine geçmek ister.

    İnsanların bir Tanrı'ya inanmaları doğaldır. Tüm toplumlarda bu gerçek bir gereksinimdir. Tanrı'yı bulmak isteyen bir kimse,, kendi yetiştiği ortamda benimsenmiş dini inancın doğru olmadığı kararına varınca, gerçeği araştırarak bulmalıdır. İsa Mesih İnancı'nı, tarihsel ve bilimsel açılardan tarafsızlıkla inceleyen ve düşünen insanlar olarak, sizi, körü körüne inanılmış başka inançlara değil, insanı doyurucu ve gerçeklere dayalı bir yaşama davet ediyoruz.

    Bütün İslam ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de şu yaygın, ama ne yazık ki yanlış inanç vardır. “Yüce Allah, insanlığa dört hak kitap indirmiş. Bunlar Hz. Musa'ya indirilen TEVRAT. Hz. Davud'a indirilen ZEBUR, Hz. İsa'ya indirilen İNCİL ve son olarak da Hz. Muhammed'e indirilen KURAN- KERİM’ dir. Bunlardan ilk üçü Yahudi haham ve Hıristiyan papazlar tarafından değiştirilerek bozulmuş ve geçerliliğini kaybetmişlerdir. Kur'an ise ilk indirildiği gibi sağlam ve güvenilirdir ve hep aynı kalacaktır. vs.”

    Eminim bu öğretiyi ta ilkokul günlerinden aldınız ve bu konu aklınızda hep bu şekliyle yer etti. Aslında bir çoğumuz Kutsal Kitap’ı (Kitabı Mukaddes—Tevrat, Zebur İncil’in üçünü bir arada) ne gördünüz, ne de okudunuz. Konuyla ilgili bilgileriniz hep başkalarından gelmekte ve siz belki de konu üzerinde kendiniz hiç bir araştırmada bulunmadınız.

    Bilgisizlikten kaynaklanan böyle bir inanış, önyargılarla milyonlarca Müslüman’a bile bile yanlış öğretilmektedir. Elbette, bir dinin diğer dinlere karşı kendi inanç ve niteliklerini övmesi doğaldır. Ama bunu yaparken bu görüşleri sağlam ve güvenilir kanıtlarla da desteklemesi gerekir.

    Yüce Tanrı'nın ebedi sözleri üzerinde dururken birey tüm önyargı ve saplantılardan uzaklaşmadıkça, Tanrı'nın gerçek sesini şeytanın sesinden ayırt edemez. Okuyucudan konuya girmeden önce Türkçe bir Kutsal Kitap ya da en azından bir İncil edinmesini önemle rica ederim. Çünkü insan eline hiç almadığı, görmediği ve tarafsız bir şekilde incelemediği İncil (ya da herhangi diğer bir eser) konusunda,” Bu böyledir, şu şöyledir” şeklinde bilgisizce düşünceler öne sürerek, konuyu bilenler karşısında kendini küçük ve cahil durumuna düşürmemelidir. İnsan, kim olursa olsun, konuya tarafsız ve önyargısız yaklaştığı sürece, sadece Kutsal Kitap'ın değişmezlik ve geçerliliğini görmekle kalmayıp, aynı zamanda Kur'an’ı da tarafsız bir şekilde incelemeye alarak Kur'an'ın Tanrı sözü olma iddiası konusunda hiç beklemediği bir sonuçla karşı karşıya gelebilecektir.

    Bu yazımızda, Kur'an ve Kutsal Kitap’taki şüpheli ayet ve metinler, paralel ayetler ve Kur'an’ınKutsal Kitap’a verdiği destek konuları üzerinde duracağız.

    Bu incelemenin her birinize yararlı olması ve Tanrı'nın İsa Mesih'te tüm insanlığa sunduğu ebedi kurtuluş armağanına kavuşmanızda rol oynaması en büyük dileğimizdir.

    Kur’an ile Kutsal Kitap Arasında Karşılaştırmalı Bir Çalışma

    Hıristiyanlar (Mesih İnanlıları da diyebiliriz) kendi kutsal yazılarının doğru ve geçerli olup olmadıklarını anlayabilmek için, bunları bizzat çok yakın ve titiz bir incelemeye tabi tutarlar. Tevrat, Zebur ve İncil'den oluşan Kutsal Kitap'ın Tanrı'nın esini olduğuna gözü kapalı inanmaya yanaşmazlar. Tersine, bu kitapların yazılış biçimlerini ve içeriklerini kılı kırk yararcasına araştırır ve bunların gerçekten de Tanrı'nın esini olduğuna tecrübe yoluyla inanmak isterler. Bir Mesih İnanlısı (yani Hıristiyanlığın özünü benimseyen bir kimse) doğal olarak böyle bir sonuca dürüst bir şekilde ulaşmak için yalnızca Hıristiyan inançlarını destekler gözüken gerçekleri değil, aynı zamanda bu inançları ciddi bir şekilde eleştirir gözüken karşı düşünceleri de göz önünde bulundurmaya hazır olmalıdır. Var olan delilleri samimi bir şekilde değerlendirdikten sonra Kutsal Kitap'ın gerçekten de Tanrı'nın değişmez ve ebedi sözleri olduğuna ikna olmuş ise, o zaman haklı olarak, varmış olduğu sonucun adil ve doğru bir sonuç olduğuna gönül rahatlığıyla inanabilecektir. Böylesine zengin ve engin bir iman güvencesi, peşine Tanrı sözü olduğuna inandığı bir kitaba karşı olan delillere tarafsızca yaklaşmaya gönüllü olmayan bir yüreğe asla gelmez!

    Ama bunun karşısında tecrübelerimizden biliyoruz ki, Müslümanlar, sürekli olarak Kur'an’ı Kerim'in ortaya çıkış ve derlenişi konularında kesinlikle sağlam ve güvenilir olduğunu, bu konunun inceleme altına alınmasının günah olacağına inanmaktadırlar. Oysa bir Mesih İnanlısı’nın kendi Kutsal Kitap’ın, sağlamlığı ve güvenirliği konularındaki tüm saldırılara dayanmadığı sürece, geçerli nitelikte Tanrı sözü olarak hürmet görmeyebilir. Ama bu kişi Kutsal Kitap'ın, üzerine yöneltilen her çeşit saldırı ve lekelemeleri bertaraf eden çelik bir kalkan gibi sağlam olduğunu bir kez ortaya çıkarınca, o zaman bu kitabın Tanrı'nın gerçek sözleri olduğuna temiz bir vicdanla güvenecek ve bu koşullarda kendi kutsal yazılarının Tanrı'dan gelmiş olduğuna inanmada çok daha geçerli nedenleri olacaktır.

    Hıristiyanlar, Müslümanların Kur'an'ın yetkisini aynı şekilde değerlendirme ve sınama altına almasındaki isteksizliklerine üzülürken, bir de Müslüman yazar ve konuşmacıların işlerine geldiğinde hiç tereddüt etmeden Kutsal Kitap’ı suçlayıp yerin dibine soktuklarını görerek bir o kadar daha üzülmekte ve gerçekçilikten uzak böyle bir tutumdan bütünüyle rahatsız olmaktadırlar. Böyle kişilerin, Kutsal Kitap'ın Tanrı sözü olma konusunda hiç çekinmeden ve şiddetle saldırılarda bulunduklarını, ama aynı yöntemi Kur 'an üzerinde uygulamalarını istendiğinde nasıl geri çekildiklerini dünya tarihi sayısız örnekleriyle göstermektedir.

    Bu noktada, Müslümanların Kur’an’a bakış açısı ile, Mesih İnanlıları’nın Kutsal Kitap’a bakış açısı, arasındaki önemli farka dikkat çekmek yararlı olur. Bütün bilgili Müslümanlar Kur’an'ın bütün sözlerinin İslam peygamberi Muhammed'e melek Cebrail tarafından teker teker yazdırıldığına, Kuran'da Allah'ın ölümsüz sözlerinin bulunduğuna ve bir aynısı nasıl her zaman cennette de saklıysa, Arap dilinde bugüne kadar bizim için saklandığı hakkında aynı görüştedirler. İşte, Kuran'ı anlayışın bu mutlaklığı ve taassubundan ve bu mutlak bakış açısının, bütün Müslüman imanının ana temeli olduğundan ötürü, hem tarihsel ve hem de modern bilim çağında bile, Kur'an’ın, kaynaklarının ya da hakikiliğinin eleştirisel olarak sorgulanmasını, Müslüman bilginleri için düşünülemez bir şey yapar. Hatta, Kur'an'ın mutlak doğruluğuna yönelik herhangi ciddi bir sorgulama bile, İslami inancın üzerine kurulu olduğu sistemi bütünüyle yok eder.

    Bunun içindir ki, Şeytani Ayetler gibi, Kur'an'daki bir çok ayeti sorgulayan bir romana bile, İslamcı yetkililerce, imana karşı saldırıda bulunuyor gözüyle bakılmıştır. Bu yüzden eski müftü Turan Dursun'un, İslam dininde hayal kırıklığına uğradıktan sonra, eski bir Müslüman yetkilisi olarak, İslam peygamberi Muhammed karşıtı, bilgece ve açıkça eleştiri yazılar yazmaya başladıktan sonra, öldürülmesimesi hayret edilecek bir şey değildir. (Bkz. Tabu Can Çekişiyor —DIN BU—Sistem Yayıncılık 1990).

    Açıkça görülüyor ki, Kur'an'a yönelik bu eleştiriler doğru ise, Müslüman imanı, temeli olmayan bir ev durumuna düşüyor ve güvenlilik ve kesin gerçeği yönünden kendini tavsiye ettirebilecek çok az şeyi kalıyor.

    Öbür yandan, Mesih İnanlıları'nın (Hıristiyanların) Kutsal Kitap'a bakış açısı epey farklıdır. Mesih'e inanananların imanlarının temeli, Kutsal Kitap'ın varlığı ya da doğruluğu üzerine değil, İsa Mesih'in yaşamı, ölümü ve ölümden dirilişi üzerine kurulmuştur. Hiçbir saygın Hıristiyan yetkili, Kutsal Kitap'ın sözlerinin bir aracı vasıtasıyla bile olsa, Tanrı tarafından değişik peygamberlere teker teker yazdırdığına inanmaz. Bütün Hıristiyanların aynı fikirde olduğu konu, Yüce Tanrı'nın değişik çağlarda, Tanrı'nın insanlıkla olan bağlantısının tarihini yazmış olan ve kendisini izleyen özel kişileri seçmiş olduğudur.

    Tanrı’nın Kutsal Ruhu etkisi altıda, bu kişiler, aynı zamanda, nasıl yaşamamız gerektiği ve kendisiyle nasıl ruhsal ve yakın bir ilişki kurabileceğimiz hakkında Tanrı'nın çeşitli öğreti ve direktiflerini kaleme almışlardır.

    İçten Hıristiyanların çoğu Tanrı’nın Kutsal Kitap 'ın çeşitli bölümlerinin yazarlarını doğa üstü bir biçimde etkilediğine ve yüzyıllar boyunca bu yazıları koruduğuna ve bundan ötürü, bugün elimizde olan yazıların ilk dökümanları tam bir doğrulukla yansıttığına inanırlar. Bu yüzden Kutsal Kitap'a sık sık, “Tanrı’nın Sözü adı verilir. Buna karşın, bütün Hıristiyanlar, Kutsal Kitap yazılarda aynı zamanda insansal bir öğe olduğunu da kabul ederler. Hatta, Tanrı, genellikle dünyadaki doğal düzen aracılıyla işlemeyi seçer, öyle ki, Kutsal Kitap insansal ve yüce öğelerin, bir karışımıdır.

    Şunu söylemek gerekir ki, hiç bir Hıristiyan ya da Musevi bilgin, Kur'an'ın Muhammed'e verildiği şeklindeki Müslüman öğretisi gibi, Tevrat’ın Musa'ya, Zebur'un Davud'a ve İncil’in de İsa'ya verilmiş olduğu fikrini kabul etmemiştir. Hatta Hıristiyanlar İsa'nın herhangi bir şey yazmış olduğuna asla inanmamışlardır ve bunun zaten tarihsel olarak hiç bir kanıtı da yoktur. Bütün tarihçiler, bu öğretinin (yani, İsa'nın bir kitap yazdığı öğretisinin) İsa öldükten 600 yıl sonra, Hz. Muhammed ile ortaya çıktığı gerçeği üzerinde hemfikirdirler. Bütün tarafsız tarihçilerle birlikte, Hıristiyanlar da, birinci yüzyıldan itibaren kabul edilen, tek meşru İncil'in, İsa'nın kendisi tarafından değil de, öğrencileri tarafından yazıldığı, gerçeğini kabul etmişlerdir.

    Bütün bunları söyledikten sonra, Kutsal Kitap'ın bütün Hıristiyanlar için hala son derece önemli olduğunu hemen vurgulayalım. Bu yüzden, Kutsal Kitap, bütün dünyada en çok okunan ve tercümesi yapılan kitaptır. Hıristiyanlar şuna iyice inanırlar ki, insan, Kutsal Kitap'ı okuyup etüt ettikçe ve üzerinde derin derin düşünerek bilgilerini arttırdıkça, Tanrı'nın Kutsal Ruh'u da, geçmişin derslerindeki örneklerde olduğu gibi kendilerine özel bir şekilde konuşur. Tanrı ve sonsuza dek geçerliliğini koruyan ruhsal gerçekler hakkındaki bir çok öğreti, sadece Kutsal Kitap'ta yer alır. Onun için, onun bu özel konumundan ötürü, Hıristiyanlar, Kutsal Kitap metnini aslına sadık kalarak tercüme etmeye, ve eski yazıları korumaya büyük bir özen göstermişlerdir. Çok sayıda kitap ve incelemeninde kesin olarak gösterdiği gibi, Kutsal Kitap'ın güncel çevirileri, çeşitli peygamberlerin eliyle yazılmış olan esas yazıları, doğru olarak yansıtır. (Bkz Elimizdeki Incil Sağlamdır. İstanbul 1990; M.A. Moran )

    Günümüzde İslam dünyası Kutsal Kitap’ın Tanrı sözü olma iddiasını çürütebilmek için amansız bir çaba harcamakta ve Kutsal Kitap’a sayısız saldırılarda bulunmaktadır. Ama bunun karşısında Kur'an'ın ortaya çıkışı derlenişi ve yazılışı konularında tarihsel bir inceleme yapılmasına her nedense bir türlü yanaşmamaktadır. Böylesine dengesiz bir yaklaşım, insanı peşin hükümlü bir sonuca götürecektir. Müslümanlar genellikle bu yöntemin sonucu olarak, Kutsal Kitap'ın değiştirilerek bozulduğuna, Kur'an’ın ise her yönüyle mükemmel olup Tanrı sözü denmeye yaraşan tek kitap olarak kaldığına inanmaktadırlar. Bu yönde başvurulan yöntemler, açıkça söylemek gerekirse, kuşku vericidir. Çünkü Kutsal Kitap'ın değil, Kur’an’ın Tanrı sözü olduğu sonucuna eldeki delillerin adil ve doğru bir şekilde incelenmesiyle değil de, peşin hükümle varılmış olduğu gayet belirgindir.

    Bu araştırmadaki amacımız eldeki tüm verileri sadece Kutsal Kitap'a (Tevrat, Zebur, İncil) saygınlık ve sağlamlığı açısından değil, ama aynı zamanda Kur’an’ın da saygınlık ve sağlamlığı açısından inceleme ve tamamen savunmaya yöneliktir. Bu araştırma yoluyla, sözü geçen Müslüman yazar ve okutmanların tek taraflı taktikleriyle Kutsal Kitap hakkında ortaya çıkardıkları yanlış bilgileri ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Müslüman okuyucularımızın Kutsal Kitap'ın ortaya çıkış konusu üzerinde durdukları kadar Kur’an’ın ortaya çıkış ve derlenişi konuları üzerinde de aynı heves ve ciddiyetle durmaları ama bu konu üzerindeki kendi inançlarını doğrulamak için değil de, hangi kitabın Tanrı’nın gerçek sözleri olduğunu keşfetmek için yapmaları en büyük dileğimizdir.

    Kur’an ile Kutsal Kitap açık bir görüş ve tarafsızlıkla incelendiğinde, Tanrı, samimiyetle araştıran yüreğe, hangi kitabın hakikati olduğu gibi yansıttığı bilgisini gösterecektir. Kur' an'ın Tanrı'nın değişmez sözü olduğu iddiasını şüpheye düşüren, sadece Hadislerdeki deliller değil, bizzat Kur’an’daki delillerdir. Bu delilleri göz önünde tutarak dürüst ve tarafsız bir inceleme yapan hiçbir Müslüman’a, Kur'an'ın Tanrı'nın sözleri olduğu güvencesi gelmeyecektir.

    Yıllardan bu yana Kutsal Kitap’ın giivenirliği üzerinde sayısız saldırılara hedef olduysak da, aynı tavırı takınarak Kur’an’a karşı bir misillemede bulunmak istemiyoruz. Bizim isteğimiz, sadece hem Kur’an’ın hem de Kutsal Kitap'ın metinsel tarihini doğru, adil ve tarafsız bir şekilde incelemektir. İncelememiz sırasında kitaplardan birine uygulanan yöntem, hiç değiştirilmeden ötekine de uygulanacaktır. Kıyamet gününde yanlış yolda yürümüş olduğumuzu keşfederek utanmayalım diye, Yüce Tanrı’nın hem Müslümanlara hem de Hıristiyanlara şimdiden açıklık ve aydınlık vermesi dileğiyle bu çalışmamızı Rab'bin ellerine emanet ediyoruz.

    Kur'an ve Kutsal Kitap'ta Farklılık Gösteren Ayetler

    Müslümanların yaptıkları en sık itirazlardan biri, Kutsal Kitap'ın çeşitli dillere yapılan tercümelerinde birbirlerinden farklı gözüken ayetlerin bulunmasıdır. Buna karşın günümüzdeki Kur'an'la İslam peygamberi ve yanındakilere ilk verildiği zamanki Kur'an'ın aynı Tanrı Sözü olduğu konusu, söz konusu inancıda destekleyici bir kanıt bulunabilmesi amacıyla ileriye atılmıştır. İslam çevrelerince bu yaygın tavır, bizim görüşümüze göre Tanrı Sözü'nü belirlemede tamamen kusurlu ve yanlış bir tutumdur. Kutsal Kitap'ın içerisinde farklılık gösteren birçok ayet bulunduğu, ama Kur'anda bu gibi şeylerin hiç bulunmadığı iddiası gerçekte doğru bile olsa, bu, Kur'an'ın Tanrı'nın gerçek Sözü olduğunu hiçbir şekilde kanıtlamaz! Bir kitap başlangıçta Tanrı Sözü değilse, yayılması ve günümüze kadar değişmeden aynı kalması istediği kadar güvenilir olsun, bu onu Tanrı Sözü yapamaz! Ama bir kitap ilk ortaya çıktığında gerçektende Tanrı Sözü ise, birkaç önemsiz farklılık ve el ile yazılarak çoğaltılırken yapılmış olabilecek önemsiz birkaç hata, kitabın içerisinde bulunan ayet ve öğretişlerin ilahi yetkisini sonuçta hiçbir suretle iptal edemez! (Özellikle bu hataların neler olduğu teşhis edilebiliyor, hatta hakikileriyle karşılaştırılabiliyorsa ve söz konusu bu önemsiz hatalar kitabın genel mesaj ve etkisini bir bütün olarak hiçbir anlamda değiştirmiyorsa.)

    Bugün elimizde bulunan Kutsal Kitap tercümelerinde bazı ayetlerin birbirlerinden farklı olduklarını (ve bunların Kutsal Kitap'ın bazı tercümelerinde dipnot olarak sıralandığını) kabul ediyoruz. Ama şimdiye kadar hiçbir Müslüman bunların Kutsal Kitap'ın duyurduğu haberi bir bütün olarak ne ölçüde etkilediğini gösterememiştir

    İslam dini, Hz. Muhammed'den önceki İsa Mesih de dahil olmak üzere bütün peygamberlerin inanış, düşünce ve duyurdukları haberde Müslüman olduklarını öğrettiğinden, Müslümanlar, sadece temel Hıristiyan öğretişleriyle uyuşmakla kalmayan, ama aynı zamanda bu öğretişlerin aşikar kaynağı olan Kutsal Kitap 'ın (Tevrat, Zebur, İncil) bir İslam kitabı olmayıp bütünüyle bir Hıristiyan kitabı olduğunu keşfedince, Kutsal Kirap’ın değiştirilmiş olması gerektiğini ileri sürmeye kendilerini zorunlu hissetmişlerdir. Gerçekten Kutsal Kitap’ın öğretisi İslam değil de Hıristiyanlık oluşu, Müslümanların, Tevrat ve İncil bozulmuştur, değiştirilmiştir, batıldır, hükümsüzdür” şeklindeki çeşitli söylentiler çıkarma ihtiyacını hissetmelerine neden olmuştur. Ama böyle bir iddianın doğruluğunun kanıtlanabilmesi için Kutsal Kitap’ın baştan sona değiştirilerek Tanrı'dan gelen ilk şeklinin yerine konulmuş sahte bir kitap olduğunu gösteren delillerin (eğer varsa!) gün ışığına çıkarılması gerekecektir. Çünkü Kutsal Kitap 'ın öğretisi daima kendi içerisinden çıkarak gelişen Hıristiyanlık öğretisi ile Tanrı bir uyum içerisinde olmuştur ve bu nedenle ne Musevilikle, ne de Hıristiyanlıkla bir ilgisi olmayan temel İslam öğretişlerinin Kutsal Kitap’ın öğretileriyle aynı doğrultuda olduğu iddiası hiçbir şekilde ileriye sürülemez. (Dikkat edilmelidir ki. İncil, Tevrat’ı ve Zebur’u desteklediği, gibi onlarda İncil ile çatışmayıp desteklerler. Bu yüzden Mesih İnanlıları (Hıristiyanlar) bir bütün olarak Tevrat’ı, Zebur’u, İncil’i kapsayan Kutsal Kitap’ı kullanırlar).

    Derleme

    Kapsam Gazetesi

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.