Kütleçekimi Konusu ve Kutsal Yazılar

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27565
    Anonim
    Pasif

    Yerküre neyin üzerinde duruyor? Ayı, güneşi ve yıldızları yukarıda tutan nedir? Bu sorular, binlerce yıl süresince insanların merakını uyandırdı. Yerküreyle ilgili olarak Kutsal Kitabın basit bir cevabı var. Eyub 26:7�ye göre Tanrı �hiçliğin üzerine dünyayı asar.� Burada orijinal İbranicede �hiçlik� (beli-mah�) için kullanılan sözcük harfiyen �hiçbir şey� anlamına gelir ve Kutsal Kitapta sadece bir defa geçer. Boş uzayla kuşatılan bir yerküre tablosu, bilginler tarafından özellikle yazıldığı zaman için �dikkate değer bir görüş� olarak nitelendi.
    Bu da, o günlerde insanların çoğunun evrenle ilgili görüşüne tamamen aykırıydı. Eski bir görüşe göre, yerküre, kocaman bir kaplumbağanın sırtında duran filler tarafından destekleniyordu.

    MÖ dördüncü yüzyıla ait ünlü Yunan filozof ve bilim adamı olan Aristo, yerkürenin asla boş uzayda asılı olamayacağını öğretiyordu. Onun yerine, gök cisimlerinin sağlam ve saydam kürelerin yüzeyine bağlanmış olduğunu öğretiyordu. Küreler birbirlerinin içindeydiler. Yerküre en içerdekiydi; en dıştaki küre yıldızları taşıyordu. Küreler birbirlerinin içinde nasıl döndülerse onların üzerinde olan nesneler�güneş, ay ve gezegenler�gökyüzünde böyle hareket ettiler.

    Kutsal Kitabın yerkürenin gerçekten �hiçliğin üzerine asılı� olduğu ifadesi Aristo�dan 1.100 yıldan fazla zaman öncesine aittir. Gene de, Aristo kendi günlerinde başta gelen düşünür olarak kabul edildi. Ölümünden hemen hemen 2.000 yıl sonra görüşleri hâlâ gerçek olarak öğretildi! The New Enyclopoedia Britannica�nın söylediği gibi, Aristo�nun öğretileri MS16. ve 17. yüzyıllarda kilisenin gözünde �dinsel dogma durumuna yükseldi.�

    On altıncı yüzyıl filozofu Giordano Bruno, yıldızların �tek bir kubbenin içine gömüldükleri� fikrine meydan okumaya cesaret etti.
    Bruno,��[yıldızların] gökyüzüne iyi bir yapıştırıcı ile iliştirilmemiş ya da en kuvvetli çivilerle çivilenmemiş olsaydı üzerimize dolu gibi düşecekleri fikrinin� gülünç ve çocuksu bir şey olduğunu� yazdı. Oysa Aristo ile hemfikir olmamak o günlerde tehlikeli bir oyundu�kilise, evren hakkında ortodoks olmayan kişisel fikirlerini yaydığından dolayı Bruno�yu diri diri yaktı.

    Kozmik Çorbada

    Teleskobun icadıyla sayıları artan astronomlar Aristo�nun görüşlerinden kuşkulanmaya başladılar. Eğer güneş, ay ve yıldızlar yerküre etrafında dönen kürelere iliştirilmemiş ise, o zaman onları yerinde tutan ve döndüren ne olabilirdi. On yedinci yüzyıl matematikçilerinden René Descartes cevabı bulduğunu düşündü. Bizimle diğer gök cisimleri arasındaki yerin boş olamayacağı konusunda Aristo ile aynı fikirdeydi. Bundan dolayı, evrenin �bir tür kozmik çorba� olan saydam bir sıvı ile doldurulmuş olduğunu varsaydı. Bu kuram iki problemi çözmüş gibi görünüyordu. Bir taraftan, gök cisimlerini �yerinde tutmak� için bir şey sağladı; hepsi çorbada asılıydı! Diğer taraftan, gezegenlerin hareketlerini açıklamaya yardım etti. Descartes, gezegenlerin sıvıda çevrintiler ve girdaplar tarafından tutulduğu için, yörüngelerinde döndükleri kanısındaydı. Bu �Girdaplar Kuramı� bugün bize oldukça hayali gelebilir. Oysa, evrenin araştırılmasında, bazı ülkelerde bir yüzyıldan fazla hâkim olan kuram buydu.

    Birçok bilim adamı bunu, İsaac Newton�un ilk olarak 1687�de yayınlanmış olan evrensel kütleçekimi kanununa tercih ettiler. Newton, gezegenlerin yerlerinde kalabilmek için mekanik, maddi nesnelere ya da maddelere ihtiyacı olmadığını öne sürdü. Onların hareketlerini yöneten ve onları yörüngelerinde tutan kütleçekiminin gücüydü. Aslında, onlar uzayda hiçliğin üzerine asılıydılar. Newton�un birçok meslektaşı kütleçekimi kavramıyla alay etti. Ve Newton bile uzayın hemen hemen tümüyle maddeden yoksun bir boşluk olduğuna inanmakta güçlük çekti. Her şeye rağmen, Newton�un görüşleri zamanla galip geldi. Bugün, Kutsal Kitapta yerkürenin hiçliğin üzerine asıldığını ince bir sadelikle belirtildikten 32 yüzyıl kadar sonra, gezegenleri yerlerinde tutan nedir sorusunun bilgili ve parlak bilim adamları arasında ateşli tartışmalara yol açtığını kolayca unutabiliriz. Eyub bu şeyleri tam bu şekilde nasıl dile getirebiliyordu? �Uzmanlar�ın aynı sonuca ulaşması 3.000�i aşkın yıl aldığı halde yerkürenin hiçbir şey tarafından tutulmadığını nasıl söyleyebildi?

    Neden Kutsal Kitap Kendi Döneminden O Kadar İleridedir.. Kutsal Kitap mantıklı cevabı verir. II.*Timoteos 3:16�da şunu okuruz: �Her Kutsal Yazı Tanrı tarafından ilham edildi.� Böylece Kitap insan hikmetinin ürünü değildir, daha ziyade Yaratıcı�nın düşüncelerinin bize tam bir iletimidir. Kutsal Kitabın iddiasının doğru olup olmadığını saptamak sizin için hayati derecede önemlidir. (I.*Selânikliler 2:13) Bu yolla siz, bizi tasarlayıp yaratmış Olan�ın fikirlerini öğrenebileceksiniz. Geleceğin ne getireceğini ve bu dert dolu dünyada mutlu, verimli bir hayatın nasıl yaşanabileceğini bize anlatmak için daha iyi bir kaynak olabilir mi?

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.