Kadercilik

  • Bu konu 5 izleyen ve 7 yanıt içeriyor.
8 yazı görüntüleniyor - 1 ile 8 arası (toplam 8)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24009
    klaus
    Anahtar yönetici

    Geçenlerde on altı yaşlarında bir kızın intihara teşebbüs ettiğini bir gazetede okudum. Acaba yaşamın en parlak umutlarıyla dolu olması gereken bir genci ölümün eşiğine iten olay neydi? Şu: Kızın bir erkek arkadaşı varmış, ama kardeşi buna karşı çıkmış. Ne yapsın? çareyi hayatına son vermekte görmüş. Başını alıp sarp kayalara tırmanmış. Oradan kendisini atmayı düşünüyormuş. Daha önce de işyerindeki arkadaşlarına telefon edip, “Hakkınızı helal edin” diye vedalaşmış. İyi ki polisler tam zamanında yetişip feci şekilde sonuçlanabilecek olayı önlemişler.

    Sevgili okuyucumuz, acaba bu genç kızın ölümünü engelleyen neydi? Birçokları, “Daha zamanı gelmemişti” ya da “Kaderinde böyle yazılıydı” deyip, tüm dünya olaylarıyla birlikte bu intihar girişimini de kadere, alınyazısına bağlar sanırım. Okuyucularımızdan gelen mektuplar arasında bu özel konuyla bağlantılı birçok sorular sorulmaktadır. Bir okuyucumuz bu konuda bize ilginç bir soru yöneltti. Başkalarını da yakından ilgilendirdiği için bu soruya şimdi bir açıklık getirmeye çalışacağım. Okuyucumuz şöyle diyor:

    “Allah, insanın ileride ne yapacağını biliyor. Madem ki o kişinin ileride iyi mi, yoksa kötü mü davranacağını Tanrı önceden biliyor, kötü davrandı diye onu neden cezalandırıyor? Tanrı beni şu anda yaşayacağım şekilde yarattı; benim ne tür hareketlerde bulunacağımı biliyordu. Hatta iyi ya da kötü biri mi olacağımı da biliyordu. öyleyse, “Sen kötülük yaptın” diye neden cezalandırıyor? örneğin, bir robotu birine kötülük edecek şekilde programlarsak, daha sonra robot kötü iş yaptı diye robotu cezalandırmak doğru mu? Bu biraz mantıksız olmuyor mu?”

    Sevgili okuyucularımız, önceden şunu vurgulayalım ki, bu arkadaşımız birçok vatandaşımız gibi, ruhsal konularda derin düşünen, kafa yoran birisidir. Ancak şu var ki en derin düşünen kişi, en aydın insan ya da en akıllı bilim adamı bile eksik bilgi yüzünden yanlış sonuçlara varabilir. İnsanız, çok kez yanılırız. hele ruhsal konulara gelince bazen dağarcıkta hiçbir şeyin kalmadığını kabul etme zorundayız. Bu kader ve alınyazısı konusunda en basit yanılgı insanın bir robot gibi yaratılmış olduğu inancıdır. Oysa insan bir robot gibi programlanmış olarak yaratılmadı. Onu yaratmış olan yüce Tanrı, insana özgür bir istek verdi. Başta sözünü ettiğim genç kızı intihar etmeye iten bir programlama gücü yoktu. Ne de Tanrı polisleri hemen programlayıp kızı kurtarmaya gönderdi. Her insan özgür bir isteğe sahiptir ve özgür isteğini kullanarak kararlar alır. Kız kendi özgür isteğiyle kendi canını almaya girişti. Tabii ki onu bu çaresiz duruma iten gerçek olaylar vardı. Polisler ise görevleri icabı, yine özgür isteklerini kullanarak kızı kurtarmışlardı.

    Şimdi, kader konusunda okuyucumuzun sorduğu soruya gereken yanıt gerçek kaynağa dayanarak verilmezse, kişi haklı olarak Tanrı'nın saçmaladığı, haksızlık ettiği kanısına varacaktır. Hatta birçokları, bu gibi konularda kafaları karışınca Tanrı manrı yoktur diye kesip atarlar. Evet, gerçek kaynağa dayanarak yanıt vermeliyim diyorum, çünkü Tanrı hakkında en iyi yanıtı veren bu kaynaktır. Yani Tanrı'nın kendi sözü. Biz de Tanrı'nın Sözü olan Kutsal Kitaba, yani Tevrat, Zebur ve İncil'e dayanarak bu önemli soruya yanıt arayacağız.

    Tevrat'ın ilk sayfasını açtığımız zaman orada yaratılış olayını görüyoruz. Tanrı tüm evreni, yıldızları, gezegenleri, dünyamızı ve dünyamızda olan her şeyi yarattıktan sonra, “İyi” dedi, ama yine de bir eksiklik vardı.

    Neydi bu eksiklik? İnsan. Bu kez Tanrı dedi, “Suretimizde, benzeyişimize göre insan yaratalım; o denizin balıklarına, göklerin kuşlarına, tüm hayvanlara ve bütün yeryüzüne, her şeye hakim olsun. Ve Tanrı insanı yarattı. Onu kendi ruhsal benzerliğinde yaratmak için yerin tozundan insana verdiği kalıbın burnuna yaşam nefesini üfledi; yani Allah insana kendi nefesinden, kendi varlığından bir parça verdi. Bundan sonra Allah yaptığı her şeyi gördü “İşte çok iyiydi”. Demek ki Tanrı insanı çok iyi bir şekilde yarattı. Ona kendinden bir parça verdi. Tanrı insanı o kadar iyi yarattı ki, bu konuda insan hakkında “kendi benzerliğimizde” diyor Allah. Bunu anlaşılır bir dille açıklarsak şöyle olur: Allah insanı üstün bir şekilde yarattı ve ona kendi özniteliklerinden verdi. Allah'ın bir özniteliği özgür İradeye sahip oluşudur. İnsanı da kendi benzerliğinde özgür bir irade ile yarattı, robot olarak değil. Tanrı'nın başka bir özniteliği, O'nun iyiyi ve kötüyü bilmesidir. İnsanı da iyiyi ve kötüyü bilecek şekilde yarattı. Tanrı'nın başka bir özniteliği, iyi olanı kötü olandan ayırabilmesidir. İnsanı da böyle yarattı Rab. Tanrı'nın başka özelliği, kusursuz oluşudur. İnsanı da kusursuz yarattı Tanrı, ama ne yazık ki daha sonra insan günah işleyince, Tanrı'ya karşı baş kaldırınca o kusursuzluğunu yitirdi. Allah kutsaldır, insanı da kutsal olarak yarattı. Ve daha bu benzeyiş öznitelikleri sayabiliriz. Görüyoruz ki, Allah insanı kötü olsun diye yaratmadı. Onu iyi yarattı, özgür yarattı. Onu robot gibi yaratmadı, tersine özgür bir isteğe sahip olarak yarattı. İnsan yaratılışta kendisine atfedilen kusursuzluğunu özgür isteğiyle koruyacaktı. İnsan kardeşini ve Tanrı'yı yine bilinçli olarak, özgür isteğiyle sevecekti. Eğer Allah insanı bir robot olarak yaratmış olsaydı, o zaman insanlar arasında günah diye bir kavram olmazdı. Bunun yanı sıra sevgi, merhamet, bağışlama, iyilik, duygu, özgür istek diye bir şey de olmazdı.

    Şimdi yanlış anlaşılmasın. Tanrı insanın ileride günaha düşeceğini biliyordu. Çünkü O her şeyi bilir, ama O geleceği biliyor diye insanın davranışlarından sorumlu tutulamaz. İnsan serbesttir, istediğini yapabilir. Tanrı'nın isteği şudur: İnsan, kendi özgür isteğiyle Tanrı'yı sevsin ve saysın. Kutsal Kitap diyor ki Allah sevgidir. Yani hiç karşılık beklemeden sever. Bu sevgi olan Tanrı başka bir şey daha biliyordu. Zamanı gelince Kendi varlığını insan uğruna vereceğini biliyordu. Allah sevgidir değerli arkadaşım. Kendisi tümüyle sevgi olduğu için bizi yarattı ve sevgisini bizlerle paylaşmak istedi. Ancak Rab, sevginin özveri gerektirdiğini de biliyordu. Bu özveri Onun kendi varlığını bile vermesini gerektirecekti, ki sonunda böyle oldu. İnsan günaha düştükten sonra Tanrı yine onu sevmeye, ona merhamet etmeye devam etti. Bu durum halen devam etmektedir. İnsan günaha düşer düşmez Tanrı ne yaptı? Bir gün kendi öz varlığını yeryüzüne göndereceğini söyledi. İşte bu vaade göre, Allah'ın özü ve Sözü olan İsa Mesih, yaklaşık iki bin yıl önce dünyamıza geldi. İncil'de şu ilginç ayet yazılıdır:

    “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. öyle ki Ona iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun”(Yuh 3:16).

    Allah, seni ve beni o kadar çok sevdi ki, bizim için varlığını verdi. öyleyse Tanrı bizi cezalandırmak istiyor dememiz hiç doğru olmaz. Tanrı'nın sözü şöyle diyor: “Rab diyor, ben kötü adamın ölümünden zevk duymam, tersine yollarından dönüp de yaşamasından sevinç duyarım” (Hez 18:23). Tanrı biz insanları cezalandırmak değil mükafatlandırmak istiyor. O bize İsa Mesih'in şahsında sonsuz yaşamı armağan olarak sunuyor. Sözüme iman et, al bu armağanı ve yaşa diyor.

    Allah insanı kötülük alemi olsun diye önceden programlamadı. Ne de “İşte senin kaderin şöyle olacak, alnına şu yazıldı” diye bir şey söyledi. Bu alınyazısının, kadercilik felsefesinin Tanrı katında yeri yoktur. Başka değişle, Tanrı kimsenin alınına şunu ya da bunu yazmış değildir. Kader diye bir şey yoktur.

    Kadercilik insanı miskinleştirir, onu bağnaz eder, sorumsuz bir duruma getirir. Tanrı istiyor ki, bize vermiş olduğu özgür isteğimizi kullanalım. Kendi yeteneklerimizi kullanalım. İyi olanı kötü olandan ayırt edelim. Bağnazlıktan kurtulup gerçekleri araştırmasını bilelim. Kaderciliğe dayanan felsefe bu gibi ilerici atılımlara nefes aldırmaz bile. Tanrı Kutsal Sözünde bu isteğini vurgulayarak şöyle diyor:

    Beni ARA, eğer tüm yüreğinle ararsan bulacaksın. Beni ararsan samimiyetinle, o zaman kendimi size buldurtacağım.” Tanrı asla demiyor ki, “Eğer kaderinde beni bulmak yazılmışsa bulacaksın, yoksa cehenneme atılacaksın”. Hayır Rab diyor ki, “Senin öz yeteneğin olan özgür isteğini kullan ve beni ara. O zaman bulacaksın”. Rab yine şöyle der: “Beni arayın ve yaşarsınız.”

    “Allah istiyor ki bütün insanlar kurtulsunlar ve gerçek bilgisine gelsinler. Çünkü bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında bir aracı vardır. Bu da tüm insanlar için canını veren İsa Mesih'tir”(Amos 5:4; 1 Tims 2:4).

    Tanrı seni seviyor, kendisini aramanı istiyor. Eğer bunu yaparsan, kendini sana açıklayacaktır. O zaman yaşama, yani sonsuz yaşama kavuşacaksın., Ona güvenerek yola çık ve Onu ara.

    Kamil Musa

    #29939
    Anonim
    Pasif

    “Kader diye birşey yok” demek de malesef senin kaderin. Senin adına üzülüyorum. çünkü herkes yaşadığı gibi ölür. Bence bunları yazmadan önce kader denileni iyice araştırsaydın. Yanlış biliyosun ama bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp. hz.Muhammet kendisinin dişini kırmış olanlara iman etmeyenlere zulum edecek olan çevresine söyle dedi.. Yapmayın, bilmiyorlar. Bilseler böyle yaparlarmıydı? Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?
    O yüzden ben de sana kızamıyorum. Bilmiyorsun. Bilsen böyle yazar mısın?
    Ama lütfen araştır ve keder diye bir şey yoktur cümlesinden vazgeç. Kader vardır.
    Senin kaderin de var.. Dilerim Allahtan kaderin güzeldir. şimdi ben sana kaderi burda anlatamam. Allah yazmışsa ve sen bunu araştırıp öğreneceksen Allah bunu zaten biliyor. Allah bildiğini yazar. Senin araştıracağını, öğreneceğini bilip yazar. Bu kulum araştıracak, öğrenecek ve iman edecek der. Bu kaderi aslında sen yazarsın, ama sen araştırıp öğrenmeyeceksen Allah bunu da ezelde bildiği için bu kulum araştırmayacak ve öğrenmeyecek, der. Yani kader denilen şeyi biz kendimiz yazıyoruz. Allah (c.c) sadece biliyor ve yazıyor. Ben anlatamadım, sen araştır ve kaderini değiştir.

    Sevgiler

    #29948
    Anonim
    Pasif

    Sayın Mucizehal, tanri sevgidir

    Kadercilik müslüman öğretisinde olabilir. Ama İsa Mesih inancında, yani hristiıyanlıkta kadercilik diye birşey yoktur. Bu nedenle biz ne dediğimizi çok iyi biliyoruz. Size tavsiyem sevgili Kamil Musa’nın yazmış olduğu yazıyı tekrar tekrar üzerinde düşünerek okuyun lütfen!

    Kadercilik varsa eğer, haşa, Tanrı haksızlık etmiyor mu o zaman? Birinin kaderini iyi yazsın, diğerinin kaderini de kötü. Tanrı’nın sonsuz ve değişmez sözü olan Kutsal Kitap bizlere, Tanrı’ya itaat ettiğimizde, O’nun sözlerini dinlediğimizde ve O’na yaraşır bir yaşam sürdüğümüzde, tüm zorluklarımıza rağmen yaşamımızın bereketlerle dolu olacağını söylemektedir. Tanrı MERHAMETLİ, aynı zamanda ADALETLİ olduğundan herkese adil davranır. İsa Mesih bizim Rabbimiz ve kurtarıcımızdır, O’na sonsuz güveniyoruz. Biliyoruz ki O bizleri seviyor ve bizlere iyi şeyler vermek istiyor. Ama bizler Rabbe sırt çevirirsek ve günah içerisinde yaşarsak, bunun sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacağız. Çünkü kutsal Kitap, günahın insanı Tanrı’dan ayırdığını söylemektedir. Tanrı’dan ayrı yaşamak, O’ndan uzak olmak kaderlerin en kötüsüdür ve bunu Tanrı yazmamıştır, ama bunu kişinin kendisi belirlemiştir.

    Sevgiler
    Suna

    #29950
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Suna yazdıklarınızda kesinlikle çok haklısınız.

    mucizehal’in savunmuş olduğu düşünceler doğru olsa idi zaten insanın doğduğu gün cennete mi gideceği cehennememi gideceği belli olurdu.

    Ayrıca yine körü körüne kadere inanma mantığından gidersek; satanizm, ataizm gibi Rab’bin yolundan tamamiyle ayrılan düşüncelerin faturasını da Rab’be kesmemiz gerekirdi. Sonuçta bu illetleri insan yaratmadı mı? Hiç bir şey insanın elinde değilse, yaptığı herşey kaderinde yazılı ise, ve kaderi yazan da Rab ise, bu illetlerin doğmasını sağlayan da Rab miydi? Bunu düşünmek bile komik…

    Yalnız şu var: Tamamiyle de kader yoktur diyemem. Misal, erkek yada kız doğmanız, zengin ya da fakir olarak dünyaya gelmeniz, birey olarak sesinizin güzel oluşu, resime olan kabiliyetiniz, spora olan eğiliminiz…Bunun gibi şeyler, özgür iradeyle açıklanamaz. İnsanın elinde olmayan şeylerdir ve bir nevi bunlar için kaderdir denebilir.

    Şu da var: Vermiş olduğum örneklerin hiç birisi imanla ya da öteki dünyayla alakalı şeyler değildir. Tamamiyle bu dünyaya ait olan nimetlerdir. Yani doğru bir insan olmanız yolunda ya da Rab’be imanınız konusunda hiç bir zaman rol oynamazlar. Dolayısıyla yine herşey insanının elindedir diyebiliriz.

    #29952
    Anonim
    Pasif
    mucizehal;7994 wrote:
    “Kader diye birşey yok” demek de malesef senin kaderin. Senin adına üzülüyorum. çünkü herkes yaşadığı gibi ölür. Bence bunları yazmadan önce kader denileni iyice araştırsaydın. Yanlış biliyosun ama bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp. hz.Muhammet kendisinin dişini kırmış olanlara iman etmeyenlere zulum edecek olan çevresine söyle dedi.. Yapmayın, bilmiyorlar. Bilseler böyle yaparlarmıydı? Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?
    O yüzden ben de sana kızamıyorum. Bilmiyorsun. Bilsen böyle yazar mısın?
    Ama lütfen araştır ve keder diye bir şey yoktur cümlesinden vazgeç. Kader vardır.
    Senin kaderin de var.. Dilerim Allahtan kaderin güzeldir. şimdi ben sana kaderi burda anlatamam. Allah yazmışsa ve sen bunu araştırıp öğreneceksen Allah bunu zaten biliyor. Allah bildiğini yazar. Senin araştıracağını, öğreneceğini bilip yazar. Bu kulum araştıracak, öğrenecek ve iman edecek der. Bu kaderi aslında sen yazarsın, ama sen araştırıp öğrenmeyeceksen Allah bunu da ezelde bildiği için bu kulum araştırmayacak ve öğrenmeyecek, der. Yani kader denilen şeyi biz kendimiz yazıyoruz. Allah (c.c) sadece biliyor ve yazıyor. Ben anlatamadım, sen araştır ve kaderini değiştir.

    Sevgiler

    Dininizde madem kader var herseyi Allah (size gore allah tabi biz bu allaha inanmiyoruz) yazmis. O zaman neden cehennem var? Madem allah herseyi yazmis herkesin ne yapacagini biliyor kullarini neden cehenneme bilerek yolluyor? adalet bu mu? allah bu kadar sevgisiz olabilir mi? kullarini yakacak kadar? hemde kendisi yazip, ne zaman ne yapacagini!
    istedigini cennet gonderiyor istedigini cehenneme yolluyor.

    Super bir olay, cidden.

    #29956
    Anonim
    Pasif

    @Synesthetic 8016 wrote:

    Dininizde madem kader var herseyi Allah (size gore allah tabi biz bu allaha inanmiyoruz) yazmis. O zaman neden cehennem var? Madem allah herseyi yazmis herkesin ne yapacagini biliyor kullarini neden cehenneme bilerek yolluyor? adalet bu mu? allah bu kadar sevgisiz olabilir mi? kullarini yakacak kadar? hemde kendisi yazip, ne zaman ne yapacagini!
    istedigini cennet gonderiyor istedigini cehenneme yolluyor.

    Super bir olay, cidden.

    ya neden anlamak istediğiniz gibi yorumluyorsuzun ki allah çok yücedir ve ezelde ne olacağını önceden bilir.bunu inkat edebilirmisiniz.bir yaprağın kıpırdayacağınıda allah bilir bir hayvanın öleceğinide allah önceden bilir.bunu neden allah sevgiziz olabilirmi diye yorumluyosun ki…benim dediğim kader Allah istediğini cehenneme istediğini cennete sokuyor manasında değil tam tersi..allah handgi kulunun cehenneme hangi kulunun cennete gireceğini daha önceden ezelden bildiği için yazıyor…şimdi sizin inandığınız allah depremin olacağoını yada bir insanın öleceğini önceden biliyormu toksa bilmiyormu şayet bilmiyorsa ozaman rab değilir elbette biliyor değilmiha işte bizim inandıpğımız Allahta öreneğin a.isimli bir şahıs birini vuruyor.onun kaderine a isimli şahıs b.isimli şahısı vuracak yazıpta o inasan cinayet işliyor manasında değil tan aksine allah a.isimli sahısın b isimli şahısı önceden yani ezelden bildiği için kaderine yazıyor buda onun kendi isteğiyle olmuş olıyor.her insan kendi kaderini kendi seçer.birileri eroinden ölüyor.allah onun eroinden ölmesini istemi böyle şey olurmu.o bunu kendisi seçiyor burası imtihan dünyası burda yapılan herşeyin bedelinide ödülünüde göreceğiz.şimdi allah eroin içecekleri katliam yapacaklaı cinayet işleyecekleri tada tam tersi güzel şeyler yapacakları yardım yapacakları sevap işleyecekleri ezelden bilmiyormu bilmese zaten ilah olmaz değilmi biliyor ve yazıyor sen bunu yapacaksın ben bunu biliyorum diyor ve yazıyor bu onun kaderi oluyor.kısacası kaderi Allah değil kendimiz yazıyoruz.
    şimdi ben size diyorum ki kaderinizi kendiniz yazıyosunuz allah herkesin ne yapacağını ezelden biliyor.o yzden dikkat edin…

    #29958
    Anonim
    Pasif
    Quote:
    Yalnız şu var: Tamamiyle de kader yoktur diyemem. Misal, erkek yada kız doğmanız, zengin ya da fakir olarak dünyaya gelmeniz, birey olarak sesinizin güzel oluşu, resime olan kabiliyetiniz, spora olan eğiliminiz…Bunun gibi şeyler, özgür iradeyle açıklanamaz. İnsanın elinde olmayan şeylerdir ve bir nevi bunlar için kaderdir denebilir.

    Sevgili Burç isamesihyasiyor

    İsa Mesih inancında, yani hristiyanlıkta, kısmen de olsa kadercilik yoktur. Erkek ya da kız doğacağımızı Tanrı seçebilir, bunun kaderle ilgisi yoktur. Çünkü doğan bebek ya kız olarak doğar ya da erkek. İnsanların resime, spora, sanata olan doğal yetenekleri Tanrı’nın insanlara vermiş olduğu armağanlardır. (Bu armağanları herkese verseydi, bunun bir anlamı kalmazdı). Bunlar güzel şeylerdir ve Tanrı bu yetenekleri kendisini yüceltelim diye vermiştir. Ama ne yazık ki bazı insanlar Tanrı’dan gelen doğal yetenekleri kötüye kullanmışlardır. Tanrı güzel yetenekleri verir, ama bu yeteneklerin hangi yolda, ne şekilde kullanılacaklarını insanın kendisi belirler.

    Ben şahsen bir Mesih inanlısı olarak bilirim ki, yaşamım Rabbimin kontrolü altındadır. O’nun izni olmadan saçımdan bir tek tel bile düşmez. Yaşamında benim hoşuma gitmeyen olaylar geliştiğinde bunu asla kader olarak algılamam. Tanrı’ya güvenirim, bunda da O’nun bir tasarısı olduğuna, bana birşeyler öğrettiğine, yaşamımın her alanında Rabbin benim iyiliğim için işlediğine tüm yüreğimle iman ederim. Çünkü bizleri çok seven diri bir Rabbimiz var, dualarımıza yanıt veren, yardıma çağırdığımıza bize sırtını dönmeyen ve bizi yüzüstü bırakmayan bir Rabbimiz var. Dualarımız her şeyi, her durumu değiştirebilir.

    ‘Tanrı’nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz’ (Romalılar 8:28).


    Sevgiler
    Suna

    #29960
    Anonim
    Pasif

    @Suna 8027 wrote:

    Sevgili Burç isamesihyasiyor

    İsa Mesih inancında, yani hristiyanlıkta, kısmen de olsa kadercilik yoktur. Erkek ya da kız doğacağımızı Tanrı seçebilir, bunun kaderle ilgisi yoktur. Çünkü doğan bebek ya kız olarak doğar ya da erkek. İnsanların resime, spora, sanata olan doğal yetenekleri Tanrı’nın insanlara vermiş olduğu armağanlardır. Bunlar güzel şeylerdir ve Tanrı bu yetenekleri kendisini yüceltelim diye vermiştir. Ama ne yazık ki bazı insanlar Tanrı’dan gelen doğal yetenekleri kötüye kullanmışlardır. Tanrı güzel yetenekleri verir, ama bu yeteneklerin hangi yolda, ne şekilde kullanılacaklarını insanın kendisi belirler.

    Ben şahsen bir Mesih inanlısı olarak bilirim ki, yaşamım Rabbimin kontrolü altındadır. O’nun izni olmadan saçımdan bir tek tel bile düşmez. Yaşamında benim hoşuma gitmeyen olaylar geliştiğinde bunu asla kader olarak algılamam. Tanrı’ya güvenirim, bunda da O’nun bir tasarısı olduğuna, bana birşeyler öğrettiğine, yaşamımın her alanında Rabbin benim iyiliğim için işlediğine tüm yüreğimle iman ederim. Çünkü bizleri çok seven diri bir Rabbimiz var, dualarımıza yanıt veren, yardıma çağırdığımıza bize sırtını dönmeyen ve bizi yüzüstü bırakmayan bir Rabbimiz var. Dualarımız her şeyi, her durumu değiştirebilir.

    ‘Tanrı’nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz’ (Romalılar 8:28).


    Sevgiler
    Suna

    Yanlış kelime kullandım sanırım.Ben orada kaderi, herhangi bir seçme şansımız yada hür irademiz olmadan, Tanrı tarafından bize verilen şeyler için kullanmıştım.Belki bu bahsetmiş olduğum kavramın karşılığını kader kelimesi tam olarak karşılamamaktadır.

    Mesela toplumumuzda çok sık karşılaşıyoruz.Trafik kazası oluyor, kaderi buymuş diyoruz (yani elden ne gelir ki?, Rab istedi ve oldu, herhangi bir seçme şansımız yoktu).Oysa ki bu trafik kazasında bir çok şey bizim elimizdedir ve bir şekilde kazanın olup olmamasını seçebiliriz.Eğer bu kişi, alkol kullanmasaydı yada sürat yapmasaydı, o kazada olmayabilirdi.

    Ama bazen hiç bir seçme şansımız olmadığı, tamamiyle sorgusuz sualsiz Rab tarafından bize verilen şeylerde var.Genlerimizde güzel sanatların her hangi bir koluna yatkın olmak gibi, ten rengimiz, saç rengimiz gibi.Ben bunlar için kader kelimesini kullanmıştım; ama dediğim gibi belki bu bahsetmiş olduğum kavramın tam karşılığı kader kelimesi değildir.

8 yazı görüntüleniyor - 1 ile 8 arası (toplam 8)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.