Kadercilik

  • Bu konu 2 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25387
    Anonim
    Pasif

    Acı çekmeye ilişkin teolojik sorular hakkında Times gazetesinde çıkan makaleye bir kilise önderi şöyle yanır veriyor:

    Tanrı’nın bütün olayları kontrol ettiğini inkar eden her türlü görüş gerçek dışıdır. Asıl soru, ” Tanrı neden acılara izin verir ? “değil, ” Tanrı neden merhamet eder ? ” olmalıdır. Tanrı bazılarımızı sever, ama bazılarımızı aynı şekilde sevmez. Bu yüzden bazıları için acılar, diğerleri için ise kurtuluş vardır.

    Bu sözler belli bir hristiyan düşünce çizgisinin ifadesidir. Bu bizim kulağımıza sorumsuzca bir ifade gibi gelebilir, ama aslında içimizde böyle düşünen çok kişi vardır.” Tanrı bütün olayları kontrol eder” dediğimizde, Tanrı’nın insanlara canının istediği gibi acılar verdiğini ya da teselli ettiğini ima ediyoruz. Bu düşünceye ” kadercilik ” adı veriyorum. Kadercilik düşüncesi iyileşme için büyük bir teolojik engeldir, çünkü hastalar için duayı anlamsız kılar.Eğer hastalık da dahi olmak üzere herşey Tanrı’dan geliyorsa, o zaman ne kadar dua ederseniz edin, bunlar değişmeyecektir. Aynı şekilde Tanrı bir kişinin iyileşmesini istiyorsa, dua olsa da olmasa da bunu nasılsa yapacaktır.
    Eğer bazı hristiyanların iddia ettiği gibi her bebeğin doğumunu, sağlığını, özürlü olup olmayacağını tümüyle Tanrı’nın önceden belirlediğine ve insanlara hastalıklar verdiğine inanırsanız, eninde sonunda O’na gücenmeniz kaçınılmaz olur.

    İmanlı bir annenin, yüksek ateş ya da karın ağrısı yüzünden ağlayan çocuğunun sesiyle gece 2:00’de uyandığını varsayalım. Baba Tanrı’nın isteğinin bu çocuğun acısını dindirmek olduğuna ilişkin hiç kuşku duyar mı ? Elbette hayır. Ya ilaç dolabına gider ya da doktor çağırmak için telefon eder. Bunu yaparak çocuğunun iyileşmesinin doğruluğuna ilişkin güvence ifade etmiş olur.

    O halde hastalar için dua ederken, Tanrı’nın isteğine ilişkin soruyla neden kafamız karışıyor ? İmanlı bir kişi hastalandığında uygun tıbbi yardım için doktoru nasıl güvenle arıyorsa, duaya da aynı güvenle başvurabilir. Ne dua ne de tıbbi yardım iyileşmenin gerçekleşeceğini yüzde 100 garanti edemez. Ancak göklerdeki Babamızın, çocuklarının sağlığıyla bizim ilgilendiğimizden daha az ilgilendiğini asla düşünmemeliyiz.

    ” Kadercilikle ” ilgili başka bir zorluk da tanrı’nın diğüer alanlardaki isteğiyle çelişmesidir. Örneğin, müjdeyi reddeterek Tanrı’nın isteğinin yerine geldiğini söylememiz mümkün değildir. Tanrı’nın isteği kimsenin mahvolmaması, herkesin tövbe etmesidir ( 2: Pe. 3:9 )

    Tanrı’nın isteğiyle ve müjdecilikle ilgili olan doğru düşünce, Kutsal Kitap’a bağlı imanlılarda yeni bir gelişmedir. Eski kuşak imanlılarınbir kısmı oldukça farklı düşünüyorlardı. Onlara göre Tanrı, örneğin Hindistan’daki imansızları kurtarmak istiyorsa, müjdeciler olmadan da bunu nasılsa yapacaktır. Geçmiş kuşakların Tanrı’nın müjdesini kaybolmuş olanlara ulaştırmanın zorunluluğu konusundaki bu yaklaşımlarını bizler şimdi hayretle karşılıyoruz. Acaba çocuklarımız da Tanrı’nın hastaları iyileştirme konusundaki isteğine bizlerin kuşkulu yaklaşımını aynı hayretle karşılayacak mı ?

    O halde ” kadercilik”, umutsuz ve edilgen bir yaklaşım yaratarak iyileştirme dualarına engel olur.İnsanlarda Tanrı’ya karşı bir düşmanlık doğurur. Ayrıca Tanrı’nın imanlı yaşamının diğer alanlarındaki isteğiyle de çelişir. Ne var ki, kadercilik, bu noktada en çok Kutsal Kitap’ın yaşama bakışıyla çelişmektedir.

    (Blue’den alıntıdır)

    #30331
    Anonim
    Pasif

    Kutsal Kitap’ta açıklandığı şekilde insanlık tarihi yalnızca Tanrı’nın önceden tasarladığı olaylarla değil, insanların seçimleriyle de belirlenir. İnsanların seçimleri, Tanrı’nın isteğine karşı olduğunda Tanrı’nın isteği yerine gelmemektedir. Tanrı’nın halkına seslenen Petrus, şöyle diyor: ” Ey dik kafalılar, … Siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman Kutsal Ruh’a karşı direniyorsunuz.” ( Elç. İş. 7:51 ) İsa, Matta 23:37’de, Tanrı’nın isteğinin kendi halkında nasıl yerine gelmediğini göstermektedir: ” Ey Kudüs ! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Kudüs ! Bir tavuk civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak istedim, ama siz istemediniz.” Markos 6:5, İsa’nın Tanrı’nın isteğini imansızlık yüzünden nasıl yapamadığını açıkca göstermektedir: ” Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşırıyordu. ”

    Pavlus, 1. Timoteos 2:4’te Tanrı’nın isteğine ilişkin şöyle diyor: ” O, tüm insanların kurtulmasını ve gerçeğin bilincine erişmesini ister. ” Ancak ‘ herkes ‘ gerçeğin bilincine erişmemekte, dolayısıyla Tanrı’nın bu isteği yerine gelmemektedir. Aynı doğrultuda elçi Petrus da Tanrı’nın kimsenin mahvolmasını istemediğini açıkca vurgulamaktadır ( 2. Pe. 3:9 ). Hem Petrus hem de Pavlus, Tanrı’nın herkesin kurtulmasına ilişkin isteği konusunda hemfikirdirler. Ne var ki, cehennemin varlığı Tanrı’nın bu isteğinin gerçekleşmediğinin belirtisidir.

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.


    #30353
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Fırat ağabey;
    RAB’bin esenliği ve lütfu sizi sarsın. Sizin yazılarınızı mümkün olduğunca okuyorum fakat bu kez bu yazıları okurken bu siz olamazsınız dedim. Sizi kırmak veya kınamak niyetinde değilim, lütfen beni yanlış anlamayın.
    Tanrı her şeyi farklı şekillerde önceden belirleye bilir. Ancak vuku bulan herşeyin, en azından O’nun izni ile gerçekleşmesi bir mecburuyettir. Eğer O birşeye izin verirse, demek ki bu şeyin gerçekleşmesine izin vermeyi kararlaştırmıştır. Sonsuzluklar, biz daha doğmadan önce Tanrı insan ırkının bir kısmını kurtulması için ve geri kalan kısmını da yok olması için seçmiştir. Evet bu cümle bir çok insanda ürperti yapar elbette. Ama gerçek. Hristiyan alemindeki bazı sevgili kardeşlerim “Tanrı sevgidir” diye müjdeyi yayarlarken -Tanrı’nın gazabından- bahsetmezler.

    Evet sevgili ağabeyim bu bir kader değil….Ancak Tanrı’nın hakimiyetinin can alıcı önemini de dikkate almak zorundayız. O’nun en yüce saygınlığa ve en yüce özgürlüğe sahip bir kişiliği olduğunu sanırım hepimiz Kutsal Yazılar’da görebiliyoruz. Tanrı’nın hakimiyeti ve insan özgürlüğü….etkenlik ve edilgenlik…..sanırım insan gururu edilgen olmayı kabullenmekte bi hayli zorluk yaratıyor. Ancak unutmamalıyız ki….Hükmedeninin özgürlüğü her zaman hükmettiklerininkinden üstündür. Çünkü O sahibi olduğu evren, Kutsal iradesinin isteği olan her şeyi yapabilir. Eğer herhangi bir şey kendisine egemen olandan bağımsız bir şekilde gelişirse bu durum hakim olanın egemenliğini bozmuş olur. Güncel düşünmek isterseniz….hak ve özgürlüklerde eşitlik diyen yönetim sistemleri bile kendi varlğını korumak için en bi özgürlüğü kendi hakim güçlerine tanır. o halde…..Hiyerarşi….. sanırım bu konuda geçenlerde hemfikir olmuştuk…. hiç bir şey Kral’dan bağımsız gelişmez….dilerseniz şimdi aklımıza hemen Eyüp peygamber için RAB’bin huzuruna çıkan melekleri getirelim…..

    Tanrı için değişmez plan vardır. zaman ilerler ama etkin plan değişmez….örneğin başlangıçta Mesih’in geleceğinin müjdelenmesi…”yılanın başını senin soyundan gelen ezecek”……etkin plan İbrahim peygambere vaad edilen İshak’dı….vaad gerçekleşti fakat bu sırada Sara dalga geçercesine gülmedi mi Tanrı’ya.işte benlik. etkin plan Kral Davut….Kral oldu ama aynı zamanda günaha düştü…..benlik….ama plan devam ediyor….

    Yani sevgili ağabeyim, O diyor ki: “BİZİ MESİH’TE HER RUHSAL KUTSAMAYLA GÖKSEL YERLERDE KUTSAMIŞ OLAN RABBİMİZ MESİH İSA’NIN BABASI TANRI’YA ÖVGÜLER OLSUN. O KENDİ ÖNÜNDE SEVGİDE KUTSAL VE KUSURSUZ OLMAMIZ İÇİN DÜNYANIN KURULUŞUNDAN ÖNCE BİZİ MESİH’TE SEÇTİ.KENDİ İSTEĞİ VE İYİ AMACI UYARINCA İSA MESİH ARACILI İLE KENDİSİNE OĞULLAR OLALIM DİYE BİZİ ÖNCEDEN BELİRLEDİ”……….Efesliler1:3-5………….MERHAMET ETTİĞİME MERHAMET EDECEĞİM VE ACIDIĞIMA ACIYACAĞIM”……..Romalılar 9:10-16
    kadercilik suyun akışında sürüklenmektir…fakat bize o suyun içinde çırpınmamızı söyleyen ve o gücü veren bir Hakim güç var….çırpınan günahta özgür,kutsallaşma yolunda RAB’bin güçlü ellerinde!

    Hakimiyeti olmayan bir Tanrı Tanrı olamaz. Sevgini lay lay lom hali polyannacıların işi, biz imanlılar Tanrı’yı tüm gerçeklği ile kavramalıyız. SEVGİ-ADALET-MERHAMET-GÜÇ-İKTİDAR-ESENLİK-LÜTUF-YARGI-CEZA

    BÜTÜNSELLİĞİN İÇERİSİNDEKİ PARÇALAR AYRI AYRI BİZİ MUTLU EDEBİLİR FAKAT ÖZ ASLA KAVRANAMAZ!

    İmanda ağabeyim Fırat, Tanrı bizleri kutsasın ve korusun. Ruh’u bizde etkin olsun ve doğru yollarda öncülük etsin. RAB daima beraberimizde olsun.

    Selametle

    #30361
    Anonim
    Pasif

    Sayın advertiser; bilgilendirici, teşvik edici yazınız için teşekkür ederim. Sanırım Markos 6:5 ayeti ve 2. paragrafın son tümceleri sizi farklı düşünmeye yönlendirdi sanırım. Tekrar söyleyeyim ki, yazınızdaki açılım, beni bereketledi.
    Sizin ifade ettiğiniz gibi her şeyin sonuçlanması Tanrı’nın amacı doğrultusunda olacaktır. Ama Tanrı, insana bir de özgür irade vermiştir. Yani “kadercilik ” ya da salt ” alın yazıcılık ” yoktur.Başka bir deyişle; mizahi olarak bütün yaşamımız alnımıza yazılmamıştır. Bu arada söyleyeyim ki, seçilmişlik özelliği farklıdır. İnsanlar özgür iradelerini dünyasal ya da kendi benlikleri doğrultusunda kullanarak; gerçek imana sahip olamadıklarından cehennem varlığını sürdürmektedir insanlar için. Tab ki; Tanrı, herşeye kadirdir.
    İnanlılar da; cennete gidecekler ama ( daha önce de yazdım forumda ) yaptıkları işlere göre yargılanacaklar. Günahlı doğaya sahip insan, yürekten tövbe ederek yaşamını Mesih’in izinde sürdürdüğü oranda sonsuz yaşamda yerini alacaktır. Tabi ki verdiğin örnekleme de olduğu gibi bir inanlı da düşebilir, ama kalkabildiğinde de Tanrı’nın lütfuna ve merhametine sahip olacaktır. Dünyasal yaşamlarının sonuna kadar direnenler ise, sonsuz ölümde şeytan ve onun karanlık güçleriyle cehennemde yerini alacaktır. Nuh olayında olduğu gibi kaç kişinin kurtuluşda yerini alacağının sayısını da Tanrı, bilir. Rab, lütfunu sizin üzerinizden eksik etmesin.

    Rabbinm sevgisi ve ışığında kalınız.

    #30362
    Anonim
    Pasif

    Şu anda, tanrı’ya birçok insan ve cin karşı durmaktadır. Şu anda Mesih’in şeytan ve insan günahı üzerinde kazandığı zaferle, bu zaferin tümüyle tamamlanacağı zaman arasında yaşıyoruz. Bu ara dönemde, tanrı’nın isteğine uygun düşmeyen olaylar da oluyor. Bazı kötülükler, insanların ve cinlerin seçimi sonucu oluşur. Dolayısıyla bütün hastalıkların, kazaların, günahların ya da saçmalıkların Tanrı’nın rızasıyla olduğunu söylemek olanaksızdır. Tanrı’nın bazı kötü şeylerin olmasına “izin verdiğini ” söylemek ise, çok az bilgi sahibi olduğumuz bir gerçeklik hakkında tahmin yürütmek olacaktır.

    Yeryüzünde ki birçok hastalığın kaynağını oluşturan bütün kazalara, günahlara ve saçmalıklara rağmen ” Tanrı’nın, kendisini sevenlerle, amacına göre çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz.” ( Rom. 8:28 ) Bu ayeti yazan elçi Pavlus, bunu ilkönce kendi yaşamında gördü. Pavlus, Romalılar Mektubunu yazmadan yllar önce bedensel bir hastalık nedeniyle müjdeyi Galatyalılar’a iletiyor ve bir kilise kuruyor ( Gal. 4:13 ). Tanrı, bazen hizmerkarlarının hastalıklarını kullanarak harikalar yaratıyor.

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.

    Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !

    Dünyayı kazansan ne yararı olur ? hac5 isamesihyasiyor

5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.