"iyiler" müslümanlarmı ? Yahudiler mi?

  • Bu konu 3 izleyen ve 5 yanıt içeriyor.
6 yazı görüntüleniyor - 1 ile 6 arası (toplam 6)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27284
    Anonim
    Pasif

    İYİLER MÜSLÜMANLAR MI? YAHUDİLER Mİ ?

    Her filmin, her romanın bir iyisi, bir de kötüsü vardır. Ama biz Ayhan Işık’mıyız, Ahmet Tarık Tekçe’miyiz? Eşref Kolçak’mıyız, Turgut Özatay’mıyız? Genç kardeşlerim beni affetsinler, ama film izlemeyeli yıllar oldu. Yeni aktörleri pek bilmiyorum.

    Ama, ya ben Ahmet Tarık Tekçe iken, kendimi “iyi”, Ayhan Işık’ı ise “kötü” olarak görüyorsam ne olacak? Yani, kötü rolünde ben, tüm kötülükleri yapan da ben, herkesin iğrendiği, tiksindiği, yok olması için dua ettiği ben, yani Ahmet.T.Tekçe, kendimi “iyi” ve Ayhan’ı ise “kötü” olarak görüyorsam ve bunu yakınlarım, akrabalarım ve arkadaşlarım ile paylaşıp da onları ikna ediyorsam, Ayhan Işık’tan nefret etmelerini sağlıyorsam; sinemayı izleyenlerin yarısının benim yanımda, diğer yarısının ise onun yanında olmalarını sağlıyorsam, izlerken bile, bu ayırıma göre heyecan duymalarına ve hatta olaylara o kadar çok kapılıp, sinema çıkışı, “Ayhancılar” ile “Tarıkçılar” arasında kavga bile çıkaracak kadar etkileyebiliyorsam; İyiler “kötü” ve kötüler de “iyi” olarak görmek mümkün değil midir?

    Eskiden hiç böyle değildi halbuki. Filmi seyrederken, kimin “iyi”, kimin “kötü” olduğunu bilirdik. Hep beraber iyinin tarafını tutar, kötünün cezalandırılmasını ve iyinin sonunda galip gelmesini isterdik. Olmadığında da, bir yığın göz yaşı döker, eve gelirdik.

    Ama şimdi önümüzde bir film, bir senaryo değil, hakiki bir tarih, bir yaşam öyküsü vardır. Yahudiler ve Araplar. Veya Müseviler ve Müslümanlar. Dört bin yıldır süren bir öykü. Yaşanmış, şu an yaşanmakta olan ve yakında yaşanacak olan olaylar. Bir film gibi gözümüzün önümüzde. “Kötü” adam kim? “İyi” adam kim? Kimden nefret edelim? Kime destek olalım? “Gara Gâvur” kim? “Merhametsiz Düşman” kim? Hakikî Ahmet Tarık Tekçe kim? Sen kimin tarafını tuttuğunu sanıyorsun? İyilerin mi? Kötülerin mi? Zulmedenlerin mi? Mazlûmların mı?

    Kaldı ki, bu filimin aktörleri değişiktir. Başröldeki Ayhan Işık değil, yeri ve göğü yaratan Tanrı’dır. Kötü adam rolünde ise Ahmet Tarık Tekçe değil, Şeytan’ın ta kendisi, yani İblis’tir. Bu filimde taraf tutmakla insan, ya karşısına İblis’i alır, ya da Yaşayan Tanrı’yı. Ebediyeti cennette mi, yoksa cehennemde mi geçireceğimiz, bu tutumumuza bağlı. Bu dünyada, ya Tanrı’dan yana olacağız, ya da İblis’ten. Şimdiki duruşumuzla, biz ne tarafta duruyoruz peki? Her iki taraf da kendisinin “Tanrı’dan” taraf olduğunu ve karşı tarafın cehennem ateşlerinde yanacağını düşünür. Bu yazıyı “uyarmak” ve “uyandırmak” için yazdım. Kendinizi “Doğru” gördüğünüzü biliyorum. Siz “İyiler” tarafısınız, değil mi? Ama hele bir okuyun. Okumaya devam edin.

    Bir soruyla başlamak istiyorum: “Araplar, tarihleri boyunca, ne zaman Tanrı’nın yanında oldular? Dört bin yıllık tarihten, ta İbrahim zamanından şimdiki zamana kadar süreden bahsediyorum. Araplar, Hacer’den doğmuş İsmail’in çocuklarıdırlar. Onlara Hacer’in çocukları da derler. Arapların atası ve bir bakıma anası olan bu kişiler, daha çocuk küçükken evden ayrılmış, sonradan Mısır’lı bir kadınla evlenmiş ve kendilerine diğer ulusların ilâhlarını edinmişler, binlerce yıl, hep bunlara tapınmışlardır. İbrahim Peygamber, Sara ve oğulları İshak ve daha sonra da İbrahimin torunu, İshak oğlu Yakup(ki Tanrı ona İSRAİL) adını vermiştir; bunlar hep İbrahim’in Tanrısına, “Benim ezelî ve ebedî adım Yahveh (veya Yahova) diyen Tanrı’ya tapmışlardır.
    İşte bugünkü Yahudilerin soyu budur. İbrahimle, İshak’la ve Yakup’la süre gelen ve Tanrı’nın “Antlaşmalar” yaptığı, ve tüm diğer ulusları bunlar sayesinde kutsayacağı ve kurtaracağı vaad edilen, tek soy budur. Yahudi soyu dışından, tarih boyunca hiçbir peygamber gelmemiştir ve gelmiyeceği de söylenmiştir. Araplar hiçbir zaman ‘Tanrı’nın Halkı’ olmamıştır. Hiçbir zaman Tanrı’ya tapmamış oldukları gibi, her zaman Tanrı’ya ve bu ulusa (Yahudilere) düşmanca davranmışlar onları yok etmeye çalışmışlardır.

    Halbuki Tanrı, kendisine tapanlar ile tapmayanlar, kendisini sevenler ile sevmiyenler arasında kesin ayırım yapar. İsrail’i Mısır’dan çıkaracağında, Mısırlıların başına bir yığın lânet yağdırdı ama bu belaların hiçbiri Yahudilerin yaşadığı Goşen bölgesine düşmedi. Sivrisinek istilâsı, at sineği istilâsı, Koyu karanlık, İri dolular vs.vs tüm Mısır’a egemen olurken, Yahudilerin yaşadığı semtler aydınlık, belâsız ve refah içerisindeydi.

    Tanrı bunu görmelerini ve anlamalarını istemişti: “Ama o gün halkımın yaşadığı Goşen bölgesinde farklı davranacağım. Orada atsineği olmayacak. Böylece bileceksin ki, bu ülkede Rab benim. KENDİ HALKIMLA, senin halkın arasına fark koyacağım. Yarın bu belirti gerçekleşecek” (Mısırdan Çıkış 8:22,23). Tanrı’nın yağdırdığı her lânette bu böyle oldu. “Benim Halkım” dediği Yahudileri mucizevi bir şekilde hep korudu. Biz filmin bu kısmını seyrederken, ne hissediyoruz? “Allah Hitler’den razı olsun” diyen Müslümanlar gibi mi? Belki o gün de, “Allah Firavundan razı olsun” derdiniz.

    Ama işte “Allah” dediğiniz bu kişi de “Yahova” değildir. İbrahim, İshak ve Yakub’un Tanrı’sı değildir. Allah, Muhammed’den önce de tapılan, 360 puttan bir tanesiydi. Çünkü Yaşayan Tanrı, KENDİ HALKINI asla lânetlemediği gibi, onları lânetleyenlerin de kesinlikle lânetleneceğini söyler. Tarih boyunca, putperest uluslar, yani İblis’in halkları (ki İsrail hariç, tüm uluslar öyleydi), hep Tanrı’nın tek HALKI olan Yahudi’lerden ve de Yahudi’lerin Tanrı’sından (Yahova’dan)nefret etmiş ve onlarla savaşmışlardır. Binbir belâ ve sıkıntı ile Mısır’dan çıkan, çöllerde dolaşan bu insanları yok etmek isteyen yine Araplar ve onların ittifakları olmuştur. Filmin bu kısmını izlerken, kalbimiz “Tanrı ve Halkı” için mi atıyordu, yoksa onları yok etmek isteyen Araplar ve ilâhlarıyle mi?

    Mavi Marmara olayında, kim kime karşı birleşti? İyiler kimdi? Kötüler kimdi? Bizim görüşümüz değil, her şeyi yaratan İbrahim’in Tanrı’sının görüşü önemli olmalı değil mi? Ama bakın “Davud Peygamberimiz” dediğiniz nasıl ağlıyor Rab’be, 3000 yıl evvel, Mavi Marmaraya benzer bir olayda ve sizin yüreğinizde desteklediğiniz insanlardan dolayı: “Ey Tanrım susma. Sessiz, hareketsiz kalma! Bak düşmanların kargaşa çıkarıyor, Sen’den nefret edenler boy gösteriyor. HALK’ına karşı kurnazlık peşindeler, koruduğun insanlara dolap çeviriyorlar. “Gelin bu Ulus’un kökünü kazıyalım” diyorlar. “İsrail’in adı bir daha anılmasın!” Hepsi sözbirliği etmiş, düzen kuruyor, Sana karşı anlaşmaya vardılar: Edomlular, İsmaililer, Moavlılar, Hacerliler, Geval, Ammon, Amelek, Filist ve Sur halkı. Asur da onlara katıldı….. Onlar, “Gelin sahiplenelim Yahova’nın topraklarını” demişler. Senin adın Yahova’dır. Anlasınlar artık, yalnız Senin yeryüzünde egemen en Yüce Tanrı olduğunu.” (Mezmur 83). Davud Peygamber, İsmaililer, Hacerler, Filistinliler, Suriyeliler hakkında böyle ağlarken, sen kimin yanındasın? Hangi tarafı tutuyorsun?

    Rab Tanrı, kendisinden nefret eden ve diğer ilâhlara tapan, yedi ulusu buradan kovarak, bu toprakları ebediyen İsrail’lilere verdi. Filmin bu kısmını seyrederken, siz kimden yanasınız? “Günah işler, diğer uluslar gibi benden başka ilâh edinirseniz, sizleri bu Vaad ülkesinden atacağım, tövbe ederseniz geri vereceğim” dedi Tanrı ve onları, (Babil’e sürgün de dahil) birkaç kez bu topraklardan attı ve geri getirtti. Son zamanlarda (Dünyanın Sonu – İsa’nın gelişine yakın) bunu son kez yapacağını ve artık onları oradan hiçbir güç atamayacağını, HALKI’nın yanında olacağını yazdı. Bunları okurken siz hangi taraftasınız? 1948’de mucizevi bir şekilde İsrail devleti topraklarına geri getirilirken, siz Tanrı ve “BENİM GÖZBEBEĞİM” dediği HALKI’ndan yanamıydınız? 1967’de “Namazı Kudüs’te kılacağız diyen” ve tamamen yenilgiye uğratılan, 100 milyonluk Müslüman ordusu yanındamıydınız? Siz yüreğinizde Tanrı’ya karşı mı savaştınız?
    Çok yakında Mesih geliyor ve son savaş da Müslümanlarla Yahudiler arasında olacak. Buna Türkiye de dahil olacak ve hatta öncülük edecek. Tanrı’nın gazabı, her zaman yaptığı gibi, bu İslâm ittifakını da lânete uğratıp yok edecek. Tanrı’ya karşı savaşanlar ebediyen lânetlenecekler. Huri kızları beklerken, nefretleri cehennemde odun olacak. “Gelin ey Müslümler! Arkamda saklanan bir Yahudi var. Onu da kesin” diyecemiş kayalar. Bunun gibi kendilerini nefret öykülerine vermiş olanlar, asla Rab’bin yüce, kutsallık ve sevgi dolu huzuruna giremiyeceklerdir.

    Mesih’ten önce, Şeytan’ın adamı olan ‘Mesih Karşıtı’ gelecektir. Bu Şeytan’ın beden almış aslı olacaktır. (Şeytan’ın Oğlu. Şeytan, Tanrı’nın her yaptığını kopyalar). Bu Mesih Karşıtı’nın yüreğindeki, Yahudi ve Hristiyan nefretinden ve onları ezmek için yapacaklarından dolayı, Müslümanlar ona MEHDİ diyecekler ve göklere çıkaracaklardır. Onu çılgın bir sevgi ile sevecekler. Yedi yıl sonra da Mesih geldiğinde ve HALKINI koruduğunda, İsrail’in düşmanlarını yok ettiğinde, “DECCAL” geldi diyecekler.

    Sen hangi tarafta olacaksın? Şimdi hangi taraftasın? YAHOVA MI, ALLAH MI? MESİH Mİ, MEHDİ Mİ? Çünkü ya Tanrı’yı büyük bir nefretle nefret eden taraftasın, ya da O’nun yanındasın. Ya Allah, Ya Mesih. Çünkü Allah ve Mesih, birbirlerinin tam zıtları ve ters taraftadırlar ve tarih boyunca da öyle olmuştur. ‘Tanrı’nın Gözbebeğine’ karşı olan, Tanrı’ya da karşıdır. ‘Tanrı’nın Halkını’ sevmeyen, Tanrı’yı da sevmez. “Ben Allah’ı severim” diyebilirsin ama o Yahova, yani İbrahim’in Tanrı’sı değildir. Ve o Allah denilen ilâh, sana asla ne Yahudiyi ve ne de Hıristiyanı sevmene izin vermez ve vermiyecektir.

    Umudum, belki bazılarının, “Meğer ben Ahmet Tarık Tekçe imişim bu kadar zamandır ve kendimi Ayhan Işık zannediyormuşum” deyip de uyanmalarıdır. Rab okuyanı bereketlesin.

    #36026
    Anonim
    Pasif

    Yazınızı okuyunca aklıma İsa Mesihin Luka 10. Babta geçen bir benzetmesi geldi. Benzetmeyi kısaca özetlemek gerekirse adamın biri Eriha’ya giderken haydutların eline düşüp dövülüyor ve yarı ölü bir şekilde bırakılıyor. Oradan geçen bir Levili ve bir kahin, adamı görmemezlikten geliyor ve yollarına devam ediyorlar.Ondan sonra yoldan tıpkı Kemal Başaran’ın Arapları hor gördüğü gibi o dönem hor görülen bir Samiriyeli geçiyor. Adamın haline acıyor, onu tedavi ediyor,ertesi günde hancıya iki dinar verip bu adama iyi bakmasını istiyor.

    Her ne kadar Kemal Başaran arkadaşımız görmemezlikten gelsede bugün Filistin halkı bir kısmı öldürülmüş, bir kısmı evlerinden ve yurtlarından sürülmüş bir durumda,mülteci kamplarında insanlık dışı şartlarda yaşan mücadelesi vermektedir.Şimdi kendimize sormamız gereken şudur; Filistin halkına yönelik bu insanlık dışı muameleye karşı nasıl bir tavır takınmalıyız? Kahin ve Levili gibi İsrail’in işgal ve ilhak politikalarını , Filistin halkına yapılan zulmü görmemezliktenmi geleceğiz? Yoksa o hor görülen Samiriyeli gibi Filistin halkının dertlerinimi paylaşıcağız.

    Yahudilerin İbrahimin soyu, Tanrının halkı olması meselesine gelirsek, bu konuya cevabı zamanında Yahya vermişti sanırım; Ey engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı?Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin. Kendi kendinize, `Biz İbrahim’in soyundanız’ diye düşünmeyin. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim’e şu taşlardan çocuk yaratacak güçtedir.”

    Son olarak Kemal arkadaşımın yazısında bir düzeltmede bulunmak istiyorum. 1967 savaşını başlatan Araplar değil, İsrail’dir. Kudüs’ü işgal etmeleride bu savaş sonucunda olmuştur.

    Dostlukla…

    #36027
    Anonim
    Pasif

    Yazık oldu dostum. Üzüldüm doğrusu. Israrla görmek istemiyorsun. Beni karaladığında ne değişecek? Yazdıklarımın hepsi doğru. Yaralı Araplara veya Filistinlilere yardım etmez miydim? Bunu neye göre yargıladınız? Bir kişinin yaralı veya ihtiyaçlı oluşu onu haklı veya masum kılmaz ki. Biz Hristiyanlar, tüm günahkârları seviyoruz ama günahtan nefret ediyoruz.

    Yine söylüyorum, ne Araplar ne de Müslümanlar Yaşayan Tanrı’ya hiçbir zaman hizmet ve ibadet etmediniz. Edenleri de hor gördünüz. Ama, İsa Mesih size de el uzattı. Sizin için de canını verdi. Bu yüzden, hızla tükenmekte olan Hristiyan Filistinliler ve Hristiyan Araplar var. Bu tükenme, Müslüman kardeşleri sayesinde oluyor tabi.

    Filistin konusunda da taraflısınız. Müsaade edin de, şimdi azacık ben de sizi yargılayayım: Yüreğinizde Yahudi düşmanlığı var. Yok olsalar, bir düğmeye basıp da onları yok edebilseniz, edecektiniz. Hatta bütün “Peygamberlerimiz” dedikleriniz, İbrahimler, Musalar, Davudlar; hepsi orda, şu an İsrail’de yaşıyor olsalar bile, hiç acımadan, o düğmeye basardınız. Bu aslında hem Yahudi ve hem de Tanrı düşmanlığıdır. Siz Yahova’dan da nefret ediyorsunuz. Çünkü ilâhınız Yahova’dan ve Yahova’nın olan herşeyden nefret eder.

    Rab Yahudilere “Engerek Soyu” diye hitap etmişse (ve yargının kendi evinden başlayacağını da söylüyor zaten), o zaman Vay Halinize! Ya sizi kim kurtaracak? Onlara bu kadar kızmışsa, siz O’nun gazabından nereye saklanacaksınız? Yahudileri İsrail’e Tanrı getirdi. Kutsal Kitap’ta getireceğini de söylemişti. Tanrı’ya savaş mı açacaksınız? Bence zaten açtınız. Yazık, çok yazık.

    #36028
    Anonim
    Pasif

    Kemal abi (Abi dediğim için umarım rahatsız olmazsınız.), yukarıda ki yazıyı yazarken sizi yargılamak gibi bir amacım yoktu. Zaten yaşınız gereği böyle bir şey haddim de değil. Yanlış anlaşıldıysam özür dilerim.Ben sadece (her ne kadar kabul etmesenizde) bu kayıtsız şartsız İsrail desteğinizin hatalı ve yanlış olduğunu düşündüğümü belirttim.

    Tabi ki müslümanlar arasında da sizin dediğiniz gibi tam tersi bir tutum takınan, kayıtsız-şartsız Yahudi düşmanlığı yapan (özellikle radikal İslamcılar), Arapların hatalarını ve yanlışlarını görmezden gelen insanlar var. Tabi ki bununda yanlış olduğunu düşünüyorum.

    Diğer yandan Yahya’dan yaptığım alıntıda dikkat çekmek istediğim nokta ”Engerekler soyu” tabiri değil, ”Tanrı İbrahime şu Taşlardan çocuk yaratacak güçtedir” bölümüydü… Diğer yandan İncile göre İbrahim’in çocuklarının Yahudiler değil, İsa’ya iman edenler olduğunu düşünüyorum.Galatyalılar 3/29 ”Ve eğer siz Mesih’in iseniz, o zaman İbrahim’in soyu-sunuz ve vaade göre mirasçılarısınız.”

    Bugünkü Filistin topraklarının İbrahim’in soyuna vaat edilmesi meslesine gelirsek…Bence bu vaat simgeseldi. İbraniler 11. Babta bu konuda şöyle yazıyor;

    11: 8 İman sayesinde İbrahim miras alacağı yere gitmesi için çağrılınca, Tanrı’nın
    sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola çıktı.

    11: 9 İman sayesinde bir yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti. Aynı vaadiNortak mirasçıları olan İshak ve Yakup’la birlikte ÇADIRLARDA YAŞADI.( Yani o toprakları sahiplenmekten ziyade misafir gibi yaşıyorlar.)

    11: 10 ÇÜNKÜ MİMARI VE KURUCUSU TANRI OLAN TEMELLİ KENTİ BEKLİYORDU.

    11: 13 Bu kişilerin hepsi imanlı olarak öldüler. Vaat edilenlere kavuşamadılarsa da bunları uzaktan görüp selamladılar, YERYÜZÜNDE YABANCI VE KONUK OLDUKLARINI AÇIKCA KABUL ETTİLER.

    #36029
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Muhammed,
    Yahudiler orda konuk demişsiniz. Evet tüm insanlar bu dünyada konuk değil mi? Yani yaşadıkları sürece. Rab her ulusun, her milletin yaşayacağı sınırları toprakları belirlemiştir. Rab kendisi için seçmiş olduğu Yahudi milletine de konuk oldukları bu sürede onlar için israil topraklarını ve Filistin topraklarını vermiştir. Rab vermiştir, siz ya da biz kimiz ki bu karara karşı çıkalım. Tüm reddedişlere karşın insan isteği değil, Rab Tanrı’nın isteği olmuş ve İsrail Devleti kurulmuştur.

    Geçen gün bir belgesel izlemiştim. Altı gün savaşından sonra suriye kaybettiği golan tepelerini ve diğer toprakları geri almak için israile saldırmıştı. Ve israillileri hazırlıksız yakalamışlardı. Sayıları tam olarak hatırlamıyorum ama şuna benzer bir şeydi, suriye ordusunun 30 000 tankına karşın israil 300 tankıyla savaşmak zorunda kalmışlardı. Hatta bir bölgede yalnızca bir israil tankı yüz kadar suriye tankıyla mücadele etmiştir. Diğer bölgelerde de durum aynıyda, 6 tanka karşın yüzlerce suriye tankı savaşmıştır. Ve sonuçta suriye ordusu ağır bir yenilgiyle geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Geride hurda tank yığınlarından oluşan tepeler bırakmışlardı. İsrailli bir komutanın sözü çok ilginçti, isrialli askerler 5 tanklarına karşı karşılarında yüzlerce sayıda olan suriye tanklarını görünce korkmuşlardır ve ateş açmak istememişlerdir. Yerleri belli olmazsa kurtulabilirler diye düşünüyorlardı. Ama eğer savunmazlarsa suriye tanklarının israilin yerleşim bölgelerine girip işgal edecekleri çok kesindi. Komutan onlara şunu diyor, Rab bizimledir, halkını koruyacaktır, Davut’u hatırlayın, bir sapan ile kendinden çok büyük olan devi öldürmüştür, Rab bunu sağlamıştır Davut Rab’be güvenmişti. Ve bu sözden sonra askerler de komutanın tankına katılmış, suriye tanklarını bombardıman etmeye başladı.

    #36030
    Anonim
    Pasif

    İki saatlik bir cevapyazdım Muhammed06 kardeşim. ‘cevapla’ya bastım, hepsi birden kayboldu. Sonra da ‘Bağlantı Hatası’ dedi. Şimdi ise yalnızca birkaç ayet yazıyorum özet olarak.

    Bundan sonra Musa, Moav ovalarından Nevo Dağı’na giderek Eriha kenti karşısındaki Pisga dağına çıktı.Rab ona bütün ülkeyi gösterdi: Dan’a kadar uzanan bütün Gilat’ı, Naftali’yi, Efrayim ve Manaşşe bölgelerini, Akdenize kadar uzanan bütün Yahuda bölgesini, Negev’i, hurma kenti Eriha Vadisi’nin Soar’a kadar uzanan ovasını. Sonra Musa’ya şöyle dedi: “İbrahim’e, İshak’a ve Yakup’a, ‘senin Soyuna vereceğim’ diye ANT İÇTİĞİM ülke budur.”(Yasanın Tekrarı 34:1-4).

    Rab, kulu Musa’nın ölümünden sonra, onun yardımcısı Nun oğlu Yeşu’ya şöyle seslendi:”Kulum Musa öldü. Şimdi kalk, bütün halkla birlikte Şeria Irmağını geç. Size, İSRAİL HALKI’na vereceğim ülkeye girin…. Nasıl Musa ile birlikte oldumsa, seninle de birlikte olacağım. Seni terk etmiyeceğim, seni yüzüstü bırakmıyacağım” (Yeşu 1:1,2,5).

    Görüldüğü gibi, bu topraklar, İbrahim, İshak ve Yakuptan çok sonra (430 yıl) fiilen İsrailoğullarının toprakları olmuştur. Kendisinden nefret eden, her türlü iğrenç günaha düşmüş ve cinleri ilâhları sanan bu halkı, Tanrı istese Nuh Tufanında olduğu gibi, kendi yok ederdi. Ama onları yargıladı, lânetledi ve onların bu ülkeden temizleme görevini de İsrail’e verdi. İsraioğulları, tarihleri boyunca, bu görevin dışında, hiçbir ulusa, hiçbir ülkeye saldırmamış, topraklarına göz dikmemiş, savaş açmamış, kadınlarına tecavüz etmemiş ve din yaymamıştır. Hatta kendilerini diğer uluslardan hep ayrı tutmuşlar ve dinlerini kendilerine saklamışlardır. Çünkü, hakikî Tanrı’ya tapan tek Halk, onlar idi. Bütün peygamberler, sadece onlara geldi.

    ‘Dünyanın Sonu’ denen bu günlerdeki olaylar da Kutsal Kitapta yer almaktadır:

    Onlara de ki, ‘Egemen Rab şöyle diyor: İsrail’lileri gittikleri ulusların içinden alacağım. Onları her yerden toplayıp, ülkelerine geri getireceğim. Onları ülkede, İsrail dağları üzerinde TEK bir ulus yapacağım. Hepsinin Tek kralı olacak. Artık iki ayrı ulus olmayacaklar, iki krallığa bölünmeyecekler…… Kulum Yakup’a verdiğim, atalarınızın yaşadığı ülkeye yerleşecekler. Kendileri, çocukları, çocuklarının çocukları, SONSUZA DEK, orda yaşayacaklar” (Hezekiel 37:21,22,25)

    Hezekiel’deki bu peygamberlik sözü 1948’de gerçekleşmeye başladı. Yahudiler, dünyanın her yerinden geldiler ve getirildiler. Tüm uluslardan toplanarak, ilk defa, (yani Süleyman zamanı ikiye ayrılıktan sonra İsrail ve Yahuda diye) TEK ULUS ve TEK KRALLIK oldular.

    Hezekiel 37,38 ve 39. bölümler + Zekeriya 14. bölüm, son savaşın, Mesih ile İsrail’e saldıran Müslümanlar arasında olacağını söylüyor. Başta Türkiye olmak üzere, İran, Libya, Sudan vs. gibi İslâm ittifak ordularına karşı olacak. Bu bölümlerde geçen coğrafî isimlerin tümü Türkiye’dedir. Yani bugünkü Türkiye’dir (Magog, Tuval, Meşek, Gomer ve Beyttogarma).

    Tanrı’nın gazabı kime karşı? İyi düşünün. “Bana göster ya Rab” demeniz yeter. O gösterecektir. Ama, “Bana göster Allah’ım” dersen ????

6 yazı görüntüleniyor - 1 ile 6 arası (toplam 6)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.