Hristiyanlık ve Türkiye…

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26830
    Anonim
    Pasif

    Özellikle Doğu Hristiyanlığı geleneğine mensup olup da, Hristiyanlık tarihini incelemiş olanlar Türkiye ve Hristiyanlık ile ilgili düşündüklerinde bazen derin bir iç çekişle gülümserler… Türkiye’de Hristiyanlık çok eskilerden Batı’ya, Batı’nın kültürel ortamına ait bir dini olguymuş gibi görülmüştür. Kilise denince akla Batı filimlerinde görülmüş Katolik veya, daha az ölçüde, Protestant ortam atmosferleri gelmiştir hep. Orglar eşliğindeki illahiler, ‘günah çıkarma’ hücreleri, sakalsız traşlı içten giyilmiş gömleklerinin ak yakaları görünen papazlar vs… Yani Osmanlı cami ortamlarını, sakallı hoca ve dervişleri, tasavvuf terimleriyle yoğrulmuş bir kültürü hiç hatırlatmayan şeyler hep (1). Tüm bunlar Türkiye insanının Hristiyanlığı kendisine yabancı hissetmesindeki başlıca nedenlerden birileri olmuştur.

    Gel gör ki ama Hristiyanlık has be has olarak Doğu’da doğmuş, ordan tüm Arz’a yayılmıştır. Hz. İsa Mesih efendimizin kendisi bir Orta Doğu’ludur. Beşeri nesli açısından ise Sami ırkına mensup biri olarak gelmiştir Dünya’ya. Doğu Hristiyanlığı’nın en eski izlerini bugüne kadar taşımış olan Mısır (Kıpti), Gregoryan (Ermeni) ve Bizans (Ortodoks) geleneklerinde hep kumral, esmere yakın biri olarak resmedilir (hatta, ilginçtir de, Bizans ikonlarında hiç bir zaman mavi veya yeşil gözlü olarak resmedilmez).

    Yani ırk ve kültürel tip açısından Bizans ve diğer Doğu Hristiyan geleneklerinde (Kuzey’li olan Slavlar’ınki hariç) ikonlarında resmedilen Efendimiz İsa Mesih, Hz. Meryem, Vaftizci Hz.Yahya, havariler, genç şehit azizler ve tüm uzun ak sakallı ermişler bugünün Türkiye’sinin bir yolunda görülseler gayetle normal olarak yerli birileri olarak tanımlanabilecek kişiler hep tip olarak. Bu ikonlarda Efendimiz’in annesi Hz. Meryem’in başı her zaman, azizelerin ise başları ekseriya örtülüdür de. Bizans illahileri Türk sanat müziği ile birinci derecede akrabalığı olan bir müzik türüne ait. Osmanlı cami mimarisi ise İslamiyet’in gereklerinden dolayı görselliğin çok cüzi miktarda var olmasına izin verilmiş (hat ve Arap motif sanatı olarak), Aşa-i Rabbani masası ve bölümü olmayan, çan yerine minareler konmuş Bizans kilise yapıları bir bakıma (Osmanlı mimarisinin en büyük isimleri zaten devşirme veya zımmilik statüsünden kurtulmak isteyip Müslüman olmuş Hristiyanlar çoğu kez). Buna benzer bir bağ da Selçuk mimarisi ile Ermeni mimarisi arasında vardır tabi.

    Türkiye’deki Müslüman nüfusunun kendisine çok yakın hissedeceği Bizans Hristiyanlığını yaklaşık hiç tanımamış olmasının başlıca nedenlerinden biri bölgedeki yaklaşık tüm kiliselerin camiye çevrilmiş olması ve bir cami olarak bilinçlere mühürlenmiş olduğudur elbet. Ayrıca bu bilgi yoksunluğunun sebeplerine Hristiyan kalmış olan yerlilerin zamanla kendilerini ayırd edebilmek için Batı Hristiyanlığının mimari ve görsel sanat formlarını benimsemiş olmalarını da katmak gerekir. Mesela bugün hala İstanbul’da işler durumda olan Rum kiliselerinin çoğu Bizans mimarisine uzak ve Batı mimarisine yakın yapılardır. Dikkatli biri Kariye’yi ziyaret edip bu farkı gördüğünde şaşırabilir, gerçekten. Asıl Bizans mimarisine yakın yapıların yakın zamanlarda inşa edilmiş Rum kiliseleri değil de camilerin olduğunu farkeder hemen.

    Sözün kısası Hristiyanlık bugünün Türkiye’sinin halkına hiç yabancı bir olgu değildir aslında. İşte bunun bu kadar bariz bir gerçek olmasına rağmen bu derecede üzeri örtülü kalmış olması insanı bazen şaşırtıyor hatta gülümsetiyor, yazının başında denildiği gibi… her ne kadar tarih ideolojik katılıkların ötesinde, itinayla incelendiğinde, tüm bu günümüzdeki görünümün izahının bulunması mümkünse de.

    Tüm burda söylenenler Hristiyanlığın tarih sahnesinde Doğu’da belirmiş olduğundan Doğu’lu halklara daha yakın olduğu anlamına gelmez elbet. Tanrı tüm insanları seven bir Tanrı’dır ve tüm insanların eşit ölçüde ‘Baba’sıdır. Rab Ebedi Hikmet’inde herkese kendi özel verileri içersinden hitab etmeyi bilir. Ama işte bugünkü Türkiye halkının Hristiyanlık dendiğinde sadece Batı Hristiyanlığını aklına getiriyor olması garip ve komik de bir bakıma. Ve, ne yazık ki, salt sahih bilgilenmişlik açısından da çok hatalı bir şey. Kendisine dış görünümü, coğrafi ve kültürel kıyafeti ile de bunca yakın koca bir Doğu Hristiyanlığı varolmuşken, bu şimdi yaşadığı topraklarda.

    … … …

    Aylar öncesinde hepimiz ‘Ayamama’ dere yatağının taştığını duyduk o sel felaketi haberlerinde… ‘Ayamama’ kelimesinin anlamının ne olduğundan kaç kişi haberdar oldu ama? Bu tür ipuçlarının izlerini takip etse, yerli insan kendisini çok şaşırtacak gerçeklerle karşı karşıya kalacak, şüphesiz…

    1. Bugün Müslümanlar’ın kaç tanesi Tasavvuf’taki tekke, mürşid, mürid, çile, zühd, riyazet, makam, ilham, firaset, tefekkür, zikir, tesbih, takdir, fenafi’İllah, beka, bereket, vuslat vs. türünden terimlerin ardında yüzyılların birikimini taşıyan koca bir Doğu Hristiyanlığı mistik geleneği ortamı olduğunu bilir ki…

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.