Hangi Hristiyanlık: Oslo Katliamı ve Cihad!

  • Bu konu 3 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27444
    Armagan
    Anahtar yönetici

    Hangi Hristiyanlık: Oslo Katliamı ve Cihad!

    110724-Anders-Behrin-Breivik-007.hlarge.jpg
    Son günlerde Norveç’te olan olayları herbirimiz internet, Televizyon ve Radyodan takip etmiş ve izlemişizdir. Maalesef Oslo’da insanlık dışı bir katliam gerçekleşti. Bu katliamda 100’e yakın kişi Anders Behring Breivik adlı kişi tarafından hunharca katledildi. Ben ve benim çevremdeki Hristiyan arkadaşlarım bu haber sonrasında yüreğimizde derin ve büyük bir acı hissettik. Ayrıca eminim ülkemizde yaşayan Hristiyanlar da bu olay sonrasında büyük üzüntü duymuşlardır. Katledilmiş insanların aileleri için Tanrı’ya dua ediyoruz ki bu ailelerin acılarını dindirsin ve onları teselli etsin.

    Bu olay sonrasında dikkatimi çeken hadise ise bu kişi hakkında televizyonlarda ve internet haberlerinde bilgi verilirken ya da kişilik tahlili yapılırken verilen bilgiler arasında aşırı muhafazakar ve Hristiyan olması gibi ayrıntılarada yer verilmesiydi. Evet bu kişiye, yaptıklarına ve internette yazdıklarına baktığımızda kin, nefret, kana susamış ya da ırkçı birisi olduğunu görebiliriz ama Hristiyan kimliği nerede? Böyle bir kişiye Hristiyan diyebilir miyiz?

    Hayır! Ben uzun yıllardan beri Hristiyanım ama hiçbir zaman İncil’de vurun, öldürün vb.. şeyler görmedim. Acaba ben mi yanlış okuyorum İncil’i yoksa insanlar mı anlamak istedikleri gibi algılıyorlar ayetleri? Şunu vurgulamak ve altını çizmek istiyorum. İsa Mesih kin, nefret, savaşlar vs.. getirmedi. Onun dünya’ya getirdiği şey sevgiydi: Tanrısal Sevgi! O insanlara Tanrı gibi sevmeyi öğretti. İsa Mesih sadece sizi sevenleri sevin de demedi. O dediki: “‘Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin” (Matta 5:43-44) dedi.

    Aynı zamanda Luka’da ”Sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin” diyor. Bu ne kadar büyük ve inanılmaz bir sevgi ölçütüdür. Elçi Pavlus’ta Mesih’in Tanrısal sevgisinden bahsederken şunları diyor: ”Öyle ki, Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih’in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin.”Aynı zamanda Eski Antlaşma’da Egemen Rab diyor ki: ”Ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım. Egemen RAB böyle diyor.” (Hezekiel 18:23)

    Tarih boyunca Hristiyan kimliği ile kendini tanıtmış birçok kişi Hristiyanlığın öğrettikleri ile hiç uyuşmayan ve İncil’in onaylamadığı bir çok olay gerçekleştirmiştir. Genellikle Hristiyan olmayan kişiler ya da inançlar bu olayları kullanarak Hristiyanlığın barış ya da sevgi inancı olmadığını göstermeye çalışırlar. Örnek olarak da Haçlı Seferleri, Engizüsyon mahkemeleri vs.. gibi olayları gösterirler. Yalnızca unutulan bir nokta vardır. Bu olayların hiçbirinin İncilsel bir temeli yoktur. Aynı zamanda bu olaylar Hristiyanlığın Barış ve Sevgi olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü değişen şey insan duyguları, hırsları ve arzularıdır. Fakat Tanrı ve onun sözleri olan Kutsal Kitap değişmezdir. İncil diyor ki: Sevmeyen kişi Tanrı’yı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir (1.Yuhanna 4:8).

    Bazı kişiler İsa’nın bazı sözlerine öyle takılırlar ki İsa Mesih’in metinde ne anlatmak istediğini kaçırırlar. Örneğin, İsa Matta 10:34 de der ki: “Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim. Müslüman arkadaşlar bu ayeti çok kullanırlar ve İsa Mesihin de cihad getirdiğini iddia ederler. Halbuki İsa Mesih’in öğrencilerine ne dediğini baştan sona okusalar konuyu net olarak anlayacaklar ama amaç kendi doğrularını empoze etme olduğu için anlamak istedikleri gibi anlarlar. İsa Mesih’in sözylediklerine baktığımızda 10. bölüm 21-23 ayet diyor ki: Kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babaya başkaldırıp onları öldürtecek. Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Bir kentte size zulmettikleri zaman ötekine kaçın. Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu gelinceye dek İsrail’in bütün kentlerini dolaşmış olmayacaksınız.” Bu ayetleri incelediğimizde İsa öğrencilerine zulüm gördüğünüzde sizde karşılık verin ya da öldürün demiyor ama bu zulümlere dayanın, bir kentte size işkence ettiklerinde diğerine kaçın diyor. Aynı zamanda en önemlisi kardeş kardeşi, baba çocuğunu teslim edecek diyor. Bir kişi İsa Mesih’i Rabbi ve kurtarıcısı olarak kabul ettiğinde genelde çevresi tarafından dışlanır ya da en önemlisi ailesi onu reddedilir ki ülkemizde de böyle değil mi? Nice kişiler var ki Hristiyan olmalarından sonra aileleri tarafından kapı dışarı edilen ya da ölüm tehdidi alan. İsa Mesih ben kılıç getirmeye geldim derken tam olarak da bunu kastediyordu. Ayrıca 34. Ayetin hemen devamına baktığımızda böyle düşünmekte ne kadar haklı olduğumuzu görürürz. 35-36. ayetlerde de İsa der ki: ”Çünkü ben babayla oğulun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmaya geldim. İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.” Buradan da anlayacağımız gibi kılıç bir cihad hareketinin göstergesi değil ama kişinin ailesi ve çevresi ile arasındaki ayrılığı göstermektedir.

    Bunun yanında İsa’nın İncildeki sözlerine inanmayan ama ne hikmetse kullanmayı çok seven müslüman arkadaşlar İsa’nın şu sözlerinide savunmalarında kullanmayı severler. Luka 22:36 da İsa: ”O da onlara, “Şimdi ise kesesi olan da, torbası olan da yanına alsın” dedi. “Kılıcı olmayan, abasını satıp bir kılıç alsın” der. Çoğu müslüman bu sözlerin bir cihad hareketini gösterdiğine işaret eder. Ama Ayetin devamına bakma gereği bile duymaz. Bu konuşmanın ana konusu İsa Mesih’in, ölümünü önceden haber vermesi ile ilgilidir ki İsa ayetin öncesinde Simon Petrus’a kendisini horoz ötmeden önce üç kez inkar edeceğini bildiriyordur. Ayetin devamında ise kendisi ile ilgili olan peygamberlik sözünün yerine gelmesinin gerektiğinden bahsediyordur. İsa’nın öğrencilerine göstermek istediği şey kendisinin dünyaya geliş amacının ne olduğunu onlara göstermekti. Çünkü öğrencileri hala İsa’ya kendilerini Roma’nın egemenliğinde çıkaracak siyasal bir Mesih gözüyle bakıyorlardı. Ama Tanrının arzusu daha genişti. Sadece İsraile belli bir süre için Roma’nın egemenliğinden kurtarmak değildi. Çünkü zaten Tarih boyunca Tanrı YHWH’nin İsral’i sürekli olarak böyle durumlardan kurtardığını ama İsrail halkının devamında sürekli Tanrıya sırt çevirdiğini ve ondan uzaklaşmayı seçtiğini görüyoruz. Fakat Tanrı’nın ilk günahtan sonraki asıl hedefi tüm dünyayı kurtarmaktı ( Yuhanna 3:16). Peki neyden kurtaracaktı? Roma ya da başka Krallıkların, İmparatorlukların egemenliklerinden mi? Hayır! Çünkü İsa dedi ki: İsa, “Benim krallığım bu dünyadan değildir” diye karşılık verdi. “Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir.” Fakat İnsanlığın ”Günaha” olan tutsaklığından kurtulması gerekiyordu. Ayrıca bu sefer İnsanlığı tümüyle değiştirerekti çünkü Tanrı Eski Antlaşmada Hezekiel bölümünde bir kaç defa üstüne basa basa tekrarlayarak diyor ki: ”Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim.” Tanrı bu sefer Oğlu İsa Mesih’in kefareti aracılığı ile insanlara önceden vaat ettiği ve Tanrı gibi kutsal olma konusunda onlara yardımcı olacak olan Kutsal Ruh’u verecekti. Böylelikle Tanrı YHWH insanı temelli olarak günah batağından kurtarıp onu ruhsal ve özsel olarak değişitirebilecekti.

    Kısacası, Hristiyanlığın kendisi sevgi ve barıştır. Çünkü Tanrı’nın oğlu İsa Mesih Bizi ( yani insanlığı ) Baba Tanrı ile barıştırmak için dünyamıza geldi. Onun ölümü ve diriliş sayesinde Adem ve Havva’nın yapmış oldukları itaatsizlik yüzünden kaybetmiş olduğumuz hakları bize tekrar sunmak için geldi ki onu yaşamlarımıza kabul ettiğimizde Tanrı’nın çocukları olup sonsuz yaşama sahip olabilelim. 1

    Dipnotlar
    1 Yazarı: Yeremya
    http://islamacevap.net/turkce/slam-hristiyanl-k/oslokatliamvecihad.html

    #36472
    Anonim
    Pasif

    Bu ruhi dengesi alt üst olmuş adamı Hristiyan diye tanımlamaya fırsat kollayanlar Zeitgeist gibi apaçık yalanlarla dolu sözde belgesellere de ‘vahiy’ gözüyle bakan, ellerine hayatlarında bir kez bile Kitab-ı Mukaddes almamış kişiler genellikle.

    Dikkat edilecek olursa… Hristiyanlığa karşı başka hiç bir dini geleneğe olmadığı kadar tepki vardır dünyada. Ateisti, solcusu, neoliberal sağcısı, müslümanı olsun herkes Hristiyanlığa karşı bir ittifakta. Bunun sebebi ne haçlı seferleri, ne engizisyonlar, ne çok yakın tarihteki bazı katolik din adamlarının sübyancılıkları, ne de Hristiyanlığın kaynak öğretisinin herhangi bir çarpıtılmasıdır. Bunun asıl tek bir sebebi vardır: İsa Mesih’in sırf tarihteki varlığının bile insanın adaletsizliği ve riyakarlığına karşı başka hiç kimse kadar, temelden denetleyici olması. Dayanamıyor insan binbir kurnazlık ve hile ile örtmeye çalıştığı pisliğinin öyle apaçık teşhir ediliyor olmasına. Nefret ediyor sırf kendi varlığının paklığı ile bile tüm bu tiksinti verici kiri teşhir edenden.

    Herşey bu kadar basit… ama her şeyin bir ‘altüst’lük durumunda yaşandığı düşkünlük dünyasında basit olanı anlamak çok zor oluyor ne yazık ki. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az, dememişler mi…

    #36475
    Anonim
    Pasif

    Gömü bulmuşlar gibi atıldılar bu olayın üstüne İslâmcılar, sevinç naraları atarak. Günlerce gazetelerde, televizyonlarda haber/yorum olarak anlatılıyor da anlatılıyor. Hıristiyanlıkla hiçbir alakası olmayan bir adama, hemen Hıristiyan damgası vururken, ağızları kulaklarına varıyor.

    Halbuki Türk ve Müslüman medyalarında çıt yok hergün gerçekleşen İslâmî terrör hakkında. Giysilerinden dolayı kadınların, okula gittikleri için küçük kızların, 50-60 yaşlarındaki heriflere 3. veya 4. karı olarak verilen 5-6 yaşındaki yavruların, kocaları tarafından dövülerek, vurularak, bıçaklanarak öldürülen onbinlerce kadının feryatlarını kimse duymuyor. Kimse bunlardan bahsetmiyor Türk medyasında.

    Ama Avrupa bunları gördük sonra şok oluyor, Şeriat’tan Şeytan’dan kaçar gibi kaçmak istiyor ama kurtulamıyor. Dehşet mahallelerine kadar inmiş, şehirlerine, sokaklarına yayılmış. İslâm, resmen kendi ülkelerini fethetmiş. Her yerde camiler, ‘yürüyen çadır’ gibi gözüken kadınlar, namus cinayetleri ve Avrupa sokaklarında, her namaz vakti, kaldırımları tıkamış

    Diğer taraftan da, “Avrupa’nın canı cehenneme”, “Demokrasi değil, Şeriat”, “İslâma boyun Eğeceksiniz”, “Eğmeyenin boynunu koparacağız”, “Hepimiz Bin-Laden’iz”, “Hristiyanlara Ölüm. Yahudilere Ölüm” pankartları taşıyan, İslâmî cinnet mitingleri tüm Avrupa’yı sararken, “Ay! Ne bu İslamafobiya canım?” diyen vurdum-duymaz Türk liderleri. Türklerin çok azı yabancı lisan bilir. Böyle olunca da dünya görüşüne sahip olamazlar. Sadece taraflı gazeteler veya devlet eliyle önlerine konanı okuyabiliyorlar. Karşı tarafı, batıyı, Avrupa’yı hiç anlamıyorlar. Avrupa’daki hoş görünün binde biri bile yok bizlerde ve İslâm ülkelerinde. Ama bunu göremiyorlar.

    Geçen gün televizyonda ‘Mezhep Savaşları’ başlıklı bir tartışma izledim. Ne kadar iğrenç ve alçakça ve da şerefsizce bir sunu. “Katolikler Protestanları, Protestanlar da Katolikleri hunharca öldürüyorlar” diyordu Kuzey İrlanda olayları ile ilgili. Bunu sadece, ‘nefret dolu Hıristiyanlığın iğrenç yüzü’ olarak lanse ediyorlardı. Ama orada, doğruları söyleyecek, durumu izah edecek bir tek Hıristiyan yoktu. Ama, sırf kendi dinlerindeki hiddet, şiddet ve nefreti örtbas etmek için, karşı tarafa da olmayacak, olamayacak yakıştırmalar yapıyorlardı. Halbuki İncil’de tek bir hiddet, şiddet, nefret, intikam, öç, Tanrı için savaş, öldür ayeti yoktur. Düşmanlarımızı bile sevmemiz, onlara iyilik yapmamız ve onlar için dua etmemiz buyruluyor İncil’de.

    Kuzey İrlanda’daki durum tamamen siyasî olup, toprak kavgasından ibarettir. Dinle hiçbir alâkası yoktur. Böyle bir iddia da olmamıştır aralarında. Yani, “Senin mezhebin değişik olduğu için, senden nefret ediyorum. Seni öldüreceğim” gibi. Veya “Bunları Rab İsa’nın buyruklarını yerine getirmek için yapıyorum” gibi. Çünkü başta başta, bu insanlar Rab’bi bilmiyorlar, İncil öğretisi hakkında da hiçbir fikirleri yoktur. Böyle olduğu halde sunucular, herkesin gözleri önünde, suçsuz İsa’yı bir kez daha çarmıha gerdiler. Biz 2000 yıl evvel İsa’yı çarmıha gerenlerden farklı mıyız sanıyordunuz. İsa Türkiye’de ve İslâm ülkelerinde hergün çarmıha geriliyor, hem de büyük bir nefretle.

    “Bizim İsa’ya ve bütün peygamberlere saygımız vardır” sözleri tam bir kandırmacadır, çünkü İncil’de yazılı sözlerini İsa bugün bedende yaşıyor olup söylese, O’nu anında, büyük bir kin ve nefretle, ağızlarından köpük saçarak kıyma gibi doğrarlardı. Hangi İslâmî ülkede olursa olsun (Suudi Arabistan, Pakistan, Afkanistan, İran, Gazze ve hatta hatta Türkiye) bu böyle olurdu. Hem de hiç acımadan. Onun için, hiçkimse, hiçbir Müslüman, “Biz İsa’yı seviyoruz” diye kendini aldatmasın. Siz, sadece kendinizin yarattığı, uyduruk İsa’yı seviyorsunuz. Aslına, yani asıl İsa’ya bir saniye bile tahammülünüz olamazdı. Çünkü yüreklerinizde var olan, ‘Tanrı Ruhu’ değildir.

    Her Müslüman terörist değildir. Bunu kabul ediyoruz. Ama neredeyse her terörist Müslümandır. Bu bir hakikattır. Dünya terörizmin %95’i Müslümanlar tarafından gerçekleştirilir. Bu da bir hakikattır. Batıda sayfalara sığmayan, internette de yayınlanmış, tarih ve mekân verilmiş, sadece bu yıla ait binlerce İslâmî terör olayı vardır. Sayfa sayfa bitmiyor. Kafa kesmeler, boğazlayarak öldürmeler, korkunç korkunç cinayetler. Ve bu insanlar, bu gücü Kuran’ın 109 savaş, kin, nefret ayetinden almaktadırlar. Bunu ben değil, kendileri söylemektedirler. Cihad! Cihad ve yine Cihad! Cihad farz kılınmıştır. Kuran’da en fazla istenen şeydir. Kuran’da Allah hep bunu cesaretlendirmiştir. İslâmî liderler de bunu kabul ediyor ve açık açık söylüyorlar. Şeriat yasalarını reddeden hiçbir hakikî Müslüman bulamazsınız dünyada. Şeriat uygulanan ülkelere bakınız bir. Şeytan, karanlık bir bulut gibi çökmüş bu ülkelerin üzerine. Hepsi de geri kalmış, şiddet altında sindirilmiş toplumlar.

    Terörist olmayan Müslümanlar da suçludur. Çünkü ses çıkarmıyorlar. Kınamıyorlar yapılanları. İnkârcılık oynuyorlar. “Müslüman öyle şey yapmaz” diyorlar. Çünkü görmelerine izin verilmiyor. Korkunç bir gururumuz var. Kimseye lâf ettirmeyiz ne milletimiz, ne de dinimiz hakkında. Bunu da mertlik sayarız. Ve bu sahte mertlik adına, “Ağzın kokar” diye doğru söyleyenden nefret etmeyi bir borç biliriz.

    Bu gerilim dünya sonun getirecek. Bütün bunlar Tevrat, Zebur ve İncil’de yazılıdır. Son savaş yakındır. Bir tarafta Türkiye de dahil, tüm İslâm ülkeleri ve Şeytan olacak; diğer tarafta ise İsrail ve Tanrı.

    Bu yüzden İsa Mesih şöyle demiştir: “Dünya sizden nefret ederse, sizden önce benden nefret etmiş olduğunu bilin…. Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. Benim sözüme uydularsa, sizinkine de uyacaklar. Bütün bunları size benim adımdan ötürü yapacaklar. Çünkü beni göndereni tanımıyorlar…. Benden nefret eden, Baba’mdan da nefret eder… Öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes, Tanrı’ya hizmet ettiğini sanacak. Bunları Baba’yı ve beni tanımadıkları için yapacaklar.” (Yuhanna 15 ve 16. bölüm). İsa Mesih’in bu sözlerini yerine getiren ve devamlı getirmekte olan, Hıristiyan ve Müsevilere zulmeden kim biliyormusunuz? Müslümanlar. Her zaman, her yerde Müslümanlar. Yapanlar var, yapılanlara “Oh olsun” diyenler var, yüreklerinde gizlice onaylayanlar var. Ama karşı çıkan, tavır koyan hiç yok. Çünkü tavır koyanlar da, sorgulayanlar da “İslâm Düşmanı” damgasını yeyip, acımasızca yok ediliyorlar. Bu yürekler, Tanrı’ya ve Tanrı’nın olan herşeye düşman iken, kendilerini “Tanrı Dostu” veya “Doğru Dini Seçmiş” sayıyorlar.

    Norveçli adamın yaptıklarına çok üzüldüm. Kesinlikle kınıyorum. Bunu değil masum gençlere; öfke duyduğu Müslümanlara yapsa dahi asla sevinmez ve onaylamazdım. Ama şu noktayı es geçmiyelim. Nefreti İslâm’a, İslâm ülkelerine ve bilhassa Türkiye’ye karşıydı. Bu, tek bir delinin, dengesiz birinin görüşü değildir. Avrupa’da, bu görüşe sahip bütün partiler oylarını artırmaktadırlar. Bu görüş, bu nefret Avrupa’yı sarmaktadır. ‘İslâmafobiya’ diye suçu hemen onlara atmaktansa, hayatımızda bir kez olsun, kendimize onların aynasında bakmamız gerekiyor.

    İslâm’a, Kuran’a yeniden bakmak gerekiyor. “Nereden geldi bu din?” “Tanrı’dan mı, Şeytan’dan mı?” diye sormak gerekiyor. Bu yazıyı okuyan herkese “Hodri Meydan” diyorum. Erdoğan’a, Gül’e, Din İşleri Başkanına, Suudi Arabistan Prensine, İslâm Örgütüne “Hodri Meydan” diyorum. “Kuran temizdir, barışçıldır, hoşgörülüdür, ahlakî değerleri yüksektir, Muhammed tertemiz bir insandır, Kuran Tanrı Kelâmı’dır” diyen varsa içlerinde bu yetkili kişilerden herhangi birinin, o zaman bana izin verin de, sadece Kuran’dan ve sadece Hadislerden oluşan bir kitap yazayım; Kuran ayetlerinin ve hadislerin bu konularda ne dediğini halka bildireyim. Hıristiyan görüşü değil, sadece İslâmi kaynakları kullanarak bildireyim.

    Müsaade edin de TV yayınlarına çıkayım ve Müslüman halkı, dinleri konusunda, Kuran’dan ve Hadislerden eğiteyim. Ama söz verin bana. Kafa kesmece yok. Tüm diğerlerine yaptığınız gibi, fetva vermek yok. “İslâm düşmanı”, “Kâfir” gibi ünvanlar, isimler takmak yok. Bu kadar temiz, bu kadar kutsal, bu kadar hoşgörülü, en son din, en doğru din, en yüce peygamber ise inancınız, işte hodri meydan diyorum. Verin bana bu izni.

    Yoksa saklayacak ayetleriniz, bilinmesini istemediğiniz hadisler mi var? Ama bu halkı, bu zavvallı bilinçsiz, okumamış, kafası yıkanmış, çoğu cahil insanları, beraberinizde cehenneme götürmeyiniz. Işığı görmelerine, doğruyu duymalarına bir kez olsun izin veriniz.

    Rab gözlerinizi açsın. Kurtuluş versin.

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.