Günaha köle : –

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26893
    Anonim
    Pasif

    GÜNAHA KÖLE : –

    İlk iman ettiğimde sigara içiyordum. Kimse bana bunu kesmemi söylemedi. Aslında içimden, bunun doğru olmadığını biliyordum, ama bilmemezlikten geliyordum. Sigarayı kesme savaşı vermek istemiyordum. Bu savaştan kaçınıyordum. Benim için kölelik daha kolaydı (Mısır’a köle olan İsrail’liler gibi).

    Operation Mobilization (OM) diye imanlı ve müjdeci bir grup gelmişti Londra’ya. Kiliselerle çalışmaya başlamışlar ve yollarda, pazarlarda, bizlerle birlikte, Hristiyan içerikli broşür dağıtmaya başlamışlardı. Ben de dağıttım ama arada bir, herkesten uzaklaşarak bir kapı eşiğinde veya diğerlerinin göremiyeceği bir yerde sigara tüttürüyordum. Bu iki yüzlülük, vicdanımı deşmeğe başladı.

    Birgün kendi evimde, bir başkasına müjdecilik yaparken, “O bunları bilmez, günah olduğunu anlamaz” düşüncesiyle, hem Rab’den bahsediyor, hem de sigara içiyordum. Yarım gün beni dinledikten sonra kalktı, gitme zamanı gelmişti. “Çok ilginç şeyler söyledin, ama bunlar senin için geçerli değildir. Çünkü sen hâlâ daha sigaranın kölesisin” demişti.

    Çooook üzülmüştüm. O gidince, sigara paketini ezim ezim edip çöpe attım. Bir daha sigara içmeyecektim. Rab’be söz verdim. Artık sigara yok. Bir taraftan “Rab bizi kölelikten kurtarır” diyeceksin, diğer taraftan gizli gizli köle olacaksın. Aslında gizlilik falan da yok. Sigara içmeyen, sigara içenin ağız kokusunu bir metre öteden alır. Sanki da kül tablasını kokluyorsun.

    O gece, sabahın birine kadar gözüme uyku girmedi. Kalktım. Televizyon seyretmeye çalıştım, olmadı. Ne yaptıysam, ne kadar çırpındıysam rahat edemedim. Çöpe gidip, attığım ezilmiş sigara paketini aldım. İçine baktım. Hepsi ezilmişti. Yalnız bir tanesi, ortadan kırılmış, yarım kalmıştı. Onu aldım ve yaktım. Hem ağladım, hem içtim. Gözyaşlarımdan sigara da ıslanınca, artık içemedim.

    Halbuki ben, İsa için ölebileceğimi bile düşünmüştüm. Hakikat şuydu ki, O’nun için kendimi sigara zevkinden bile mahrum edemiyordum. Mısır’dan çıkarılan İsrail’liler gibi, hep eski alışkanlıklarıma geri dönmeye can attım. Kahramanlık nutukları atarken, kendimi ‘İsa’yı inkâr eden Petrus’tan’ daha üstün görürken; zararlı olduğunu bildiğim bir şeyden bile vaz geçmek istemeyen ve bu zevk için İsa’yı inkâr eden bir hain olarak görmeye başladım kendimi.

    O zaman bir soru sormuştum kendi kendime: “Birileri gelip de, 24 saat sigara içmeme karşılığı sana 1000 sterling teklif etse, sigarayı bırakırmıydın 24 saatliğine? Ve bu teklif, ondan sonraki her 24 saat için de geçerli olsa ve her defasında 1000 sterling alacak olsan, bir aylığına sigarayı keser miydin?” (O zamanlar, 30 000 sterling karşılığı çok mükemmel bir ev satın alabilirdiniz Londra’da. Yani 30 gün sigara içmeme karşılığı). Yüzüm kızararak, boyun eğmiştim. Çünkü bunu mutlaka yapardım. Mutlaka başarırdım. Teklif hakikat olsa, mutlaka ve hiç tereddütsüz kabul ederdim.

    Sonra, bir soru daha sordum kendi kendime: “Birileri, ‘İçtiğin her sigaraya karşı, elinin bir parmağını geriye katlayarak kıracağız. İçmek istersen iç’ dese ve gün 24 saat orda nöbet tutsa, sigara içermiydin?” Buna da cevabım, “Hayır içmezdim” olurdu. Çöpe gidip, o yarım sigarayı aldığımda, birileri bu iki tekliften herhangi birini yapsa, o sigarayı içmezdim.

    SONUÇ:- İngiliz’in ‘Stick and Carrot’ dediği, yani ‘Değnek ve Havuç’. Değnek varsa, birdenbire kendimde yapacak gücü bulurum. Havuç (yani mükâfat) varsa, ayni şekilde. Yalnız, ikisinin de ortak bir noktası vardır. Her ikisi de görülür bir şekilde ortada olmalıdır. Değnekse, değnek görünmelidir; havuç ise havuç görünmelidir. Bunlardan emin olmak, neticeye ulaştırır. Sonuçtan emin olmamak ise, hiçbir hareket getirmez.

    “Zina mı yapmak istersin? Git yap. Ama biz burda kapıda bekliyeceğiz. Çıktığınız an, her ikinizi de taşlayarak öldüreceğiz” dense (değnek), kim gidip zina yapar? Sadece bu cezanın gerçekleşmiyeceğine inananlar değil mi?

    İşte bütün günahlarımızın sebebi de budur: ‘İMANSIZLIK’. Günah işleyen, imansızlıktan günah işler. Çünkü hakikî iman, SEVGİ ile çalışır. Sevgiden doğar. İman sevgi doğurur, sevgi de döner iman doğurur. Rab’bi yeteri kadar bilmiyorsun, sevmiyorsun, cennet ve cehennemin varlığına o kadar da inanmıyorsun. Mükâfatın Rab değil de para olsa, günah yapmazdın. Cezan, pek de inanmadığın ‘cehennem’ değil de taşlanarak öldürülme olsa, hatta ‘parmak kırma’ işkencesi bile olsa yine yapmazdın. “GÜNAHA KARŞI VERDİĞİNİZ MÜCADELEDE, HENÜZ KANINIZI AKITACAK KADAR DİRENMİŞ DEĞİLSİNİZ” (İbr.12:4) (“Ne?” diyor bazıları. “Ben de zannetmiştim ki, Rab’bimiz bize Beyaz bir kaftan hazırladı, onu giyen kurtulur. Burda ise, günaha karşı, kan dökümüne direnmeden bahsediyor” Kardeş, dünyada İsa ne yaşamışsa, sen de yaşamadan, günaha karşı, O’nun gibi ölümüne direnmeden, İsa’nın kendi kutsallığı olan o ‘beyaz Kaftanı’ giyemiyeceksin).

    Daha en basit elementlere yenilenler, kutsallık yolunda nasıl adım atabilirler? Şeytan’a karşı hiç direnmiyenler, nasıl ‘Ruhsal’ olabilirler? Tanrı’nın Mısır’dan çıkarttıklarına, ayni sebeplerden dolayı neler yaptığını bilmiyormuyuz? Onların hiçbiri ‘Vaad Ülkesine’ giremedi. “KUTSAL OLMAYA GAYRET EDİN (bu üzerinize giyeceğiniz, pis kokuları örtecek Beyaz bir giysi veya kaftan değildir. Yoksa, niye gayret edelim ki?). Kutsallığa sahip olmadan kimse Rab’bi göremiyecek” (İbr.12:14).

    Günahları mazur gören öğreti, onları önemsiz sayan, “insanız sonunda” gibi lâflarla geçiştirmeye çalışan Rab’bin kulları, hatta çobanları, maalesef çoktur. Günah işleyenlerin üzülmemelerini, vicdan azabı çekmemelerini sağlarlar ve buna ‘Sevgi’ derler. Ne kadar günah işliyoruz ya Rab? Kutsal Ruhun bile aleyhine çalışıyoruz. Tam bir “Do Goodizm” içindeyiz. İyilik yaptığımızı zannederek, Şeytan’a kulluk ederiz. Kutsal Ruh için yalvarıyoruz ama, kutsal olmak istemiyoruz. Kimse düğmeye basıp da bizi kutsal kılmayacaktır. Rab bunu yapacak olsa, taa Adem ve Havva’dan yapardı.

    Tanrı, Kutsal Kelâm’ın hiçbir yerinde, hiçbir günaha mazaret kabul etmemiştir. Hiçbir Tanrı adamı, Kutsal Kitab’ın hiçbir yerinde, hiçbir günahı, ‘önemsiz’ göstermemiştir. Tersine, canını kurtarmak için, gerekirse günah işlemene sebep olan ‘uzvunu kes ve at’ denmiştir. Hiçbir kardeş, hiçbir zaman, herhangi bir sebeple, bilerek, herhangi bir günahta barınmamalıdır. Düşerse, hemen tövbe edip kalkmalıdır. Ama yarın da devam edeceği bir günah için af dilemek, tövbe etmek değil, Rab’le alay etmektir.

    “Uyan, ey uyuyan” diyor Rüzgar kızkardeşimiz. Uyanma zamanı geldi kardeşler. Her kölelik Şeytan’dandır. Bildikleriyle, imanıyla kendini kölelikten kurtaramayan, başkalarını hiç kurtaramaz. Rab bizleri aydınlatsın.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.