Eski Antlaşma Peygamberliklerini Yorumlama

  • Bu konu 2 izleyen ve 10 yanıt içeriyor.
11 yazı görüntüleniyor - 1 ile 11 arası (toplam 11)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25531
    Anonim
    Pasif

    Eski Antlaşma Peygamberliklerini Yorumlama

    PROF. DR. RICHARD PRATT

    Giriş:
    Biz Hıristiyanlar Kutsal Kitab’a bütün olarak inanıyoruz. Bizim için Eski Antlaşma ya da Yeni Antlaşma da her bölüm aynı derecede önemlidir. Maalesef birçok Hıristiyan Kutsal Kitap’ın sadece Yeni Antlaşma kısmını yaşayarak geçiriyorlar. Eski Antlaşma kısmı özellikle de peygamberler kısmı sanki daha az önemli ya da daha sıkıcı gibi düşünüyorlar. Bu nedenle de Eski Antlaşma peygamberliklerini çalışmak ve anlamak zorlaşıyor. Aynı zamanda peygamberler bölümlerinde insanlar çok acı çektikleri için de insanlar için anlamak daha zor olabiliyor. Ama Eski Antlaşma bölümleri Kutsal Kitab’ın daha büyük bir kısmını oluşturduğu için bu bölümleri okuyup yorumlamak Hıristiyan yaşamı için çok önemlidir.
    Bu yüzden biz burada Eski Antlaşma peygamberlerini nasıl, hangi teknikleri ve araçları kullanarak okumamız gerektiğini öğreneceğiz. Bu teknikleri öğrendiğimizde bir uzmanın bize gelip cevaplar vermesine gerek kalmayacak. Çünkü Kutsal Kitap’ı kendimiz okuyup, anlayıp yorumlayabileceğiz.

    Modern insanın peygamberliklere bakışı:
    Bu peygamberliklerin içinde Amerika, Rusya ya da bugün yaşanan herhangi bir olay yok. Bazı Hıristiyanlar 1948 yılında İsrail devletinin kuruluşunu Eski Antlaşma’da bahsedilen bu dönüş olarak düşünüyorlar. Bu çok tehlikeli bir hatadır. Kutsal Kitap’ın bahsettiği dönüş mucizevi bir dönüştü. İsrail kralı Davut’un oğlu tahtta oturacak, tapınak yeniden inşa edilecek. 1948’de bu söylenelerden hiçbiri olmadı. Zaten ortada tövbe de mucize de yok.
    İlk önce hatırlamamız gereken şudur; elbette ki Eski Antlaşma günlerinde böyle bir dönüş İÖ.538’de oldu. İÖ.515’de de tapınak yeniden inşa edildi. Hatta Davud’un oğlu o zamanlarda krallık ediyordu. Zerubabel kraldı ve Davud’un oğluydu. Aslında peygamberlerin söylediği her şey oldu. Ama başarısız oldular. Tanrı’nın krallığı günah olduğunda ve yürekten tövbe olmadığında başarısızlığa uğrar. Sürgünden döner dönmez halk tekrar isyan etmeye başladılar. Tapınağı yeniden inşa ettiler ama bu dışardan bir değişim oldu. Ama Tanrı için içten değişim önemliydi. Dıştan değiştiler ama hala putlara tapmaya devam ediyorlardı. İşte Malaki bu zamanda konuştu. Günahlarınız o kadar büyük ki sürgününüz uzayayacak. Peygamberlik bölümleri gördüğünüz gibi bu güne konuşmuyor. İnsanlar bazı küçük kelimeleri alıp “işte bu son günler için söylenmişti, o zaman son günler geldi” diyorlar. Çünkü peygamberlerin verdiği mesajdaki orijinal anlamları düşünmüyorlar. O gün için neler söylediklerini anlamıyorlar.
    Peygamberlikleri okuyup yorumlamaya çalışırken kesinlikle aklımızdan çıkarmamamız gereken Eski Antlaşma peygamberleri doğrudan bugün bizler için değil de o günkü kişiler ve olaylar için konuşuyorlardı. Bu nokta bugün insanları istismar etmek için kullanılan büyük bir problem oluşturmaktadır. İnsanlar peygamberler hakkında çok şey bilmedikleri için bazı çılgın vaizler bu peygamberlikleri alıp yeni modern tarihi bu peygamberliklerin içinde görmeye ve göstermeye çalışıyorlar. Mesela bu çılgın vaizler “Yeşaya Amerika, Daniel Rusya, Nahum uçaklar hakkında konuşuyor” diyorlar. Ama direkt olarak peygamberler bunlar hakkında konuşmadı. Birçok insan Eski Antlaşma peygamberliklerini kristal bir küreye bakıp gelecek hakkında konuşanlar gibi düşünüyorlar. Bazen de insanlar EA peygamberliklerinin içinde gizli sırlar ya da kotlar arıyorlar. Çünkü insanlar gelecek hakkında özellikle son günler, Mesih Karşıtı ya da İsa’nın ikinci gelişi ile ilgili kesin bir tarih bilmek istiyorlar. Problem peygamberliklere bakış açısından kaynaklanıyor. Çünkü insanlar peygamberliklere tarihi temellerini bilmeksizin ya da gözardı ederek bakıyorlar.

    #30449
    Anonim
    Pasif

    Hıristiyan inancı:
    Hıristiyanlar Bu uzun sürgün Mesih İsa’nın dünyaya gelişi ile bitmeye başladı. Davud’un oğlu İsa kral oldu. Yeni Antlaşma bize bunu söylüyor. İsa “Ben kralım” diyor. Onun çarmıhta başına taç takmışlardı ve çarmıhın üzerine “Yahudilerin kralı” yazan bir işaret asmışlardı. Dalga geçmek için konulan bu işaret doğruyu söylüyordu. Hem de Latince, Grekçe ve İbranice’de yazılıydı. Bu diller o günlerde bütün dünya dillerini temsil ediyordu ve bununla İsa’nın bütün dünyanın kralı olduğu gösterilmişti. Aynı zamanda tapınak yeniden inşa edilmeliydi. İsa yeryüzünde yürürken “Tapınak benim” dedi. Tabi ki burada ruhsal bir krallık ve ruhsal bir tapınaktan bahsediliyor. İsa en son baş kahindi ve onun ölümü son kurban sunuşuydu. Dıştan bakınca Hıristiyan inancı tuhaf görünüyor olabilir. Ama biz Hıristiyanlar gerçekten yeniden yapılanmanın bu yolla olduğuna inanıyoruz.
    Yeni Antlaşma sadece bunları öğretmiyor. İsa Göklerin Egemenliğini yeryüzünde bulunduğu süre içinde bina etmeye başladı. İsa için savaştıklarını söyleyerek Hıristiyanlar bu konuda çok büyük bir hata yaptılar ve hala yapmaya devam edenler de var. Bu gerçekten büyük bir hata. Çünkü İsa’nın krallığı bu dünyanın anladığı gibi bir krallık değil, ruhsal bir krallık ve bu krallık merhametle ve lütufla devam ediyor. Bu süre içinde göklerde olan İsa kendi halkı için krallığını tamamlamaya devam ediyor. Ama ne yazık ki bazen bunun içine de politika karışıyor. Bu da ruhsal Hıristiyan krallığını kötü anlamda etkiliyor. Bunun en eski örneği Haçlı Seferi’dir. Aslında milletler gerçek Hıristiyanlığın söylediği gibi davranmıyorlar.
    Aynı zamanda Yeni Antlaşma Mesih’in yeniden geleceğini ve döndüğünde de her şeyi yeni yapacağını söylüyor. Kutsal Kitap sonsuz yaşamın, esenliğin ve barışın olduğu yeni yer ve yeni gökten bahsediyor. Yeni Antlaşma Tanrı halkının dönüşü hakkında bu tarz bir bakış açısına sahip. Peygamberler Asurlular ve Babilliler döneminde yargı geldiğinde aynı yapılanmadan bahsettiler. Başarısız oldukları dönem içerisinde de aynı şeyi söylemeye devam ettiler. Bu süreç uzatılsa bile mutlaka birgün gerçek büyük bir yapılanma olacak. Bu süreç İsa’nın ilk gelişinde başladı demiştik. İsa’nın ilk gelişi sonun başlangıcıydı. Şimdi ruhsal anlamda devam ediyor. İsa’nın ikinci gelişinde de tam doluluğuna erişecek.
    Peygamberliklerin kendi günlerine ne dediğini çok iyi anlayıp sonra da bu peygamberliklerin Hıristiyanlığa ne dediğini anlamamız gerekiyor. Çünkü biz şu anda ruhsal anlamda Tanrısal Krallığın başlayıp devam ettiği dönemi yaşıyoruz ve tam doluluğu ile geleceği günü bekliyoruz. Hiçbir zaman insan orduları ile gelecek fiziksel bir krallıktan bahsetmiyoruz. Bu krallık müjdenin gücü ile gelen Mesih’in kendi dönüşü ile tamamlanacak ve herşeyi yeni yapacak bir krallıktır. Pozitif peygamberliklerin tam olarak gerçekleştiği dönem Mesih İsa’nın Tanrı’nın krallığını dünyaya getirdiği dönemidir. İlk gelişinde başladı, kilisesi ile birlikte bugün buna devam ediyor ve gelecekte tam doluluğuna ulaşacak.

    #30450
    Anonim
    Pasif

    Tarihi arka plan:
    Eski Antlaşma tarihinde İsrail’le ilgili tarihsel olarak bildiğimiz ilk şey İbrahim’in hayatıdır. İbrahim’i aşağı yukarı İÖ.2000 yıllarında görüyoruz. Yaklaşık olarak İbrahim’den 600 yıl kadar sonra İÖ.1400 yıllarında Musa İsraillileri Mısır’dan çıkarmıştır. İÖ.1000 yıllarında ise Davut’un krallığı başlamıştır. Davut ve Süleyman bütün oymakları birleşik bir krallık olarak yönetiyordu. Süleyman tapınağı yaptırırken bütün oymaklardan birçok insanın tapınağın yapımında çalıştığını görüyoruz. Ama tapınak Yeruşalim’de yani güneyde olduğu için buraya uzakta kalan kuzeydeki oymaklar tapınağın yapımı için birçok adam ve para göndermek zorunda kaldıklarından bu durumdan pek hoşlanmadılar. Ama antik dünyada krallıklar bu sistemle çalışıyordu. Süleyman ölünce onun oğlu Rehavam kral oldu. Kuzeydeki kavimler yeni kral Rehavam’a haberciler gönderip “Biz artık size daha fazla kölelik etmek istemiyoruz. Bize işler buyurmayacak ve vergiler koymayacaksa Rehavam’ı kralımız olarak kabul edebiliriz” dediler. 2.Tar.10:13-14
    Rehavam şımarık ve genç bir kraldı. “Benim parmağım babamın belinden güçlüdür” dedi. Bu sözün üzerine İ.Ö.930’da kuzey ve güney olarak krallık ikiye bölündü. Kuzeyde İsrail krallığı başkenti Samiriye, güneyde ise Yahuda krallığı başkenti Yeruşalim oldu. İsa Mesih’in gelişine kadar da bu bölünme hiç son bulmadı. İsa’nın “İyi Samiriyeli” diye anlattığı benzetmedeki Samiriyeli bu kuzey krallığındandı. Aynı soydan gelmelerine rağmen güneydekiler kuzeydekilerden, kuzeydekiler de güneydekilerden nefret ediyorlardı ve İsa gelene kadar da bu ayrılıkta hiç bir iyileşme olmadı.
    İÖ.734’de bir koalisyon olduğunu görüyoruz. Biz bu zamana koalisyon zamanı diyebiliriz. Kuzeydeki İsrail krallığının kuzeyinde Aram (Suriye) vardı. Suriye’nin de kuzeyinde büyük bir imparatorluk olan ve geniş bir bölgeye yayılmış Asur imparatorluğu vardı. Her büyük imparatorluk gibi Asurlularda etraflarındaki küçük krallıklardan kendilerine vergi ödemelerini talep ediyorlardı. Bu durum o günlerde de normaldi. Asurlular da aynı şeyi yaptılar ve etraflarındaki Aram, İsrail gibi küçük ülkelerin vergi ödemelerini talep ettiler. Eğer büyük imparatorlukta bir sorun çıkarsa küçük devletler de hemen isyan etmek ve bu vergilerden kurtulmak istiyorlardı. Bu zaman içinde Asurlularla Persliler arasında problemler çıkmaya başlamıştı. Aram ve İsrail bu durumu kullanarak vergilerden kurtulmak istediler. Bu nedenle de güçlerini birleştirerek Aram ve İsrail Asur’a karşı bir koalisyon oluşturdular. Ama Asur’a karşı bu koalisyonun yeterli olmayacağını bildiklerinden Yahuda’yı da kendileri ile birlikte koalisyon yapmaya zorladılar. Yahuda koalisyona katılmak istemeyince bu iki ülke Yahuda’ya karşı savaş açtılar. Bunun üzerine peygamber Yeşaya Yahuda kralı Ahaz’a Tanrı’ya güvenmesini söyledi. Ama Yahuda kralı Yeşaya’yı dinlemedi ve Tanrı’ya güvenmek yerine Asurlulara güvenmeyi seçti. Kendince güçlü olandan yana oldu. Kendine büyük bir abi arıyordu ve buldu. Ama bu Tanrı’yı çok kızdırdı. Bunun sonucunda Yahuda Asurluların elinin altına geçti. İÖ.722 de Asur Aram ve İsrail’e saldırdı. İsrail krallığını yok etti. Başkent Samiriye’yi yerle bir etti. İsrail’de yaşayan halkı alıp dünyaya dağıttı ve başka milletlerden insanları getirip burada kalan halkla karıştırdı. Yeni Antlaşma’nın bahsettiği Samiriyeliler işte bu karışık halktır.
    Kuzeyde bunlar olurken Yahuda Asurlularla birlikte olduğu için güneyde bir süre problem yaşanmadı. Ama 701’de bu kez Asur Yahuda’ya saldırdı. Çünkü Yahuda Asur’a isyan etti. Artık büyük abiye vergi ödemek istemiyorlardı. Zaten Asur eskisi kadar güçlü de değildi. Babil güçlenmeye ve Asur’a problem çıkarmaya başlamıştı. 701’de Yahuda’da Hizikya kraldı ve o da Tanrı’ya güvenmek yerine kendi ordusuna güvendi. Asur neredeyse Yahuda’nın bütün kentlerini yok etti. Yeruşalim’i kuşattı. O zaman Yeşaya Hizikya’ya “Artık kendi orduna güvenmez gerçekten tövbe edersen Tanrı ülkeyi kurtaracak” dedi. Bunun üzerine Hizikya tövbe edip Tanrı’ya güvenmeyi seçti. Asurluların ordusu içinde bir hastalık ortaya çıktı ve Asur ordusu savaşı bırakıp geri dönmek zorunda kaldı. Böylece Yahuda güneyde krallığına devam etti.
    Ama bu tövbe çok uzun sürmedi. 700 yılında Hizikya tekrar Tanrı’yı bırakıp kendi gücüne güvenmeye başladı. Bu kez de Asurlulara karşı kendilerini korumak için Babil’e gitti. Hizkiya tam Tanrı’nın onları Asur’dan kurtardığı bir dönemde böyle birşey yapınca peygamber Yeşaya çok kızdı. Hizikiya’ya “Sana yardım edeceğini düşündüğün Babilliler birgün seni yok edecek” dedi. Bu dönemde Babilliler Asur’u yok etmişlerdi. Artık Babil büyük abiydi. Ama Babil’in Yahuda ile koalisyonu da çok uzun sürmedi. İÖ.601 de Babil Yeruşalim’e saldırdı ve Yahuda’nın birçok şehrini yok etti. Sonunda Yahuda Babil’e teslim oldu. Babil kralı Nebukadnesar Daniel ve arkadaşları gibi akıllı olan bazı Yahudileri toplayıp sarayına götürdü. Yahuda tövbe etmediği için İÖ.597’de Babil Yahuda’ya tekrar saldırdı. Bu kez Yahuda’nın daha da fazlası yok edildi. Ama hala tövbe etmek istemediler. Son kez İÖ.586’da Babilliler tekrar Yahuda’ya saldırdı. Bu kez Yeruşalim tamamen yıkıldı. Davud’un evi, tapınak bütün şehir yerle bir edildi. Artık hem kuzey hem de güney krallıkları sürgündeydiler. Tanrı’nın kendi halkı günahlarından ve tövbesizliklerinden dolayı bütün dünyaya yayılmışlardı. Sanki hiçbir ümit kalmamıştı ve Tanrı’nın halkı için verdiği vaatler yok olmuş gibi görünüyordu. Birçok peygamberler işte bu dönemde peygamberlik ettiler. Aslında bu tarihi olayları bilmedikleri için de insanlara peygamberlikleri anlamak zor geliyor.
    Güney krallığının sürgünü kuzey krallığının sürgünü gibi olmadı. İÖ.538’de Yahudalılar için sürgünden dönüş başladı. Çünkü o dönemde Pers krallığı Babil’i fethetmişti. İÖ.538 de Pers kralı Siyrus İsraillilere “Geri dönün ve kendi tapınağınızı yeniden inşaa edin” dedi. Bazı Yahudalıları çok değil 50 bin kişi kadarını geri gönderdi. İÖ.515 de yeniden tapınak inşaa edilmeye başlandı. Ama bütün bunlara rağmen hala insanlar yüreklerini değiştirmediler. İÖ.400 yıllarında Tanrı’ya karşı isyan, günah hatta putperestlik çok yaygınlaşmıştı. Bu nedenle sürgünleri uzadı. Ezra ve Nehemya bu dönemde yaşadılar. Bazı iyi şeyler de oldu bu dönem de ama aynı zamanda çok fazla putperestliğe dönüş de oldu. Eski Antlaşma’nın son peygamberi olan Malaki bu sürgünün günahlardan ve tövbesizlikten dolayı çok uzayacağını söyledi ve “Sürgün yeniden İsrail’de krallık kurulana dek sürecek” dedi. Son peygamber Malaki’den sonra İsa gelene kadar İsrail için 400 yıllık sessiz, Tanrı’dan hiçbir vahiyinin gelmediği karanlık bir zaman oldu. Bu zaman içinde Tanrı’dan hiçbir peygamber ya da mesaj gelmedi. Hıristiyanlık tarihinde bu 400 yıllık döneme Sessiz Zaman ya da Karanlık Zaman diyoruz.
    Ama halk bütün bu zaman içinde vaat edilen Mesih’in gelişini bekledi. İşte bu noktada Hıristiyanların inandığı şey Yeni Antlaşma başlıyor. Biz inanıyoruz ki ruhsal anlamda tapınağı yeniden inşaa etmek ve ruhsal krallığı kurmak için Mesih İsa geldi. Mesih’in altındaki bu krallık çok büyük ve sadece İsraillilerin tövbelerini değil bütün uluslardan insanları kapsıyor.
    Birleşik bir monarşinin devam ettiği Davud ve Süleyman döneminde çok fazla olmamakla birlikte bir takım peygamberler oldu. Ama krallık bölündüğü zaman peygamberler daha çok arttı. Çünkü İsrail ve Yahuda’da günah çok artmıştı.

    #30451
    Anonim
    Pasif

    Metin olarak peygamberliklere bakış:
    Peygamberlikleri tam olarak anlamak için birinci olarak tarihi iyi bilmek gerekiyor. İkinci olarak da metni, yazım biçimini anlamak gerekiyor.
    Genel olarak peygamberlik yazıları iki tarz yazı olarak ayrılıyorlar. Şiir ve Düzyazı.

    Şiir:
    Yer.31:36-37 Şiir bölümleri de genelde bir konuşmanın içinde geçmektedir. Bu konuşmalar ya Tanrı’ya ya da kişilere olan konuşmalardır. Peygamberliklerin çoğu şiirseldir.
    Şiirde üç şey önemlidir.
    1. Dil yoğundur.
    2. Edebi akımlar kullanılır.
    3. Duygusaldır.
    Şiirde dilin yoğunluğu çok önemlidir. Şiirde çok az kelime ile çok şey söylenir. Kulanılan dilin yoğunluğuna göre şiirin etkisi daha da artar. Bundan başka şiirde ritim vardır. Bazı şiir türlerinde ya da kültürlerde o kadar önemli olmasa da kafiye vardır. Mesela birisi sizinle şiir aracılığıyla konuşuyor. Küçük bir açıklama yapıyor ama birçok şey anlatıyor.
    Şiir de önemli olan başka birşey de anlatmak istediklerini direkt olarak değil de dolaylı yollardan anlatmasıdır. Kullandıkları edebi akımlardan bazıları:

    Metafor (Eğretileme):
    Bir şeyi anlatmak için ona benzetilen başka bir şeyin adını eğreti olarak kullanma sanatıdır. Örneğin; “Bakire düştü” Yeruşalim’i genç bir bakire olarak tanımlıyor. Öldürülmemeli evlenmeli ama çok kötü olduğu için öldürülecek. Yeruşalim Tanrı’nın geliniydi. Onun bakire kentiydi.

    Hiperbol (Abartma):
    Bir şeyi harfi ya da bilimsel olarak değil de abartarak anlatmak. Bu şekilde hem anlatan hem de dinleyen için anlatımın etkisi artıyor. Örneğin; Mesih kendisi bu sanatı çok kullandı. “Eğer eliniz günah işlemişse onu kesin atın” ya da “Hardal tohumu en küçük tohumdur ve büyüdüğünde en büyük ağaç olur” dedi. Mesih’in istediği gerçek anlamda elimizi kesip atmaktan bahsetmiyordu. Burada abartma sanatını kullandı. Aynı şekilde hardal tohumundan bahsettiğinde de en küçük tohumun hardal ve en büyük ağacında hardal olmadığını biliyordu. Yine başka bir örnekte Kutsal Kitap günahlarından dolayı İsrail’deki herkesin öleceğini, bir kimsenin bile kalmayacağını söylüyor. Ama ondan sonraki ayette “Kalanlar yaşamlarını sürecekler” diyor. Sanki bir zıtlık var gibi görünüyor. Ama burada da hiperbol kullanılıyor.
    Aslında bunu bizler kendi günlük hayatlarımızda da sık sık kullanıyoruz. Birisi bize “Herşey nasıl gidiyor” diye sorduğunda eğer kötü birgün geçiriyorsak “Herşey berbat” diyoruz. Abartı yapıyoruz. O gün duygusal olarak kötü hissettiğimizden duygularımızın ifade etmek ya da dikkati üzerimize çekmek için bu şekilde kullanıyoruz. Ama bu bilimsel ya da harfi olarak hayatımızdaki herşeyin kötü olduğunu ifade etmez.
    Peygamberlikleri yorumlarken bazı yerlerin düz yazı bazı yerlerin şiir olarak yazıldığına dikkat etmek gerekir. Tabi ki bu ayrımı orjinal İbranice bir Kutsal Kitap’ta gözlemlememiz pek mümkün olmayabilir. Mesela ölü deniz yazılarını okuduğumuzda hiçbir ayet olmaksızın yazıların arka arkaya yazıldığını görebiliriz. Görsel olarak sayfa üzerinde hangisinin düz yazı hangisinin şiir olduğunu ayırmak mümkün değildir. Ama bu gün bu ayrımı yapmak daha kolay çünkü metinlerde açıkca görülüyor.

    Düzyazı:
    Yer.31:38-40 Genelde düz yazılar hikaye ya da konuşmaları kapsar. Bazen de peygamberler düz yazı kullanarak tarihi anlatırlar. Şiir kadar yoğun olmasa da düz yazıda da hiperbol ya da metafor gibi edebi akımlar kullanılmıştır. Aynı zamanda şiir kadar duygusal ya da dili yoğun olmasa da zaman zaman bu tekniklerde kullanılır.

    #30452
    Anonim
    Pasif

    Hitap şekli olarak peygamberliklere bakış:
    Peygamberler ister düz yazı ister şiir şeklinde yazılmış olsun üç farklı şekilde hitap ediyorlar:

    Öykü anlatıyorlar:
    Biyografi ve otobiyografi olmak üzere iki çeşit öykü vardır. Otobiyografi, peygamberlerin ilk kişi olarak kendileri hakkında, biyografi ise üçüncü kişi hakkında yazdıkları öykülerdir. Aynı zamanda peygamberler öyküler aracılığı ile tarihi arka plan oluşturuyorlar.

    Tanrı’ya konuşuyorlar:
    Bu bölümler daha çok Mezmurlara benzer. Bu konuşmalar bazen pozitif bazen de negatif olur. Dualar ve şükranlar pozitif, şikayetler negatif konuşmalardır.

    İnsanlara konuşuyorlar:
    Tanrı’dan aldıkları mesajları insanlara iletirler. Aynı şekilde insanlara konuşurken de bazen pozitif bazen negatif mesajlar iletirler.

    #30453
    Anonim
    Pasif

    Mesaj olarak peygamberliklere bakış:
    Mesajı tanımlamak için birçok yollar vardır. Peygamberlerin mesajları bereket ya da lanet üzerine kurulmuştur. Peygamberlerin mesajları ya büyüktür ya da küçüktür. Büyük bereketler ya da büyük lanetler ya da küçük bereketler ya da küçük lanetler vardır.
    Öncelikle neden bereket ve lanetler var buna bakalım. Peygamberler Tanrı’nın antlaşmasının müjdecileridir. Tanrı’nın antlaşması sadece bereket değildir. Aynı zamanda lanetler için de potansiyeldir. Devletle ya da krallıkla yapılan dünyasal antlaşmalarda da aynı kural geçerlidir.
    Yas.Tek.28.bölümde Tanrı halkının Tanrı yasasını yenilediği dönemi görüyoruz.
    Bereketler ve lanetler iki şekilde geldi. Doğal ya da savaş yoluyla. Bunu Yas.Tek.28 de görebiliyoruz.
    Doğal yolla: Bitkiler, hayvanlar, yağmurlar, toprak gibi.
    Savaş yoluyla: Zafer ya da yenilgi.

    Bereketler:
    Yas.Tek.28:1 Eğer Tanrınızı dinlerseniz her çeşit bereketlenmeyi alacaksınız.
    Yas.Tek.28:3-6 Bunlar bazı bereketlerden örnekler.
    Yas.Tek.28:7-14 Daha da fazla bereketlerden bahsediyor. Çocuklarla, yiyeceklerle, tarımla, hayvanla, düşmanlara karşı zaferle bereketlenecekler. Kutsal Kitap “Bütün bu bereketler sizin olacak” diyor, ama bir de madalyonun diğer tarafı var. Bu bereketleri almak için Tanrı halkından sadakat bekliyordu. Tanrı kendi halkının mükemmel olmasını beklemiyordu. Sadece sadık olmalarını istiyordu. Tanrı halkının mükemmel olamayacağını bildiği için antlaşmanın bir parçası olarak onlara kurban sistemini verdi. Hata yaptıklarında, günah işlediklerinde kurban aracılığıyla bağışlanıyorlardı.
    Sadakatle ya da mükemmel olmak arasındaki farkı en iyi evlilik örneği ile açıklayabiliriz. Kocalar ve karılar mükemmel değildirler. Sadakette yürek adanmışlığı, sevgi farkı vardır.

    Lanetler:
    Yas.Tek.28:15 Eğer Tanrınızı dinlemezseniz her çeşit lanetlemeyi alacaksınız.
    Yas.Tek.28:16-19Bu sadece Eski Antlaşma için geçerli değil, aynı zamanda YA için de geçerli. Berket ve lanetler insanların dinleme ya da dinlememesine bağlı olarak geliyor. Halk itaatsiz olduğunda peygamberler lanetlerden, halk tövbe edip Tanrı’ya döndüklerinde bereketlerden söz ediyor.
    İsrail çok itaatsiz davrandı. Bunun sonucunda peygamberler Asur ve Babil aracılığıyla yargının geleceğini bildirdiler. Yargı savaşla geldi. Asur ve Babil döneminde peygamberler bereketlerden konuştular ama daha çok lanetler hakkında konuştular. Bu yargı mükemmel olmadıkları için değil uzun zaman ciddi bir şekilde sadakatsiz davrandıkları için geldi.
    Tanrımız çok kibar ve kontrolünü kaybetmez. Yoel peygamber “Tez öfkelenmez” diyor. Ama yavaş kızması demek hiç kızmaması anlamına gelmez. Lev.26.bölümde bir süreçten bahsediliyor. Tanrı tekrar tekrar halkının Kendisine dönmesi için bir zaman tanıyor.
    Lev.26:14-16 Tanrı “Günah işlerlerse üzerlerine hem doğal hem de savaş yoluyla lanetler göndereceğini” söylüyor.
    Lev.26:18 Eğer söz dinlemezliğe devam ederlerse ceza 7 kat artacak.
    Lev.26:21 Hala devam ederlerse 7 kat daha artacak.
    Lev.26:23-24 7 kat daha artacak ceza. Bu Tanrı’nın kullandığı bir prensip. Sabrını gösteriyor. Lanetler belirleniyor. Halkın tövbe etmesi bekleniyor. Eğer tövbe etmezlerse ceza 7 kat artıyor, tekrar tövbe etmezlerse 7 kat daha artıyor. Ceza giderek ağırlaşıyor.
    Lev.26:27-30 Düşmanları tarafından yenildiler. Tam bir kıtlık oldu.
    Lev.26:33En büyük lanet sürgün. Tanrı dikkat çekmek için öncelikle küçük lanetler gönderiyor. Ama tövbe olmazsa lanet büyüyor, büyüyor, büyüyor ve en sonunda sürgün oluyor.
    Aynı şey bereketler içinde geçerli. Küçük ve büyük olabiliyor.
    Lev.26:40-45 En büyük bereket sürgünden dönüş ve yeniden yapılanma.
    Yas.Tek.30:1-6 Tanrı onları bereketledi. Günah işlediler. Tövbe etmediler. Onları sürgüne gönderdi. Eğer tövbe ederlerse sürgünden geri gelecekler. Geri geldiklerinde öncekinden daha fazla bereket alacaklar. Bu aynı zamanda Elçi Pavlus’un Rom.5.bölümde açıkladığı çok önemli bir kavramdır. Günah çoğaldığında lütuf da çoğalır. Kuzeyde ve güneyde sürgün devam etti. Ama hepsi Yeni Antlaşma’da sonuca vardı. Mesih geldi, bugün kilisesi devam ediyor ve sonunda da yüceliğe dönüşecek. Yeni Antlaşma bize bu çağın bereketinin daha önceki bereketlerin hiç birisi ile karşılaştırılamayacak kadar büyük olduğunu sölüyor. Bugün bu dünyada yaşarken sahip olduğumuz bereket Eski Antlaşma’nın en iyi zamanlarında sahip olunan bereketten bile daha büyük. Bunu Yas.Tek.30.bölüm de bize anlatıyor. Tanrı Bereketin öncekinden daha büyük olacağı konusunda söz veriyor. Sürgünün bitişi İsa’nın gelişi ile başladı. Buna sonun başlangıcı diyebiliriz. Kilisesi ile devam ediyor. İsa’nın dönüşünde tam doluluğa erişecek.
    Sıkıntı çekiyoruz ama çok fazla bereketleniyoruz. İsa “Ben yaşam ekmeğiyim, beni yerseniz acıkmazsınız” diyor. Yasa’nın kurallarından değil ama lanetinden kurtulduk. Artık Yasa altında değiliz. Kutsal Ruh’un doluluğuna sahibiz. Artık Tanrı ile görüşmek için aracıya ya da kahinlere ihtiyacımız yok. Tanrı halkı bugün çok büyük. Eski Antlaşma’da Tanrı’nın halkı en fazla beş milyon kişiydi. Ama bugün kilise dünyada her yerde ve çok büyük. O zaman Tanrı’nın halkı sadece belli bir yerdeydi. Ama şimdi dünyanın her yerindeler. Şu anda çok daha fazla bereket var.

    #30454
    Anonim
    Pasif

    Teklif ve Tehdit:
    Kutsal Kitap’ta bazen Tanrı’nın söylediği şeyleri yapmakta çok kararlı bazen de çok kararlı olmadığını görüyoruz.. Tabi ki Tanrı’nın sonsuz bir planı var ve bu sonsuz plan içinde saçımızdaki tellerden, öleceğimiz güne kadar her şey Tanrı’nın kontrolündedir. Bunun hiçbirini hiçbir şey değiştiremez. Peygamberler tarih içinde konuştukları için her zaman Tanrı’nın sonsuzluktaki kararları hakkında konuşmazlar. Bu yüzden de bazen peygamberlerin söyledikleri bazı şeyler olmayabilir. Biz bir şey olduğunda ancak o zaman bunu bilebiliriz. Olursa “Bu Tanrı’nın planıydı” diyoruz, olmazsa “Bu Tanrı’nın planı değildi” diyoruz. Peygamberler bazen Tanrı’nın gerçekten çok kararlı bir şekilde yapacağı şeylerden, bazen de belki yapacağı şeyler hakkında konuşuyorlar. Yunus Ninova’ye gitti ve onlara “40 gün sonra Ninova yok edilecek” dedi. Ama yok olmadı. Yunus yalancı peygamber değildi. Ama peygamberliği gerçekleşmedi. Yunus “Tövbe ederseniz kurtulursunuz” demedi, ama arka planda bu vardı. Tanrı’nın doğası gereği her zaman bu böyle kabul ediliyor. Tanrı her zaman her şeyi söylemiyor. Yunus kitabın başında Tanrı’dan kaçıyordu. Yunus 4.bölümde neden kaçtığını söylüyor Yunus Tanrı’ya “Bu insanları yok etmeyip bağışlayacağını biliyordum. Bu nedenle kaçtım, Ninova’ya gitmek istemedim” diyor.
    Bu konu ile ilgili insani bir örnek verelim. 13 yaşında bir çocuğunuz var. Onu gezmek ve alışveriş yapmak için çarşıya gönderiyorsunuz. Evden çıkarken ona iyi vakit geçirmesini söylüyorsunuz. 3 saat sonra polisten bir telefon geliyor. Çocuğunuzun bir dükkanın camlarını kırıp ateşe verdiği için tutuklandığını söylüyor. Karakola gidip gerekli işlemleri yapıp çocuğunuzu çıkarıyorsunuz. Ona neden böyle bir şey yaptığını sorduğunuzda size ‘Sen bana iyi vakit geçirmemi söylemiştin Baba ben de iyi vakit geçirdim” diyor. 13 yaşındakiler böyle şeyler söyler. Oğlunuza anlatmak istediğiniz şeyi tam olarak açıklayıp “Bütün yaşam boyunca sana öğrettiğim şeyleri ve zamanı hatırla. İyi vakit geçirmek demek camları kırmak demek değil. Bunu bilmeliydin. Bütün yaşamın boyunca her öğrettiğim şeyi sana tekrar hatırlatmak istemiyorum” demelisiniz. Tanrı ile ilişkimizde de aynı şey.
    Yer.18.bölümde bu prensibi açıklıyor. Tanrı burada Yeremya’ya bir ders öğretiyor. Onu bir çömlekçi dükkanına götürüp çömlekçiyi izletiyor ve gördüğü şeylerden Tanrı ona bir şeyler öğretiyor.
    Yer.18:1-6 Tanrı bir çömlekçinin çamuru şekillendirdiği gibi İsrail’i şekillendiriyor. Eğer yaptığı kap bozuk olursa ya da beğenmezse onu ezip tekrar yapabilir. Çünkü çömlekçi çamuru ile istediği gibi oynayabilir. Bunu Pavlus Rom.9.bölümde de kullanıyor. Yeremya bu örnekten iki ders öğrendi.
    Yer.18:7-8 Birinci ders: Eğer negatif bir peygamberlik varsa ve halk tövbe ederse peygamberliğin yönü pozitif olarak değişir. Tövbe ile lanet berekete dönüşür.
    Yer18:9-10 İkinci ders: Pozitif bir peygamberlik varsa ve halk kötülük yaparsa peygamberliğin yönü negatif olarak değişir. Günah bereketi lanete çevirir.
    Ama genelde insanlar verilen pozitif sözleri hatırlamayı seçerler. İsrailliler’de aynı şeyi yaptılar. Pozitif peygamberlikleri hatırladılar, ama negatif peygamberlikleri unuttular. Tanrı her defasında bu sözleri tekrar tekrar hatırlatmak zorunda değildi. Hatırlamak halkın göreviydi.
    Peygamberler birçok zaman bereketler ve lanetler dışında teklif ve tehditler de veriyorlar. Lanet ve bereket kesindir, değişmez. Ama teklif ve tehdit kesin değildir, değişebilir, koşullara bağlıdır.
    Yeş.1:19 Burada koşullara bağlı bir peygamberlik var. Eğer tövbe ederseniz bereketleneceksiniz, etmezseniz lanetleneceksiniz. Bazen Tanrı eğer kelimesini kullanıyor. İnsanlara öneride bulunuyor. Tabi ki Tanrı’nın sonsuz planı içinde kararlı ama bu noktada Tanrı kesin kararlı değil. Tanrı’nın kararı insanların tutumuna bağlı. Bu Tanrı’nın tarihe katılımıdır. İnsana bakış açısı ile sanki Tanrı ne yapacağına karar vermemiş gibi gözüküyor. Müjde ile ilgili de aynı şey geçerli. Eğer Mesih’e inanırsanız bu olacak, inanmıyorsanız bu olacak.
    Özellikle gençler için bunu anlamak daha zordur. Örneğin: Baba sabah çocuklarına onları akşam sinemaya götüreceğine dair söz verir. Ama baba öğle vakti bir kaza geçirir. Ayağı kırılmıştır ve araba da tamircidedir. Çocuklar akşam sinemeya gidecekleri için çok sevinirler. Ama baba sinemaya gidemeyeceklerini söylediğinde çocuklar çok üzülürler ve “Ama sen bize söz vermiştin” derler. Bir şeyi yapacağınızı söylediğinizde çocuğa ne olursa olsun yapmanızı bekler. Aslında her zaman koşullara bağlıdır. Ayağım kırılmazsa, kalp krizi geçirmezsem, ölmezsem ya da savaş çıkmazsa gibi. Liste çok uzundur. Aslında Yakup kitabı da bunun hakkında bize konuşuyor. Eğer Tanrı isterse. Bunun böyle olduğunu yaşarken deneyimle ya da kültürle öğrenebiliriz.
    Aslında bu tür şeyler kültüre göre de çok değişiklik gösterir. Mesela bazı kültürlerde daha net bir şekilde duygular ifade edilir. Ama bazı kültürlerde ise duyguları ifade etmek daha zordur. Ya da yapmakta zorlanacağı birşey olsa bile sevgilerinden, saygılarından “Hayır, özür dilerim bunu yapamam” diyemezler. Ama başka bir kültürde ise yapmak için zorlanmaktansa yapamayacağını söylemek çok normaldir. Kutsal Kitab’ı okurken Kutsal Kitap kültürünüde bilmek gerekiyor.
    Aynı zamanda Tanrı’nın yaptığı büyük antlaşmayı da anlamak ve bilmek gerekiyor. Tanrı antlaşmayı halka verdiğinde halkın antlaşmayı anladığını ve daha sonrası için de bildiğini varsayıyor. Tanrı antlaşmasını tek taraflı olarak yapmadı. Halka verdi ve halkta antlaşmayı alıp onayladı. Bu nedenle Tanrı birçok yerde onların bildiklerini düşünerek bu şekilde konuştu. Bu dünyasal antlaşmalarda da böyledir.
    Ama belli bir aşamadan sonra Tanrı sözünü onaylıyor. Tanrı bu onaylama işini sözleriyle ya da bir takım işaretleriyle yapıyor. Örneğin: Yeş.7.bölümde Ahaz’a bir işaret veriyor. Burada Tanrı söz veriyor, ant içiyor. Bu aşamadan sonra Tanrı fikrini değiştirmiyor.

    #30455
    Anonim
    Pasif

    Örnekler:
    Peygamberliklerdeki öykü şekli için örnek:
    Kutsal Kitap’ta bunun gibi birçok öyküler vardır. Yeremya hapishaneye atılıyor, Daniel ve arkadaşları put önünde eğilmeye zorlanıyor gibi.
    Yeş.7.bölümde anlatılan olay İÖ.734’de oldu. Aram ve İsrail Asur’a karşı bir koalisyon yapmışlardı. Yahuda’nın da onlara katılmasını istemişlerdi. İşte bu zamanda Yeşaya Yeruşalim kralı için bir peygamberlikte bulunmuştu.
    Yeş.7:1 Aram kralı Resin’le İsrail kralı Pekah Yeruşalim kralı Ahaz’a karşı geliyorlar. Ahaz korkuyor. Hatta korkudan titriyor.
    Yeş.7:3 Tanrı Yeşaya’ya oğlu Şeer-Yaşuv ile birlikte Ahaz’a gitmesini söylüyor. Şeer-Yaşuv “Sağ kalanlar dönecek” anlamına gelmektedir. Yeşaya’nın oğlunun ismini kullanarak Rab dönecek olan bir bakiye olacağını anlatıyor. Aslında bu isimin hem pozitif hem de negatif bir yanı var. Pozitif tarafı sağ kalan bakiyenin döneceği umududur. Negatif tarafı ise hiçbir zaman dönemeyecek olanlar olmasıdır. Dönecek olanlar az olduğuna göre ölecek ve dönemeyecek olanlar çok olacak.
    Yeş.7:4-9 Tanrı Yeşaya aracılığıyla Ahaz’a “Korkma, Resin ve Pekah Asur tarafından yok edilecek, sen Tanrı’ya güven”diyor. Yeşaye’nın söylediği İÖ.722’de oldu. Ahaz’ın güvenlikte olması için bu sözlere güvenmesi gerekiyordu.
    Yeş.7:10-13 Yeşaya Tanrı’ya o kadar güveniyordu ki Ahaz’a “Sana gerçekten doğru söylediğimi bilmek için küçük değil büyük bir işaret iste” diyor. Ama Ahaz kabul etmiyor. “Tanrı’yı sınamam” diyerek sanki Tanrı’ya güveniyormuş gibi görünüyor. Ama aslında Tanrı’ya güvenmediği gibi güvenmeyi de düşünmüyor. Çünkü bir işaret aldıktan sonra dinlemek zorunda kalacağını biliyordu. İşaret almazsan bir bahanen olabilir. Ama işaret aldığında bahanen yoktur. Yeşaya Ahaz’ın bu sözlerine çok kızdı.
    Yeş.7:14 Ahaz istemediği halde Tanrı bir işaret verdi.

    Peygamberlerin pozitif ya da negatif olarak Tanrı’ya konuşmalarına örnek:
    Habakuk Babilin Yahuda’yı yok etmesinden önce Yahuda’da yaşıyordu. Bu dönemde Kuzey krallığı Asur tarafından yok edilmişti. Habakuk Yahuda’ya baktığında Yahuda’da ne kadar büyük bir adaletsizlik olduğunu ve kötülüğün arttığını özellikle de fakirlerin ezildiğini görüyor. Hab.1.bölümde Tanrı’ya özellikle bu durumla ilgili şikayetlerini duayla bildiriyor. Bu durumun ne kadar devam edeceğini ve neden Tanrı’nın hala yaptıklarından dolayı Yahuda’yı yargılamadığını soruyor. 2.bölümde Tanrı cevap veriyor. “Babil aracılığı ile Yahuda’yı yargılayacağım” diyor ve yargı geliyor. Bunun üzerine bu kez de Habakuk “Neden putperest bir halkın kendi halkını yok etmesine izin veriyorsun” diye şikayet etmeye başlıyor. Tanrı bu soruya da şöyle cevap veriyor. “Yahuda üzerine gelen yargı sona kadar devam etmeyecek. Birgün Babil’de yargılanacak.” Habakuk bu cevap üzerine sakinleşiyor ve yaşanılan bu kötü zamanların halk için olduğunu ilan ediyor.
    Hab.1:12 Bu ayetle Habakuk Tanrı’ya konuşmaya başlıyor. Yahuda’da giden kötülüklerden bahsediyor. Öncelikle Tanrı’yı yüceltiyor daha sonra da şikayetleri, problemleri bildiriyor.
    Hab.1:13 Mezmurlarda buna benzer duaları çok görebiliriz. Hatta çarmıhta İsa’da böyle bir mezmur okudu. 22.Mez. “Neden beni bıraktın. Sen benim Tanrımsın. Neden beni unuttun.” Kutsal Kitap’ta bu tarz dualar çok yaygın.
    Habakuk’un son bölümüne baktığımızda daha pozitif bir mesaj görüyoruz.
    Hab.3:17 Habakuk bütün bu kötülüklere rağmen Tanrı’yı övmeye devam ediyor.

    Peygamberlerin insanlığa olan konuşmalarına pozitif örnek:
    Yeş.40:1-2 Yeşaya Tanrı’nın ona verdiği sürgünün yakında biteceği ve İsrail’in yeniden bina edileceği mesajını duyuruyor. Burada pozitif bir mesaj var. Halk sürgündeydi. Bu yüden de avutulmaya ihtiyaçları vardı.
    Yeş.40:3-4 Yeşaya bu sözleri söylediğinde Yahuda Babil’de sürgündeydi. Burada hazırlanması gereken bir yoldan bahsediliyor. O dönemde Babil’den ve Yahuda’ya gitmek çok zordu. Çünkü arada çöl vardı. Çöl çok sıcak ve su problem olduğu için çöl yolu kullanılmıyordu. Yahuda’dan kuzeye çıkıp yarım bir daire yaparak Babil’e gidilebiliyordu. Aslında bu yol üzerinde de yüksek dağlar ve derin vadiler vardı. Yol uzuyordu bu şekilde ama yine de dağ geçitleri, patika yollar, yiyecek ve en önemlisi de su vardı.
    Biz bugün dağları delip vadileri doldurup düz bir otoban yapabiliriz. Ama antik dünyada bu mümkün değildi.
    Burada Yeşaya Babil’den dönüşü tarif ediyor. Babil’den Yeruşalim’e süper yollar hazırlanıyor. Kıvrıla kıvrıla ya da tepelere tırmanıp vadilere inerek değil düz direkt bir yol yapılacağını söylüyor. Dağlar alçaltılacak, vadileri dolduracak düz süper otoban olacak.
    Bu yol aslında Tanrı için hazırlanıyor. Babil kentinde bir yol vardı. Bu yol zaferli kutlamaların yapıldığı bir yoldu. Ordular savaştan zaferle kente girerlerken bu yolu kullanıyorlardı. Esirleri de bu yoldan kente sokuyorlardı. Bu yolun sonunda Babil’in kendi ilahı Marduk’un tapınağı vardı. Bu yola Marduk yolu deniyordu. Babil’in dolayısıyla Marduk’un zaferlerini simgeliyordu.
    Sügündeki Yahuda işte bu yoldan geri kendi topraklarına dönüyorlardı. Bir zamanlar Marduk’un esirleri olarak bu yoldan Babil’e girmişlerdi. Ama şimdi Yahve kendi halkını Yahuda’ya götürüyordu. Dönerlerkende Yahve için kendi zafer yollarını inşa ediyorlardı. Çünkü bu Yahve’nin zaferiydi. Bu yol artık Marduk’un değil Yahve’nin zafer yolu oldu.
    Yeş.40:5 Peygamberlik “Herkes görecek” diyor. Bu peygamberliği harfi olarak alsaydık fiziksel olarak bütün bedenler görecek anlamına gelirdi. Bu dönüşün çok büyük bir dönüş olacağını ifade etmek için burada peygamber hiperbol yöntemini kullanmış.
    Yeni Antlaşma da bize bu olaydan bahsediyor.
    Mat.3:3 Vaftizci Yahya çölde Yahve’nin yolunun hazırlanmasını için onları tövbeye ve vaftize çağırıyordu. Göklerin Egemenliği yakındır. Yeni Antlaşma bize bu yolu Vaftizci Yahya’nın hazırladığını ve böylece yapılan peygamberliğin yerine geldiğini söylüyor.
    Eğer biz buradaki peygamberliği harfi olarak alsaydık o zaman Yahya’nın bir otoban yapmış olması gerekiyordu. Ama böyle birşey olmadı. Babil ve Yahuda arasında hala böyle bir otoban yok. Burada peygamber insanların Yeruşalim’e geri döneceğini ifade etmek için metafor yöntemini kullanmış.

    #30456
    Anonim
    Pasif


    Peygamberlerin insanlığa olan konuşmalarında negatif örnek:
    Yeş.39:3-8 İÖ.701’de Asur Yeruşalim dışında bütün Yahuda kentlerine saldırdı. Bu dönemde Yeruşalim kralı Hizikya idi. Bu hikayeyi 2.Kr. ve 2.Tar. kitaplarında bulabilirsiniz. Bu saldırılar sırasında Hizkiya Tanrı’ya güvenmek istemedi. Yeşaya Hizkiya’ya Tanrı’ya güvenmesini söylediğinde Hizkiya Yeşaya’nın sözüne güvendi ve tövbe edip Rab’be yakardı. Bunun üzerine çok büyük bir mucize oldu. Asur ordusunda bir hastalık çıktı ve ülkelerine geri dönmek zorunda kaldılar. Tanrı Yahuda’yı Asur’un elinden kurtardı. Ama Hizkiya’nın Tanrı’ya sadakati çok uzun sürmedi. 1yıl sonra İÖ.700’de Asurluların tekrar gelişinden kendilerini korumak için Babillilerle koalisyon yaptı. İşte bu noktada Tanrı Yeşaya aracılığı ile çok negatif bir mesaj veriyor. “Güvendiğin Babil birgün seni yokedecek.” Hizkiya bu mesajı aldıktan sonra tövbe etmeliydi. Ama tövbe etmedi.



    Amos kitabından örnek:
    Amo.1:2 Tanrı insanlara konuşuyor.
    Amo.1:3 Burada da Tanrı insanlara konuşuyor. İsrail için pozitif ama Şam için negatif bir mesaj var. Bu dönemde Şam İsrail’in düşmanıydı.
    Amo.3:1-4 Şiirsel ve insanlara konuşuyor.
    Amo.7:10 Düz yazı, öyküsel ama bir konuşma var. Amos Amatsya’ya hitaben konuşuyor.
    Amo.7:11 Öykünün içinde küçük bir konuşma var.
    Amo.7:12-13 Burada hikâye devam ediyor. Amatsya kuzeyde ücretini kraldan alan bir kahindi. Amos güneyliydi ama vaaz etmek için kuzeye gitti. Amatsya bunu duyduğunda çok kızdı ve Amos’un geri gitmesini istedi. Çünkü Amos “Asur tarafından kuzey krallığı yıkılacak” diyordu ve bu da pozitif bir mesaj değildi. Bu peygamberlik İÖ.750 yıllarında söylenmiştir.
    Amo.7:14 Amos buna karşılık Amatsya’ya “İstediğim yerde peygamberlik ederim, ücretimi sen vermiyorsun” dedi ve kuzeyde kalıp peygamberlik etmeye devam etti..
    Amo.9:11 Amos çok negatif mesajlar veren bir peygamberdi. Ama burada pozitif bir mesaj veriyor. Aslında her zaman peygamberler negatif bir mesaj verseler mutlaka bundan sonra pozitif bir mesaj veriyorlar. Her zaman bir dönüş umudu var. “Davut’un krallığı yeniden kurulacak.” Amos Kuzey krallığında peygamberlik ediyordu. İÖ.722’de kuzeydeki halk tamamen yok edilmişti ve zaten Davut’un soyundan kopmuşlardı. Bu dönüş gerçekleştiğinde Davut’un oğlu krallığını tekrar kurup hem kuzeye hem de güneye hükmedecek.
    Amo.9:12 Bu krallık sadece kuzey ve güney üzerine değil bütün dünya üzerine hükmedecek. Hıristiyanlar bunun Mesih İsa’da gerçekleştiğine ve gerçekleşeceğine inanıyorlar. Mesih Müjde’yi vaaz ederek dünyayı fethediyor. Pentikost gününden önce Mesih İsa’ya bir avuç yahudi inanmıştı. Ama Pentikost günü bütün dünyadan insanlar geldiler. Müjde’yi duydular ve Mesih’e iman ettiler. Olması gerektiği gibi Davud’un evi yeniden bina edildi. İsa elçilerine Kutsal Ruh geldiğinde Yeruşalim’de güneyde, Samiriye’de kuzeyde ve bütün dünyada benim tanıklarım olacaksınız” dedi. İşte bu yeniden yapılanmadır. Aslında Amos Pentikost günü hakkında yazmıştı. Bu savaş sonunda Mesih İsa’nın tekrar gelişi ile tamamlanacak.
    İsrail’in sürgün bittip geri döndüğünde umdukları şey şuydu. O dönemde Zerubbabil Yahuda’nın başındaydı. O Davud’un oğluydu. Ama orada anlatılan mucizevi bir dönüş, bütün ulusların dönüşü. Yeruşalim’e tekrar geldiklerinde etrafındaki komşu ülkeler bundan hiç hoşlanmadılar. Kenti yeniden inşaa ederken onlara karşı savaş başlattılar.

    Hagay kitabından örnek:
    Hag.2:20-23 Tanrı Zerubbabil’e ismiyle sesleniyor ve “Seni mühür yüzüğüm yapacağım” diyor. İlk döndüklerinde çok büyük umutları vardı. Bu umutları gerçekleşmedi. Bahsedilen bereketler gelmedi. Çünkü günah işlemeye devam ettiler, tövbeleri uzun sürmedi. Bu yüzden sürgün uzatıldı. Gelecek olan vaadi geriye itti. Mesaj pozitifti. Ama günah mesajın yönünü değiştirdi ve mesaj negatif oldu.
    Peygamberlikten sonra isyan devam ettiği sürece bu peygamberliğin oluşumunu etkiliyor. Mesaj pozitifti ama negatif oldu.
    İsrail yeniden yapılanmanın Eski Antlaşma’da umulduğu gibi bir anda olmasını beklediler. Bu yüzden de İsa’yı ret ettiler. Çarmıhı ve bekleme süresini kabul etmediler. Yeni Antlaşma’da reaksiyon dönemi anlatılıyor. İsrail’in günahlarının yaptığı reaksiyonla gelecek olan vaat geri itildi.
    İsa gelecek olan Tanrı Krallığını hardal tohumunun büyümesine benzetiyor. Birden olmuyor. Aslında Amo.9.bölüm İsa’yla aynı şeyi söylüyor. Küçük bir hardal tohumu büyüyecek, büyüyecek ve en sonunda büyük bir ağaç olacak. Bu Müjde’dir. Ama bu Yahudiler için tökez olmuştur.
    Yeremya kitabından örnek:
    Yer.4:22-26 Burada sadece lanet var. Yeremye lanetin nasıl görüneceğini tanımlıyor. Yer.4:23. ayetten itibaren Yar.1:2.ayete benziyor.
    Yar.12 Sürgünde dünya tekrar Yar.1:2.ayetteki haline dönüyor. Yeri karanlık kaplıyor. Tekrar yeryüzü şekilsizleşiyor. Çünkü Tanrı halkı kendi topraklarından uzaklaşıyor. İlk yaratılışta yerin merkezinde Aden bahçesi yani Yeruşalim vardı. Yeruşalim tekrar şekilsiz, boş ve karanlık bir alan oluyor. Tekrar bu topraklar üzerine kaos geliyor. Aden bahçesi artık güvenilir bir yer olmaktan çıkıyor. Bütün kentler yıkılıyor. Bu büyük bir lanet. Babil Yahuda’ya üç değişik zamanda saldırdı. Yeremya İÖ.586’dan önce yaşadı. Yeruşalim halkı Babil’in bu bölgeyi yıkacağına inanmadı. Tapınak Yeruşalim’de olduğu için güvenlikte olduklarına inanmışlardı. Ama günahları çok büyüktü.
    Yer.31:22-23Tanrı burada bazı şeyleri değiştireceğinden bahsediyor. Kendi halkını sürgünden geri döndürecek ve yeniden yapılanma olacak.
    Yer.31:27 Kuzeydeki ve güneydeki herkes geri dönecek.
    Yer.31:28 Onları geri getirdiğinde tekrar yok etmeyecek, tekrar sürgün olmayacak. Bu tam doluluğu ile Mesih’in ikinci gelişinde olacak. Bir daha Tanrı halkı tutsak alınmayacak, bir daha Yeruşalim savunulmak zorunda kalınmayacak. Şimdi bina edilme sürüyor. Mesih tam doluluğu ile geri geldiğinde Yeremya’nın dediği gerçekleşmiş olacak. Yeni bir dünyada yaşayacağız.
    Yer.31:31 Bu ayet Yeni Antlaşma’yı anlatıyor. Biz Yeni Antlaşma’ya bu ayetten dolayı Yeni Antlaşma diyoruz. İsa Mesih bunun için geldi.
    Yer.31:32-34 Yeni Antlaşma’daki insanlar Tanrı’nın halkı olacaklar. Yasa içlerinde olduğu için Yasa’yı otomatik olarak dinleyecekler. Başka bir Yasa değil aynı Tanrı’nın aynı Yasa’sı. Tanrı’nın halkı tam olarak içden dışa doğru değişecek, yenilenecek. Aracıya ihtiyaçları olmayacak. Kimseye “Tanrı’yı bilin” diye söylemeye gerek kalmayacak. Biz buna “Yeni Antlaşma çağı” diyoruz. Yeremya’nın bu sözleri İsa’nın gelişi ile başladı, bugün devam ediyor ve Mesih ikinci gelişinde tam doluluğu ile gerçekleşecek. Bu büyük bir bereket. çünkü sürgünden geri dönüş başlıyor. Bereket sürgünden sonra hiç olmadığı kadar büyük olacak. Bu tam olarak İsa’nın ikinci gelişinde olacak.

    #30457
    Anonim
    Pasif

    Eskatolojik olarak peygamberliklere bakış:
    Eskatoloji “son” anlamına gelen “eskaton” kelimesinden gelmektedir. Eskatoloji son günler, gelecekte olacak olaylar demektir. Eğer peygamberliği anlayabilirsek ancak o zaman sonra olacak olayları anlayabiliriz.
    Yas.Tek.4:30 Burada Musa İsrail’in sürgüne gittiklerinde tövbe etmeleri gerektiğini söylüyor. “Sürgüne giderseniz son günlerde tövbe edeceksiniz ve geri döneceksiniz.” İsrail’in sürgünden dönmesi Musa’nın bakış açısına göre tarihin sonu. İsrail geri dödüğü zaman her şey yeni yapılacak. Sürgünden dönüş son günler, yani Tanrı’nın krallığının, yeni yaratılışın geldiği zaman demek.
    Hoş.3:3-5Burada sürgünden ve sürgünden sonra olacaklardan bahsediyor. Peygamber bunların son günlerde olacağını söylüyor. Sürgün bitecek ve Tanrı halkı tamamen kurtulacak.
    Özellikle Yeni Antlaşma son günler hakkında konuştuğunda üç ayrı zaman için konuşuyor. İsa’nın geldiği zaman, kilise zamanı ve İsa’nın yüceliği ile döndüğü zaman. Bütün bu sürece birden son günler deniyor. Çünkü sürgünden geri dönüş İsa’nın birinci gelişinde, şimdiki zamanda ve ikinci gelişinde tamamlanmış oluyor. Sürgünün geri dönüşü birden tamamlanmış olmuyor. Mesih’in birinci gelişi ile ikinci gelişi arasındaki zamana son günler diyoruz. Bu çok önemli.
    Örneğin; 1.Tim.kitabında “Son günlerde yalancı öğretmenler, imandan geri dönüşler olacak” diyor. Ama ne yazık ki bazı insanlar bunun sadece İsa’nın ikinci gelişinden bahsettiğini söylüyorlar. Ama Pavlus bunları Timoteos’a yazmıştı. Zaten o dönemde kilisede bu tür olaylar oluyordu.
    Yer.29:10 Yeremya sürgünün 70 yıl süreceğini söylüyor. O zaman sürgün 70 yıl içinde bitmiş olmalıydı. Ama Kutsal Kitab’a baktığımızda bunun böyle olmadığını görebiliriz. İÖ.538 de küçük bir dönüş oldu. Ama bu dönüş başarısız oldu. Tam bu dönemde Daniel peygamberi görüyoruz.
    Dan.9:1-2 Daniel burada Kutsal Kitab’ından Yeremya’yı okuyor. Yeremya’da sürgünün 70 yıl süreceği yazılıydı. Ama Daniel bir problem olduğunun farkında, çünkü 70 yıl dolduğu halde henüz sürgünden dönüşle ilgili bir gelişme yok. Bunun üzerine sürgünün bitmesi için Tanrı’ya yalvarıyor, uzun uzun dua ediyor.
    Daniel “Biliyorum halk hala tövbe etmedi. Ama lütfen bizi bağışla” diyor. Daniel merhamet için dua ediyor.
    Dan.9:20-21 Duasına cevap olarak hemen Cebrail aracılığı ile Tanrı’dan bir mesaj geliyor. Cavebın hemen gelmesi bu konuda Tanrı’nın ne kadar kararlı ve kesin olduğunu gösteriyor. Aslında Tanrı’nın fikri zaten belliydi.
    Dan.9:24 Yeremya 70 yıl demişti. Tanrı Daniel’e “70×7=490 yıl olacak” dedi. Daha önceden Levililer kitabında Tanrı bu kuralı vermişti. “Lanet geldiğinde eğer tövbe etmezseniz 7 kat daha artacak.” Aslında dünyadaki antlaşmalardan farklı değil. Eğer antlaşmaya göre davranırsanız çözümü de gelecek.
    Bazı kişiler ise peygamberlerin gelecek hakkında söylediklerini yorumlarken herşeyin tam olarak peygamberlerin söylediği gibi olmalı diye düşünüyorlar. Kocaman bir yap boz gibi görüyorlar. Küçük bir parçayı alıp uygun bir yere yerleştirmeye çalışıyorlar. Bir o tarafa bir öbür tarafa döndürüyorlar. Yine de uymazsa bu kez peygamberlikleri o yere uydurmaya çalışıyorlar. Daha sonra da bu uydurulmuş parçaları birbirine ekleyerek ya da daha önce uydurulmuş parçalara uydurarak öyküyü tamamen yeniden oluşturuyorlar. Bu bölümden birazcık ayet, başka bölümden bir ayet, üç ayet başka taraftan alıyorlar ve bunların hepsini birleştirip bir çerçevenin içine bir bütünmüş gibi bu ayetleri yerleştiriyorlar. Ondan sonra da Kutsal Kitap’ta bulunmayan bir şekilde “Gelecek böyle olacak” diyorlar.
    Tanrı Yeremya aracılığı ile pozitif bir peygamberlik veriyor. “70 yılda sürgün bitecek.” Günah devam ediyor, tövbe etmiyorlar. Peygamberliğin yönü değişiyor. Pozitifken negatif oluyor. Bu hipotetik (varsayımsal, farazi) olarak olacak olanlar. Tanrı bir teklif veriyor. Ama halk bu teklifi değerlendiremiyor. Bunun üzerine Tanrı Daniel aracılığı ile negatif bir peygamberlik veriyor. “Sürgün 7 kat uzatıldı.” Sürgün kendi kendini çoğaltıyor. Daniel “Sürgün bitmeden önce İsrail’in üzerine 4 krallık hükmedecek” diyor. Babil, Pers, Grek ve ondan sonra da bilinmeyen bir krallıktan bahsediyor.
    İsa gelmeden önce de tövbe etmediler. Bu yüzden Vaftizci Yahya halkı tövbeye çağırıyordu. Çünkü Tanrı’nın krallığının gelmesini sağlayacak olan tek yol tövbeydi. Tanrı bakiyenin tövbe etmesini kabul ediyor ve sürgünün sonu başlıyor. Mesih İsa döndüğünde Tanrı halkı sürgünü tamamen bitmiş olacak.
    Bazı insanlar sadece İsa’nın ikinci gelişine odaklanıyorlar ve kendi yaşamları, aileleri, hizmetleri ya da kiliseleri ile ilgili bütün kararları buna göre veriyorlar. Dünyanın gidişi hakkında gerçek dışı bir sonuca varıyorlar. Müjdeleme anlayışı değişiyor. İnsanları tövbe etmeye zorluyorlar. Tek nokta tövbe etmek oluyor sanki, eğitim almak ya da planlar yapmak önemli olmuyor.
    En önemli hatamızda bizim eskatolojimizin siyasi kararlarımızı etkilemesi olur. Bu konuda dikkatli olunmazsa 3.Dünya Savaşı çıkabilir. Bu gibi şeyler pratik uygulamaya geçerse büyük problemler çıkarabilir.
    Tanrı halkının günahları bu vaadi ittirmeseyedi Eski Antlaşma’daki peygamberlikler bir anda gerçekleşecekti. Ama günahlar 490 yıl geri itti. Bu sadece etkilerden biri. Yeni Antlaşma zamanı başladığında tekrar halkın günahları geri itti. İsa’yı ret ettiler. Mat.23:37
    Bir tek noktayı alıp ona yakından dikkatle bakarsanız. Bu nokta büyüyecek, büyüyecek. Nokta genişleyecek. İşte Yeni Aantlaşma’da son günler hakkında bu şekilde konuşuyor. İsa kendisi hardal tanesi benzetmesini yapıyor. İsrail halkı bir nokta gibi düşünüyordu. Bir anda herşey olacak. Bu yüzden de Müjdeyi anlamadılar ve ret ettiler. Ama İsa “Evet, bir nokta gibi ama ona yakından hatta çok yakından dikkatli bir şekilde bakın” dedi. Aslında Yeremya ve Daniel’den sonra İsa’da aynı şeyi söyledi. İsrail’in dönekliği, İsa’yı ret edişi krallığın gelişini yeniden tekrar etkiledi.
    Vaftizci Yahya vaftize başladı. Ondan sonra İsa’yı vaftiz etti. Birkaç hafta sonra Yahya hapise atılıyor. Mesih geldi, o zaman problem ne, ben neden hapiteyim yoksa sen Mesih değil misin? Çünkü Vaftizci Yahya peygamberlikleri biliyordu. Mesih gelir gelmez peygamberlik yerine getirecekti ve İsrail kurtulacaktı. İsa Mesih’ti ama söylenilen peygamberlikleri yapmıyordu. Öğrencilerini İsa’ya gönderiyor ve soruyor. “Beklediğimiz Sen misin yoksa başkasını mı bekleyelim?” İsa Yahya’ya şifreli bir cevap gönderdi. “Kötürümler yürüyor, körler görüyor, cüzzamlılar iyileşiyor.” Yeniden yapılanmayı tarif ediyor. Bu şifre ile kendisinin Mesih olduğunu kanıtlıyor. Yahya’ya “Mesih’in yapması gerekenleri yaptım, biliyorsun ki geri kalanları da yapacağım. Bana güven, ben Mesihim” diyor. Bu Hıristiyan inancının doğası. Mesih’in yaptıklarının yeterli olduğunu görerek daha sonra da yapacaklarını iman etmektir. Yapması gerekenleri yapacağına inanmaktır. Sadece kurtuluş getirdiği için İsa’ya inanamazsınız. Çünkü daha kurtuluşun bütün doluluğunu getirmedi. Sadece içimizi kurtardı. Bedenlerimiz, yeryüzü henüz kurtulmadı. Bize yeni bir beden verecek. Yeni bir dünya gelecek. Bütün dünya Tanrı’nın tapınağı olacak. Kötülüğün sona erecek. Ölüm ,acılar, gözyaşı bitecek. Şeytan ve sülalesi atılacak. Bunlar için bekliyoruz. Tanrı halkının tövbesizliği bu süreyi geciktiriyor.
    Bu noktada şunu anlıyoruz. Sadece Kutsal Kitab peygamberliklerini okuyarak ne olacağını bilemeyiz. Çünkü müdahale eden tarihi ihtimaller vardır. Olacak olanla olması gerekenler arasındaki müdahale eden tarihi ihtimaller. Tabi ki Tanrı ant ettiği şeyleri yapacak. Ama ne zaman yapacağı, kimler dahil olacağı, ne kadar mükemmel olacağı değişebilir.
    Mesih’in gelişi baba tarafından biliniyor ve tamamen sonsuzluktaki bir karar bu yüzden de değişmeyecek. Ama aynı zamanda Kutsal Kitap bizim sorumlu olduğumuzu da söylüyor. Yunus 40 günde Ninova yok edilecek dediğinde halk dua etmeye, oruç tutmaya başlıyor. Ağlıyorlar ve ondan sonra da “Tanrı belki merhamet eder” diyerek bekliyorlar.
    Diğer bir örnek 2.Sam.kitabında Natan peygamber Davut’a “Oğlun ölecek” dediğinde Davut “Tamam nasıl olsa peygamber ölecek dedi hiçbirşey yapamam” demedi. Dua edip oruç tuttu. Çocuk öldüğünde oruç tutup dua etmeyi bıraktı. İnsanlar Davut’a “Neden çocuk ölünce dua edip oruç tutmayı bıraktın” diye sordular? Davut onlara “Tanrı belki merhemet edecekti, ama şimdi öldü” dedi. Biz olsak peygamber böyle söylediyse hemen cenazeyi hazırlardık. Ama Kutsal Kitap adamları böyle yapmadılar.
    Yoel 3:14Bu peygamberliği duyduk. Oruç tutup dua edelim. Kim bilir Tanrı merhamet eder? Tanrı kızgınlıkta yavaş merhamette hızlıdır.
    Bu üç negatif peygamberlikte de insanlar negatif peygamberliklerin sonuçlarını durdurmak için gayret ettiler. Eğer negatif bir peygamberlik varsa tövbe etmelisiniz. Tehdit bizi bir şey yapmak için motive etmektedir. Biz Yahya’nın durumundayız. Umulan süreden biraz daha uzun bir süre. Belki daha uzun. Daha ne kadar uzun olacağını kimse bilemez. Vahiy 6.bölümde gökteki şehitler “Yeryüzüne adaletin gelmesi daha ne kadar sürecek.” Gökte buna dua ediyorlar. Aynı zamanda bizim dünyada neye dua etmemiz gerektiğini de söylüyorlar. Biz sürgünün uzaması konusundaki bu negatif peygamberliğe sahipken bu bizi motive etmeli.
    2.Pet.3:10 Her şey yeniden olacak. Bu Tanrı’nın sözü. Buna bizim reaksiyonumuz ne olmalı?
    2.Pet.3:11-12 Kutsal, Tanrısal bir yaşam sürerek Tanrı gününü çabuklaştırabiliriz. Acaba İsa neden 2000 yıldır gelmedi? Kutsal Kitap “Kilisenin Tanrı’nın gelini” olduğunu söylüyor. Gelin böyle mi görünmeli? Agustin diyor ki: “Onun gelini bir fahişe oldu, ama Onun fahişesi, Onu bırakmadı.” Tanrı’nın merhametinde güzelleşmeyi umuyoruz. Bir gün bütün nezaketiyle İsa dünyaya gelecek ve gelinini bütünüyle temizleyecek. Ondan sonra da düğün olacak. Bu bizim umudumuz. Bu Daniel’in umudu. Daniel Tanrı’ya “Buna layık olmadığımız halde bize merhamet et” diye yalvardı. Biz de bugün hala Tanrı’nın merhameti için dua ediyoruz. Mesih’in gelini güzel olduğu kadar güzel olmaya çalışalım.

    #32463
    Anonim
    Pasif

    Ona ne kadar hamdetsek ve ona ne ne kadar şükretsek azdır..

    İsa Mesih hakkındaki peygamberlikler, birbirine bağlı ve tam uyumludur.. Normal bir insan; objektif bir biçimde Kutsal kitabı eline alıp ve bu peygamberlikleri gördüğü vakit, tek çıkış yolunun İsa Mesih olduğunu anlayacaktır.. Ama bazı çevreler bu peygamberliklerin sonradan eklendiğini ve böylece olağanüstü bir durumun gösterilmeye çalışıldığını belirtmek istemişlerdir.

    Halbuki gerçek, bu değildir. Yeşeya peygamber, İsa Mesih zamanında yaşamadı.. Ama onun hakkında peygamberliklerde bulundu.. Davud, İsa Mesih zamanında yaşamadı.. Mezmur 22’de Davut, İsa Mesih’in acı çekeceğini belirtmiştir.. İsa’dan 1000 sene evvel yaşayan Davut mu, daha sonradan bu peygamberlikleri kendi kafasına göre ekledi? İsa Mesih’in gerçek bir Rab ve kurtarıcı olduğuna inanmayanlara sesleniyorum; Kutsal kitap içerisinde İsa Mesih’le alakalı, dolaylı ve dolaysız 300’den fazla peygamberlik mevcuttur. Bunun dışında israil halkı hakkındaki peygamberliklerin hepsi eski ahit’te gerçekleşmiştir.. Bunlar tesadüf mü, bunlar yalan mı? O yüzden İsa Mesih’in Kurtarıcı olduğu gerçeğini, müslümanlar, ateistler ve diğer karşıt gruplar inkar etmemelidir.. Bu gerçeği kabul etmeyenler; Rab sizlere sağ eliyle dokunsun ve sizlerin gerçeği görmesini sağlasın.. Yüreğinizi açsın ki, onu anlayıp ona iman edebilesiniz..

    Rab’de kalmanız dileğiyle.

11 yazı görüntüleniyor - 1 ile 11 arası (toplam 11)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.