" Bu, size şehadet için olacaktır "

  • Bu konu 2 izleyen ve 6 yanıt içeriyor.
7 yazı görüntüleniyor - 1 ile 7 arası (toplam 7)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26595
    Anonim
    Pasif

    Bu söz, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in bize verilmiş vaadıdır ki, İNCİL’de şöyle yazılıdır: “Millet millete karşı, ülke ülkeye karşı kalkacak; büyük depremler, yer yer kıtlıklar ve vebalar olacak; korkunç şeyler, ve gökten büyük alâmetler olacak. Fakat bütün bunlardan önce, benim ismim yüzünden size el atacaklar, ve sizi havralara, zindanlara teslim edecekler, krallar ve valiler önüne götürüp size eza edecekler. Bu size şehadet için olacaktır. Bunun için vereceğiniz cevabı önceden düşünmemeği yüreğinize koyun; çünkü ben size ağız ve hikmet vereceğim, ve bütün hasımlarınız ona karşı söyliyemiyecek yahut karşı duramıyacaktır.” (Luka 21:10-15).

    İlk Hristiyan büyüklerimiz, Yahudilerden ayrılmış Yahudi Hristiyanlardır!
    Bizler, Türk Hristiyanlarız. İlk Yahudi Hristiyanların, millettaşlarından gördükleri eziyetler, İsa Mesih’e imanlarından dolayı olmuş! Ülkemizde olduğu gibi, her ülkede ve her çağda Hristiyanlar elemlerle yaşayıp bu dünyadan göçtüler. Yahudi şeriatçılardan, Komunistlerden, ataistlerden, Masonlardan, Hindulardan çektikleri gibi, İslâm ruhuna bağlı olanlardan da, eziyetler çekiyorlar! Bu ve benzeri eziyetler, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in dünyamıza ikinci gelişine kadar devam edecektir! Çünkü, İNCİL’de böyle yazılıdır.

    Kutsal Ruh’la dolmağa ne kadar çok ihtiyacımız var! Kendiliğimizden konuşmak yerine, Kutsal Ruh’un sesine dikkat kesilmemiz ne harika olur! İNCİL’den sözler okuyup insanlara Allah’ın sevgisini ve Oğlu Mesih İsa ile kurtarışını söylememiz hem bizim için, hem onların kurtuluşu için yeterli olmuyor! Korkularımızda, endişelerimizde ve çeşitli sıkıntılarımızda, “bu, size tanıklık için olacaktır ” diye vaat edeni hatırlasak! “Çünkü ben size ağız ve bilgelik vereceğim” demesine bakılırsa, İsa Mesih’in hem sözel ve hem de, eylemsel varlığı bizde görünecektir! “Bütün hasımlarınız ona karşı söyliyemiyecek yahut karşı duramıyacaklar ” vaadının esinli açıklamasında, “ona karşı” dediği, bizde görünecek “KİŞİLİĞİ” dir! O, yanımızda duruyor ve Tomas’ın göremediği gibi, biz de göremiyoruz! Kemal Başaran kardeşimin yazdığından şu alıntı üzerinde duruyorum:

    “Görmeden, dokunmadan inanmam’ diyen Tomas, Rab’bi ne zaman gördü? Tam 8 gün sonra. Ama burada önemli bir şey var. Rab onun söylediklerini biliyordu. Halbuki, o an, Tomas’ın bildiğine, anladığına göre Rab orda yoktu. O zaman Rab nereden bildi ki, onun 8 gün önce sormuş olduğu soruya cevap verdi? Tomas aslında, sadece Rab’bi görüp, O’na dokunduğu için iman etmedi; 8 gün önce söylediklerine cevap verdiği için de ‘Rabbim ve Tanrım’ dedi.”

    Güzel bir düşünüş ve güzel bir görüş! Fizik boyutlarda görünmeyeni, böyle görmek de varmış! Filipus’un meraklandırması üzerine yerinden kalkıp İsa’ya doğru giden Natanael’e de, böyle bir şey olmuş! İsa, görünmez asıl varlığı ile, o incir ağacının altında Natanael’in neler düşündüğünü bilmiş ve belki de, ne mırıldandığını işitmiş! (Yuhanna 1:46-48). İsa Mesih, sadece fizik varlığı ile değil, ama fizik ötesi varlığı ile de, hem dünyada, hem evrende vardır. Sevginin, sevincin, esenliğin, anlayışın, imanın, umudun,yaşamın v.s. şeklini göremeyiz; eğer bu şeyler İsa iseler, içimizde görünür ve Kendini bize bildirir! Fizik âlemde objelere bakmağa, onlara dokunmağa indekslendiğimiz için her birimizin böyle ikna olabileceğimizi sanırız. Ama Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Tarsuslu Saul’a fizik boyutlarda göründü ve daha da ilginç bir şey söyledi: “Hem gördüğün şeyler, hem sana görüneceğim şeyler”
    (Res.İşl. 26:16). Vaktinde dünya, İsa Mesih’in fiziksel varlığını görmüş. Ama öğrencilerine şu vaatte bulunmuş: “Artık dünya beni görmez, fakat siz beni görürsünüz” (Yuhanna 14:19). Tarsuslu Saul, Şam’a yaklaşırken gökten inip çevresinde parlayan o güçlü ışığı görmüş, kim olduğunu sormuş ve sözlerini işitmiş! Fakat Saul’un yanındakiler..! Saul, Rab İsa Mesih’i orada görmüş ve tanımış! Diğerleri görmemişler ve ne söylediğini işitmemişler! Petrus’la Yuhanna’ nın aynı yol ile olan tanıklıkları da, buna benziyor! Kullandıkları şu ifade ne kadar düşündürücü: “Gördüğümüz ve işittiğimiz şeyleri söylememek elimizde değildir”(Res.İşl.4:20). Saul, gördüğü o ilâhi ışığın İsa Mesih olduğunu da, görmüş!

    Kalbimde arzularımı biliyorum. Ama Allah’ın arzusu çok farklı ve yüce bir şey! Günün birinde çok sıkıntıdaydım; korkular ve endişeler bana o kadar hakim olmuşlardı ki, nerede ise, Rab’bim Mesih İsa’dan ayrılacak kadar zorlanıyordum. İşte tam o anda çok güçlü bir şey cereyan etti içimde! İçinde bulunduğum durumla ilişkili bir ilâhiyi iradem dışı, bir başkasının iradesi ile söylemekte olduğumu farkettim. Bu irade benimki değildi! Bu iradeyi ve ilahiyi nasıl söylediğimi farkedince bir an içinde Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’i gördüm, sonra kayboldu! Kurtarıcım Rab İsa Mesih, insanlara görünmez fizik ötesi varlığını bana orada göstermişti! Ve benim ilâhim olmuştu! İman varlığı da, böyledir!
    Hem arzu ve hem de güven, görünmez şeylerdir! İsa, “sana görüneceğim şeyler ” dedikten sonra, bakışlarımızı fizik dünyadan fizik ötesi dünyaya, görünmez şeylere çevirmemiz gerekir! İsa Mesih’in yaşam varlığı, bizim fani bedenlerimizde görünecek diye vaat altındayız. Bunun için İsa Mesih’in adına vaftiz olunmuşuz! Çünkü o vaftiz olayında, İsa Mesih’in ölümünü gizemli bir biçimde bedenimizde taşıyoruz! O’nun ölümden kıyam etmesinden dolayı hayat yeniliği varlığı daima bizimle beraberdir! Hayat yeniliğinde yürüyelim diye, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, ölümden dirilerek ölümü yenmiştir!

    Pavlus’un yazdığı şu müjde haberini irdeleyelim: “İsa’nın hayatı da bedenimizde izhar olunsun diye, İsa’nın ölümünü daima bedenimizde taşıyoruz. Çünkü bizim fani bedenimizde İsa’nın hayatı da izhar olunsun diye, biz yaşıyanlar İsa için her zaman ölüme teslim olunuyoruz.”(II.Korint.4:10,11).

    Yukarıya naklettiğim İNCİL sözlerinde, İsa’nın ölümünü bedenimizde taşıdığımızı henüz görmüyorum; ama o vaftizle taşıyorum. Beden arzularımıza rağmen o yüce iradede kutsanmışız! Bazıları şöyle sorabilir: Bunu da nereden çıkardın şimdi? İNCİL’de aynen şu sözler yazılıdır: “Zira eğer düşman iken, Oğlu’nun ölümü vasıtası ile Allah ile barıştıksa, barışmış olarak onun hayatı ile daha ziyade kurtulacağız.”(Rom.5:10). Taşıdığımız beden arzularımızın Allah’ın arzusuna zıddiyeti, ta Aden cennetinden kovuluşumuzdan bu yana hepimizde var ve Allah’ın düşmanları konumunda bulunduğumuz halde, Kurtarıcımız İsa Mesih, günahlarımız uğruna sunu olmasıyla Baba’nın iradesini yerine getirmiş; bizim haberimiz ve bilgimiz yok iken! “İsa Mesih’in bedeninin bir kerede takdim olunması ile o iradede takdis olunduk.”(İbraniler 10:10). Bu, ne yüce sevgi! Bu, ne yüce fedakârlık! Bu, ne yüce irade! Ve vaadı şudur: İsa’nın yaşam varlığı, bizlerin geçici bedenlerinde görünecektir! Sıkıntılarında Ruh sevinci ile sevinenler, İsa’nın insanlara görünmez hayatının tanıkları oluyorlar! Örneğin, sıkıntılı bir deneyimden geçtiğimiz anlarda, hatırımıza bir İNCİL sözü gelince ne olduğuna dikkatle bakıyor musunuz? Anlamadığınız o sözü o anda kavrıyorsunuz! İsa’nın insanlara görünmez nitelikli varlığını içinizde yaşıyorsunuz! Ve Tanrısal bir içtenlikle İsa Mesih’e hamdederken, içinizdeki güven tazeliğinin farkında mısınız? Bu olay, İsa Mesih’den başkası değildir!

    İsa Mesih, Ruh esinleri ile de bizimle beraberdir! İçimizde estikçe O’nunla yenileniriz. İçimizde İsa Mesih’in cereyan edişini insanlardan kimler biliyor acaba? Sıkıntılı anlarımızda O’nun esin varlığı ile aydınlanarak, insanların göremediklerini görmemiz mümkündür.

    İsa’nın hayatının bizim fani bedenimizde izhar olunması olayını tarif için kullanılan “izhar” kelimesi, onun görünmesi şeklinde düşünülebilir. Ama izhar olunma, Baba tarafından veya Kutsal Ruh tarafından bedenimizde ortaya çıkarılması şeklinde de, düşünülebilir. O, Yaşayan Kelâm’dır. O, Hakikat Kelâmı’dır. Düzmece sözler değildir. Yoktan var edilen her şey, O’nun vasıtası ile olmuştur.

    Daha önceki paylaşımlarımda Mesih İsa’nın “BEN OLANIM” varlığı üzerinde durmuştum (Çıkış 3:14). İsa Mesih, Allah’a iman etmeyenlerin içine girebilir ve onların Allah’a imanı olur! Fizik gözlerle görmeden bu yolla imanlı olmağa çağrılıyoruz!

    Tanrı yolunun gizemi büyük olduğu inkâr edilemez:
    “O, bedende izhar olundu,
    Ruh’da onaylandı,
    Meleklere göründü,
    Milletlerde vazolundu,
    Dünyada iman edildi,
    İzzetle yukarı alındı.” (I.Timoteos.3:16)

    Rab İsa Mesih’i çağıranlara ne mutlu!

    #33888
    Anonim
    Pasif

    Dilinize ve yüreğinize sağlık kardeşim,

    Tanrı sözü iki ucu keskin bir kılıç gibidir dediği gibi, yazdığınız bu sadece Rab”bin sözleri ile dolu teşvik sözleriniz taaa yüreğime kadar girdi teşvik alıp imanımı güçlendirdiniz,

    Rab sizleri bereketlesin

    #33892
    Anonim
    Pasif

    Sevgili kardeşim agape07 Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in İNCİL’de yazılı sözlerini sahifelerden okuyarak alıyorsak da, Kutsal Ruh esinleri ile almamız, gerçek alma oluyor!(Yuhanna 3:27). Çünkü Kutsal Ruh, İNCİL’de okuduğumuz, Allah’ın derin şeylerini hatırımıza getirerek bize açarsa, bize Allah’ın bildirisi olur! Rab’bin bize olan bu öğretişi ne mübarektir! Davut gibi, “şaşılacak şey!” diye haykırırız sevinçle(Mezmur 119:129). Böylece Kitabı Mukaddes ve özellikle İNCİL, gözümüzde büyür ve değerli olur. İNCİL’den okuduğumuz sözleri Kutsal Ruhtan alırsak, yazılı sözlere ruh verilerek, içimizde diri, etkili ve keskin olurlar! Diri, etkili ve keskin sözler canımızı ruhumuzdan ayırmağa ve şu bedenimizin günlerinde bizi ruhsal adamlar yapmağa kadirdir. Hem de, yüreğimizin düşünce ve niyetlerini görmemizi sağlar(İbraniler 4:12). Halbuki, yazılı sözleri okuyunca, bedenin sağlayışı oluyorlar ve kendimiz imanlı olmağa çabalıyoruz. Sorunlarla karşılaştığımız zaman bedenin sağlayışı iman, işe yaramıyor! Lütuf altındayız ve bu, Allah’ın sağlayışıdır.Lütufla iman ederiz ve onunla Rab İsa Mesih’i çağırırız. O halde, lütufla seçilmişiz!

    “BEN OLANIM” diyen Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, ihtiyacımız olduğunu bilerek gelir ve bizim imanımız olur! Avram’ı puta tapar kabileden çekip kendine ayıran Rab’bimiz, “korkma; ben sana kalkanım, senin çok büyük ödülünüm” dediği zaman sarsılmaz güvenle doldurmuş onu! (Yaradılış 15:1).

    Rab, bize de konuşursa, sözlerindeki hakimiyet ve kudretle iman etmemizi sağlar. Kutsal Ruh, İNCİL’de okuduğumuz sözleri bize bildirirken, Rab’be bilerek dua ederiz ve alırız. Çünkü bu, onun isteğidir; yüreğimizde duyarız.
    Verdiğiniz cevabı, Rab’den yanıt olarak kabul ettim ve sevindim. Allah’ın Kelamı, gerçekten iki ağızlı kılıç gibidir kardeşim! Önce beni etkiledi ve iman edip yazdım. Böylece İNCİL’de yazılı şu sözün de doğruluğu onaylanıyor: “İman ettim, onun için söyledim” (II.Korint.4:13). Natanael’i ayağa kaldırıp Rab İsa’ya yönelten iman, önce Filipus’da vardı. Filipus, Natanael’e “gel de gör ” sözünü, İsa Mesih’den emin olduğu için, yani imanla söylemiştir! Bugün İNCİL’i salt okuma ile, ezberlediklerimi imanla söylemiyorsam, bana yararı olmadığı gibi, başkalarına da yararı olur mu? İmanlı konuşmalarımız, dinleyenleri İsa Mesih’e yönlendiriyorsa, Natanael gibi Rab’be gidecekler. Natanael, Rab İsa ile yüzleşmesinde secde edip tapınmış!

    Ah sevgili kardeşim agape07 Şu yaşlı halimde, gençlik yıllarıma baktığım zaman, gördüğüm o muazzam şeyleri daha yeni yeni farketmeğe başladım! Önce Rab’le bizim ilişkimiz olmalı ki, başkalarına, Filipus ve diğerleri gibi teşvik edici olalım. Rab’be sadık olamadım ama, Rab’bin sadakati ile beslenerek bugünlere geldim. Fena arkadaşlıkların çok zararlarını çektim ve hayal kırıklıklarına kapıldım. Şimdi ise, özellikle genç Mesih imanlılarına teşvikim şudur: Kutsal Ruh ile yürüyün! Kötülüğün arttığı şu dünyada Kutsal Ruh, en iyi arkadaşımızdır. Rab İsa Mesih’in Allah varlığını bize en iyi bildiren, Kutsal Ruh’tur.

    Rab, sizi bereketlesin.

    #33907
    Anonim
    Pasif

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in İNCİL’de yazılı bu sözü, “Bu, size şehadet için olacaktır” sözüne vurgu yaparak önemine dikkatimi ve ilgimi çekiyor! Kardeşlerim ve kızkardeşlerimle paylaşmak istediğim bu söz, İNCİL’de şöyle yazılıdır:

    “Fakat benim kabul ettiğim şehadet insandan değil, ancak kurtulasınız diye bunları yazıyorum.”(Yuhanna 5:34).

    İnsanların şehadetleri, insanları kurtaramıyor! Cinlerin şehadeti ise, insanları Allah’tan uzak tutuyor! Aldatıcı ruhlar ve cinler, hakikat Ruhu’ndan yoksun varlıklar oldukları için doğru söyleyemezler ve verdikleri telkinlerle insanları Allah’tan uzak tutarlar. Halbuki, Mesih Ruhu’na malik olanlar, Allah’ın konuşan sesini işitirler! Hristiyan olanlarda görülen bu ayrıcalık, dikkatimi ve ilgimi çekiyor!

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Baba Allah’ın ve Kutsal Ruh Allah’ın şehadetine öncelik veriyor! “Benim kabul ettiğim şehadet insandan değil” demekle Allah’ın şehadetini kasdediyor!

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, ölümü yendikten sonra, izleyenlerine görünmüş ve vaat ettiği şehadete erişeceklerini şu sözle müjdelemiş:

    “Ancak Kutsal Ruh üzerinize gelince, kudret alacaksınız; Yeruşalim’de, bütün Yahudiye’de, Samiriye’de ve dünyanın en uzak yerine kadar şahitlerim olacaksınız.”(Res.İşl.1:8).

    İşte budur, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in kabul ettiği şehadet! Allah’ın şehadeti budur! Kurtarıcımız, “şehadet edeceksiniz” dememiş; “Benim şahitlerim olacaksınız” diye söz vermiş!

    Pavlus, Allah’ın şehadeti ile dolu olarak tapınakta dua ederken kendinden geçmiş ve Rab İsa ile orada yüzleşmiş! Rab İsa, ona şu ilginç sözü söylemiş: Bana ilişkin senin şehadetini kabul etmeyecekler”(Res.İşl.22:18).

    Evet, Pavlus’daki şehadet Allah’ın şehadeti olduğu halde, Rab, “senin şehadetin” demiş! Çok dikkat ve ilgi çekici bir noktada düşünüyorum bunu! İnsan, içindeki Allah’ın şehadetini tarif etmekte Allah gibi güçlü ve başarılı değil!

    Elçi Yuhanna da,bu ayrıntı üzerinde önemle duruyor! “Eğer insanların şehadetini kabul ediyorsak, Allah’ın şehadeti daha büyüktür” I.Yuhanna 5:9).

    Kutsal Ruh, Allah’a imanımızın temeli olan İsa Mesih üzerine bizi odaklayarak bu imanın doğru iman olduğunu içimizde bize onaylar. İşte bu imana “Allah’ın şehadeti” denir. Allah’ın İsa Mesih’e olan bu imanımıza, İNCİL dilinde “Allah’ın şehadeti” denir. Biz, bu tanıklığı sadece ilân ederiz! (I.Korint. 2:1).

    Aldatıcı ruhlardan ve cinlerden gelen şehadetler de var! Bu yalan şehadetin başlangıç tarihini düşünürken, İNCİL’de yazılı şu ön bildiri hatırıma geldi:”Ey sevgililer, her ruha inanmayın, fakat Allah’tan mıdır diye, ruhları imtihan edin; çünkü dünyaya çok yalancı peygamberler çıkmışlardır. Allah’ın Ruhu’nu şununla bilirsiniz:

    ‘İsa Mesih bedende gelmiştir’ diye ikrar eden her ruh Allah’tandır; ve İsa’yı ikrar etmeyen her ruh Allah’tan değildir; ve Mesih muhalifinin ruhu budur; onun gelmekte olduğunu işittiniz ve zaten şimdi dünyadadır.”(I.Yuhanna 4:1-3)

    Şu günlerde ne kadar çok yalan şehadetler işitiyoruz! Mesih muhalifinin ruhu, bazılarına kendi düşüncelerini vererek, İsa Mesih’den başka isimlere aklımızı ve gönlümüzü çelmeğe çalışıyor! Gerçek bir Rehber’e ihtiyacımız var! Bu Rehber, İsa Mesih’in adını taşıyarak Baba’dan çıkan ve bize rehberlik etmeğe gelen Kutsal Ruh’tan başkası değildir! Kutsal Ruh’la dolmağı dileyelim, arayalım ve kapıyı çalalım! Hristiyan tarihinde resuller, Kutsal Ruh şehadetlerine kulak vererek bütün çağlara ışık tutan Kutsal Yazılar yazarak bize şimdi okuduğumuz İNCİL’i bıraktılar. Onlar bu dünyadan ve aramızdan göçüp gittiler. Ama aynı Rehber, yani Kutsal Ruh aramızdadır. Bize İsa Mesih’in sözlerini Kutsal Ruh öğretiyor ve hatırımıza getiriyor. Kutsal Ruh’un konuşan sesine kulak verelim. Çünkü “iman işitmekten, ve işitmek Mesih’in kelâmı vasıtası ile olur.” (Rom. 10:17). İNCİL’i okuyalım ve Kutsal Ruh’un içimizde konuşmasına kulak verelim! Çünkü Kutsal Ruh’un şehadetlerini canımız tutar! Çağımızda içine düşülen yanılgıların ve hataların en açık nedenini İNCİL’de yazılı şu ön bildiri gösteriyor:

    “Hakikatten kulaklarını döndürecekler, ve masallara sapacaklardır.”(II.Timoteos 4:4).

    İNCİL’de yazılı bu sözü okuyunca kendime ve çevreme bakındım: Kulaklarımızı hakikatten döndürmüş ve masalların büyüleyici cazibesine kapılmışız! Halbuki, ilk Hristiyanlar, Kutsal Ruh’un sesine çok duyarlı imişler! Çağımız medyasında ve iletişim araçlarında dinlediğimiz ve seyre daldığımız haberler, görüntüler, çeşitli video filmleri, maçlar, olaylar… bitip tükenmiyor. TV filmlerinde izlenen şiddet gösterileri, bazı insanlara fikir vererek suç işlemelerini adeta tetikliyor! Bu ve benzeri etkinlikler, kulaklarımızı hakikatin sesinden masallara çeviriyor! Ve biz, bu kasırgalara kapılarak sürükleniyoruz!

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, şu sözleri söylemiş: “Ben bunun için doğmuşum ve bunun için dünyaya geldim ki, hakikate şehadet edeyim. Hakikatten olan herkes benim sesimi işitir.” (Yuhanna 18:37).

    Rab’bimizin sesini içimizde işitmeğe ve dinlemeğe ne kadar çok ihtiyacımız var! Onun sesini içimizde işitmeyi ve dinlemeği bize öğretsin diye dua edelim. Böylece yalan şehadetin gerisinde gizlenmiş olan aldatıcı ruhlara ve cinlere karşı daha duyarlı olur ve onların tuzağından sakınırız.

    Rab, hepimizi ayık ve uyanık saklasın. Amin.

    #33910
    Anonim
    Pasif

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in İNCİL’de yazılı, “kendiliğinden söyleyen kendi izzetini arar; fakat kendini gönderenin izzetini arayan, doğrudur, ve onda haksızlık yoktur.” yazılı sözünü, yine İNCİL’de yazılı “benim kabul ettiğim şehadet insandan değil” sözü ile aynı olduğunu farkettim! (Yuhanna 5:34; 7:18). Böylece, “Kendiliğinden söyleyen” başlıklı paylaşımım, bir önceki paylaşımın devamı oluyor! Yani, Ruh esinleriyle farkederiz ki, İNCİL’deki yazılı konular, birbirleri ile örtüşüyor! İslâm ruhu esinleriyle düşünenler, Mesih Ruhu esinleriyle yazılı bu İNCİL’i anlıyamadıkları için, dört İNCİL’in birbiriyle örtüştüğünü göremiyorlar! Gerçeğin ışığında farkediyorum ki, eğer Mesih Ruhu da denen Kutsal Ruh, yani Rab’bimizin Ruhu, eğer içimize girmezse ve yazılı bu İNCİL’i bize açmazsa; biz de, bu derin ve görünmez nitelikli Allah’ın gizem yolunu asla farkedemeyeceğiz! Nitekim bu paylaşımımı, önceki paylaşımlarımda görememişken, bugün yeni farkettim! İNCİL’de değindiğim ve sizlerle paylaşmak istediğim bu konu, çok bereketli bir konudur; tabiî ki, anlayanlar için bereketli oluyor! O halde, Ruh esinleri ile düşünürken anlayışımız oluyor! Ne ise, paylaşmak istediğim şeyin kendisine gelelim:

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Baba’nın iradesinden sürekli bahsediyor! Baba’nın iradesine dikkatimizi ve ilgimizi çeken ilk işini bize açıklamak için “kendiliğinden söyleyen…” sözüyle öğretişine başlamış o gün veya akşam! Kurtarıcımız, beden arzularımıza tutkunluğumuzu biliyor! İNCİL’den okuduklarımızı anlamadığımız bir benimseme ile başkalarına konuşurken kendiliğimizden konuştuğumuzun farkında mıyız acaba? Bu soruyu sizden önce kendime soruyorum hep. Hatta, şu yazdığım cümleleri bile kendi irademle yazdığımı farkediyorum! Rab İsa Mesih’in önceki paylaşımımda “Benim kabul ettiğim şehadet insandan değil” teması, “insan iradesinden değil” demek değil ise; nedir? Bu konu, kendiliğimizden konuşan bizler için derin ve anlam dolu bir uyarı değil midir?

    ‘Neden bu hallerdeyim?’ diye düşünürken, Allah’ın iradesine zıt bir iradenin insanlara bulaşma tarihinin başlangıç noktasına, Aden Cenneti’ndeki ilk atalarımızın Rab’bın iradesine itaatsizliğinin başladığı o vakte baktım hayalimde! Ve İNCİL’de bahsedilen “kandan, bedenin iradesinden ve insanın iradesinden” bedence doğuşlarımız süreğen olmuş! (Yuhanna 1:13).

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Baba’nın iradesi ile İnsanoğlu olarak dünyamıza girmiş ve o irade ile Baba’dan doğuşumuzu sağlamak için bizimle beraber olmuş! Bugün sizinle paylaştığım konu, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in sözünü ettiği, “Benim kabul ettiğim şehadet” ifadesi ile anlattığı şey, kabul ettiği, “Baba’nın şehadeti” daha da açıkçası, “Baba’nın iradesi” dir! Eğer bu paylaşımımı okuyan ve ilgilenenler varsa, kendime sorduğum aynı soruyu, şu gerçeğe dikkatlerini çekmek için soruyorum: Hayatınızda Rab’bin iradesi ile hiç konuştuğunuz oldu mu? Böyle kutsal bir olayı yaşayanlar, Allah’ın şehadetine tanık olmuşlardır! Bu şehadeti anlatanların şehadeti de, insan iradesi ile olduğu zaman, kendi şehadetleri oluyor! Bunun içindir ki, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, hakikate bu yol ile şahit olmuş olan Pavlus’un yaptığı şehadete, “SENİN ŞEHADETİN” demiş! (Res.İşl. 22:18). Bizim şehadetlerimizin temeli de, içimizde “Baba-Oğul-Kutsal Ruh’un şehadeti” olmalıdır! Çünkü etrafımızda işittiğimiz şehadetlerin temelinde hangi ruhun etkin olduğunu ancak Mesih Ruhu ışığında göreceğiz! Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in içimizde başlattığı Baba-Oğul-Kutsal Ruh birliğindeki o üstün şehadet ile yalan ve sahte şehadetlerden korunuyoruz! Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, sıkıntılarımızda “bu, size şehadet için olacaktır” dediğinde, istemlerimiz dışında hedef olduğumuz sıkıcı olaylarda, karşı koyan ve kendimizi savunan iradelerimize rağmen, her zaman bizimle beraber olan Rab’bimizin bize içten gelen kendi iradesi şehadetinin birer gücü olan hakikat sevinci, sevgisi, güveni, umudu, esenliği ile güçleneceğiz ve düştüğümüz yerden kalkarak Allah’ın içimizde cereyan eden hamt ilâhisi ile bu nurlu yolda yürümekte olduğumuza hayretler içinde şahitler olacağız! Rab’bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in kabul ettiği ve hoşnut olduğu şehadet budur! Bizim de, şehadetimizin temeli budur! Okuduğumuz İNCİL’i geçersiz kılanlardaki irade, Allah’tan değildir! Bunun farkına vararak, onlar aracılığı ile Şeytan’ın derin şeylerini de, Mesih İsa iradesi ışığında farkedeceğiz! Şeytansal yönetimler altında eziyet çeken kardelşlerimiz ve kızkardeşlerimiz için Rab’den şunu dileyebiliriz:

    “Ya Rab İsa Mesih! Onlarla beraber ol ve onlara açıklan!” Hepimizin ihtiyacımız budur! Allah’ın içimizde cereyan edecek şehadeti! Çünkü Rab’bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih, Allah’ın iradesini bilmeyen bizlere Kendi iradesini devreye sokarak yardım ediyor! İstemediğimiz olaylarda gösterdiğimiz tepkiler, hep bizim iradelerimiz değil mi? Kendi iradelerimize uyarak konuşuyor ve sorunlar yaşıyoruz!

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, vasıtası ile Baba’nın kurtarıcı iradesini sözle bize söyleyerek “ancak kurtulasınız diye bunları söylüyorum” demiş! Bu yazılı söz, karşı koyan, anlamayan ve mırıldanan iradelerimize rağmen olacaktır! Çünkü bu, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in bilmediğimiz yiyeceğidir! Öğrencilerine bunu,”Benim yemeğim beni gönderenin iradesini yapmak, ve onun işini başarmaktır” şeklinde söyleyerek her çağda uyguladığı gibi, bizim çağımızda da uygulamakta olduğunu düşünüyorum!

    Kendiliğimizden konuşmalar yaptığımızı ve yazılar yazdığımızı farkedebiliyorsak, Rab’bin iradesini yapmağı dileme saatimiz gelmiştir!

    Gerçek şu ki, beden arzularımızla o kadar kuvvetli bir bağla evliyiz ki, evli olduğumuz eşimizi dahî boşayabiliyoruz; ama şehvete varan ve bizi köle gibi kullanan beden arzularımızdan boşanamıyoruz! Beden arzularımız, gözlerimizde göremediğimiz o koca kalaslar olmasın!?

    Sevgili kardeşim ve kızkardeşim! Bu yazdıklarımı ruhanilere değil, halen cismaniyetten kurtulmamış benim gibilerle paylaşmak için yazıyorum. Allah’ın iradesinin bedenimizde görünmesi, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih vasıtası ile olacaktır. Allah, bizi insanlarla muamele ederek iradelerimizin çırpınışlarını bize gösteriyor galiba!? Ama sonunda, Rab’bımızın iradesine teslim olunacağız. Bize ürküntü gibi gelen Rab’bımızın iradesi, İNCİL’de üç özelliği ile tanıtılıyor: “İyidir, kabul olunur, mükemmel” (Rom.12:2). Ama bu, bizim için satırlardan ibaret kalıyor! Rab’bin iradesine nasıl kavuşabiliriz? Bunun da cevabı ve kavuşma yolu, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’tir! İsa Mesih’i giyinenlerimiz, o yüce iradenin boyunduruğu altında olduğumuzu göreceğiz. Eğer irademiz hâlâ kırılmamışsa, onun iradesi bize üvendire gibi batar! Tarsuslu Saul’a bunu söylemişti galiba: “Saul, Saul, niçin bana eza ediyorsun? Senin için üvendireye karşı tepmek güçtür.”(Res.İşl.22:14).

    Eski çiftçiler, ucunda ucu sivri bir çivi çakılı sırığı boyunduruk altına aldıkları öküzlere dürtünce, canları yanan öküzler, ileri atılarak can acısı ile yürürlerdi ve tarlayı böyle sürerlerdi. Kurtarıcımız Rab İsa, Hristiyanlara eziyet eden Tarsuslu Saul’a görünüp “senin için üvendireye karşı tepmek güçtür” demekle neyi kasdettiğini düşünürken, insan iradesine batan başka iradeleri ve ortaya çıkan tepkilerle birlikte sorunları farkettim. Sitemizdeki yazışmalarda kullanılmış iradelerin başkalarının iradelerine batması ve onların da, acıyan iradeleri ile cevap yazıları, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in sözünü ettiği “ÜVENDİRE” midir acaba? Halbuki, Allah’ın bizlerde görünmesi gerekli iradesi böyle değil! Çünkü Allah’ın iradesi iyidir, kendini insana kabul ettirir güçtedir ve mükemmeldir! Bunu ayırdetmekte yalnızlık mı yaşıyoruz acaba? Neden Rab’bimizin iradesini aramıyoruz ve O’na sormuyoruz? Rab’bimizin iradesini aramayan bu halimiz, yanlış öğretilerin ürünü müdür acaba?

    İnsan öğretişleri ile robotlaştırılmış olanlar, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in sözel ve eylemsel öğretişleri karşısında etkilenerek, “hiç öğretilmemiş olduğu halde, bu adam yazıları nasıl biliyor?” diyerek cevap ararlarken, şu yanıtı almışlar O’ndan:

    “Öğrettiğim benim değil, fakat beni gönderenindir. Eğer biri O’nun iradesini yapmağı dilerse, öğretişin Allah’tan mı olduğunu, yoksa kendiliğimden mi söylediğimi bilecektir” (Yuhanna 7:15-17).

    Kutsal Ruh’un öğretişinde Allah iradesi akış halindedir ve insan, bu iradeyi O’nun öğretişi ile alınca, Allah’ın iradesinin iyiliğine, benimserliğine ve mükemmelliğine şahit olur. Ancak bu irade ile insan, kendi iradesinden boşanır! Pavlus, Allah’ın iradesinin iyiliğine, benimserliğine ve mükemmelliğine bir hizmetçi ve tanık olarak, bize şöyle yazmış:

    “Fakat diyorum:Ruh ile yürüyün, ve bedenin arzusunu asla icra etmezsiniz. Çünkü beden Ruh’a karşı, ve Ruh bedene karşı arzu eder; çünkü istediğiniz şeyleri yapmıyasınız diye, bunlar birbirine zıttırlar. Fakat Ruh size kılavuzluk ediyorsa, şeriat altında değilsiniz.”(Galatya 5:16-18).

    Zamanımızdaki öğretişlere baktığımız zaman halen kendi isteklerimizin boyunduruğu altındayız. Öğreticinin boyunduruğu altındayız! Pavlus, içinde bulunduğumuz zamanın sağlam öğretişten yoksunluğunu Kutsal Ruh’un kendisine göstermesi ile şöyle yazmış:

    “Eğer bir kimse farklı talim öğretirse, ve sağlam sözlere, Rab’bimiz İsa Mesih’in sözlerine, ve takvaya göre olan talime razı olmazsa, bir şey bilmeyerek kibirlenmiştir, fakat mubahaseler ve kelime kavgalarından dolayı illetlidir; haset, niza, iftiralar, suizanlar, fikirce bozulmuş ve hakikatten yoksun olmuş adamların takvayı kazanç yolu sanıp çekişmeleri bunlardan oluyor.”(I.Timoteos.6:3-5).

    Burada “Takva” kelimesinin derin anlamını Türkçe Sözlük’de tatmin edici bulmadım. Her ne kadar “Tanrı yolu” şeklinde ifade ediliyorsa da, daha da derin anlamı var. İNCİL’in eski çevirisinde kullanılan “takvaya göre talim” ifadesinde kullanılan “talim” kelimesi, “eğitim” kelimesi ile ifade edilen bir uygulamalı öğretim yoludur! Sözü bize veren Rab, üzerimizde uygulamasını da, Kendisi yaparak bize öğretiyor! O halde, ölümden dirilmiş olan Rab’bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih, bütün çağlarda olduğu gibi, sözel ve eylemsel eğitişlerini ve öğretişlerini uyguluyor! Bu öğretici irade, insandan değildir! Rab İsa Mesih’in Kitabı Mukaddes’de ve özellikle İNCİL’de yazılı şu vaadı, Allah’ın iradesi ile başlamıştır ve mutlaka bitecektir:

    “Ve onların hepsi Allah tarafından öğretilmiş olacaklardır. Babamdan işitip öğrenen herkes bana gelir.”(Yeşaya 54:13; Yuhanna 6:45).

    Bu yazdıklarımı paylaşma isteği ile yazdım. Çünkü bunları yazarken bile hatırıma gelen İNCİL sözleri ile düşünüyor ve bereket alıyorum! Okuyanlara yazarken bile aldığım bereketi paylaştım. Ama yine de, kardeşlerden dua talep ederim ki, Rab, beni Kendisi kırsın ve kardeşlerimi incitecek sözler yazmıyayım. Çünkü bazen, kendi irademin farkında olmadan incitici sözler yazabiliyorum! Bunun için dua talep ediyorum ki, Rab’bimin iradesi ile dolayım!

    Baba-Oğul-Kutsal Ruh Allah’ımızın iradesi mubarek olsun.
    Amin.

    #33918
    Anonim
    Pasif

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in “Kendiliğinden söyleyen…” başlıklı bundan önceki paylaşımımda, “Saul,Saul, niçin bana eza ediyorsun? Senin için üvendireye karşı tepmek güçtür.” sözünün bulunduğu bölümü 22:14 olarak göstermişim! Bu yanlışlığımın farkına vararak 26:14 olarak düzeltiyorum. Özür dilerim.

    İNCİL’i severek okumama rağmen yaşamımda neden çok haksızlıklar gördüğümü, çok yıllar sonra, Kurtarıcım Rab İsa Mesih’in şu sözünün derinliğini anlamağa başladığım zaman farkettim:

    “Kendiliğinden söyleyen kendi izzetini arar; fakat kendini gönderenin izzetini arayan, doğrudur, ve onda haksızlık yoktur.”(Yuhanna7:18).

    İNCİL’de yazılı Rab’bimiz İsa Mesih’in sözlerini severek ve benimseyerek okuyorum. Ama gençliğimden beri, ezberlediğim sözleri insanlara kendi irademle söylemekte olduğumu, “kendiliğinden söyleyen” sözünün ruhumda parıldaması ile farkettim! Yaşamımda görünen haksızlıkların nedenini, Rab’bim ve Kurtarıcım İsa Mesih’in bu sözü ile görüyorum artık! Bu sözün ışığında Kurtarıcımızın “hem gördüğün şeylerde, hem sana görüneceğim şeylerde seni hizmetçi ve tanık tayin etmek için sana göründüm” sözü de, o aynı ışık olarak beni aydınlatmış bulunuyor!(Res.İşl. 26:16). Demek ki, İNCİL’de yazılı görünmez şeyleri görmeden, sırf beğendiğim ve benimsediğim için harflere itaate kendimi hep zorlamışım! Yani, Mesih imanlısı olarak yasacılık yolundan yürümüşüm! Yazılı sözlere itaatle dürüst olmağa ve Allah’ın onayını almağa çabalamışım! Dürüstlük çabalarıma rağmen bende ” İsa Mesih’in görüneceği şeyler “, yani ” hayatı ” görüneceği yerde, hep haksızlıklar görünmüş! Çünkü, İNCİL’den yaptığım alıntıları, insanlara hep kendi irademle, yani kendiliğimden söylemişim! Kendi irademle söylediğim alıntılara biraz da, filozoflardan alıntılar yapıp karıştırdığım zaman farkında olmadan, insanlar önüne kendi soframı kurmuşum! Kendi sofram, bana kement, tuzak, tökez ve ceza olmuş! Hem de, kendi irademle anlattıklarımla gerçeği görememişim!(Mezmur 69:22,23; Rom.11:9,10).

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, harfe hizmet etmeğe alışmış olan Tarsuslu Saul’a göründüğü zaman “hem gördüğün şeylerin, hem sana görüneceğim şeylerin hizmetçisi ve şahidi olacaksın” demiş!(Res.İşl.26:16). Allah’ı dinlemeği öğrenen Petrus’la Yuhanna, “gördüğümüz ve işittiğimiz şeyleri söylememek elimizde değil” demekle, sözleri kitaptan veya vaizlerin ağızlarından almaktan ziyade, Rab’bin ağzından dinlemenin üstünlüğüne ve önemine işaret etmişler!(Res.İşl.4:20). İnsan, sözleri Rab’bin ağzından aldığı zaman böyle oluyor galiba! Yani Rab’bin ağzının sözlerindeki o, “İYİ, MAKBUL ve KÂMİL İRADE “(Rom.12:2) insanı söyletir! Bu, insanın kendiliğinden söylemesinden çok farklı ve heybetli bir şeydir! Allah’ın ağzının sözleri alıcı durumunda olan insana geldiği zaman, insanda üç ilâhi sünnet oluyor: “Kulakların sünneti, yüreğin sünneti, dudakların sünneti! Bu sünnetleri insanda yapan, Rab’bin ağzının sözleridir! Esinle düşündüğüm bu şeylerin ışığında geçmişimde yaptığım hataları görür gibi oluyorum: Kendiliğimden konuşmalarım..! Kendi irademle İNCİL’de yazılı sözleri yakın çevreme söylerken kendimi doğru ve dürüst sayarak hatalara imza atmışım! Böylece, İsa’nın “kendiliğinden söyleyen” sözünün ışığıyla bende haksızlıklar göründü! Halbuki Kurtarıcım Rab İsa Mesih, “sana görüneceğim şeyler” demiş!(Rom.26:16).

    Evet sevgili kardeşim ve kızkardeşim; sizinle paylaştığım bu konu, öncekilerin benzeri, örnek âyetlerlle ispatlı tekrarı ve devamı gibi görünüyor; değil mi? Pavlus da, hep aynı şeyleri yazdığına ve aynı şeyleri değişik biçimlerde anlatmaktan usanmadığına mektuplarından birinde değinmiş!(Filipi 3:1).

    Sözleri Rab’bin Ruhu’ndan aldığımız zaman onları bize söyleten irade gücü, bizden olmaz! Bu nedenledir ki, Pavlus, “Ruh’un kılıcı olan Allah’ın sözünü alın” demekle kitaptan alıp kendiliğimizden söylemekten daha güçlü olduğuna dikkatimizi ve ilgimizi çekmek istiyor!(Efes.6:17). Kendi iradedlerimizle cımbızlayarak aldığımız ve birbirimize karşı kullandığımız sözler, birbirimize üvendire gibi batıyor! Ve cismanî savaş başlıyor! Sözleri birbirimize karşı kullanmakla kim günahını görüyor ki?! Günahlarımızı göremediğimiz gibi, “tövbe et” demek de, söyleyenin iradesinin zorlaması ve baskısı şeklinde algılanıyor! Sonuçta tepkiler doğuyor! Halbuki, herbirimizin Rab’le karşılaşmağa ihtiyacımız var! İşaya Peygamber, Rab’bi gördüğü zaman, kendiliğinden konuşmakla kirlenmiş dudaklara sahip olduğunu farketmiş ve dehşete kapılmış! Ve Rab’be şu ikrarı yapmış:”Vay başıma! Çünkü helâk oldum; çünkü ben dudakları murdar bir adamım, ve dudakları murdar bir kavmın içinde oturmaktayım; çünkü gözlerim kıralı, orduların RABBİNİ gördü.”(İşaya 6:5). Rab’le yüzleşmeğe ihtiyacımız var! Bu nedenle birbirimize hükmetmesek iyi olur. Ama birbirimiz için Rab’be dua etmemiz, hükmetmemizden iyidir. Çünkü Rab’bımızın sözü şudur: “Hayatım hakkı için, her diz önümde çökecek
    ve her dil Allah’a ikrar edecektir.”(İşaya 45:23; Rom.14:11).

    İsa’nın hayatı bizde görünmedikçe, mukaddes olma çabalarımız işe yarar mı ki? “Mukaddes olacaksınız; çünkü ben mukaddesim” diyen Rab’bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih, “mademki ben yaşıyorum, siz de yaşıyacaksınız” da demiştir!(Yuhanna 14:19). Onun elçisi Pavlus, bu konuda bizi şu sözle müjdelemiştir:”Zira eğer düşman iken, Oğlu’nun ölümü vasıtası ile Allah ile barıştıksa, barışmış olarak onun hayatı ile daha ziyade kurtulacağız”(Rom.5:10).

    Rab, sina çölünde o çalı ateşinde Musa’ya göründüğü zaman, o yerin kutsallaştığını söylemiş!(Çıkış 3:5). Toprak, bizim gibi insan değildi ki, kendi çabası ile kutsal olsun! Rab, oraya inince toprak kutsallaşmış!
    Aynı şey, kötü fikirlerle kirlenen zihinlerimizde olmuyor mu? Mesih Ruhu’ndan aldığımız bir esin ile düşünürken zihnimiz dinleniyor ve kötü fikirler orada artık barınamıyor! İNCİL satırlarından aldığımız bir düşüncenin, Kutsal Ruh’la yenilenmesine ihtiyacımız var! Böylece Ruh’un düşüncesi ile düşünürken, içimizde aydınlatıcı ışığımız olur! Bu ışıkla insanlara konuşurken mucizeye tanık oluruz. Yani kendiliğimizden(kendi irademizle) sözler söylememiz, işe yaramıyor!.

    Petrus’un mektubunda şu söz dikkatimi ve ilgimi çekiyor: “Eğer biri söylüyorsa, Allah’ın vahiylerine göre söylesin;”(I.Petrus 4:11). Vahiy, insan iradesi ile gelmez! Aldığımız vahye göre söylersek, kendi irademize değil; ancak , vahiydeki Rab’bin iradesine uymuş oluruz!

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, kendilerine Allah sözü gelenlerin nasıl değiştiklerine işaret etmiş!(Yuhanna 10:35). Rab’den gelen sözlerdeki irade, yaratıcıdır; doğayı değiştirir!

    Rab’bin iradesi ile konuşmak, kendiliğimizden konuşmaktan bizi kurtarır. Ve bizde haksızlık görünmez! Amin.

    #33919
    Anonim
    Pasif

    Bundan önceki “kendiliğinden söyleyen” başlıklı paylaşımımın beşinci paragrafının sonunda, İNCİL’den yaptığım bir alıntıyı, (Rom.26:16) olarak göstermişim! Doğrusu (Res.İşl. 26:16)’dır. Tekrar özür dilerim.

    Bu sabahleyin, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in, Tarsuslu Saul’a söylediği, “hem gördüğün şeylerin, hem sana görüneceğim şeylerin hizmetçisi ve tanığı olacaksın” sözünün esini ile yeni bir şeyin farkına vardım! Kurtarıcımız, bu sabahleyin yeni farkına vardığım görünmez nitelikli bir şeyini İNCİL’de şöyle anlatmış:

    “Kır zambaklarının nasıl büyüdüklerine iyi bakın; ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler; size derim: Süleyman bile, bütün izzetinde bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Fakat bugün mevcut olup yarın fırına atılan kır otunu Allah böyle giydirirse, sizi daha çok giydirmez mi, ey az imanlılar? ” (Matta 6:28-30). Kır otuna Allah’ın zambak görünümü giydirmesi, kır otunun kendiliğinden böyle olma özelliği değildir! Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in bu benzetme ile bize anlattığı başka bir şeyin farkına vardım! Allah, İsa’nın üzerinde görünen erdemlerini bize giydirmedikçe erdemli olamayız! Bu yüce erdemler, “BEN OLANIM ” diyen Rab’bimiz İsa Mesih’in görkemidir! Kır otu çalışıp iplik eğirmediği halde, Rab’bimiz ona zambaklık giyindirmiş! Peki ama, bize ne oluyor böyle? Allah’ın görkemini kendi çabalarımızla mı kendimize giydirmenin yolundayız?! Şeriat yolunda görkem, sadece Kurtarıcımız Rab Mesih İsa’da görünmüş! Kendi canını günahlarımız uğrunda vererek bizi kanı ile günahtan ve ölümden satın almış! Baba-Oğul-Kutsal Ruh adı ile vaftiz olunuşumuzda, İsa Mesih’i giyinmişiz! İsa’nın ölüler arasından dirilişi ile yaşam yeniliği kapısı ve yolu bize açılmıştır; yaşam yeniliğinde yürüyelim diye! Kır otu, sonunda fırına atılmış; ama kır otundan bizi daha değerli sayan Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, bizi asla bırakmıyacakyır! Bizi sadakati ile sürekli besleyecektir. Amin.

    Musa, sürüsünü güttüğü sina çölünde öyle bir yere gitmiş ki, dikkatini ve ilgisini çeken bir şey görmüş: Çalı, ateşle yanıyordu, ama tükenmiyordu! Çalıda görünen ateş, insanların yaktıkları ateşlerden çok farklı bir şeydi. Musa, bu heybetli manzarayı daha yakından görmek için sürünün ardından dönmüş ve ateşe yaklaşmış. Ve ateşin içinden gelen Rab’bin sesini işitmiş! (Çıkış 3:3,4).

    Kitabı Mukaddes’de ve özellikle İNCİL’de yazılı bu ve benzeri doğa ötesi ve doğaüstü olaylardan alacağımız dersler var! Bunların Kitabı Mukaddes’e yazılmalarının ilâhi bir amacı var! Kutsal Ruh, bunları bize açacak ve öğretecektir. Kutsal Ruh, Allah’ın derin şeylerini araştırır ve bize açar(I.Korint. 2: 10).

    Bizler, Allah’ın önünde çalılardan ve kır otlarından daha değerliyiz. Yeter ki, Allah’ın önünde kendi çabamıza güvenerek iyi görünmeğe çalışmayalım. Doğruluğu kendimizden beklemediğimiz gibi başkalarından da, beklemeyelim. Çünkü insanlardan bize doğru ve nazik davranmalarını bekledikçe hayâl kırıklıklarına uğrayacak ve gerilimlere düşeceğiz! Doğru davranışlarımız olmadığını gördükçe kendimizi yermeyelim; çünkü zayıflıkla kuşatılmışız! Ama Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, zayıflıklarımızda gücümüz ve ilâhimizdir! Amin.

    Pavlus, Kutsal Ruh öğretileriyle zenginleşmiş olarak insanlara Allah’ın egemenliğini ilân ederken, dua da ediyordu. Kelamı söylediği insanlarda İsa’nın hayatı görünsün diye dua ediyordu! “Mesih sizde suret buluncaya kadar kendileri için tekrar ağrı çektiğim çocuklarım”(Galatya 4:19) İsa Mesih, fani bedenimizde görünmelidir. Bunun için dua edelim.

    Rab, hepimizi bereketlesin. Amin.

7 yazı görüntüleniyor - 1 ile 7 arası (toplam 7)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.