Beden isteği X Allah’ın isteği

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26060
    Anonim
    Pasif

    Beden isteklerimiz, Allah’ın isteğiyle çatışma halindedir! İnsan olarak, istemediğimiz şeyler karşısında neden bu kadar tepkiliyiz? Allah’ın sözlerini kitaplardan okumamıza rağmen Allah’ın isteğinden yine habersiz durumumuz devam ediyor! Allah’ın isteğini, yazılı iletilerinden neden algılayamıyoruz?! Bunu kendi hayatımda farkettiğim için kardeşlerle ve kızkardeşlerle paylaşmak istedim! Allah’ın isteğinin nasıl bir şey olduğunu hep arar oldum!

    Kitabı Mukaddes’i ve özellikle İNCİL’i uzun yıllarca okumama rağmen, beden arzularımla Allah’ın arzularını birbirinden ayırabileceğim bir lütfu yıllarca önce bir defa yaşadığımı belleğimde hâlâ taşıyorum! Çünkü beden arzularımı doruk noktasında yaşamaktan uzaklaştığım o sıralarda içine düştüğüm ateşli bir tecrübede eski günahlarıma dönmeğe o kadar zorlanmıştım ki, Rab İsa Mesih’ten ayrılmamam için başka bir istekle iç varlığımda desteklendim! Korkular ve endişeler, nerede ise, Rable olan yeni ilişkimden ayırmağa beni zorluyordu. Kötünün zorlu saldırıları karşısında korkulara ve kaygılara kapılmıştım ki, o ruhsal savaşın ortasında, şu ilâhinin sözlerini yüreğimin derinliklerinden gelen melodilerle söylemeğe kapıldım:

    “Derin sulara ben seni sevketsem;
    Keder selinde hiç seni ğark etmem.
    Geçse tecrübe nârından da yolun;
    Çekinme eder izale cürufun”

    Bu ilâhiyi kendi arzumla söylemediğimi net bir biçimde fark ettim! Farketmemle birlikte, başka bir şey daha fark ettim: Kurtarıcım Rab İsa Mesih’i de fark ettim! Sonra, gözlerim önünde görünmezliğe döndü Rabbim! Aradan yıllar geçti ve teprenen beden arzularıma kapılarak tekrar Rabden uzaklaşmalarım oldu! Ama Kurtarıcım Rab İsa Mesih’in lütfu ile şimdi buradayım. Beden arzularımın Allah’a zıt tabiatta olduklarını İNCİL’de yazılı sözleri şimdi daha iyi anlayarak ve izleyerek okuyorum. İnsan arzuları, gözlerimize o kadar iyi görünürler ki, bazen “Allah öyle istedi”, “kader böyle imiş” şeklinde düşüncelere kapılarak arzularımızın olmasını ısrarla ararız. Halbuki İNCİL’de Allah’ın arzusunun üç güçlü özelliğine işaret ediliyor:

    1 – İyidir.
    2 – Kendini insana kabul ettirir.
    3 – Kusursuzdur.

    Pavlus, düşüncelerimizi, aklımızı yenileyecek güçte ve egemenklikte olan Allah’ın iradesine işaret ederken,”fark ediniz!” demiş(Rom.12:2).
    Allah’ın sözlerini kitaplardan okurken fark edemediğimiz o yüce, iyi, kendini bize benimsetebilen kusursuz iradeyi içimizde hissetmekten öteye, onun içimize doğuşu ile değişiyoruz! Korkularımda ve endişelerimde çektiğim o ağır stress için İsa Mesih, yüğreğimde ve dudaklarımda ilâhim olmuş meğer! Bu harikulâdeliği yaşamış bir kardeşiniz olarak, “İsa Mesih, benim ilâhimdir” diye tanıklık ediyorum; bu tanıklığımdan eminim. Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Baba’nın iradesini her birimizde başaracak sonsuz güce sahiptir!

    Yakında yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak isterim: Sabahleyin Allah’ın iradesi ile beslenmeyi aradım yataktan kalkmadan önce. Bu düşüncem, Rabbe talebim olmuş ki, çok geçmeden, İNCİL’de yazılı şu sözler hatırıma gelince düşüncem ve uyanışım oldu! Sözler şöyledir:

    “Ve böylece de Ruh bizim zayıflığımıza yardım eder; çünkü gerektiği gibi nasıl dua edeceğimizi bilmeyiz; fakat Ruh kendisi ifade olunamaz ahlarla bizim için şefaat eder; ve yürekleri araştıran, Ruh’un düşüncesi ne olduğunu bilir, çünkü mukaddesler için Allah’a göre şefaat eder. Ve Allah’ı sevenlere, kendi muradına göre davet olunanlara, bütün şeylerin birlikte iyilik için işlediğini biliriz” (Rom.8:26-28).

    Yukarıda ifade edildiği gibi, insan iradesi ile değil; ancak Allah’ın iradesi ile edilen dua söz konusudur! İnsan irademiz ile yaptığımız duaların benliğe dayalı olduklarını fark edemediğimiz için cevap bekliyoruz. Pavlus, bedenimizi kontrolu altına alarak tapınağı yapabilen Kutsal Ruh’un Baba’ya ettiği duaya, “gerektiği gibi dua” demiş!(âyet:26). Ben, gerçekten kabul ediyorum ki, Allah’a gerektiği gibi dua edemediğimi fark eder hale geldim! Ne demek oluyor gerektiği gibi dua edemeyişim? Şu demek oluyor: Allah’ın iradesine göre dua edemiyorum! Bunu elçi Yuhanna da, bilerek ve Kutsal Ruh’la dua etmesini öğrenmiş olarak şöyle yazmış: ” Onun huzurunda bizde olan cesaret budur ki eğer kendi iradesine göre bir şey dilersek, bizi dinler;”
    (I.Yuhanna 5:14). Kendi iradelerimiz, Allah’a dua etmekte zayıftır! Ve beden irademiz, Allah’ın iradesine zıttır! Zıt bir irade ile Allah’tan bir şeyler istememiz nasıl mümkün olur? Birbirlerine eş olmak için birbirlerini arzulayanların isteklerini kim engelleyebilir? Çünkü her ikisindeki istek, Allah’ı değil; ancak birbirini arzuluyor! İlk anamız, Aden bahçesinde iken, Rabbin istemediği ağaçtan yemekle Rabbe karşı arzunun barınağı olmuş! Bunun için Rab, kadına, “arzun kocana olacak ” demiş! (Yaradılış 3:16). Rabbın iradesine itaat etmeyen arzu, o ağaçtan böylece atalarımıza geçmiş! Bütün insanlardaki beden arzuları, insan arzularıdır. Hepimiz, bu arzuların ürünleriyiz! Fakat, “gökten gelen Âdem ” olarak tanımlanan Kurtarıcımız Mesih İsa, Baba’nın arzusunu yüreğimize ekmeğe gelmiş! Yani, ilk atamız Âdem, toraktan olduğu için onun suretini taşıyoruz. Fakat Kurtarıcımız İsa Mesih, topraktan değil; gökten gelmiştir ve onun iradesi ile yeniden doğuyoruz! İlk atamız, yaşayan can; İsa Mesih, bize yaşam veren Ruh olmuş!(I.Korint.15:45-49).

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, günahlarla yüklü kalbimize alçak gönüllü tabiatı ile geliyor ve içimize doğarak bizi değiştiriyor! Kalplerinin ne kadar kötü ve kirli olduğunu farkedenler, içlerine İsa ile doğan istekle yaptıkları çağrılar cevapsız kalmıyor! “Siz kötü olduğunuz halde” demiş Kurtarıcımız ve yine de, Allah’ın egemenliğinin üzerimize gelmesini dilememizi söyleyerek bize cesaret veriyor!(Matta 7:11). İşaya, Rable o karşılaşmasında kötü halini görüp kötü yüreğini Rabbe açınca mezbahtan gelen kutsal ateşle dudaklarına dokunulmuş!(İşaya 6:6,7).

    Kitaplardan okumakla Allah’ın iradesi ve bilinmesi olmuyor içimde! Ama bu iradeye kavuşmak için İNCİL’de şu mesajı hatırladım:Kendisine Rab İsa Mesih tarafından gönderilen Hananya, Tarsuslu Saul’a gelip şu sözleri söylemiş: ” Atalarımızın Allahı, kendi iradesini bilmek, ve o Salihi görüp ağzından bir ses işitmek için seni tayin etti. Çünkü gördüğün ve işittiğin şeyler için bütün insanlara onun şahidi olacaksın” (Res.İşl. 22:14,15). Her insan, Rable karşılaştığı ve sözleri onun ağzından dinlediği zaman iç varlığında Allah’ın iradesinin doğuşuna tanık olur. Hananya’nın Tarsuslu Saul’a anlattığı o başka irade, ne mübarektir! Bu iradeyi, kitap okumakla ben hiç fark edemedim! Allah’a duaları da, hep kendi arzularıma göre yaptım! Pavlus, bencil arzularımıza göre yaptığımız dualara, “Allah’a göre değil” demiş! Halbuki Allah’a “gerektiği gibi ” edilen her duanın Allah’ın isteğine göre olması gerektiğidir! (Rom.8:26-28). Rab, benlik isteklerimizden dolayı sağlayışlarımıza “bedenin sağlayışı” demiş. Mesih Ruhu esinleri, insan arzularımıza bağımlı olmadan Allah’ın iradesi ile içimizde eserken, ruhsal bir gerçeği farkederek, eşsiz bir hazine bulmuş olmanın sevinci olur içimizde! İşte bu, Allah’ın iradesidir! Kutsal Ruh ile sevinirken onun iradesi ve hakimiyeti altıdayız. Buna, “Allah’ın sağlayışı” da, denir ve kendi iradesi ile cereyan eder.

    Birkaç günden beri sitemizde tartışılan bir konu var: Hani bazılarının inandıklar şu, “Kader” denen şey! Hristiyanlıkta Allah’ın isteğinin önemi ve üstünlüğü üzerinde durulurken, başka inançlarda kadere yer veriliyor. Bu ve benzeri fikirlerin türediği kaynaklar, Mesih Ruhuna zıt kaynaklardır. İNCİL’de Allah’ın isteğinin iyiliği, benimserliği ve kusursuzluğu üzerinde durulurken kadere asla yer verilmiyor! Allah’ın sözlerinin oluşlarını kader olarak düşünmüyorum. Yukarıda anlattığım olaylar, İNCİL’de yazılı izlemlerimin sadece birkaçıdır! Allah’ın isteğinin içimize doğuşu ve o isteği benimsememiz, kader değil; Allah’ın bize sağlayışı ve lütfudur! Bu lütuf, başka hiçbir inanış ve tarikatta yoktur! Kader inanışında tuzak vardır ve karanlık vardır. Rabbimiz İsa Mesih, bizim sevincimiz, imanımız, umudumuz, sevgimiz; esenliğimiz, tesellimiz, bilgeliğimiz ve kutsallığımız yoludur. Kadercilikte bu şeyleri göremeyiz.

    Kutsal Ruhu öğretmenimiz olarak kabul ettiğimiz zaman, bazılarının aklını çelen kader düşüncesi, zihnimizde asla yer bulmayacaktır! Çünkü bakışımız, İsa Mesih’e yöneliktir! Amin.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.