Babanin Sevgİsİne İlİŞkİn Kaybolan OĞul Benzetmesi

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24039
    Anonim
    Pasif

    Baba’nın Sevgisine ilişkin Kaybolan Oğul Benzetmesi

    İsa kaybolan oğul benzetmesinde Baba’nın bize nasıl yaklaştığını gösterdi. Bu benzetme, Baba Tanrı’ya yaklaştığımızda bizi nasıl kabul ettiğini hatırlatıyor.

    ‘Bir adamın iki oğlu varmış. Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ demiş, ‘malından payıma düşeni ver bana’. Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırmış.

    Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülaaae gitmiş. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etmiş. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş göstermiş ve o da yokluk çekmeye başlamış. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girmiş. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklara yollamış. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyormuş. Ama hiç kimse ona bir şey vermemiş.

    Aklı başına gelince şöyle demiş: ‘Babamın işçilerinin bir sürü yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına gideceğim ve ona, ‘Baba’ diyeceğim. ‘Tanrı’ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et!’

    Böylece kalkıp babasının yanına dönmüş. Kendisi daha uzaktayken babası onu görmüş, ona acımış, koşup boynuna sarılmış ve onu öpmüş. Oğlu ona, ‘Baba’ demiş, ‘Tanrı’ya ve sana karşı günah işledim, Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim’.

    Babası kölelerine, ‘Çabuk en iyi kaftanı getirip ona giydirin!’ demiş. ‘Parmağına bir yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim ve eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu bulundu’. Böylece eğlenmeye başlamışlar.

    Sadık olmayan oğulun miras isteği, Yahudi yasasının ışığında olanakdışıdır (Bkz Yasanın Tekrarı 21:17). O tarihlerde mülk, babadan oğula iki şekilde – ya vasiyet ile ya da babanın armağanıyla – geçebiliyordu. Her iki durumda da baba, mülkten faizle gelir almaya devam ediyordu. Yani oğul mülkü canının istediği gibi elden çıkaramazdı; babasına karşı hala bir sorumluluğu vardı.

    Benzetmede baba, asgari yasal yükümlülüğünü aşarak oğluna mülkünü istediği gibi kullanması için izin veriyor. Baba bunu yaparak oğlunu kaybedebileceğini biliyordu, çünkü Filistin’de sık sık kıtlık olyorudu. Dünyanın başka yerlerinde yaşam koşulları daha iyiydi. O halde göksel Babamız kendisiyle birlikte bulunmamız için bizi asla zorlamıyor. Baba oğlundan zoraki itaat değil, gönüllü beraberlik istiyordu. Ancak oğlunun buna hazır olması için beklemeliydi.

    Oğul babasından kaçarak vahşi yaşamın kollarına düştü. Babalarının sevgisini tanımayan insanlar sık sık ahlaksızlığa düşerler. Evde bulamadıkları baba yumuşaklığına, sevgisine ve sıcaklığına kavuşmak için yanlış yollara girerler. Ancak bunlar herhangi bir tatmin duygusu yaratmadığı gibi, kişiyi yıkıma sürükler. Küçük oğulun başına gelen de budur; her şeyini yitirir ve domuz bakıcılığı (bir Yahudi için oldukça aşağıalyıcı) yapmaya başlar. Hatta en sonunda domuzlarla – yoksulluğun boyutlarını gösteriyor – birlikte kalmaya bile başlar. Aklı başına gelince, eve dönmeye ve babasının merhametine sığınarak af dilemeye karar verir. Eve döndüğünde babasının kendisini nasıl karşıladığını, kucaklayıp öptüğünü görünce oğulun ne denli şaşırdığını hayal edebiliyor musunuz ? ( 2.Sa.14:33). Bu benzetmeden göksel Babamızın bizimle beraberliği ne kadar çok istediğini öğreniyoruz. Tövbe edip kendisine döndüğümüzde günahımızı bağışlamaya isteklidir. Üstelik kendi yumuşaklığını, sevgisini ve şefkatini tatmamızı da ister.

    Oğulun hazırladığı tövbe konuşmasını yarıda kesen baba bir şölen verir; ona bir işçi gibi değil, oğul gibi davranır. Biz göksel Babamıza döndüğümüz zaman günahımızı ve başarısızlığımızı yüzümüze vurmaz. Aslında baba oğlunu bir kral gibi karşıladı. Ona en iyi kaftanı giydirdi. Bu yeni dönemin başlangıcını simgeleyen soylu bir davranıştır. Baba sonra oğlunun parmağına bir yüzük takarak, ayağına çarık giydirdi. Çarık o zamanlar özgür insanlar tarafından giyilen bir lüks simgesiydi. Baba oğlunu bir köle olarak görmüyordu. Son olarak şölen, göksel Babamızın kaybolmuş oğlun ya da kızın dönüşünden ne denli zevk aldığını ve bunu çok özel bir durum olarak değerlendirildiğini gösteriyor. Ancak benzetmenin devamı da vardır. İsa şöyle anlatıyor:

    ‘Babanın büyük oğlu ise tarladaymış. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun sesleri duymuş. Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sormuş. O da ona, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili dana kesti’ demiş. Büyük oğul öfkelenmiş, içeri girmek istememiş. Babası dışarı çıkıp ona yalvarmış. Ama o babasına şöyle cevap vermiş: ‘ Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman sözünden çıkmadım. Ne var ki, sen bana, arkadaşlarımla eğleneyim diye hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin’. Babası ona: ‘Oğlun, sen her zaman benim yanımdasın, neyim varsa senindir’ demiş. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu bulundu!’ (Luka 15:25-32

    Büyük kardeşin gücenmesi, İsa’ya karşı duran Ferisilerin ve öğretmenlerin tutumunu andırmaktadır (Luka 15:2). Küçük kardeş, sefahat içinde yaşayarak sevgiyi aramış, büyük kardeş ise evde kalmış ve babasının onayına layık olmak için gayret göstermiştir. Ancak büyük oğulun gösterdiği gayretle birlikte, kızgınlığı da artmıştır. Küçük kardeş eve döndüğünde kutlamayla ve kabullenmeyle karşılaşınca, büyük kardeşin dayanacak hali kalmamıştır. Acılığı patlak vermiş, babasına ne denli yabancılaşmış olduğunu ortaya koymuştur. Baba ise oğluna onaylayıcı (0glum…) bir yanıt vermiş ve ‘neyim varsa senindir’ diye hatırlatmıştır (Luka 15:31).

    Büyük kardeşe benzeyen bir çok imanlı vardır. Göksel Babalarının sevgisni kazanmak için sürekli gayret gösteriyor, ama Tanrı’yla esenlik ve güvence sağlayan bir yakınlığa bir türlü kavuşamıyorlar. Zaman içerisinde acılıkla doluyor ve tükeniyorlar. Yüreklerinde de hiç sevinç olmuyor, çünkü bütün güçlerini Baba’nın sevgisini kazanmak için çabalamaya harcıyorlar. Tanrı’nın oğulları ve kızları olarak oğulluk ruhunu tatmadıkça içlerindeki kuruluk devam edecek. Oysa göksel Babamız şöyle diyor: ‘Oğullarım ve kızlarım, neyim varsa sizindir. Esenlik, sevinç, sevgi, hepsi sizindir. Sadece alın!’

    Bu benzetme göksel Babamızı son derece yalın bir şekilde tanımlıyor. Babamız iyilik, lütuf ve merhametle dopdoludur. Kaybolanların bulunmasından sevinç duyar; imanla Kendisine döndüğümüzde bizi göksel bereketlerle donatır. Göksel Babamıza ait gerçek tasvir budur; kendisiyle zevk almamız için bizi böyle bir ilişkiye davet etmektedir.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.