" Aynı Düşüncede Olun "

  • Bu konu 1 izleyen ve 7 yanıt içeriyor.
8 yazı görüntüleniyor - 1 ile 8 arası (toplam 8)
  • Yazar
    Yazılar
  • #23983
    Anonim
    Pasif

    İsa’yı Rab olarak kabul etmemiş olanlar Tanrı’nın sözlerinin dudaklarımızdan dökülüşünü işttiklerinde, onların güzellik ve yüceliğine hayran kalırlar. Ancak bir süre sonra yaptıklarımızın söylediklerimize hiç de uygun düşmediklerini gördüklerinde, bu hayranlık yerine dudak bükmeye bırakır ve bütün bunların birer masal ve düzmece olduğunu söylerler. Örneğin, tanrı’nın şu sözünü söylediğimizi işitmiş olsunlar: ” Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır ? Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın.” Bunları ilk duyduklarında bu denli etkileyici bir iyilik, onların gözlerini kamaştıracaktır. Ama yalnızca bizden nefret edenleri değil, bizi sevenleri bile sevmekte başarılı olamadığımızı görünce, yüzümüze gülerek Tanrı’nın adını alaya alırlar.

    Hristiyanların birliği üzerine bu üzücü yorum geçen hafta yazılmış olabilirdi. Gerçek şu ki, bu yazı 1. yy.ın sonlarına doğru yazıldı. Bu, Roma Piskoposu Clement’in , Korint’te yaşayan inanlılara yazdığı bir mektuptan yapılmış bir alıntıdır. Dönemi dikkatle incelemek, ilk kilise dönemindeki tüm inanlıları inanç ve uygulamada birlik içinde görme özleminde olanları hayal kırıklığına uğratacaktır. Görülüyor ki, sen-ben kavgalarınınya da bir düşünceye inatla yapışmanın sonu, bugün olduğu gibi o zaman da, bölünme ve kırgınlık oluyordu. Sevgiyle nitelenmesi gereken bir toplulukta durum neden böyleydi ?

    Belki de, bencillik ve hoşgörüşüzlük ruhsal konularda daha fazla telaffuz ediliyor, çünkü bunlar insan kimliğine sıkı sıkıya bağlı nitelikler. Hristiyanlık, yepyeni bir kimlik vaat eder. Bu, dik kafalı bireylerin düşüncelerinin yerine geçecek olan ” Mesih’in düşüncesi ” dir. Ancak hrisyiyanlık tarihini düşündüğümüzde Mesih düşüncesi çoğu zaman belirgin değildir. O zaman bu kavramı gerçekleşmesi imkansız bir ideal olarak düşünmek gerçekci bir yaklaşım olarak görülebilir. Öte yandan Mesih’in adında birliği gerçekleştirmek için belki de acınacak biçimde çabalayan bunca insan olmasaydı, dünya tarihi nasıl olurdu ? Geçmişe nasıl bakarsak bakalım, daha iyi bir gelecek umudu yine de vardır ve bu bakımdan esas olan da birliği Yeni Antlaşma yazarlarının görüşleri doğrultusunda anlamaktır. ( T. E. SCHMIDT )

    Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.:bayraksalla:

    #28874
    Anonim
    Pasif

    Bir kimse bir başkasının ağırlığını taşıyabilmeyi başardığında, bi zamanlar tek kişinin olan bir şey paylaşılmış olur. Pavlus Flp. 2:1-2’de bu paylaşımın, birliğin temeli olduğunu söyler:

    Böylece Mesih’ten gelen bir cesaret, sevgiden doğan bir teselli ve Ruh’la bir paydaşlık varsa, yürekten bir sevgi ve sevecenlik varsa, aynı düşüncede, sevgide, ruhta ve amaçta birleşerek sevincimi tamamlayın.

    Esas olarak söylediği şudur: ” Eğer sevgi size Tanrı tarafından verilmişse ve eğer sizler de bu sevgiyi birbirinize verebiliyorsanız, birliğin anlamını da bilmelisiniz. “………….. Birlik için gereken yalnızca paylaşılmış acıdır.

    Yeni Antlaşma, Rab’bin Sofarası olarak bilinen ekmekle şarabın paylaşımıyla bunu güçlü bir şekilde hatırlatır. İnananların tekrarlaması buyurulan biricik kutlama budur. Üstelik bu kutlamayı sürekli olarak ve birlikte yapmamız istenmiştir. İnancın kurumsallaştığı ve birliğin ifadesinin belirlendiği bu tek kutlamada biz ne yapıyoruz ? Bir ölüyü bahane ederek kendimize ziyafet çekiyoruz; bu, Kurbanımızın ölüsü. İsa, bedenini ve kanını simgeleyen ziyafetin bu öğeleri olmaksızın yaşayamayacağımızı da söylüyor.

    ……Pavlus, birlikte bunu tekrar tekrar yapmakla, ” Rab’bin gelişine dek Rab’bin ölümünü ilan etmiş olursunuz” diye yazar ( 1. Ko. 11:26 ). Bir olmak istiyorsanız, işe Tanrı’nın acısıyla başlamalısınız. Sonra sizin acınız gelir. Ancak o zaman masanın çevresindeki yüzler farklı görünmeye başlayacak ve birlik düşüncesi bir ödev olmaktan çıkarak bir tutku halini alacaktır. ( T. E. S. )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:dalga:

    #28904
    Anonim
    Pasif

    Birliği arzulamak , gerçekleşmeye başladığında neye benzeyeceğini ciddi olarak sormaya başlamaktır. İlk olarak birliğin boyutlarının ne olacağı sorulmalıdır. Bireyin kendini ifade edebilmesi, mahremiyeti, görüş ayrılığı, mülkiyet ve karar için ne kadar yer ayrılacaktır ? Birliğin her tür tanımının mutlaka ulaşmak için didindiğimiz bir amacın parçası olacağını kabul edersek, bunu başardığımızda gerçekten ne kadar ” bir ” olabiliriz ? Yeni Antlaşma’da birlik sözcüğünün hangi anlama geldiğini anlamaya çalışmakla işe başlamalıyız.

    Pavlus, Flipililer’e ” aynı düşüncede ” olmalarını öğütlediğinde, bu kelime için genellikle akıl anlamına gelen bir söz kullanmamıştı. Luka 24:45’de, “… Kutsal Yazılar’ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı ” derken de, Romalılar 14:5’te Pavlus şüpheli konularda, “Herkesin kendi görüşüne tam güveni olsun ” tavsiyesinde bulunurken de bu sözcük kullanılmıştı. Filipililer’de kullanılan sözcük aynı zamanda ” zihin ” olarak da çevrilebilir. Fakat, Yeni Antlaşma’daki kullanılan alanı zeka uygulamasına göre daha geniş ve öncelikli bir yere sahiptir. Bu sözcük genellikle dış görünüş, tavır ve kafa yapısı söz konusu olduğunda kullanılmıştır. Bu nedenle Pavlus Romalılar 11:20 ve 12:16’da ” böbürlenmemeleri ” konusunda Romalıları uyarırken, bilgisizlik değil, alçakgönüllülük öğüdünde bulunuyor. Aynı şekilde Ruh’a uyan düşünceyle benliğe uygun düşünceyi karşılaştırırken ( Rom. 8:5-7, 27 ; Flp. 3:19 ; Kol. 3:2 ) , Ruh hakkında bir düşünce ortaya atmakla kalmayıp itaatin tercih edilmesini tavsiye ediyor. ( T. E. S. )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:dalga:

    #28973
    Anonim
    Pasif

    Pavlus yaşamsal önemi olan ” gayret etme ” konusundaki açıklamasını ” bu düşüncede ” olmaları buyruğuyla sürdürüyor ( Flp. 3:15 ). Yani bir hristiyanın yaşamını , amaca yönelik bir yolculuk olarak görüyor. Bu nedenle inanlılara ” aynı düşüncede ” olmalarını buyururken ( Flp. 2:2; Rom. 15:5 ), Pavlus ortak bir düşünce sistemi ya da bir ahlak anlayışını değil, ortak bir yaklaşımı kastediyordu. Bu yaklaşım, öğreti ve eyleme ilişkin bazı unsurları mutlaka içermeliydi. Ancak esas olarak bu bir hayat görüşüydü. Bu, pek çok kişinin ümit ettiğinden daha bulanık olmakla birlikte, bazılarının korktuğundan daha özgürleştiricidir. Farklı noktalarımızın bir çözüme kavuşturulmasından ziyade hepimizin paylaşmakta olduğu şeyi kutlamayı vurgular. Bu anlayışla Pavlus’un Filipililer’deki destekleyici girişi birliğin olumlu bir ifadesi olarak yepyeni bir önem kazanıyor.

    Sizi hatırladıkça Tanrıma şükrediyorum. İlk günden şimdiye dek Müjde’nin yayılmasındaki işbirliğinizden dolayı her duamda hepiniz için her zaman sevinçle dilekte bulunuyorum. Sizde iyi bir işe başlamış olan Tanrı’nın bunu Mesih İsa’nın gününe dek bitireceğine güvenim var. Hepiniz için böyle düşünmekte haklıyım. Her an yüreğimdesiniz. İster zincire vurulmuş, ister Müjde’yi savunup doğrulamakta olayım , hepiniz benimle birlikte Tanrı’nın lütfuna ortaksınız. ( Flp. 1:3-8 ) { T. E. S. }

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:kiliseye:

    #29023
    Anonim
    Pasif

    Bu ortaklaşa tavır , eylemde kendini nasıl ifade edecektir ? Elçilerin işleri kitabının ilk bölümleri, tüm inanlıların ” yürek ve düşüncede bir ” oldukları ilk dönemlere ilişkin ayrıntılı iki örnek verir ( Elç. 4:32 ). Elç. İş. 2:42’de Luka, iman eden ilk grubun faaliyetlerini anlatır: ” Bunlar kendilerini elçilerin öğretisine ( 4:33 ), paydaşlığa, ekmek bölmeye ve duaya adadılar ( 2:46 ). ” Her şey ortaklaşa kullanılıyordu” diye devam eder ( 2:44; 4:32-35 ). Luka mutlaka tüm bu ayrıntıları yazarken okuyucularını yalnızca bilgilendirmeyi değil , aynı zamanda bir şeyler öğretmeyi amaçlamıştı. O nedenledir ki , Luka’nın geçmişte ” neler olduğuna ” ilişkin anlattıklarını bugün ” nasıl olmalı ” şeklinde okumak doğru olur. Diğer bir deyişle, birlik halinde yaşayan inanlılar (1 ) daha derin iman anlayışını aramalı, ( 2 ) zamanlarının büyük bir kısmını birlikte geçirmeli, ( 3) yemeklerini paylaşmalı, (4 ) birlikte dua etmeli ve ( 5 ) yoksul inanlıların maddi ihtiyaçlarına katkıda bulunmalıdırlar. ( E. S.)

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:kiliseye:

    #29068
    Anonim
    Pasif

    Bu liste günümüzün hristiyan topluluklarının çoğuna sert bir eleştiri getiriyor ve gerek kendi içlerinde gerekse topluluklar arasında birliğin sağlanamayışının nedenlerini anlamayı kolaylaştırıyor. Listedeki birinci ve dördüncü maddelerin ibadet ya da küçük grup faaletleriyle dengelendiği görülüyor. Fakat inanlılar genellikle belli bir bilgi ve dua düzeyine getirirlirler ve orada kalırlar, çünkü bu tüm grubun ortak değeridir ve en yüksek sayıda insanın minimum düzeyde tehdit edildiği bir seviyedir. Burada bilgi yavanlaşır ve dua kişileksizleşir. Heyecan ve içtenlik inkar edilir ve yerini can sıkıntısına bırakır. Bu durumda olan bir grup, birliğe doğru ilerlemeyebilmeyi nasıl ümit eder ? Bir kıpırtı olsa da, grup içedönük bir hal alır. Etin içine gömülerek büyüyen ayak tırnağı gibi, hastalık iyice ilerleyene dek sıkıntının farkına varamazsınız. ( T. S. )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:

    #29214
    Anonim
    Pasif

    Listedeki üçüncü madde olan yiyeceklerin paylaşımı, ilk bakışta kilisenin “tolumsal etkinlikler” indenmiş gibi görünebilir. Halbuki yakın arkadaş çevresiyle bir akşam geçirmekle mesleki bir zorunluluk olarak bir akşam yemeğimne katılma arasındaki ” eğlence ” farkını bilen herkesin hemfikir olduğu husus, eğlencenin birliği sağlamaya yetmediği, aksine eğlencenin birliğin bir ürünü olduğudur.Üstelik, kilise faaliyetlerinde yapılan konuşmaların düzeyinin çoğu zaman bir iş yemeğindeki konuşmalardan anlamlı olmaması da çok üzücüdür. Katılımcılar kötü sözlerden kaçınırlar ve sofradaki yiyecekler için bir şükran duasıyla yemeğe başlarlar. Burada ” paydaşlık ” için söz konusu olan , ” inançsız insanlarla ” uğraşmanın getirdiği baskılardan bir kaçıştır. Bunun birlik arayan bir hristiyana vereceği tatminlik hissi, yemeği yemeden sofrada oturmanın vereceği doyumdan daha fazla olmasa gerek. O anda insanın bir başka masadaki yemeğin muhtemelen sağlığa zararlı olduğunu düşünerek kendini telkin etmesinin bir faydası olur mu ? ( T. S. )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:kiliseye:

    #29378
    Anonim
    Pasif

    Listenin 5. maddesi olan mal mülk paylaşımı gelişmiş ülkelerdeki modern kiliselerde nadiren uygulanır. Batılı ülkelerde pek az inanlı muhtaç durumdadır. Devletin sosyal yardım kurumları başka yer ve zamanlarda bireylerce yapılmış olan yardım sağlama görevini üstlenmiştir.Kiliselerin çoğunun acil yardım için ayrılmış fonları vardır. Bu paraların eşit bir şeklide dağıtılmasına gayret ederler. Sonuçta, inanlılar topluluğunun Elçilerin İşleri kitabında anlatılan davranışları sık sık asil, fakat büyük ölçüde yersiz bie örnek olarak değerlendirilir. Böyle bir sonuç körlük alametidir. Üçüncü dünya ülkelerinde cılız yardım çığlıklarını yalnız büyük özveriyle çalışan birkaç yardım kurumunun gayretleri sayesinde batılı inanlılara ulaştırabilen yardıma muhtaç milyonlarca hristiyan yaşamakta. Bu kurumlar yardımlarımızdan istifade edecek olanların upuzun listelerine pek gösterişli olmasa da, birkaç başvuruyu daha eklerler. Ancak diğer inanlıların yardımına koşmamız gerektiğini Kutsal Kitap açıkca söylüyor. ( Mat. 25:34-46 ; Gal. 6:10 ). Gerçekten de, Elçilerin İşleri kitabının ileriki bölümlerinde ( 11:27-30 ) bu davranışa uyan az bilinen bir örnek vardır. Antakya’daki inanlılar geniş bir alana yayılacak olan bir kuraklığın yaklaşmakta olduğunu öğrendiklerinde ” …. her biri kendi gücü oranında, Yahudiye’de yaşayan kardeşlere gönderilmek üzere yardım topşamayı kararlaştırdılar. ” Bir miktar riski de göze alarak, bu yardımı bu kadar uzağa ve hiç tanımadıkları insanlara ne diye gönderiyorlardı ? Çünkü büyük olasılıkla Yahudiyeliler buna Antakyalılar’dan daha muhtaçtılar. Neden yardımı Antakya civarındaki muhtaç kimselere dağıtmamışlardı ? Çünkü, gerçekci olmak gerekirse, birliğin bir anlam taşıması seçici olmasına bağlıydı. Kişinin kardeşleriyle bir dayanışma sergilemesi ve bunu özellikle hiç tanımadığı kişilerle yapmış olması, dünyaya önemli bir mesaj verir: ” Yalnızca Tanrı sayesinde yabancılar ailemizin üyesi olabilirler – bu teklifi kabul edecek misiniz ? “ İsa bunu yasallığın ölçüsü saymıştır: ” Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.” ( Yu. 13:35; 1. Yu. 2:16-17; 4:20 ) { E. S. }

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.rabbe hamdolsun

8 yazı görüntüleniyor - 1 ile 8 arası (toplam 8)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.