Ay Tanrisi

  • Bu konu 4 izleyen ve 3 yanıt içeriyor.
4 yazı görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26784
    Anonim
    Pasif

    AY TANRISI : –

    Sayın Evrensel,
    Bir Hristiyan sitesine giriyorsunuz ve bir intihar bombacısı gibi davranıyorsunuz. Yaptığınız biraz da ‘Vahşi Batı’ kovboy filimlerinde, “Biz önce vururuz, sonra da soru sorarız” gibi oldu. Hristiyan sitesindesiniz. Burda Hristiyanlar kendi düşüncelerini yazmayıp da, ne yazacaklar? 1400 yıldır sizin Hristiyanlar hakkındaki tek yanlı beyin yıkama operasyonlarınıza, sadece son zamanlarda birkaç tane yanıt verme olanağı doğdu diye, küplere binmenin ne alemi var? İslâm sitelerinde, bizim aleyhimize yazılanları yazsam, bir kütüphane dolu kitap gerektirecek. Sizin 1400 yılınıza karşı, bizim sadece son 3-5 yılda savunma imkânımız oldu ve o da maalesef sayenizde, ‘Kelle Pahasına’ olmuştur. Söylermisin bana, Müslümansın diye seni tehdit eden var mı? Var mı öyle biri? Ama bu ülkede ve bu sitede Hristiyan olup da tehdit edilmeyen, neredeyse kimse yoktur Bay Evrensel. Bunun, senin ‘Sevgi ve Hoşgörü Dini’ne borçluyuz.

    Ay tanrı’sına gelince. Bunu ‘iki ayrı soruya vevap’ şeklinde ele almak istiyorum.
    1) ALLAH, ‘Ay Tanrısı’ mıdır?
    2) Kuran, Ay Tanrısı’na tapmayı mı öğretiyor?

    Cevap 1) Evet. Kesinlikle öyledir ve biz bu noktada hiçbir taviz vermeyi düşünmüyoruz. Söylediklerimiz doğrudur. Allah, Ay Tanrısı’dır. Muhammed’den önce de vardı. Babası ve amcasının ismi olduğu gibi, asırlar öncesinden de Allah’lı isimler vardı. Abdullah, Ayatollah, Feyzullah, Hayrullah vs. gibi isimler, Ay tanrısı olan ‘Allah’a atfen verilen isimlerdi. MÖ.2000 yılından beri, Araplar ve ortadoğudaki ulusların büyük bir çoğunluğu, hep Ay tanrısına ve gök cisimlerine taptılar. Araplar, hiçbir zaman, İbrahim’in Tanrı’sına ibadet etmediler, edenleri de sevmediler. Allah’ın, Muhammed öncesi bir ilâh olduğunu, Müslüman tarihçiler dahil, hiçbir tarihçi inkâr etmemiş, edememiştir.

    En güçlü İslâm savunucuları bile, Mekke’nin ‘Hubal’ isimli Ay Tanrı’sının tapınağı olduğunu ve burada 360 tane başka ilâhların da bulunduğunu kabul eder. Ama, ‘Hubal’ ayni zamanda al-ilâh idi. Bu isim değil, bir makamdır. Bir nevi, ‘Tanrıların Tanrısı’ anlamına gelir. Yani 360 tane ilâhçık ama sadece ‘bir’ İlâh gibi. ‘Al-İlah’ zamanla, ‘Allah’a dönüşmüştür. Kabe’nin Muhammed’den önce de bu ‘Allah’a taptığı, bütün tarihsel ve arkeolojik bulgularla desteklenmektedir. Hatta, İslâmî kaynaklara göre de, Muhammed’den 400 yıl evvel, Ay Tanrısı olan Hubal, Kâbe’nin damına konmuştur (Bir İslâm savunucusu olan Hafız Ghulam Sarwar’ın ‘Mohammed The Holy Prophet’ kitabı). Bugün, bütün cami ve minarelerin damında, hilâlin bulunmasının yegane sebebi budur. Müslümanlar bunu, bazı çok cılız izahatlarla geçiştirmeye çalışsalar da (örneğin: Cebrail’in Muhammed’e ilk ziyaretinde gökte hilal vardı gibi), AY veya HİLÂL sembollerinin Muhammed’den çok önce, bolca kullanıldığı, arkeolojik kazılarda tespit edilmiştir.

    Ay tanrısının, kavimlere göre değişik isimleri var idi. Ama hepsi da Ay tanrısına taparlardı. Al-Lat, al-Uzza ve al-Manat, Ay Tanrısı’nın kızları idi. Kuran’da, bunlardan bahseden bölümün (Necm Süresi) girişinde bile, Muhammed’in Allah’ı, “Kayan Yıldız’a yemin olsun ki” diyerek, Muhammed’in yanılmadığını ispatlamaya çalışıyor ve bir de üstelik, “Vallahi gördü, hem de Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü” diyor (ayet 18). Bu nasıl Allah? Kayan Yıldız’a (bir gök ilâhına) yemin olsun ki diyor! Ve bir de “Vallahi” diyor!

    Allah denilen bu eski İlâh, nedense, ‘Yeni’ denilen bir dinin ilâhı olmakla kalmadı, onunla ilgili bütün tapınma yöntemlerini de İslâm’a aktardı. Gökten düşen, Kara Taş etrafında dönmeler, karataşı öpmeler, Şeytan taşlamalar, dağdan dağa koşmalar, Muhammed’den de önce, 360 putun tapınağı Mekke’de aynen vardı. Araplar, Muhamed’den önce de, yüzlerini Mekke’ye dönüp taparlardı. Paganlar kışılandı, Müslümanlar gelip yerlerini aldılar ve ayni şekilde ibadete devam ettiler.

    Cevap 2) Hayır. Kuran bilinçli bir şekilde Ay’a, veya ‘Hilâl’e veya ‘Ay Tanrı’sına tapılmasını öğretmiyor. Bugün de, hiçbir Müslüman yoktur ki, bilinçli bir şekilde, bunlara tapsın. Hiçbir Müslüman’ın yüreğinde, dua ederken, “Ey Ay Tanrı’sı! Sana sesleniyorum” diye bir düşünce yoktur. Aslında, bazı Kuran ayetleri buna apaçık karşıdır (örneğin: En-âm 76-79 ve Fussilet 37 vs.)

    SONUÇ : – Bütün bunlar, günümüz de dahil, tarih boyunca tekrarlanan şeylerdir. Şaşılacak birşey yoktur. Geçen gün televizyonda, bir yabancı kanalda, ‘Deprem Sonrası Haiti’ programında, bu Haitililerin, Şeytanî görünüşlü bir heykelin etrafında dönüp durduklarını ve ayin yaptıklarını gösteriyordu. Onlar aslında, asırlardır Şeytan’a ve cinlerine tapıp, ‘Vudu’ ile uğraşan ve sonradan Katolikleşen, ama eski dinlerinden, örf ve adetlerinden de vaz geçmiyen, Afrika originli bir millettir. Bu ayin veya tören, bir kilisede yer alıyordu. Reporter: “Nasıl Hristiyansınız? Böyle şeylere nasıl taparsınız?” diye sorduğunda, “Eeeh biz, İsa’ya da taparız” demişlerdi.

    Atina’da Havari Pavlus, ayni şeylerle karşılaşmıştı. Tamamen putperest olan Yunanlılar, ‘Bilinmeyen Tanrıya’ da taparlardı. Bugün Afrika’nın birçok kavminde de durum aynıdır. Maalesef, diğerleri yanında, ‘İSA’YA DA’ tapanlar, kurtulacaklarını zannetmektedirler.

    Arap yarımadasında da Muhammed, tanıştığı, görüştüğü, ticaret yaptığı birçok Yahudi ve Hristiyan’lardan çok şey öğrendi. Arabistan ve çevresinde, neredeyse kendileri dışında, ‘Tek Tanrılı’ dine inanmayan yoktu. Tüm çevreleri, tek Tanrılı dine inananlarla dolu idi. İşte Muhammed’in, hakikî ve tek Tanrı olan Yahova veya Yahve’den kaynaklanmayan, ‘tek Tanrılı’ bir din yaratma gayretleri sonucunda da ‘İslâm’ doğdu. Haitililerin, ‘biraz ondan, biraz bundan’ oluşturdukları din gibi. Çünkü kaynak, Tanrı değildi.

    Tanrı kaynaklı değilse, ‘Yeni’ bir din oluşturmak için, malzeme lâzımdır. Biraz ondan, biraz bundan. Sonra azacık kendi tuz ve biberini eklersin. Kuran da; Yahudi, Hristiyan, Hindistan dinleri, Yunanistan ve İran (Zerdüş) dinlerinin ve o günkü Arap putperest inançlarının karışımından oluşmuştur. Hacim veya kelime adeti bakımından, Tevrat, Zebur ve İncilin, %10’u bile değildir. İhtiva etmediği çok şey ve bahsetmediği bir yığın peygamber ve Kitapları vardır. Bu yüzden Kuran, onların tümünü ihtiva edemediği gibi, onların yerini de asla alamaz. Bu alıntılar ve geldiği iddia edilen ayetlerin düzensizliği, bu ayetlerin gelişigüzel surelere yerleştirilmesi, ‘Allah katından’ geldiği iddia edilen birçok ayetin sonradan, yine Allah tarafından değiştirilmiş olması veya geçersiz sayılması, birçok zıtlıklara ve izahı imkânsız, karmakarışık durumlara sebep olmuştur.

    Bir kere, Kuran’ın Allah’ı; Tevrat, Zebur ve İncil’in Tanrı’sı değildir. Karakterleri, kişilikleri, düşünceleri ve sözleri arasında, dağlar kadar fark vardır. Kurtuluş anlayışı, Cennet, cehennem, günah, kutsallık, sevgi, adalet anlayışları tamamen farklıdır. Yani Müslümanlar; Tevrat, Zebur ve İncil’in Tanrı’sına tapmıyorlar. Allah’a tapıyorlar. Ama bu Allah; Yahudi ve Hristiyanların Tanrısı değildir. Yahudi ve Hristiyanlar da Müslüman’ların Allah’ına tapmıyorlar.

    Özet: Müslümanlar, bilinçsiz bir şekilde, yani farkına varmadan, Tanrı’ya taptıklarını sanarak, Allah’a tapıyorlar.

    #34591
    Anonim
    Pasif

    İyi de bu konunun benimle ne alakası var? Desene verebilecek cevap bulamadım. “En iyi savunma saldırmaktır” mantığıyla köhne ve zavallı inancını kurtarmaya çalışıyorsunuz ama boşuna. Acıyorum sizlere zavallı insanlar ama inşALLAH hidayete erersiniz.

    #34594
    Anonim
    Pasif

    Evrensel,
    Cevabını Kemal Başaran bir sayfa dolusu yazmış ya!!!:.. Daha ne cevabı istiyorsunuz, yoksa anlayışınızda mı bir eksiklik var.

    #34601
    Anonim
    Pasif
    evrensel;17493 wrote:
    İyi de bu konunun benimle ne alakası var? Desene verebilecek cevap bulamadım. “En iyi savunma saldırmaktır” mantığıyla köhne ve zavallı inancını kurtarmaya çalışıyorsunuz ama boşuna. Acıyorum sizlere zavallı insanlar ama inşALLAH hidayete erersiniz.

    “Köhne ve Zavallı Bir İnanç” öyle mi?
    Sevgili rumuzu kendi karakterine uymayan kardeşim;
    İncil’i okudun mu bilemiyorum eğer okuduysan neyi yanlış buldun onu söyler misin?
    Kuran’ı okudunmu bilemiyorum eğer okuduysan neyi doğru buldun söyler misin?

    Kur’anda kemal abimizin anlattığı Ay İlahı adına yeminler edilmektedir. sen kendin doğruyu söylüyorsan yemin etme and içme gereği duyarmısın? Sence allah yemin ediyorsa bunu da normal görüyorsan neden ay’a şafak’a yıldız’a yemin ediyor, sence de burada Arabistan’ın putlarını andıran şeyler yok mu?

    Bak Kutsal Kitap kadar açık olatrak insanın dünyanın yaratılması ile alakalı bir açıklama Kur’anda var mı? bir kişinin anlatımı yarıda bırakılıp başka bir surede devam etmiyor mu? Sence de burada bir toplama olduğu açıkça ortada değil mi?

    Maide suresinde ve bir çok sure’de Allah’ın istediğini iyi yola istediğini kötüğ yola çevirdiğini açıkça yazarken, benzer ayelerde kötü olanları iyeye yöneltmeye çalışan muhammede hitabende habibim neden onlar için uğraşırsın onlar kalplerini kapadıklarımız gözlerine perde indirdiklrimizdendir demiyor mu? Cehennemmi insan ve cinni varlıklarla dolduracağına yemin etmiyor mu? Kisacası sevgili kardeşim, Kur’ana göre bir insan iyi olmak stese de Allah istemiyorsa o iyiyi bulamayacaktır.

    Ve son söz olarak bu da kader’in kimin elinde olduğunu gösteriyor. Yani Kur’ana göre yazılan ne ise o olacak o zaman yaşama gelmenin manası ne.. yaratıldık sonumuz belli hemen mükafat ve ceza verilsin bitsin olay neden bu kadar uzatılıyor ki?

    Hızır olarak tahmin edilen ermiş adamla Musa’nın kur’ana göre geçen kıssasını okursan, kader diye bir şey olmadığını, her şey’in kur’anın allahında olduğunu anlarsın.

    Ayrıca Allah yaratıcının bir ismi de değildir…. 99 diye tabir edilen isimlerin arasında bak bunu göremeyeceksin. tıpkı god,got, elohim, ra gibi allah ta yaratıcı anlamına gelen sıfat verilemeyen ilah anlamıına gelir..

    Sevgilerle kardeşim..

4 yazı görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.