Re: TÜRKLER DE HRİSTİYANDIR
Selam,Sn.Kemal Başaran,
1- ” Kuran, İsa’nın annesi Meryem’i; Musa ve Harun’un kızkardeşi Meryem sanıyor. Halbuki bu iki Meryem, birbirlerinden 1500 yıl ara ile yaşamışlardır.”
MERYEM 27 – Sonra Meryem onu (İsa’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Onlar (hayretler içinde şöyle) dediler: “Ey Meryem! doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın.”
MERYEM 28 – “Ey Harun’un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.”
Kur’an buradaki Harun’un kimliğini açıklamazken,siz nasıl Hz.Musa’nın kardeşi Harun’dur buradaki diyebilirsiniz?Bu sadece bi iddiadır.Başka da bir şey ifade etmez.
Kesin olmamakla birlikte bu ayet hakkında 2 yorum vardır.Yalnız dikkar!Sadece yorum kesinlik yok ;
A-Harun, Hz. Meryem’in soyundan geldiği, Musa (a.s)’nın kardeşi Harun (a.s)’dır. Kavmi ona bu şekilde hitap etmekle;onun işlediğini zannettikleri fiil ile Harun (a.s)’un yolu arasındaki büyük tezadı vurgulayarak, yaptığı şeyin ne kadar acayip bir şey olduğunu ortaya koymayı amaçlamışlardı.
B-Harun aralarında bulunan kötü bir kimsedir ve onlar Meryem’i itham ederken kötü bir kimsenin kardeşi yaparak,onu aşağılamak istemişlerdi
” Burdaki ‘İmra’ da, İsa’dan ve annesi Meryem’den 1500 yıl evvel yaşamış ve Musa ile Harun’un kızkardeşi Meryem’in babasıdır.”
Hz.İsa’nın annesi,İsrailoğullarının ileri gelenlerinden ve alimlerinden biri olan ve Davut (a.s)’nın soyundan gelen İmran’ın kızıdır: Âllah iman edenlere namusunu koruyan, İmranın kızı Meryem’i de misal gösterir”(et-Tahrim, 66/12). Meryem “dindar kadın” demektir. erkeklerden sakınan, iffetli anlamında “Betül” adıyla da adlandırılır.
Ayrıca ” İmra ” nerede?
ÇIKIŞ
2:1; Levili bir adam kendi oymağından bir kızla evlendi.”
2:2; Kadın gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi.
2:3; Daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı. İçine çocuğu yerleştirip Nil kıyısındaki sazlığa bıraktı.
2:4; Çocuğun ablası kardeşine ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu.
2:5; O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi.
2:6; Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir İbrani çocuğu” dedi.
2:7; Çocuğun ablası firavunun kızına, “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin.”
2:8; Firavunun kızı, “Olur” diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı.
2:9; Firavunun kızı kadına, “Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi.
2:10; Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa*fa* koydu.
D Not 2:10 “Musa”: İbranice “Moşe”, “Çıkarmak” anlamına gelen “Maşa” sözcüğünü çağrıştırır.
……………………….
2-) ” MÖ.500 yıllarında, İsrail sürgüne götürülür. Pers kralı Ahaşveroş, yeni bir lider atar. Bu lider, tüm diğer liderlerin de üzerinde, ordular komutanı gibidir ve çok kötü biridir. İsmi ‘Haman’dır. Bu adamı da Kuran, veya Muhammed karıştırıyor ve onu Musa zamanında yaşamış, Firavun ordularının başkanı sanıyor. Halbuki Firavun ve Haman birbirlerinden 1000 yıl ara ile yaşadılar. (Bakınız: Kasas 28:1-8, Kasas 28:38, Ankebut 29:39, Mü’min 40:23-24, Mü’min 40:36-37 )..”
ANKEBUT
38. Âd ve Semûd’u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
39. Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
40. Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.
KASAS
1 – Tâ, Sîn, Mîm.
2 – Bunlar, apaçık kitabın âyetleridir.
3 – İman edecek bir kavim için Musa ile Firavun’un haberlerinden bir kısmını sana dosdoğru okuyacağız.
4 – Çünkü Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını parça parça etmişti. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Belli ki o bozgunculardandı.
5 – Biz ise istiyorduk ki, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım, onlara (ötekilerin) yerini aldıralım.
6 – Ve o yerde onları hakim kılalım, Firavun ile Hâmân ve ordularına, onlardan çekinmekte oldukları şeyi gösterelim.
7 – O esnada Musa’nın anasına “Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden kaygılandığında onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız” diye bildirdik.
8 – Nihayet Firavun ailesi onu yitik olarak aldı. Çünkü o, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.
38 – Firavun: “Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân, haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki, Musa’nın ilâhına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir.” dedi.
MÜ’MİN
23 – Andolsun Musa’yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.
24 – Firavun’a, Hâmân’a ve Karun’a da onlar: “Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır” dediler.
36 – Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim.”
37 – “Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa’nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum.” İşte böylece Firavun’a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar.
Kur’an’da Firavun’la birlikte adı geçen kişilerden biri “Haman”dır. Haman,Kur’an’ın 6 ayrı ayetinde, Firavun’un en yakın adamlarından biri olarak zikredilir.Buna karşılık Tevrat’ta Hz. Musa’nın hayatını anlatan bölümde değil de ondan yaklaşık 1100 sene sonra yaşamış ve Yahudilere zulmetmiş bir Babil kralının yardımcısı olarak geçer.
Bu sevinç oryantalistlerin sevincidir Kemal Bey.Oryantalistler de aynen şimdi sizin yaptığınız gibi “İşte Kur’an’da hata bulduk!” diye sevindiler.Ancak bu sevinçleri Mısır hiyeroglif yazısının çözülüp,eski Mısır yazıtlarında “Haman” isminin bulunmasıyla yarıda kalır.Eski Mısır dilinde yazılmış hiyeroglif kitabeler 18’inci yüzyıla kadar okunamıyordu.Çünkü,Hıristiyanlığın bölgede yayılmasıyla Mısır’ın eski inancı da dili de unutulmuştu.Hiyeroglif yazısının kullanıldığı bilinen en son tarih M.S. 394 yılına ait bir kitabedir.Bundan sonra bu dil unutuldu ta ki 1799 yılına kadar.Yazının sırrı, Rosetta Stone” adı verilen ve M.Ö. 196 tarihine ait bir kitabenin bulunmasıyla çözüldü.Bu tabletin özelliği üç farklı yazıyla yazılmış olmasıydı: Hiyeroglif, demotik (hiyeroglifin el yazısı şekli) ve Yunanca.Yunanca metnin de yardımıyla tabletteki eski Mısır yazısı Jean-Françoise Champollion adlı bir Fransız tarafından tamamen çözüldü.
Hiyeroglifin çözümüyle çok önemli bir bilgiye daha erişilmiş oldu: “Haman” ismi gerçekten de Mısır yazıtlarında Hz. Musa (as) döneminde geçiyordu.Viyana’daki Hof Müzesi’nde bulunan bir anıt üzerinde bu isimden söz ediliyordu.Aynı yazıtta Haman’ın Firavun’a olan yakınlığı da vurgulanıyordu.
Eski Mısır yazıtlarında Haman’ın adının bulunması Kur’an aleyhindeki iftiraları boşa çıkarmakla kalmayıp, onun Allah katından olduğunu bir kez daha ortaya koyuyordu. Zira Kur’an’da indiği devirde ulaşılması ve çözülmesi mümkün olmayan bir tarihî bilgi mucizevî şekilde bizlere aktarılıyordu.
Bu bilgilere kaynaklardan ulaşabilirsiniz Kemal Bey,hiyeroglifler sır değil,o yazıları çözenler de ” müslüman ” değildir ve açıklanabiliyor artık.
…………………………………..
3-) TUFAN
” Nuh’un gemisi ‘Ağrı dağı’ üzerine oturmuşken, Kuran ‘Cudi dağı’ diyor. (Hud 11: 42,43,44 ve49).”
Sn.Kemal Bey,tam olarak Ağrı dağında olduğuna dair bizlerin bilmediği bir bilgiye mi sahipsiniz.Bulundu ve isbatlandı da bizler mi bilmiyoruz yoksa.Ayrıca Nuh tufanı bilimsel olarak çok ama çok daha ötede bir tarih olarak çıkmaktadır karşımıza.Öyle çok kısa bir süre öncesi değil ne yazık ki.Dolayısı ile daha araştırmalar devam ederken Ağrı Dağı kabulüne girmek sanki biraz sakıncalı derim.
HUD
42 – Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: “Yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!”
43 – O, dedi ki; “Ben, beni sudan koruyacak bir dağa çıkacağım”. Nuh da “Bu gün Allah’ın merhamet ettiğinden başkasını, Allah’ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur.” dedi. Derken dalga aralarına giriverdi. O da boğulanlardan oldu.
44 – Allah tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi.
49 – İşte bunlar gayb haberlerindendir. Bunları sana vahiyle bildiriyoruz. Bundan önce bunları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, akıbet muhakkak muttakilerindir.
Vedd, Nesr, Yağus, Yeüke,Suvaga.Bunlar Kur’an’da Nuh Kavmine ait putlar olmakla birlikte tam olarak isbat değilse de güçlü işaretlerle her biri bir uygarlığı işaret etmektedir.Tufanın yaklaşık 15 bin yıl öncesine ait olduğunu bizlere PİRAMİTLER anlatmaktadır.Pramitler ” SİRRİUS ” takım yıldızının dünyaya izdüşümüdür.Ayrıca ismi put olarak geçen ancak farklı uygarlıklar olan bu uygarlıkların ( MU Kavmi bunlardan biridir) tümü sular altında kaldı.Sulardan öte,okyanus plakaları altında kaldı demek doğru olur…
Tufan sonrası özellikle Nuh kavmine ait ırkların çoğalarak yeniden Jedi (Cudi/Cedd ATA dağından) KUZEYE tufan suları içdenizinin çekilmesini izleyerek ALTAY-Tanrı dağları doruklarını atlama taşı “Adacıklar” olarak kullanıp gittiklerini de öğreniyoruz.İşte bu da Nuh tufanının ” Ağrı Dağı ” olamama şüpsesini ağırlıklı olarak artırıyor.Bir küçük ayrıntı daha o dağlarda olmaması gereken ” Zeytinliklerin ” de olması gayet enteresan.Kısaca Ağrı Dağı halen ” şüpheli durumunda.
Şimdi TUFAN ı biraz inceleyelim ;
Jüpiter’in Yafes (Nuh’un oğlunun adı/Japeth olarak geçer) bölgesinde bir anafor biçiminde göz vardır.Matematiksel büyüklük ve kimyasal yapı olarak tıpatıp aynı olan VENÜS gezegeni,bir denge novası olarak Jüpiter’den kopar ve Jüpiter’in dönme yönüne göre “Dış gezegenlere” doğru değil,iç gezegenlere doğru fırlar. (Tietz- Baade sayısına göre Merkür ile Dünya arasına oturmak zorundadır.) Jüpiter ile Mars arasındaki bir gezegeni (Astreoid kuşağı) parçalar ve Mars’da izler bırakır (Kanallar) ve Dünya’ya yönelir.
O sırada NUH’a bilinen emir gelir.Bir gemi yap!Bu yakın geçiş sırasındaki kozmik catışmalar ve gelgitler sonucu,tüm Dünya’da denizler yükselir,Himalaya’ların dorukları bile ada mensebesinde kalır. “Gökyüzü suyunu tut, yeryüzü suyunu yut” emri gelene kadar, tüm Dünya bir okyanus gezegeni olur.Ve en önemlisi,Dünya’nın dimdik (90 açı derecesi) olan ekseni 23 derece kadar eğilir (Mevsimler oluşması)
Bunu nereden biliyoruz?Çünkü VENÜS tersine dönen tek gezegen. (Güneş sistemi düzlemi ve plakasında tüm gezegenler aynı yönde dönerler -Venüs dışında-).
Venüs çapı VERİ olduğunda,Jüpiter’in kendi çevresinde dönme hızımızı bildiğimizde ve NOVA’nın sürecini astronomik olarak hesapladığımızda,Venüs’ün şimdiki yerine oturması demek, impulsmoment cinsinden,Dünya’nın aksından 1/16 oranında (360 derecenin 16 kesiri-yaklaşık – 22,5 yerine 23 derece) eğim gösteriyor.Küçük fazlalık ise Dünya’nın kutuplardan basık olması nedeniyle oluşmak zorunda.
Dolayısıyla KUTUPLAR yer değiştirdi ve bir çok yerde iklim değişti. Bugün Antarktika’da eski dev adamların ve bazı dinozorların kalıntıları var… Ve Bugün Yakut ülkesi TROPİK bir Mammut cennetiydi.Sibirya tropik idi.Çad gölü ise BUGÜNKÜ Antarktika’nın yerindeydi.
Madagaskar ve bunun parçası olan Dekkan yarımadasıyla Güney Amerika tamamen Afrika’yla bitişikti… Tufan evrensel çapta olmuş ve seçilmiş (Yapay seleksiyon) canlılara bir ilahi transatlantik ile ırkın devamını sağlamıştır.
Sn.Kemal Bey,buraya kadar ki yazımı birinci bölüm diğerlerini ikinci bölüm olarak yazacağım.Ancak şunu söyleyebilirim,bu söylemler ile Kur’an’ın ” KUL ” sözü isbatı yapılmaya çalışılmasının çok yararı yok,enteresandır,isbatı da yapılamamaktayken tam tersi ayetler doğru çıkmaktadır.
İkinci yazımda Nuh Tufanını biraz daha inceleyeceğiz.Şimdilik sağlıcakla kalınız.