Re: TÜRKLER DE HRİSTİYANDIR
Sayın Bursalı68,
Soru ve iddialarınız inceliyorduk. Bugün 2. Sorunuzla ilgilenmek istiyorum.
Soru 2: “Kuran’da Hiçbir yenilik; diğer Kitap’larda olmayan hiçbir güzellik yoktur” diyorsunuz ama Kuran’da “Tevhid” vardır, din adamlığı sınıfı kaldırılmıştır, kul ile Allah arasına kimseyi kabul etmez… daha çoook…
Cevap 2: Allah ile kul arasına kimse giremez belki ama Tanrı YAHOVA ve kirlenmiş, günahkâr kulları arasında bir BARIŞTIRICI’nın gerektiği, taa Adem ve Havva’nın düşüş anında söylenmiş ve vaad edilmişti.
İsrailoğulları, ‘TEK KUTSAL’ olan Tanrı Yahova’ya taparlarken; diğer ulusların tümü (Araplar da dahil), Kutsal olmayan, iğrençliklerle memnun edilebilen (seks, homoseksuallik, insan kurbanları vs) el yontması tanrılara taparlardı ve “Biz onların (İsrailoğulları’nın) Tanrı’sına tapamayız, çünkü o çok kutsaldır” diyorlardı. YAHOVA (veya YHWH) Tanrı’nın Musa’ya çölde bildirdiği, ebedî ve değişmez adıdır. Nedense Kuran bundan, bu “Ebedî ve Değişmez” addan hiç bahsetmez. Hiç merak etmediniz mi? Niye acaba demediniz mi?
İşte Hristiyan’ların ve Yahudi’lerin Tanrısı Budur. Adı YAHOVA’dır. Müslümanların taptığı Allah’la hiçbir ilgisi, bağlantısı yoktur. Karakterleri bile çok farklı. Meleklerle Şeytanlar arasındaki fark gibi. Diğer tanrıların huzuruna isteyen kulu, istediği gibi girip çıkabilirdi. ‘Ruhta temizlik’ falan gerekmiyordu. Hatta kirlilik çok daha makule geçerdi. Ama tarih boyunca, KUTSAL OLAN’A kimse yanaşamıyordu. ‘Kutsalların Kutsalları’ veya ‘En Kutsal Yer’ denen Tapınağın en iç kısmına giren, anında ölürdu. Buraya kimse giremezdi. Sadece Baş Kâhin, o da senede sadece bir defa ve Tanrı’nın söylediği kurallara hiç hatasız uyarak. Yoksa onlar da anında ölürlerdi. Harun’un oğulları böyle öldü. Günahkâr milletler bu yüzden YAHOVA’ya hizmet edemiyorlardı.
“ALLAH ile kul arasına kimse giremez” diyorsunuz. İtirazım yok. Diğer ilâhlarla kulları arasında da biri gerekmiyor. Allah kim peki? Çünkü kesinlikle Yahova değildir. Peki Kimdir? Muhammed ve İslâm’dan önce de vardı. Abdallah (Abdullah), Ayatollah, Feyzullah, Hayrullah gibi isimler, Muhammed’den önce de vardı ve ilâh olan bu Allah (al-ilah)a atfen ve onu memnun etmek için verilmiş isimlerdi. Muhammed zamanında, Kâbe, HUBAL isimli (İbranice Ha-Baal) isimli bir tanrıya adanmıştı. Bu bir ‘AY’ tanrısı idi. Al-ilah sadece tanrı (god) demektir. Yani ad değil, bir ünvandır. Ve Kâbe’deki Allah(al-ilah) dendiğinde, Hubal’den bahsedildiği biliniyordu. Hubal veya Ha-Baal, Şeytanın ta kendisidir. Kutsal Kitap bundan çok bahseder. Araplar zaten astral tanrılara taparlardı (güneş, ay, yıldız, gök cisimleri vs.). Kâbe’deki taş da bir gök cismidir. Muhammed’den önce de taparlar, etrafında dönerler ve öperlerdi. Aynen şimdi olduğu gibi. O zaman da Allah’a taparlardı. Şimdi de. Göksel cisimlere, meteorlara diğer paganlar da tarih boyunca tapmıştır (Grekler, Hititler vs). Cami ve minarelerin üzerinde ve neredeyse her Müslüman ülkenin bayrağında niye hep ‘AY’ vardır dersin?
Şöyle düşünelim: Muhammed’den önce Allah denilen bir ay tanrısına tapıldığını biliyoruz. Daha önce de söylediğimiz gibi, bu tanrıya atfen, Muhammed’in akrabaları da dahil olmak üzere isimler kullanmışlardır. Ama esas soru şu: Şayet ‘Allah’ bizi yaratan Tanrı ise; demek ki Muhammed yeni hiçbirşey getirmemiştir. Çünkü ona Muhammed’den daha önce de tapıyorlardı. Ama şayet değilse, yani bizi yaratmamışsa; o zaman bu bizi yaratmamış olan ve ‘allah’ denen bu şeye niye tapalım?
Bazıları bunun Yahudilik ve Hristiyanlık’tan alıntı olduğunu, ve Elohim kelimesi ile bağlantılı olduğunu ileri sürerek, bu ilâhı YAHOVA’ya eşitlemeye çalışırlar. Ama Araplar, ne Muhammed’den önce ve ne de Muhammed’den sonra, Yahova’ya hiç tapmadılar. Her zaman O’nun düşmanı oldular ve O’ndan nefret ettiler. Hep, Yahova’dan nefret eden Şeytan’lara ve cinlere taptılar. Bu yüzden, Muhammed’den önce taptıkları ‘Allah’, Yahova olamaz. Yani, bizleri yaratan kutsal Tanrı değildir. Tanrı’nın düşmanı Ha-Baal’dır.
Ama bugün nasıl Arap’larla İsrail’liler arasında ve Arap’ların Tanrıları ile İsrail’in Tanrı’sı arasında zıtlıklar varsa, 3000 yıl evvel de tam aynisi vardı. İsa’dan 1000 yıl evvel Davud peygamber zamanında yazılmış olan Mezmur 83, insanı hayterlere düşürür:-
“Ey Tanrı, susma. Sessiz hareketsiz kalma! Bak düşmanların(yani Tanrı’nın düşmanları) kargaşa çıkarıyor. Senden (yani Tanrı’dan) nefret edenler boy gösteriyor. Halkına (yani İsrailoğullarına) karşı kurnazlık peşindeler. Koruduğun insanlara (yani İsrailoğullarına) dolap çeviriyorlar. “Gelin, bu ulusun (yani İsrailoğullarının) kökünü kazıyalım” diyorlar (bugünkü gibi). “İsrail’in adı bir daha anılmasın!”
Hepsi söz birliği etmiş, düzen kuruyor, Sana (Tanrı’ya) karşı anlaşmaya vardılar (kimler?):
Edomlular, İsmaililer, Moavlılar, Hacerliler …Filistliler..
“Gelin sahiplenelim Tanrı’nın (Yahova’nın) otlaklarını” demişler.
“Ve ey Yahova, anlasınlar yalnız Senin yeryüzüne egemen en yüce Tanrı olduğunu”.
Araplar, her zaman Tek Kutsal Tanrı Yahova’ya ve Halkına karşı olmuşlardır. Hep başka tanrılara tapmışlar, hep başka tanrıları övmüşler, hep başka tanrılara, aracısız hizmet etmişlerdir. Ama yinede İslâm’da hep hacılar, hocalar, imamlar olmuştur. Halefiler ve dini liderler hiç eksik olmamıştır. Ayatollah Homeini gibi, bu insanlar neredeyse tapılmaktadır. Tanrı’ya şirk koşmakta birinci sırayı kimseye kaptırmayan bu din, ayni şeylerle başkalarını suçlamaktadır. İslâm’da, bilhassa Muhammed ile korkunç boyutlara ulaşan bu ŞİRK olayını tamamen yeni bir başlık altında ele almamız gerekiyor. Yalnız bilinmesi gerekiyor ki, şunu soruyor dünya: Muhammed mi Allah’ın resulü idi yoksa Allah mı Muhammed’in resulü idi? Kim kime hizmet etti?. Kim kimin çıkarlarını korudu?
‘Tevhid’e gelince. “Allah’tan başka ilâh yoktur” diyorsunuz ve övünüyorsunuz. Benim size bir haberim var. O ilâh değil ki. Tek ilâh, tek Tanrı YAHOVA’dır. O’ndan başka ilâh yoktur. Tek din, Allah dini kalana kadar, herkesle savaşın diyor kitabınız ve geçmişte olduğu gibi Yahova ve çocuklarına karşı savaş açıyorsunuz. Tekmiliniz, tevhidiniz bile yaratan Tanrı’ya hakarettir. Zaten hem İsrailoğulları, hem de Hristiyan’lar hakikî, Kutsal ve Tek Olan Tanrı’ya inanmaktadırlar. İslâm’dan 2100 sene evvel gelen Tevrat’ta Yahova şöyle buyurdu:
“Tanrı’n Rab (Yahova) Benim. Benden başka Tanrı’n olmayacaktır”. Ama yine de ısrarla ve yanılgıyla: “Siz Hristiyanlar, üç Tanrı’ya inanıyorsunuz” deseniz bile; O zaman Müsevilik’te ne vardı da Tanrı başka bir dinle bunu duyurmaya çalıştı deriz. Onlar halâ İsa’ya inanmıyorlar. Zaten İsa’yı “Ben Tanrı’yım” dediği için çarmıha gerdiler. Ama hakikat şudur ki İslâm, başka bir tanrı’yı tebliğ ediyor ve Yahova’yı dışlayarak, onun tek olduğunu söylüyor.
Tanrı değişmezdir. “Eskiden ben böyle idim, şimdi değiştim. Al Muhammed bu kitabı ve daha önce söylemiş olduğum tüm şeylerin aleyhine, bunları yay. Geçmişteki tüm kuralları bozdum. Zamanla zevklerim değişiyor. Ona göre bir peygamber buluyor, eline tut ediyorum bircez kitap, git bunu yay diyorum. Onlar da istediği kadar birbirlerini gırtlaklasınlar”. Ama bizim bildiğimiz Rab, değişmezdir. Tevrat, Zebur ve İncilde; 66 adet Kitap, 40 tan fazla yazarı ve 1500 yıla yayılan tarihi ile ‘Hiç Değişmeyen, Hep ayni kalan ve tüm öğretileri uyum içerisinde, birbirini tamamlayan Kutsal Tanrı’ olduğunu ispatlamıştır. O da, kirli çamaşır değiştirir gibi din değişmez.
Rab gözlerimizi açsın. O’na hizmet edebilmemiz için bizlere güç ve istek versin.
Sevgi ve Dualarımla.