Re: Türkiye’de bir Hıristiyanofobi var mı?

#31191
Anonim
Pasif



Güzel bir araştırma ancak Türkiye’de imanlı olarak Mesih’te yaşamını devam ettiren kardeşlerin hiç yabancı olmadıkları konular bunlar yine de İsa Mesih’e iman etmeyen hıristiyanlık hakkında birşey bilmeyen kişiler için iyi bir çalışma olmuş. Türkiye’de hıristiyan olarak yaşam sürdürmenin zor olduğunu zaten bu sitedeki yazıları takip eden ya da benim gibi Mesih’e iman eden kardeşler bilirler. Peki nedir bu zorluklar? Acaba neden toplumun büyük bir kısmı hıristiyan olan kişileri daha doğrusu İslam dini kendisine empoze edilmiş kişilerin Mesih’i seçmesini yanlış ve sapkınlık olarak nitelerler?

Ben İsa’ya iman etmeden önce dini bir okuldan mezun olmama rağmen hıristiyanlık hakkında tek bildiğim kulaktan dolma olan şeylerdi okullarda bu konularda teolojik olarak detaylı bilgiler verilmediğini de hepimiz biliyoruz, İncil okumaya başladığımda ise konunun hiç de benim bildiğim gibi olmadığını ve Tanrı’nın planını anlamaya başladım ancak (hamdolsun) iman ettikten sonra başta ailem olmak üzere yakın çevrem tarafından yargılanmaya başlandım, islami bir okul bitiren kişinin böyle bir hataya nasıl düştüğünü sorgulayıp daha doğrusu yargılayıp durdu herkes.

Hıristiyanlık hakkında genel olan düşünceler vardır, değiştirildiği, islam ile geçersiz kılındığı vs. gibi bunları da hepimiz biliyoruz. Türkiye’de misyonerlere daha doğrusu yabancı olan misyonerlere kötü gözle bakıldığını bu insanların ülkeyi bölmeye, gençleri dinlerinden uzaklaştırmaya dahası gençleri para ve kadın yoluyla kandırmayı çalıştıklarına kadar türlü çamurlar atılıyor ülkemizde, okuma yazma oranı çok düşük olmayan ancak okuma alışkanlığı da bir o kadar az olan Türkiye’li yurttaşlarımız da kulaktan dolma olan bu bilgilerin doğruluğuna inanıyorlar. Dışarıdan bakıldığı zaman Türkiye’de aşağı yukarı 3000 imanlı olması ancak hemen hemen bu sayı kadar müjdelemeye gelmiş olan yabancı olması kiliselerin yapısını bilmeyen ve kulaktan dolma bu düşüncelere sahip olan bu insanlar açısından destekleyici bir durum gibi görünüyor.

Dahası ortak olan tarafları hıristiyan dinine mensup olmak olan birçok ülkeyle tarihte defalarca savaşmış ve büyük kayıplar vermiş olan Türk halkının aklında bu kez haçlı seferleri ile değil de dinsel yıpratma ile bir savaş yapıldığı görüşü yer etmiş durumda. Öte yandan batıdaki toplumların büyük çoğunluğunun hıristiyan!? olmasına rağmen aile yapılarının bozuk olması ve islamiyette yasaklanmış (birçoğu İncil tarafından da yasaklanmıştır) olan bazı kötü durumların bu toplumlarda yaygın olması da Türk halkının hıristiyanlığa bakışını değiştiriyor elbette. Henüz 2 yıldır Mesih inanlısı olmama rağmen ben dahil Türkiye’de yapılan misyonerlik faaliyetlerinin baştan aşağı gözden geçirilmesi taraftarıyım çünkü bir bilim adamının da söylediği gibi “Önyargıları kırmak atomu parçalamaktan çok daha zordur”. Bu bağlamda Türk halkının kafasında yer etmiş ancak doğruluk payı olmayan bu görüşlerin çürütülmesi aslında öyle olmadığının gösterilmesi için Türkiye’de yapılan müjdeleme faaliyetleri Türkiye’ye uygun hale getirilmelidir.

Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudiler’i kazanmak için Yahudiler’e Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa’nın denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım. Tanrı’nın Yasası’na sahip olmayan biri değilim, Mesih’in Yasası altındayım. Buna karşın, Yasa’ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa’ya sahip değilmişim gibi davrandım. Güçsüzleri kazanmak için onlarla güçsüz oldum. Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum. Bunların hepsini Müjde’de payım olsun diye, Müjde uğruna yapıyorum. Koşu alanında yarışanların hepsi koştuğu halde ödülü bir kişinin kazandığını bilmiyor musunuz? Öyle koşun ki ödülü kazanasınız. Yarışa katılan herkes kendini her yönden denetler. Böyleleri bunu çürüyüp gidecek bir defne tacı kazanmak için yaparlar. Bizse hiç çürümeyecek bir taç için yapıyoruz. Bunun içindir ki, amaçsızca koşan biri gibi koşmuyorum. Yumruğumu havayı döver gibi boşa atmıyorum.” 1. Korintliler 9:19-26

Pavlus’un Korintliler’e yazdığı bu mektuptan da anlaşılacağı üzere hangi toplumda müjdeleniyorsa ilk önce o toplumun düşünce yapısı iyice analiz edilmeli ve buna göre birşeyler yapılmaya başlanmalıdır elbette Türkiye’de müjdeleyen kardeşleri yargılıyor değilim ancak çalışmaların eksik ve bazılarının yanlış olduğundan bahsediyorum. Örnek olarak bizzat şahit olduğum cuma namazı çıkışında cami önünde ilahi söyleyip incil dağıtmaya çalışan yabancı bir topluluğu verebilirim bu davranış neresinden bakarsanız saçmalığın ta kendisidir ve bu duruma acilen müdahale edilmesi gereklidir. Zaten 100 yılı aşkın süredir süren müjdeleme faaliyetlerinin sonucunun aşağı yukarı 3000 imanlı ve sorunlu kilise yapıları olması da bu görüşümü destekler niteliktedir.

Türk toplumunun müjdeleyen ve Türk insanının inandığı herşeyin boş olduğunu öğreten bir öğretişe tahammülü çok fazla olmadığı gibi yüzyıllar boyunca din adı altında binlerce insanı katleden yabancı toplumların torunlarına hiç tahammülü yoktur, Türkiye’de kiliselerde Türkiye vatandaşı olan kardeşlere gerekli olan incil eğitimi verilmeli ve Türkiye vatandaşı liderlerin yaygınlaşması sağlanmalıdır. Aslında müjdeleme faaliyetlerindeki sorunlar bununla sınırlı değildir ancak bu konu başlı başına bir problemdir.

Türkiye halkının kafasındaki hıristiyan düşüncesi şu veya budur deyip buna hiçbir şekilde müdahale etmemek ya da yanlış müdahale etmek bu konuyu çözmez konunun özünün araştırılıp buna göre Rab’in bizlere öğrettiği biçimde davranmak gereklidir.

Hiç kimse Türkiye’de bu kadar az imanlı olmasının nedeninin “Tanrı istemediği için” dir gibi bir gafta bulunmasın zira bu söz müjdeye ters düşmektedir.

“1.Timoteos 2,4 O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini ister.”

Rab’in Türkiye’de büyük ve şaşılası işlerini göreceğimizden kuşkum yok ancak biz imanlılara düşen görev ve sorumluluklar da vardır. “Tanrı yapacak”, “Rab iyidir bunları halledecek” gibi sözlerle insanları teselli etmek ya da kendi başarısızlıklarını Tanrı’nın isteğine bağlamak ancak Tanrı’nın sözünü iyi bilmeyen ya da anlamamış olan insanların söyleyebileceği sözlerden sadece bir kaçıdır.

Mesih tüm yerde ve gökte bütün yetkinin sahibidir ve yeryüzünde yetkiyi kiliseye (inanlılar topluluğuna) vermiştir. Bu yolda mücadele etmeyip iyileştirmeye çalışmayan herkes Mesih’in yetkisini küçük görmüş olur. Bu yetki ve ruhsal armağanlar henüz bizdeyken kullanmamız gerekir.

“1.Timoteos 4,14 Peygamberlik sözüyle, ihtiyarlar kurulunun ellerini senin üzerine koymasıyla sana verilen ve hâlâ sende olan ruhsal armağanı ihmal etme.”

Bu İsa Mesih’e iman eden herkesin (sadece önderlerin değil herkesin) başlıca sorumluluklarındandır.

Rab’in esenliği ve bereketi siz Tanrı çocukları ile birlikte olsun…

Gaziantep diriliş kilisesi

http://www.diriliskilisesi.com

Bilal