Re: Tanrı’nın Yetkisi ve Gücü

#32673
Anonim
Pasif

itanrı’ya İman ile ilgili okuduğum temsili hikayecik çok hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim.

Tanrı’ya imanda ne kadar büyük bir mutluluk ve huzur ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu anlamak istersen şu temsili hikayeciğe bak ve dinle:

Bir zamanlar iki adam, hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler. Birinci bencil ve talihsiz adam bir tarafa; diğer hak tanıyan, bahtiyar adam ise diğer tarafa gider.

Bencil adam, hem kibirli, hem sadece kendini düşünen ve karamsar olduğundan bunun cezası olarak nazarında pek kötü bir memlekete düşer. Bakar ki: Her yerde aciz, çaresiz, mutsuz insanlar, zorba korkutucu adamların ellerinden ve tahribatlarından feryat ediyorlar. Bütün gezdiği yerlerde böyle üzücü ve acı veren bir durum görür. Bütün memleket onun nazarında yas tutulan bir yer şeklini almıştır. Kendisi, şu acı veren ve dehşetli durumu hissetmemek için sarhoşluktan başka çare bulamaz. Çünkü Herkes ona düşmandır ve ona yabancı görününmektedir ve o yapayalnızdır. Yine her yerde cenazeler ve çaresiz ağlayan yetimler görür. Vicdanı, azab içinde kalır.
İkinci adam ise hak tanıyan, ve hak için endişelenen, güzel ahlaklı biridir ki: Nazarında pek güzel bir memlekete düşer. Bu güzel ahlaklı adam, girdiği memlekette bir şenlik görür. Her tarafta bir mutluluk hakimdir, herkes ona dost ve akraba görünür. Bütün memlekette yaşasınlar ve teşekkürler ile bir umumi bir şenlik vardır. Birinci adamın hem kendi, hem umum halkın acıları ile acılar çekmesine bedel; ikinci bahtiyar adam, hem kendi, hem umum halkın sevinci ile mutlu olur ve ferraha kavuşur. Hem de iyi bir ticaret eline geçer. Tanrı’ya teşekkür eder. Sonra dönerken, öteki adama rastgelir halini anlar. Ona şöyle der: “Yâhu sana neler olmuş. İçindeki kötü düşünceler, dışına aksetmiş olmalı ki; gülmeyi ağlamak, dostluğu düşmanlık gibi görmüşsün. Aklını başına al. Kalbini temizle ki şu karamsar perde senin nazarından kalksın ve sen de gerçekleri görebilesin. Zira, son derece adil, merhametli, yumuşak, halkını seven bir melikin memleketi, senin vehminin gösterdiği şekilde olamaz.” Sonra o adamın aklı başına gelir. “Evet, ben sarhoş ve divane olmuştum. Sana çok teşekkürler ederim çünkü bu haletten beni kurtardın.” der.

Bil ki: Birinci adam iman etmemiş kişidir. Şu dünya, onun nazarında bir umumi mutsuzluk yeridir . Onun gözünde bütün canlılar, acı içinde ağlayan yetimlerdir. Hayvan ve insan ise; ölüm pençesiyle parçalanan kimsesiz başıboş varlıklardır. Dağlar ve denizler gibi büyük varlıklar, ruhsuz cenazeler hükmündedirler. İkinci adam ise; imanlıdır. Tanrı’yı tanır ve ona iman eder. Onun nazarında şu dünya Tanrı’yı anma , insan ve hayvanların bir nevi vazife yeridir. Hayat vazifesini bitirenler, bu geçici hayattan mutluluk içinde yaşayacakları huzurlu diğer bir aleme giderler ki böylece yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar. Bütün yaratılmışlar Tanrı’nın birer dost memuru, birer şirin kitabıdır. Daha bunun gibi pek çok güzel hakikatlar, imanından kaynaklanır.

Demek ki iman, bir manevi Cennet çekirdeğini taşıyor. İmansızlık ise manevi bir Cehennem tohumunu saklıyor. Demek selamet ve emniyet, yalnız Tanrı’ya imandadır.