Re: “Sen Alevisin!! Senin ne işin var İsa ile?” Nur Hayat

#35981
Anonim
Pasif

Böylece Mayısın 2. haftası olmuştu. O sıralarda televizyonlarda hristiyanlıkla ilgili haberler çıkıyordu. Melis (kızım) her akşam bu haberleri izliyor, bize hristiyanlık hakkında sorular soruyordu. Biz de ona bunların saçma sapan olduğunu söyleyip konuyu kapatıyorduk. Ama Melis benim gibi yıllar önce pes ettiğim gibi pes etmedi ve tek başına şu anda içinde bulunduğumuz kiliseye geldi. Aynı akşam bize yaptığı araştırmasını anlattı ve kendisini kiliseye götürmemi istedi. Ben de onu bu kiliseye getirdim. Bu arada kilisenin kapısından içeri girerken yıllar önce habersiz girdiğim bahçeye giriyormuş gibi hissetmeye başladım. Sanki Rab ikinci kez “evine HOŞ GELDİN!” der gibiydi.


Hristiyan Türk kardeşim yüreğine sağlık çok güzel bir paylaşım olmuş,Mesih’e geldikten sonra on beş yılı sıkıntılar içinde geçen bu katı yürekli kardeşini bile duygulandırdın,Haleluya.

Evet Rab İsa’nın seçtiklerini ama iblis, ama başka bir güç kesinlikle İsa’nın elinden alamıyor,o seçip gönderdiğini sanki üzerinde cps koymuş gibi dünyaya getirdikten sonra,takip edip günü geldiğinde ama bir zalimi, ama bir alimi,ama bir çocuğu kullanıp kendine alıyor.

Paylaşımınız o kadar etkili ki beni alıp, sizinle 13 yaşıma geri götürüp anılarımı tazeledi.

Yıl 1974 Doğu anadoluda memur çocuğuyum ve orta birinci sınıfa başladım.Az çok çoğumuz biliriz o yıllarda bu kadar okul yok ve ilk okullar genelde aynı mahalleye,orta okullar ise tüm çevreye hitap ederdi.
Tabi her semtten hatta çevre köylerden gelen çocuklar vardı.

Bilirsiniz okullar açıldığında her öğrenci bir şekilde bütün dönem arkadaş olacağı (bu günkü lehçe ile) kankasını bir şekilde bulurdu.
Benimde payıma Turan isminde tam yumurcak tabiri ile bir arkadaş düştü.Elazığa 10 kilometre uzaklıkta bir dağ köyündenmiş ve babası şehirde tek göz bir oda tutmuş orada kalıyordu.Hafta sonları köyüne gidiyordu.
Bende bu tek göz eve ara sıra gidiyordum.
Okullar kapanırken çocuk yüreğimiz çok duygusal anlar yaşadı ve ben arkadaşımı dört ay göremiyecektim ,fakat vedalaşırken bana köyünün ismini ve köye giden minübüsün nereden saat kaçta kalktığını söylemişti.
Galiba temmuz ayı gelmişti ve ben Turan’ı çok özlemiştim ailemden izin alıp bir haftalığına köyüne gittim.Oraya vardığımda yaşlı bir nine beni karşıladı ve harman zamanı oğul hepsi harmanda patos vuruyorlar dedi, patos traktöre bağlı bir makina ve buğdayı sapından ayırıp taneliyor.
Yani Rab’bin gelişinde iyi olanı delicelerden ayırıp kötü olanı ateşe atması gibi.
Ben bir haftamı onlarla aynı şartlarda geçirdim onlar üstüme titreselerde ben hayır köy hayatı istiyorum onun için geldim dedim.
Ve döneceğimi söylediğimde arkadaşım,bir gün daha bekle babam şehire dağ yollarından pekmez,peynir ve tereyağı götürüp satacak,bende gelecegim deyince benimde canıma minnet zaten çocukluğumdan beri maceracı bir kişiliğim var ve teklifi kabul ettim.
Akşam yemegi ve ardından veda zamanı zaten bende köylülere ilginç gelmiştim.
Turan arkadaşım tarlada ne iş yapmış ise bende aynısını yapmıştım, buda onların hoşuna gitmişti, bir sürü dost edinmiştim ayrılmak zor oldu.
Yolculuk başladı ve iki tane harika eşşek üstleri dolu,iple biri birlerine bağlı ve öndeki eşeğin ipi de Turan’ın babasının elinde gece yolculuğumuz başladı,gece yolculuğumuzun nedeni ise şehir peynir ve pekmez pazarına sabah beşte varmak gerekiyormuş.
Yürürkende arkadaşım bana işte burada bilmemne köyü varmış,şurada şu varmış gibi gönüllü rehberlik yapıyordu.Bir viraneden geçerkende bana dönüp (“bak burasıda kafir köyüymüş kaçıp gitmişler :)
Ki..! insanlar neden vatanından toprağından kaçıp gitsinler :).)
dedi ve ben ona kenerlarında çıkıntı olan yer neresi diye sorduğumda orasıda kafirlerin taptığı yer kilise diyorlar dediğinde,onlar eşşeklerle kopup giderken ben camları olmayan fakat pencerelerine çapraz tahtalar çakılmış viraneye dönderilmiş bir bir taş binanın etrafında dolanıp duruyor fakat neden böyle davrandığımıda bilmiyordum.
Resmen Turan ve babasını kaybetmiştim gecenin zifiri karanlığında ve onlar beni iki saat sonra yıkılmış harap olmuş Ermeni kilisesinde bulmuşlardı.

On yıl hep bu hareketimi sorguladım ve baba annemin ermeni olduğunu ailesinin bir şekilde..uygarca..uyarıldığını…………………………………:)
O zamanlar kasabada tek kamyonu olan bir aileye bebek olduğu için (Besleme) olarak verildiğini.
Doğuda yetim ermeni çocuklarına besleme denildiğini.
Yıllar sonra öğrendim.

Ve Mesih İsayı Rabb’bim ve kurtarıcım olarak kabul ettiğimde.

Anladımki..?

Anamın karnında ilmik ilmik örüldüğüm günden beri Mesih İsa’nın eli benim üzerimdeymiş.

Senin üzerinde olduğu gibi.

Tadı damakta bir paylaşım yapmışsınız işte dolu dolu anadolu bu,

Güzel bir bahçe,
Yaşlı teyze,
Teyzenin elindeki kutsal kitap,
Akşam hortumla dayak,

Keşke babalarımızda hortumu değil, o bahçenin güzelliğini görseydi.

Keşke o kitaptaki bir satırı dahi ne yazıyor diye merak etseydi,

Esen kal kardeşim esen kal,paylaş kardeşim paylaş.

Her bir Hristiyanın biri birine ve birilerine anlatacağı çok şey var !

AMİN.