Re: Rabbin öğretisi

#34969
Anonim
Pasif


‘diri Tanrımız İsa Mesih Varken hala taştan,topraktan ve kağıttan yapılmış heykel,resim gibi objelerden madet ummak zavallılık değilmidir.’

Ama be canım, Mutaf kardeşim… bunlardan medet uman kim… Yani eğer maksat karşımıza Katoliklik, Ortodoksluk diye bir korkulup dikip de onu taşlamaksa, o zaman buna kimse mani olamaz neticede. Ama yazık değil mi öyle bir fasıt daireye hapsolunmak…

Evet, bu kadim geleneklerde bir babadan oğula geçmişlik hissi vardır ama bu tarihi bir süreç boyunca pratikte öyle vuku bulmuş olduğundandır sadece. Bir inanç ikrarı değildir. Yani geleneğin bir yerde yüzyıllarca yaşanmış olduğundandır. Öğretinin özünde yoktur elbet. Hiç bir aklı başında Katolik veya Ortodoks inancın ırsi bir şey olduğuna inanmaz. Ve, tabi ki insan istemiyor, başka bir geleneğe geçmeyi arzuluyorsa kendisine hayatını tehlikeye sokacak, geçiminin sağlanmasına güçlük çıkaracak herhangi bir yaptırımın uygulanacağı da yoktur. Avrupa’nın tüm ülkelerinde bunun öyle olduğu besbelli.

İkonlara tapıldığı da yoktur kesinlikle. ‘Tapma’ (worshipping) sadece aşkın olan Tanrı’yadır. İkonda Hz. İsa Mesih resmediliyorsa tapılan ikonun kağıdı, tahtası değildir elbet, İsa’nın şahsıdır (İsa’ya tapılır, çünkü aşkın Tanrı’nın insan vücuduna bürünmüş halidir). İkon, insan vücutta yaşayan, gözleri, maddi duyuları olan bir varlık olduğundan aşkın olan ile ilişkisini kolaylaştıran bir vasıtadır sadece. Azizlerin ikonlarına ise sadece üzerlerinde resmedilen şahsa karşı saygı sunusu vardır (revering). Hz. Meryem Ana’ya da tapılmaz… özerk bir yeri vardır Hristiyan dünya görüşünde ama yine de kendisine tapılmaz.

Mucizevi gücü olduğuna inanılan ikonlar ise koca bir İllahiyat konusudur ve tabi ki izahı vardır (bir yere kadar elbet, ondan sonrası şahsi tecrübe mevzuudur). Ama bu tür izahların anlaşılabilmesi için Ortodoks dünya görüşüyle çok yoğrulmuş, hakkında çok araştırmış, çok önyargısızca yaklaşmış olmak gerekir. Öyle bir iki kelime ile anlaşılabilecek şeyler değildir bunlar.

Şöyle özetle söylenecek olsa Ortodoks hayat algılayışında Tanrı bereketinin eşyaya dahi nüfuz ettiğine inanılır. Lanetin de eşyaya nüfuz edebileceğine inanılır, aynı zamanda. ‘Helal’lik, ‘haram’lık durumu cansız eşyaya da geçer. Bu çok derin mistik bir dünya görüşüne dayalı bir kavramdır (sadece Hristiyanlık’ta olduğu da yoktur zaten… tarihin çok eski zamanlarından var olan bir anlayıştır). Bu anlayışta ‘Bereket’, şifa verici, Tanrı’ya yol açıcı bir virüs gibi bulaşıcı bir şeydir adeta. İnsandaki inançla da doğru orantılı bir şekilde işleyen bir nev’i, manevi anlamda kan sevkiyatıdır.

Bazı şeyler vardır ‘tad’ meselesidir… tecrübeleri aktarılamaz. Ondan bu konuya devam verilmesini de yararsız görüyorum doğrusu. ‘Tadan’ bilir deyip kapatmayı yeğ buluyorum. Zorla olan bir şey de değil zaten. Efendimiz’in öğretisinde zor yoktur.

Sevgiler…