Re: Pavlus ve sevgi üzerine.

#37290
Anonim
Pasif

Sn.tuba demiş ki;

Ama şu da bir gerçektir ki İman olmadan da Rab sevgisi ve Rab’bin sevgisine benzer sevgiye sahip olmak da mümkün değildir.

Sevgi ve merhamet olmadan iman olur mu ?
Bakınız Pavlus’un anlattığı sevgiyi doğru dürüst anlamamışken; benim uykularımı kaçıran, birkaç yıldır üzerinde düşünmeme sebep olan – maalesef henüz cevap bulabilmiş de değilim – hususa cevap verdiğinizi düşünüyorsunuz. Bu cümleyi kötü niyetle yazmıyorum. Benim sorumu siz anlamamışsınız. Müslümanların “gayb’dir/müteşâbihtir” savunmasıyla sıkıntıları halının altına süpürdükleri gibi, siz de “imanda olgunlaşma”dan söz ediyorsunuz. İmanda olgunlaşma, mantıksal çelişkiler ile test edilmez. Bunu test eden hayatın çileleri/zorluklarıdır. Bir otomobili test sürüşüne çıkarmadan evvel, onun sağlam üretildiğinden emin olunmalı değil mi ? Benim iman durumum üretim aşamasındaki otomobil’e benziyor. Siz, neyin testinden söz ediyorsunuz ?

Sn.tuba demiş ki;

Rab’bi sevmeyen, hümanist ama ateist bir kimsenin sevgisi Rab’bin gözünde pek işe yarar değildir. Çünkü o sevgiye sığınarak aslında kişi kendisini kandırıyor.Ben ne kadar iyiyim diyor, ama Rab’bi kabul etmiyor.

Hrisityan bir çevrede mi dünyaya geldiniz yoksa, sonradan mı Hristiyan oldunuz bilmiyorum. Fakat; savunageldiğiniz bu düşünce tipik müslüman refleksi. Kur’anda Allah; iyiliği, kendisine ve Muhammed’e iman olarak görür. Tüm dünyayı felâketten kurtarsanız da, İslâmı din olarak seçmemişseniz; sonunuz Cehennemdir. Nitekim on yıl müddetle Muhammed’e kol kanat geren amcası Ebû Talip, imansız gitmiştir. Peygambere yapılan bunca iyilik imana yol açmazken, hasbel kader İslâmi toplumda doğan ve müslümanım deyip ölenler Cehennemde cezâlarını çektikten sonra ebedi Cennet’e girecek fakat; Ebû Tâlip bu imkândan mahrum kalacak.

Bu paragrafta müslümanlarla aynı dili konuşmaktasınız. Bilmiyorum; farkında mısınız ?

İçimizde sevgi/merehamet/adâlet/dürüstlük gibi duygular tomurcuklanmamışsa, bunların akıl ve mantıkla muhteşem koordinasyonundan yararlanarak, Tanrısal prensiplerin varlığını nasıl idrak edeceğiz ? ‘Saf’ımızın hangi yönde olduğunu nasıl belirleyeceğiz ? Tanrı’yı Nesnel olarak tespit ve ıspat mümkün değil çünki. Sizin “işe yaramaz” deyip burun kıvırdığınıuz ateist’teki sevgi çok mühimdir aslında. Çünki; kişide sevgi/dürüstülük/merhamet ve adâlet vardır, ancak; yanlış yönlendirlmiştir. Bu kişinin ileride iyi bir imanlı olacağı umulur. Ama; bahsettiğim hasletlere sahip olmadığı hâlde, Hristiyan bir toplumda doğmuş; aidiyet duygusu ve kendisine verilen kültür kimliğini “iman” zannetmiş, içinde sevgi/merhamet vs. gibi duyguların kırıntısı dahi bulunmayan kişi(ler) ise hesapların görüldüğü günde MESİH’in şu sözlerine muhatap olacak(lar)dır.

‘Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden, ey kötülük yapanlar!’ Matta: 7/23

Sn.tuba demiş ki;

Pavlus’un bahsettiği böyle bir sevgi de değildi. İman ile etkili olan, Mesih’e benzer olarak değiştirilen kişide büyüyecek olan sevgiden bahsediyordu. Rab’be iman olmadan, O’na olan sevgi ve başkalarına da O’ndan dolayı sevgi göstermek mümkün değildir. Çünkü imanda gelişen kişide de kaçınılmaz olarak o bahsedilen sevgi gelişir. Eğer imanıyla övünen varsa ama sevgiden br haberse onun imanı da samimi değildir. Yuhanna bunu 1.mektubunda çok sık söylemiştir. Ama bunun bir süreç işi olduğunu ve zaman aldığını da unutmamak gerekir. Mesih’in örneğinde de görüldüğü gibi, bu bir süreç işidir.

Bakınız; ben kendimden söz etmiyorum. İnceden “Sen bu işlerde yenisin henüz; anlayamazsın” gibi, esas sorudan uzaklaşmış ve kişiselleşmiş cümlelerle sonuç alamazsınız. Bu tip refleksler, sahibini tatmin edebilir de; muhataba sıradan bir tebessümden başka bir şey sağlamaz. Önce ilgili cümleyi dikkatli okuyun. Orada ne dendiğini anlamaya çalışın. Sonra bana ‘cevap'(!) görüntüsünde istediğiniz gibi saldırabilirsiniz. İmanda sizin seviyenize belki gelemedim henüz. Ama; “sevgi” kavramının arkasına saklanmış ‘şişkin ego’ları iyi tanırım.

Sizin hareket noktanızı ölçü alarak tekrar yazayım.
Sevgi, imanla birlikte gelişip olgunlaşıyorsa, kişide bu sevgi gelişmeden, “dağları yerinden oynatacak iman” nasıl şekillenebilir ?
Bakın, lütfen daha dikkatlice okuyun.
Kişideki iman düzeyine bakılmaksızın, verilen görev gereği, Kutsal Ruh aramağanı olarak gerçekleşen mucizlerden söz etmiyorum.
MESİH’in kim olduğunu ilk bilen Petrus idi.
Ama “Horozlar ötmeden üç defa MESİH’i inkâr eden de kendisiydi.

Umuyorum; bu defâ anlatabilmişimdir.

Siz diyorsunuz ki; “Önce iman oluşur, bu imana paralel olarak kişide sevgi gelişir.”

Ben de diyorum ki; kişide temel düzeyde sevgi/merhamet/dürüsütlük/adâlet gibi hasletler olmadan gerçek mânada iman olmaz. Nasıl okudukça, araştırdıkça kişideki zekâ performansı artıyorsa, her insanda var olan bu hasletler de, imandaki olgunluğa paralel olarak daha da gelişir. Buna itirâzım olmaz.Tanrı hemen her insana bu hasletleri verir. Ama kişi, dünyada yaşadığı müddetçe yaptığı tercihler doğrultusunda, bu hasletler ya gittikçe gelişir, ya da tamâmen körelir.

Sizin “iman” zannettiğiniz şey, şartlanmışlıktır/kültür taklitçiliğidir.

Sn.tuba demiş ki;
Sevgide geliştikçe (ama şunu unutmayın, sevgide gelişmek için öncelikle iman temeliniz olmalı) sevgi sandığınız davranışların, sözlerin ya da düşüncelerin bile bencilce olduğunu anlarsınız. Yetkin sevgi olmalı bizde.

Sizi böyle bir cümle kurmaya yönelten ana etken nedir ?
Beni tanıdığınızı sanmıyorum.
Buna rağmen, parantez içine alarak imanımla ilgili göndermelerde bulunmuşsunuz.
Sorular bizleri rahatsız ediyorsa; cevap aramak mı, yoksa soru sahiplerini itham etmek mi daha kolaydır ?
Hele hele, sizin gibi gerçek ve olgun bir imana sahip olduğunu satır aralarına sıkıştırıp başkalarına ‘tavsiye'(!)lerde bulunan bir “İmanlı”ya hangisi yakışır ?

Ateşle barut’un yana yana durabileceğine, bir gün birsi çıkıp beni iknâ edebilir belki.
Ama ezber ile imanın yan yana duracağına asla !…

Aslında söylenebilecek çok daha fazla şey var ama, mevzû kişiseleşecek.
Burada noktayı koyayım.

Bir önceki mesajımda, ihtimâlleri eksik sıralamışım.
Tekrar edeyim.

– Bu mektupların bâzısı, Pavlus’a ait değil.
– Pavlus, ileri sürldüğü gibi Kutsal Ruh esiniyle konuşan elçi değil. Hristiyanlığa büyük emekler harcamış bir aiziz.
– İlk İncil metinleri Grekçe idi. Muhtemelen, çeviri yanlışları veya algı hatâları var.