Re: Pavlus ve sevgi üzerine.
Zakay Kardeş,
Böyle sorguluyor olmanız bence çok yararlıdır. Yıllardır İmanda olan kişilerin bile bazen sormadığı, sorgulamadığı düşüncelere değiniyorsunuz. Bu yüzden de, ‘yavaş ilerleyen bir iman’ gibi gözükse de, sağlam temellere oturtulmaktadır. Şu da var ki, kimse Rab’bi tümüyle, her detayı ile kavrayamaz. ‘Ruhsal Gıda’mız olan Tanrı Kelâmı, bebek önüne konmuş, biftekli-pirzolalı bir yemeğe benzer. Bebek, önce sadece suyundan veya yumuşak yerinden yiyebilir. Büyüdük sonra bile, halâ kolayına hazmedemiyeceği şeyler vardır. Olmasaydı zaten, ilk okumadan sonra, bir tarafa bırakılırdı. ‘biliyorum, okudum’ denirdi. Ama, ‘tükenmeyen okyanuslar gibi’ olan bu Kitab’ı, 100. defa bile okusak, içinde yeni yeni hazineler, zenginlikler buluruz. Bu da ancak Kutsal Ruh sayesinde oluyor. Yoksa ‘Kurtuluş’ sadece ‘Zeki Kişiler’e nasip olurdu.
“Ben zekiyim, herşeyi bilirim veya bilebilirim” diyen kişilere, Rab ruhsal bilgeliği sunmuyor. Ama sadece alçak gönüllü olanlara, basit kişilere, bebeklere sunuyor. Bu yüzdendir ki Pavlus, “Akılsız olun ki, bilge olasınız (ruhsal anlamda)” diyor. Yoksa bu dünyasal bilgelik değildir.
“Tanrı’nın olanı Tanrı’ya, Sezar’ın olanı Sezar’a” derken, Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmek için, Rab’bimizin hakkını vermemezlik etmemeliyiz. Yani, Hitler’in yaptığı gibi, Sezar da “Bütün Yahudileri (veya zencileri, veya kötürümleri) öldürün deseydi, buna itaat, Rab’be itaatsızlık olurdu ve böylece yanlış olurdu. Ama bir devlet yetkilisi, bu yoldaki sürat sınırı 65 km’dir derse veya vergi oranı %25’dir derse, bunlara uymakla Rab’be itaatsizlik etmediğimiz için, Rab “Uyun!” diyor.
Petrus’tan misal verildi. Kutsal Ruhu aldıktan çok sonra bile ‘doğru olmayanı’ yapıyordu diye Pavlus onu azarladı (Galatyalılar). Ama bir de şuna dikkat çekmek isterim. Kutsal Ruh’u almış kişiler, ‘Hemen, herşeyi’ bilmiyorlardı. Yavaş yavaş, adım adım öğrendiler. Mesela, yine Petrus’un Kornilyas ile ilgili olayı. Söylenenler, gösterilenler Petrus’a o kadar tersti ki, itiraz eden Petrus’u Rab 3 kez azarladı. “Benim temiz kıldığıma sen ‘murdar’ diyemezsin” dedi. Petrus da, diğer imanlı Yahudiler de, bunu Kutsal Ruh’u aldıktan ve mucizeler yaptıktan çok sonra öğrendiler.
Yani, hem bilgelikte, hem kutsallıkta ve hem de sevgide (bilhassa diğer uluslara karşı hissedilen aşağılayıcı duygular) var olmasına rağmen, onlara ölüleri bile diriltecek güç ve yetki verilmişti. ‘Kutsal Ruh’un Armağanları’ hemen verilir; Kutsal Ruh’un Meyvesi ise, benliğin ölümüne bağlı olduğu için zaman alır. Çünkü Rab’be ağzımızla “evet” dediğimiz halde, çarmıhı gördüğümüzde, hemen kaçarız. Ama çarmıhını alıp, peşine düşen, ‘hergün öldürülen’de Mesih’in hayatı kendisini gösterir. İşte bazı kişiler de, (Peygamberlik armağanını almış olabilir veya şifa verebilir, cinleri kovabilir İsa adına), ama bu günlük çarmıhı reddediyorlarsa, dünyalıdan hiç farkları olmayan bir hayat süregelirler ve dünya sevgisiyle yanıp tutuşmaya devam ederler. İşte bunlaradır ki Rab, peygamberliklerde bulunmuş olmalarına rağmen, mucizeler gerçekleştirmiş olmalarına rağmen, son günde “Sizi hiç tanımadım ey günah işleyenler” diyecek (matta 7:21-23).
Rab tüm kardeş ve kızkardeşlerimizi bereketlesin.