Re: Pavlus ve sevgi üzerine.

#37274
Anonim
Pasif

Sayın Zakay,
İsa Mesih’in son buyruğu “birbirinizi sevin” idi. Mesih ile beraber yıllar geçirmiş, iman etmiş olmalarına rağmen öğrencileri, bu “etkin ve yetkin sevgiye” henüz sahip değillerdi. Ama imanlılardı ve Rab tarafından Tanrı’nın Çocukları olmaya kabul edilmişlerdi. Bu kabul edilişi, İsa Mesih’e olan imanlarıyla yaptıkları mucizelerden ve yaşamlarından anlıyoruz. Ama “etkin ve yetkin sevgi” mükemmelliğin “tacı” gibidir. İnsansal gayretlerle ulaşmak, imanlı olsanız bile imkansızdır. Zaman alır. Rab’be duayla , bu etkin ve yetkin olan sevgiye sahip olmayı istemelisiniz. Hergün, her an, buna sahip olmak ve bu sevgiyi gösterebilmek için Rab’be bakmalısınız. Ancak Rab’de kaldığınız sürece, Rab’bin arzuladığı mükemmelliğe ulaşabilirsiniz. O mükemmelliğin özü, tacı, temeli bu tanımda ki sevgidir. Herkes, hemen buna ulaşamaz. Rab de bunu biliyor zaten. Bu nedenle bize örnek olarak Mesih’ini verdi, sonra da içimizde olabilmesi ve her zaman bizle olabilmesi için Kutsal Ruhu verdi. Bunları yapmasının bir tek sebebi vardı; Mükemmel, Kutsal Olan Tanrı’ya yaraşır, Tanrı Çocukları olabilmemiz için. Bu bir süreçtir. Rabde kaldığımız sürece o mükemmelliğe bir adım daha yaklaşırız ve en sonunda taçlanırız. Ama Rabbi, Tek Gerçeği kabul eden herkes, Tanrı Çocukları olma hakkına ve ayrıcalığına sahiptir. Eski benlik bir anda yok olmaz, bu nedenle etkin ve yetkin olan sevgi de bizde hemen %100 bir şekilde hakim olmaz. Yavaş yavaş yok olur o eski benlik. Yeni benliğe yaşam verdikçe, imkan verdikçe, eski biz yok olmaya mahkumdur. Ama tamamen ölene kadar bizi yanlış eylemlere ve düşüncelere sürükleyebilir. Burada ki önemli nokta, eski olana imkan ve söz hakkı vermemek, yok saymak ama yeni olanı geliştirmektir, bunu da Rab’de kalarak yapabiliriz. Rab’be dayanarak, ondan yardım isteyerek yaparız. Petrus’u düşünün. Petrus Kutsal Ruhu aldıktan sonra bile o mükemmel sevgiye yaraşmayan eylemde bulunmuştu. Greklerden uzak durup, yahudilerden çekindiği için onların sofrasına oturmamıştı. Bu Petrus ki Rab’bin adıyla ölüyü diriltmiş, görümler görmüş, peygamberlikte bulunmuş ve kötürümleri iyileştirmişti. Evet, bunları Rab’be iman ederek yapmıştı. Rab kendisini kabul edeni, ve samimi olarak ona hizmet etmek isteyeni geri çevirmez. Ama mükemmel olmadığını Petrus biliyordu,Gücün kendisine ait olmadığını ama Rab İsa’nın olduğunu söylüyordu,güvencesi ve gücü ve dayanağı Rab’di, kendisi değildi. Bu nedenle o harika işleri Petrus’un eliyle gerçekleştirmeye Rab razıydı. Aynı zamanda hem Rab, hem Petrus kendisinin mükemmel olmadığını, yenilenme sürecinin devam ettiğini biliyordu. Petrus Rab’de olduğu sürece yenilenmeye devam edecekti. Bu tüm imanlılar için geçerlidir. Sonunda Galip gelecektir. Gerçek Dal’da, Asma’da kaldığımız sürece ve onun istediği değişikliklerin bizde olmasına izin verdiğimiz sürece değişmeye devam ederiz. Rab’bin bizde görmek istediği o “Yeni Yaşam”, “Yeni Biz”, Yani Rab’be %100 ait olan bizler ortaya çıkar, doğar. Bu da O tanımda ki “Mükemmel Sevgiye” sahip olan imanlılardır. Rab’bin gözünde mükemmellik o tanımda ki sevgiye sahip olmaktır. Rab’bin işi ve amacı da bizi, istediği ve Kendi gözünde geçerli olan mükemmelliğe ulaştırabilmektir.