Re: Kutsal Kitap’ta geçen Tanrı’nın İsimleri
@Rüzgar 14339 wrote:
Yahve yire
YAHVE YİRE (Yaratılış 22:1-19)
Yahve Yire. Bu isim bize Tanrı’nın sağlayan, tedarik eden Rab olduğunu gösteriyor. Bu ismi ilk olarak Yaratılış 22 bölümde görmekteyiz. Buradaki hikâyeyi hemen hemen herkes bilmektedir. İbrahim, İshak ve Tanrı arasında geçen muhteşem bir hikâye, isterseniz ilk olarak hep birlikte bu hikâyeyi okuyarak tekrar hatırlamaya çalışalım. Daha sonra Tanrı İbrahim’i denedi. “İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “Buradayım!” dedi. Tanrı, “İshak’ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git” dedi, “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.” İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak’ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı’nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı. Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü. Uşaklarına, “Siz burada, eşeğin yanında kalın” dedi, “Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.” Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak’a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim’e, “Baba!” dedi. İbrahim, “Evet, oğlum!” diye yanıtladı. İshak, “Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?” diye sordu. İbrahim, “Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak” dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler. Tanrı’nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak’ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. Ama RAB’bin meleği göklerden, “İbrahim, İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “İşte buradayım!” diye karşılık verdi. Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı’dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.” İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu. Oraya “RAB sağlar” adını verdi. “RAB’bin dağında sağlanacaktır” sözü bu yüzden bugün de söyleniyor. RAB’bin meleği göklerden İbrahim’e ikinci kez seslendi: “RAB diyor ki, kendi üzerime ant içiyorum. Bunu yaptığın için, biricik oğlunu esirgemediğin için seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek. Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin.” Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva’ya gittiler. İbrahim Beer-Şeva’da kaldı. Bu hikâye aslında Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından kabul edilen bir hikâyedir. Tabiî ki İslam inancında biraz farklıdır ama yinede onların da inandıkları bir hikâyedir. Çünkü bu yaşanmış ve gerçek olan bir hikâyedir.
İlk ayette Tanrı İbrahim’e sesleniyor ve İbrahim’in yanıtı “buradayım” oluyor. Kendi varlığını ifade ediyor. Tanrı burada İbrahim’e konuştu aynı şekilde Tanrı hala insanlara konuşuyor. Ama günümüz dünyasında birçok insan bunu reddetmektedir. Tanrı’nın kendisiyle konuştuğunu bir kişi söylemeye başladığı zaman insanların geneli o kişi için “ya bu adam aklını oynatmış” yada “atıyor, yalan söylüyor” diye düşünmeye başlıyorlar. Çünkü Tanrı’nın insanlara konuşması onlar için acayip, garip ve mümkün olmayan bir şey olarak karşılanıyor. Bu yüzden günümüzde insanlar Tanrı’nın kendilerine konuşmasını beklemezler, beklemedikleri ve Tanrı’nın konuşmasını aramadıkları içinde Tanrı onlarla konuşmaz. Bu sebeple Tanrı konuşmaz diye inandıklarından dolayı da Tanrı’nın kendisiyle konuştuğu insanları da çatlaklıkla suçluyorlar. Bu demek oluyor ki burada bulunan bizler onların gözünde bir çatlağız. Çünkü Tanrı ile ilişkisi olan bizler daima bunu iddia ediyoruz “Tanrı bizimle konuşuyor.” Kimin çatlak olduğunu tartışabiliriz ama şu bir gerçek ki Tanrı binlerce yıldan beri insanlara konuşuyor. Tanrı her an bizler için konuşmaya hazır, bu Kutsal Kitap’ın bize gösterdiği en önemli gerçeklerden birisidir. Ama önemli olan şudur Tanrı konuşmaya başladığı zaman İbrahim gibi “buradayım” diyebilecek birisi var mı? “Ben buradayım” Ramazan, Koray, Gülay, Aysun yada sizin isminizi çağırdığı zaman “evet Rab ben buradayım” diyebiliyor muyuz? Eğer ben buradayım diyecekseniz Tanrı sizinle konuşmaya devam edecektir. Ve Tanrı’nın sizin hayatınıza yön verecek olan sözlerini işitmeye başlayacaksınız.
Tanrı bize konuştuğunda O’na “buradayım seni dinliyorum” diyerek karşılık vermek iyidir. Ama size tehlikeli bir haber vereyim. Eğer Tanrı’ya “ben buradayım” derseniz risk içerisine girmiş olacaksınız. Aslında Tanrı’ya “ben buradayım” demek kolay bir şey değildir. Tanrı’ya “buradayım” dediğiniz andan itibaren hayatınızda bir şeyler olmaya başlar. Çünkü Tanrı konuştuğu zaman bu sizin hayatınız değişmeye başlayacaktır demektir. Çünkü Tanrı sizi olduğunuz gibi bırakmak istemiyor. Tanrı’ya “ben buradayım” derseniz bu verilmesi gereken en güzel yanıt olacaktır ve Tanrı size “güzel, Beni işitmeye başladın, gel bakalım seninle biraz konuşalım” diyecek ve senin hayatında bir şeyleri değiştirmeye başlayacak. Burada Tanrı İbrahim’in hayatında da bir şeyler yapmaya başlıyor.
2.ayet Tanrı, “İshak’ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git” dedi, “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.” Bu biraz zor, ağır bir ifade adamı “buradayım” dediğine pişman edecek bir şey. Bu hikâyede oğul sözcüğü 18 ayette tam 10 kez geçtiği için odak noktası olarak oğlu görmemiz gereklidir. Yazarın bu ayetlerde İbrahim’in sevdiği biricik oğlunu vurgulamak istediğini görüyoruz. Tanrı İbrahim’e “Bana sevdiğin biricik oğlunu ver” diyor. Aynı zamanda Tanrı İbrahim’e “Moria Dağı’na git” diyor. Moria Dağ’ı o zaman İbrahim’in yaşadığı yerden üç günlük uzaklıkta bulunan bir yer. Şimdi ise Davut’un Tapınağı kurduğu yer olan Siyon tepesinin olduğu düşünülüyor. Yani tapınak dağı Tanrı’nın görkeminin insanların üzerine indiği yer ve Yahudiler arasında ilk kez Tanrı’nın kendisini yaptıkları tapınakta görkemiyle gösterdiği yer olarak düşünülüyor. Çok açık bir şekilde yeri ifade edilmese bile Tanrı en başından beri seçtiği kentte mutlak kurbanın verileceği yerde İbrahim’den İshak’ı kurban etmesini istiyor. Git sözcüğü burada önemli bir yer tutuyor. Git sözcüğü olan İbranice karşılığı bir burada birde sadece Yaratılış 12:1’de geçiyor. Orada Tanrı İbrahim’e diyor ki “Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git” dedi. Tanrı burada İbrahim’i yeni bir yere gönderirken bu sözcüğü, aynı şekilde bu hikayede İbrahim’i oğlu İshak’ı kurban etmesi için Moriya dağına gönderirken bu sözü kullanıyor. Kutsal Kitap’ta sadece bu iki yerde bu sözcük geçmektedir. Tanrı İbrahim’in hayatında her iki olayda da yeni bir dönem başlarken bu sözcüğü söylüyor. Tanrı burada İshak’ı kurban etmesini söylüyor. Aynı zamanda bu git sözcüğü Tanrı’nın vaatleriyle alakalı bir sözcük oluyor. Yaratılış 12:2-3 “Seni büyük bir ulus yapacağım, Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım. Bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacağım. Seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki halkların hepsi Senin aracılığınla kutsanacak.” Burada Tanrı İbrahim’e soy, toprak ve kutsama vaadi veriyor. Gerek bu bölüm gerekse 12. bölümün sonuna baktığımızda Tanrı İbrahim sözünü tuttuğu ve itaat ettiği için O’na bir kutsama veriyor ve vaadini gerçekleştiriyor. Ama hem İbrahim, hemde İshak için bu kolay bir zaman olmuyor.
3. ayet “İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak’ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı’nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.” Burada İbrahim eşeğini, uşaklarını ve oğlunu alıyor, kurban ettikten sonra oğlunun cesedini yakmak için odunlar alıyor ve üç günlük bir yola çıkıyor. Acaba bu üç günü İbrahim nasıl ve neler düşünerek geçirdi? Bu konuda ayetler bize bir şey söylemiyor ama üç günden sonra İbrahim’in kafasında ne olduğunu görebiliyoruz. Çünkü uşaklarına şöyle diyor 5.ayet Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü. Uşaklarına, “Siz burada, eşeğin yanında kalın” dedi, “Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.” İbrahim oğlunu kurban vermeye hazır ama Uşaklarına “Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.” diye söylüyor. İbrahim oğlunu öldürecek ama onun orada ölü olarak kalmayacağını düşünüyor. Oğluyla birlikte geri geleceğini söylüyor. Bu sıradan bir hikâye kitabı değil, burada yazan her bir sözün bir amacı vardır. Sıradan rasgele yada kazayla söylenmiş veya kaleme alınmış sözler değillerdir. İbrahim “oğlumla birlikte geri geleceğim” derken uşaklarını oyalamak yada kandırmak için değil, gerçekten öyle olacağına inandığı için söylenmiş bir sözdü.
İbraniler 11: 17-19 şöyle diyor “İbrahim sınandığı zaman imanla İshak’ı kurban olarak sundu. Vaatleri almış olan İbrahim biricik oğlunu kurban etmek üzereydi. Oysa Tanrı ona, “Senin soyun İshak’la sürecek” demişti. İbrahim Tanrı’nın ölüleri bile diriltebileceğini düşündü; nitekim İshak’ı simgesel şekilde ölümden geri aldı.” Hatırlarsanız Tanrı, İbrahim’e bir vaat vermişti. Yaratılış 12:2-3’te bu bir soy vaadi idi ve 15:4’te O’na bir oğlun olacak dedi. Ondan sonra İsmail doğdu ve Tanrı onu kabul etmedi çünkü İsmail vaadin çocuğu değildi. Ondan sonra İshak doğdu ve Tanrı İbrahim’e vaadini İshak’la gerçekleştireceğini söyledi. Fakat çocuk büyüdükten sonra Tanrı İbrahim’e onu kendisi için kurban etmesini yani öldürmesini istedi. Çok ilginç değil mi? Ya Tanrı ne dediğini, ne yaptığını bilmiyor olmalı ki böyle bir şey mümkün değildir. Yada Tanrı’nın düşündüğü başka bir şey olmalı, İbrahim burada “Tanrı bana bir şey söylüyorsa ve benden bunu yapmamı istiyorsa ben onu yerine getiririm” diye düşünüyor. Neden? Çünkü İbrahim, Tanrı’nın verdiği vaatlerini yerine getireceğini biliyor ve buna güveniyor. Eminiz ki İbrahim bu şekilde düşünerek bu iman adımını atmıştır. “Tanrı bana bir vaat verdi ve O verdiği bu vaadini yerine getirir. Bana soyun İshak’la devam edecek dedikten sonra bu vadini geçersiz kılarak beni kandırmaz. Bu vaadi bana verdi şimdide onu kurban etmemi istiyor. O zaman ben bunu yapacağım, çünkü O her şeye gücü yeten Tanrıdır. Ve ben İshak’ı kurban ettikten sonra bir şekilde onu mutlaka diriltecektir. Çünkü O’nun gücü buna yeterlidir.” diye düşünüyor.
6 ve 7. ayetlere baktığımızda hikâyenin dozu yükseliyor. İbrahim ve İshak beraber yürüyorlar. İshak odunları sırtına alıyor ve kurban edileceği yere doğru gidiyor. Aynı şekilde gerek İncil’de gerekse İsa filmlerine baktığımızda İsa’da aynı şekilde öldürüleceği çarmıhı sırtında taşıyor. İhsan kardeş verdiği vaazda bu iki olayı birbiriyle karşılaştırmıştı. Öldürüleceği sunağın odunlarını sırtında taşıyan İshak ve çivileneceği çarmıhı sırtında taşıyan İsa arasında bir benzerlik var. Ama bu hikâyede İshak’ın bu durumdan ölüme doğru gittiğinden bir haberi yok. Yinede burada İsa’nın kurban edilişine yönelik bir gölgeleme olduğu çok açıktır.
Burada İshak ve İbrahim arasında bazı konuşmalar geçiyor ama yazar bunları vurgulamıyor. Yazarın burada vurgulamak istediği şey İshak’a ne olacağı yada İshak’ın ne yaptığı değildir. Burada daha çok vurgulanmak istenen şey Tanrı’nın vaadi, bu vaade karşılık İbrahim’in itaati ve imanıdır. O yüzden bu hikâyede İshak’la ilgili çok şey okumuyoruz. Sören Kingerkard adında bir filozof korku ve titreme adılı bir kitabında bu hikâyeyi anlatırken şunları söylüyor. “Ya Baba tamam bıçak burada, odunlar burada, ateşte burada ama kurban nerede? Aslında İshak’ın bu sorusuna karşılık verilebilecek bir cevap yok. Belki İshak kurbanı yolda satın alacaklar diye düşündü ama yolda da satın almadılar. Sunak kurup Tanrı’ya tapınacakları dağa da geldiler artık satın alacak yada kurbanı bulacak bir yerde yok uşaklarda orada kaldı. Cevabı olmayan bir soru belki sen yada ben bu şekilde denenmiş olsaydık verecek bir cevap bulamazdık. Ama İbrahim’in bir cevabı var. Tanrı’da 40 yıldır Tanrı’yla yürümüş, imanda büyümüş, güçlenmiş ve Tanrısal birçok tecrübelerden geçerek Tanrı’yla ilişkisini geliştirmiş olan İbrahim’in bir cevabı vardı.
İbrahim’in bu iman yolculuğuna baktığımızda onun hayatında ilk zamanlarda kuşkular, yalanlar, korkaklık gibi zayıflıklar görüyoruz. Tanrı’yla olan ilişkisinde işlediği günahlarına ve zayıflıklarına tanık oluyoruz. Ama 40 yılın sonunda artık İbrahim hayatında ve imanında bir noktaya kadar geldi. Buraya denenme dönemine gelene kadar artık imanda büyüdü, Tanrı’yla ilişkisi gelişti ve Tanrı’ya güvenmeyi öğrendi. Ve Tanrı Ona “oğlunu git sana göstereceğim yerde kes” dedi. İbrahim buna hazırdı bunu oğluna verdiği cevapta görüyoruz. İbrahim oğluna 8.ayette “kurban için gerekli olan kuzuyu Tanrı sağlayacak” dedi. İbrahim’in burada söylediği söz bir iman açıklamasıdır, Tanrı’nın gücüne olan imanın bir dışa vurumudur. Tanrı’ya olan imanın bir açıklamasıdır.
Tanrı sağlayacaktır nasıl hangi yolla sağlayacaktır bilemezsin. Ama yürümeye devam ediyor. Eminim ki İbrahim kafasında sorular soruyor. “ya ben çocuğumu keseceğim ama nasıl olacak bu?” İbrahim bizden farklı bizim kültürümüzden de farklı biz daha çok bilgiyle mantıkla hareket etmeye alışıyoruz. Ama İbrahim bir Ortadoğulu olarak bilgiyle hareket etmiyor. Biz bilgi çağında yaşadığımız için İbrahim’in burada yaptığını bizim için anlamak zor çünkü biz genelde mantık yürütüyor ve bilgiye bakıyoruz. Ama İbrahim yürüyor ve oğlu soruyor aslında İbrahim “kurban sağlanacak” derken Tanrı’nın bu kurbanı tam olarak nasıl sağlayacağını bilmiyor. Ama yürüyor İbrahim burada bilgiyle yürümüyor, o imanda yürüyor ve İbrahim her zaman imanda yürümeyi öğreniyordu. İbrahim Tanrı’dan ilk çağrıyı aldığı zaman nereye gideceğini bilmiyordu. Ama yinede yürüdü nereye gideceğini bilmediği halde.
Çünkü İbrahim yürüdükçe Tanrı’yı tanıdı, kendisini tanıdı, O’nu dinledi, Tanrı’nın kendi hayatında ne kadar etkin olduğunu gördü, O’na nasıl rehberlik yaptığını gördü, kendisini nasıl koruduğunu, gözettiğini ve iyiliğini gösterdiğini görüyordu. Tanrı’nın sadık olan kimliğini gördü. Kendisinin günahlarına, kuşkularına, korkaklığına, yalanlarına, karısını kız kardeşi gibi göstermesine rağmen Tanrı onun günahlarını yok sayabildi ve ona sadık kaldı. Çünkü iman her şeyi örter. İbraniler 11:2’de de dediği gibi “atalarımızdan olan İbrahim imanla Tanrı’nın beğenisini kazandı.” İbrahim, yaptığı hataları aşmayı ve günahları karşısında bağış almayı imanla attığı adımlara borçludur. İbrahim’de senin benim gibi kuşkuları, günahları ve hataları olan biriydi ama imanla yürüdükçe gelişti ve Tanrı’yı bildi, O’nu tanıdı. İbrahim büyüdü ve imanla yürüdü.
İbrahim “ben oğlumu kurban edeceğim ondan sonra herhalde Tanrı onu diriltecek” diye düşündü. Ama Tanrı öyle yapmadı farkında mısınız? Tanrı İbrahim’in kendi aklıyla Tanrı’nın sağlayacağı çözüm düşüncesini bile gerçekleştirmedi. Tanrı onun düşündüğü yolu seçmedi. Sağlayışını farklı bir yolla gerçekleştirdi. İbrahim’in aklına gelmeyen bir yolla gerçekleştirdi. Kutsal Kitap’ta Tanrı “Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz gibi değildir. Benim sağlayacağım yollar bazen çok farklıdır” diyor. Bazen bizler bir ihtiyacımız olduğu zaman ve bunu Tanrı’ya ilettiğimiz zaman kendi aklımızla “Tanrı bana şu yolla sağlayabilir” diye düşünüyoruz ama şunu unutuyoruz ki Tanrı’nın yolları bizim yollarımız gibi değil. (Dua eden kadın ve ateist örneği.) Tanrı’nın bizim aklımıza ve bilgimize ihtiyacı yok. Tanrı bizden kendisine iman etmemizi ve güvenmemizi istiyor. İman etmek demek güvenmek demektir. Ona güvenerek yürümemizi istiyor.
Onun önünde bir zaman sonra her şey açık oldu. Yakup 2:21-23 ayetlerde şöyle diyor. “Atamız İbrahim, oğlu İshak’ı sunağın üzerinde Tanrı’ya adama eylemiyle aklanmadı mı? Görüyorsun, onun imanı eylemleriyle birlikte etkindi; imanı eylemleriyle tamamlandı. Böylelikle, “İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı” diyen Kutsal Yazı yerine gelmiş oldu. İbrahim’e de Tanrı’nın dostu dendi.” İbrahim iman etti ve onun imanı da eylemleriyle gözüktü nasıl gözüktü? Yaratılış 22:9-10 “Tanrı’nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak’ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.” Oğlunu bağlıyor, sunağın üzerine yatırıyor, elinde bıçak var düşünün dehşet bir şey, bir insanın sevdiği biricik oğluna yapabileceği en zor şey İbrahim bıçağı kaldırıyor ve batırmak üzere tam o sırada Rab’bin meleği sesleniyor “İbrahim, İbrahim” diye. Ve İbrahim yine “işte buradayım” diye karşılık verdi. Ne kadar zor bir denenme değil mi? Hamdolsun Tanrı bizden bunu istemiyor ve hiç birimizden de böyle bir şey istemeyecek.
Tanrı benden böyle bir şey istese ben şu anki imanımla yapamazdım. Benim bir sürü zayıflığım var, imanım henüz İbrahim kadar güçlü değil, benimde hala kuşkularım, korkularım var. Ama Tanrı beni büyütüyor ve değiştiriyor. Tanrı İbrahim’i büyüttüğü gibi benide, senide büyütüyor. Tanrı korkularımızda, kuşkularımızda, acılarımızda ve sıkıntılarımızda bizim hayatımıza konuşmak istiyor. Ama önemli olan şey, o korku, kuşku ve sıkıntı dönemlerimizde bizler ne kadar iman adımları atacağız. Örneğin ayın sonu geldiğinde ve maaşınızı aldığınızda kilise size ondalık konusunda konuştuğu zaman fatura ve diğer giderleri düşününce siz ondalığınızı vermekten korkuyor olabilirsiniz.
Bizler hiçbir zaman tam olarak Tanrı’nın bildiklerini bilemeyeceğiz bu korkutucu bir şey değil mi? Kendinizi Tanrı’ya teslim etmek ama Tanrı’yı tanımak lazım. Tanrı’nın bizim hayatlarımızda çalışma riskini göze almak, acı çekme riskini göze almak lazım. Ondalığımızı verirken evet ben bu zamanda sıkıntı çekebilirim ama Rab sağlar diyebilmek lazım yada bilmediğim konularda Tanrı’ya güvenebilmek lazım çünkü Rab iyidir. (Evlilik, çocuk, iş, arkadaş)
12 ayette Rab’bin Meleği Tanrı gibi konuşuyor. “Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı’dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.” Burada adı geçen Rab’bin Meleği Oğul yani İsa Mesih’tir. Yuhanna 8:56-58 “Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi.” Yahudiler, “Sen daha elli yaşında bile değilsin. İbrahim’i de mi gördün?” dediler. İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım” dedi.” O sunakta biricik oğlunu öldürmeyi kabul etmekle İbrahim kendini riske attı. Bir başka biricik Oğul o zaman Rab’bin Meleği görüntüsünde oraya geldi. İşte İbrahim Tanrı’nın Biricik Oğlu’nu feda edeceğini orada gördü. İbrahim Oğlunun İshak’ın ölümden kurtulmasından dolayı orada sevindi. İsa İbrahim’den önce var olan, ezelden ebede kadar var olan Tanrıdır. İmanımızın özünde yatan bir gerçek neden kurbanlar kesiliyor, yeryüzünde neden bilmeden birçok hayvan katlediliyor? İşte bu ayetten dolayıdır. Ama Tanrı Biricik Oğlu’nun kurbanı sayesinde kurtuluş verecektir. Ona iman edenler kurtuluşu alacaktır. İshak’ın kurban edileceği yerde aslında kurtuluş ilan ediliyor İbrahim orada kuzu ile sağlanan kurtuluşu gördü. Tanrı 13 ve 14 ayete baktığımızda orada kendisinin Yahve Yire olduğunu gösterdi. “İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu. Oraya “RAB sağlar” adını verdi. “RAB’bin dağında sağlanacaktır” sözü bu yüzden bugün de söyleniyor. İbrahim sandığından farklı olarak oğlunun yaşamasıyla değil Tanrı’nın Biricik Oğlu’nun kurbanıyla kurtuldu. İbrahim oğlu oradan çıktığı için çok sevindi. Vaatlerini gerçekleştireceğini Tanrı bir kez daha ona ispatlamış oldu. Soyu artık çoğalacak ve uluslar onun aracılığıyla kutsanacak. İbrahim buna çok sevindi çünkü o Rab’be iman etti ve O’nun sağlayan Tanrı Yahve Yire olduğunu bir kez daha görmüş oldu. Çünkü Yahve bizim imansızlığımızda korkularımızda, kuşkularımızda, sadakatsizliğimizde bizimle birlikte olan Tanrı’dır. O Yahve Yire’dir. İman adımları atmamıza yardımcı olan ve iman adımları atarak kendimizi riske ve zor dönemlere soktuğumuzda sağlayan Tanrı’dır. O Yahve Yire’dir.
Sonuç: Peki bu hikâye ve Tanrı’nın Yahve Yire olan adı bizi nasıl etkilemelidir?
a-) Kurtuluşu sağlayan Tanrı: Tanrı’nın Biricik Oğlu’nu bizim için verdiğini hatırlayın İsa Yahya’nın da dendiği gibi bizim için kurban kuzusu olmuştur. Tanrı İshak’ı kurtarmak için kuzu getirdi bütün dünyayı kurtarmak içinde İsa Mesih’i kurban olarak verdi. Yuhanna 1:36’da Yahya İsa’yı gördüğü zaman “işte Tanrı Kuzusu” dedi. Bizim imanımız İsa’nın Tanrı Kuzusu olduğu temeli üzerinde olan bir imandır. 1.Petrus 1:18-19 “Biliyorsunuz ki, atalarınızdan kalma boş yaşayışınızdan altın ya da gümüş gibi geçici şeylerle değil, kusursuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in değerli kanının fidyesiyle kurtuldunuz.” Mesih’in fidyesiyle kurtulduk O çarmıhta bizim günahlarımız için öldü artık biz günahlarımız yüzünden acı çekmeyeceğiz. Tanrı kurtuluşumuzu sağlayan Tanrı’dır. Ve bu sağlayışa iman etmek önemlidir.
b-) Sağlayışını görmek için eylem gereklidir: Yakup 2 “eylemsiz iman ölüdür” diyor. İman sonucu olan eylemleriniz gözüküyor mu imanınızı eylemlerinizle gösterebiliyor musunuz? Ona güvenmeli ve o güvende yaşamalıyız. Riske gireceksiniz, korkacaksınız, yanlış yapma korkunuz olacak ama o sağlayacaktır. Ona iman edin ve güvenin
c-) Tanrı’yla ilişki içinde olmak gereklidir: Tanrı bizden çocuklarımızı kurban etmemizi istemeyecek çünkü O kendi Oğlu’nu kurban olarak verdi ve bizim bunu yapmamıza gerek yok. Ama sizin başka bir şey yapmanız gerekir. Tanrı sizin isminizi çağırdığı zaman İbrahim gibi “evet Rab buradayım” demeniz lazım. “Değişmeye hazırım, imanda büyümeye, gelişmeye ve Tanrı’nın sesini duymaya hazırım. Korkularım var, kuşkularım var zayıflıklarım ve günahlarım var ama hazırım değişmeye düzelmeye hazırım” diyeceksiniz ve Tanrı Yahve Yire’dir. Sağlayacaktır.
d-) Sağlayışları için tapınmak gereklidir: Vahiy 5:11-13 tapının O’nun yaptığı işler ve sağlayışları yüzünden her gün O’na tapının ve bütün bunları dile getirin.