Re: Kitap yakma…
Kemal abi, Ortodokslar’ın, o putperestlikmiş gibi görünen pratiklerinin nedenlerini eski yazılarımda anlatmaya çalışmıştım… ‘Sola Sriptura’ anlayışının, her ne kadar arı gözükse de sorunlu olduğunu da anlatmıştım (Yeni Ahit metinlerinin gökten ‘düşmüş’ bir kitap olmayıp zaten önceden varolan bir cemaatin içersinde tanıklıklar ve Ruh’ul Kudüs’ün esinleyişi sayesinde, var olan bunca başka metinlerin arasından, ekümenik cemaat toplantısı içersinde ayırd edilmiş ve seçilmiş olduklarını söylemiştim). Kilise metinlerden evvel de vardı, özetle…
Ayrıca, ne Ortodoksluk ne de başka bir kadim gelenekte azizlere ‘tapma’ yoktur (‘worshipping’ anlamında yani) ama hayatlarından örnek alış, kendilerine saygı ve kendilerinin bedenlerine de işlemiş Tanrı lütfundan bereketleniş vardır ( İngilizce’de ‘adoration’, ‘pilgrimage’, ‘euologizing’ ve ‘taking blessing’ gibi kavram ve anlamlarla ifade edilmek istenen şeyler). Havariler zamanında da havarilerin gölgelerinin bile birinin üzerine düşmesinden hasıl olan şifalardan bahsedilir Yeni Ahit metinlerinde… bu havarilerle ilgili bir putperestlik değildir elbet. Onlar misali caizse tek bir cereyan akımının sayıca çok olan ‘prizleri’ olmuşlardır. Cereyan prizden değildir ama priz aracılığıyla iletilir. Bu azizlerin biyolojik hayat sürecinden göçmelerinden sonra da kendileri için geçerli olan bir şeydir. Fani yaşam süresindeki nefesin sönmesi yokuluş değildir… başka, çok daha engin bir varlıksal koşula geçiştir. Zira, demiş olduğum gibi, Kilise bir ‘ölüler diyarı’ değil, tam aksine, bir ‘diriler diyarı’dır (İslami tasavvuftaki ‘arifler ölmez’ deyişi çok ama çok eski bir saptayışa dayanmaktadır). Üstelik ahiret mevzuları zaman ve mekan kurallarının işlerliğinin ötesindeki bir beldeye değindiklerinden salt zihni sayısallıklarla irdelenmeleri bir yere vardırmaz (‘nasıl olur da bir aziz bunca kişinin duasını aynı zamanda işitir de herkese birden cevap verir’ türünden akıl gütmeler tamamen aşkınlık berisinin sayısallığına kısılmış bir zihniyetin işaretidir).
Ama, neyse… Prosefhi kardeşimizin de dediği gibi biz, kendimize Mesih müridi diyenler, aramızda bile birbirimize sevgi gösteremezsek o halde Mesihi olmayanlara tavrımızın nasıl olması gerekecek…
Bir de kimseye sevimli görünmeye, yaranmaya çalıştığım yok… ne başka bir Hristiyan gelenekte bulunana, ne Müslüman’a, ne kimseye… Ama niyetim zaten Rab’bın takdirinde… dolayısıyla konu ile ilgili sözü uzatmanın yararı yok…
Herkese sevgiler, saygılar… Rab hepimize sadece Kendisinin bahşedebildiği hürriyeti bahşetsin…