Re: Hristiyan Olmanın Zorlukları

#32844
Anonim
Pasif

Bu yazıma çoğu insnın bildiği bir Nasreddin Hoca fıkrası ile başlayayım.

Hoca merhum evinin her yağmurda akan çatısını onarmak için tavana çıkmış. Çalışması esnâsında dalgınlık eseri ayağı kaymış; damdan aşağı yuvarlanmış. Komşuları hemen yanına gelip sormuşlar.

‘Hocam kırık-çıkık bir tarafın var mı; doktor çağıralm mı ?’

Nasreddin Hoca; ‘Dostlar; boş verin doktoru… Bana damdan düşen bir adam bulun. Benim hâlimdan ancak o anlar.’

Ben henüz, Hristiyan olduğum için itilip kakılmadım. Horlanıp, aşağılanmadım. Çünki çevremde ki hiç bir insan inancımı bilmiyor. Açıklasam, ya da bir biçimde öğrenilse, baskı göreceğim muhakkak.

Bunun sebepleri üzerinde düşündüm biraz. Neden böyle oluyor diye sorguladım. Bendeniz fakülte mezunu bir kimseyim. Böyle olduğum halde İncil’i bundan altı ay evvel okuma fırsatı buldum. Çünki müslümanın Kur’an varken İncil/Tevrat gibi kitapları okuması hoş karşılanmaz.Okuduğunuz farkedilirse, hemen baskı görürüsünüz.

Kutsalkitap.org adlı siteden bir incil istemiştim. Posta idâresi mârifeti ile göndermişler. Apartman’ın giriş kapısında ki cam ile demir arasına sıkıştırıp bırakmışlar. Kâğıt torba içerisinde ve ucu da bakılmak için yırtılmış. Zannediyorum bilmediğim birileri tarafından fişlendim.

Çoğu müslümanın kitap okuma alışkanlığı yoktur. İslâm peygamberinin ‘İbâdetlerinizi alışkanlık hâline getirmeyiniz’ uyarısına rağmen bir çok müslüman dindarlıkdan ziyade inancını bir sosyal kimlik ve aidiyet bağı olarak kullanır. Din hakkında kulaktan dolma, kifâyetsiz bilgilere sahip olduğu için, çabuk sinirlenme ve yargılama gibi davranışlar olağan şeylerdir. En çok zoruma giden husus da ‘Ekmek arası köfte’ muhabbetine benzer biçimde ‘İncil arasında dolar’ iddialarıdır. Hattâ bir ara forumun birisinde kiliseye gidenlere para dağıtıldığına dair bir mesaj asılmıştı. Yazının sahibine sözünü ettiği kilisenin nerede olduğunu sordum. gerçek mi, değil mi öğrenmek istemiştim. Ama bir cevap yazan olmadı.

İnsanların bu hale gelmesinde okullarımızda okutulan Tarih ders müfredâtının çok büyük etkisi vardır. Bizler başka ülkelerin orduları ile savaşıp diğer milletlere ait toprakları elde ettiğimizde, sorumluluğu/suçu Hristiyanlara yükleriz. Çünki topraklarımıza göz dikmişlerdir. Bu nedenle de hak ettikleri cevabı almışlardır. Ya da; ‘İlâ-yı kelimetullah’ adına, yani Allahın adını ‘kefere’ye duyurma amaçlı savaş yaptığımzı için, bizim saldırılarımız ‘İyi’ başkasının ki ‘Kötü’dür.

Buradan savaşların sebepleri üzerinde nutuk atmayacağım. Dinler, devletlerin hükmetme ve yayılma aracı olarak kullanıılmaya başlandığından itibaren ana ekseninden çıkmıştır.

Rahmetli Osman BÖLÜKBAŞI gençliğinde Sorbon üniversitesinde okurken bir Fransız yanına yaklaşıp,

‘Barbar Türkler…! Ne arıyordunuz Viyana kapılarında ?’ deyinece;

BÖLÜKBAŞI; ‘Haçlı seferlerinin iade-i ziyâretini yapıyorduk’ demiş.

İşte siyasete, yayılmacılığa/yağmacılığa malzeme yapılan dinlerin düşeceği durum budur. Kimsenin kimseye diyecek lafı olamaz.

Bir diğer husus da şu. Bundan bir-iki ay evvel bir hadis kitabında rastlamıştım Ancak maalesef kaynağın adını almadığım için ismini zikredemiyeceğim. Anlatıldığına göre bir gün Hz. Ömer elinde deri üzerine yazılmış Tevrattan bir kaç sayfa ile gelir. İslâm peygamberi Hz. Ömer’e elindekinin ne olduğunu sorar. Ömer den ‘Tevrat’ cevabını alınca; ‘Kardeşim Musa bile olsa artık onu okumasına müsaade etmem’ der.

Anlaşılacağı üzere bir müslüman İncil ve Tevrat’ı açıp orjinalinden okumaz/okuyamaz. Okursa imanında şüphede olduğunu zanneder. Hattâ dinden çıkacağını düşünür. Bu kitaplara ait bilgiler de İslam kaynaklarından kendisine aktarılanlardır. Tahrif edildiğine inandırıldığı için hiç önem vermez. Kutsal kitâp’tan söz edildiğinde müstehzi tavırlar takınır.

Bunun iâcı yoktur.

İman ile şartlanmayı birbirinden ayırabilecek düzeye gelmeyen hiç kimse inandığını zannettiği din ne olursa olsun; içinde bulunduğu hâlin farkında olamayacaktır. Benim kalbimi açan İsa Mesih oldu. O bana merhamet elini uzatmasa idi, hiç bir şeyin farkında olmayacaktım. Çünki hiç bir Hristiyanla karşılaşmadan, kutsal kitabı hiç okumadan, İsevi’liğin ne olduğunu bilmeden iman yolculuğum başladı. Bu kendiliğinden olacak bir iş değidir. Hâni uzun müddettir kutsal kitap üzerinde çalışıyor olsa idim, bir açıklaması olabilirdi.Şimdi benim tek açıklamam İsa Mesih efendimin hak etmediğim halde bana uzanan lütûf elidir.

Türkiye de islam dan başka din seçmiş olmak ‘Zor zenaat’tir.Kulaktan dolma bilgilerle ve ‘şartlı refleks’ türü bir ‘İman’ ile kendisini dindar zannedenlerin, başka inanç sahiplerine tahammülleri elbette olmayacaktır. Bu sıkıntılara karşı durabilmenin ilacı dua ve sabırdır. İsa Mesih’in şefkat eli kendisine inananların üzerindeN hiç eksik olmasın. İnanmayanların da kalplerine merhamet ve anlayış versin.

Amin.