Re: E-Kitap: DUA EDELİM.. Watchman Nee

#31847
Armagan
Anahtar yönetici
7 Şeytanın Yıpratma Taktikleri

“Yüce Olan’ı kötüleyen sözler söyleyecek, O’nun kutsallarını hırpalayacak” (Daniel 7:25).

Şeytanın, Tanrı’nın çocuklarına saldırmak gibi bir işi vardır. Onun saldırıları hemen bir anda gelmeyebilir. Genellikle gitgide artarak ve yavaşça gelir. Daniel 7:25 şeytanın, Yüce Olan Tanrı’nın kutsallarını nasıl hırpalayacağından, nasıl yıpratacağından söz eder. Gerçekten şerytanın, Yüce Olan’ın kutsallarına karşı, onları yıpratmaya yönelik bir planı vardır. Bu nedenle şunu açıkça görmeliyiz ki, seytanın Tanrı’nın çocuklarının yaşamlarındaki işleyişi çoğu kez farkedilmez, çünkü o, Tanrı’nın çocuklarını yıpratmak ve etkisiz hale getirmek için gizliden gizliye, sinsice çalışmaktadır.

Peki, ‘yıpranmak’ sözcüğü ne anlama geliyor? Bu sözcüğün içeriği, ilkin biraz küçültmek, daha sonra biraz daha küçültmek anlamı vermektedir. Yani bir şeyi bugün biraz küçültüyorsunuz, sonra yarın onu biraz daha küçültüyorsunuz. Böylece yıpranma olayı hemen hemen hiç farkedilmiyor. Bu, bir tür küçültme ve azalma sürecidir. Yıpranma olayı insanın çok güç farkında olduğu bir süreçtir; ancak bu sürecin sonunda ortada hiçbir şey kalmaz. Bu nedenle şeytanın imanlıların hayatındaki bu işleyiş prensibi sonuçta onları tamamen etkisiz hale getirinceye kadar yıpratmak ve hırpalamaktır. Şeytan seni bugün biraz, yarın yine biraz yıpratacaktır. Belki böyle bir şeyin önemsiz olduğunu düşünüyorsun, ama şeytan bu tür bir yıpratmanın sonucunda Tanrı’nın kutsal çocuklarının tamamen yıpranıp etkisiz hale geleceğini çok iyi biliyor.

Bu nedenle Kutsal Kitap Matta 24:12’de bizi şöyle uyarır:

‘Birçoklarının sevgisi soğuyacak.’ Bu soğuma giderek artan bir soğuma şeklinde olacaktır. Yine Kutsal Kitap Resullerin İşleri 16:17-18’de falcılık ruhuna tutsak bir kızın Pavlus’un ve yanındakilerin arkasından günlerce bağırmasından söz eder. Yine Kutsal Kitap Vali Feliks’in Pavlus’tan rüşvet alacağını umarak onu sıksık yanına çağırttığından ve onunla konuştuğundan söz eder (Resullerin İşleri 24:26).

Ve Eski Antlaşma’da Hakimler 16:16’da Delila’nın Şimşon’u sözlerle sıkıştırıp günlerce başını ağrıttığından söz edilir. İşte şeytan da aynen bu örneklerde olduğu gibi inananları günlerce ve sıksık yıpratmaya ve sonuçta etkisiz bir hale getirmeye çalışır. Efesliler 6:13’te geçen ‘kötü gün’ terimi şeytanın yıpratmaya yönelik taktikleriyle ilgili bir terimdir. Şeytanın bizi yıpratmaya yönelik taktiklerini farkedelim ve onun bu yıpratıcı taktiklerine nasıl karşı duralım diye Tanrı’ya danışmalı ve O’ndan gözlerimizi açmasını istemeliyiz.

Fiziksel Bedenin Yıpratılması

Özellikle insan bedeni açısından, düşman olan şeytanın Tanrı’nın çocuklarını nasıl yıprattığını kolaylıkla görebiliriz. Bununla ilgili olarak akla iki örnek geliyor: 1- Eyup’un bedeninin hasta düşmesi (Eyup 2:7-8); 2- Pavlus’un bedeninde bulunan diken (2. Korint. 12:7). Bunlar, şeytanın insanların bedenini fiziksel olarak yıpratmasıyla ilgili olarak gösterilebilecek iki klasik örnektir. Birçok hristiyanlar iman edip kurtulduktan sonra çeşitli hastalıklar ve bedensel zayıflıklarla karşılaşıyorlar. Oysa iman etmezden önce onların bu tür sağlık sorunları olmamıştı, ve çok sağlıklıydılar. Eğer Rab gözlerimizi açarsa her zaman Tanrı’nın çocuklarına karşı düzenler kuran biri olduğunu ve bu kişinin şeytan olduğunu açıkça görürüz.

İnsan Yüreğinin Yıpratılması

Şeytan sadece insan bedeninde çalışmakla kalmaz, ama aynı zamanda insanın yüreğinde de çalışır. Rab’be ilk iman ettiğinizde kendinizi çok mutlu ve huzurlu hissedersiniz. Ama dikkat etmezseniz ve düşmanın neler yapabileceğinden haberiniz olmazsa, sonuçta bir gün kendinizi garip bir şekilde rahatsız olarak bulacaksınız. Bugün biraz rahatsızlık duyacaksınız. Yarın biraz daha mutsuz olacaksınız; ve sonraki gün deprasyonunuz biraz daha artmış olacak. Böylece huzurunuz yavaş yavaş ortadan kalkacak, sevinciniz tamamen yok olup gidecektir. İşte şeytan bu yolla sizi yorgunluğa ve umutsuzluğa sokarak sizi iyice yıpratır ve etkisiz bir hale getirir.

Ruhsal Hayatın Yıpratılması

Şeytan ayrıca sizin ruhsal hayatınızı da yıpratır. Dua hayatınızı yavaş yavaş elinizden alacak ve böylece küçük küçük adımlarla Tanrı’ya daha az ve kendinize daha çok güvenmenizi sağlayacaktır. Sizin daha öncekine nazaran daha akıllı ve zeki olduğunuzu düşünmenize neden olacaktır. Adım adım yanlış yönlendirilerek daha çok kendi yeteneklerinize güveneceksiniz ve böylece adım adım yüreğiniz Rab’den uzaklaşmış olacaktır. Şeytan Tanrı’nın çocuklarına bir defada büyük bir saldırı düzenlemeye kalkışsaydı, imanlılar onun bu işlerini hemen farkederek ona nasıl karşı duracaklarını bilirlerdi. Şeytanın ne denli aşağılık biri olduğunu gösteren görüntülerden bir tanesi şudur ki; şeytan, saldırırken tek ve yıkıcı büyük bir saldırıda bulunmaz. Bunun yerine o daha geniş bir zamana yayılarak, Tanrı’nın kutsallarını yavaş yavaş yapratmayı, onların imanda gevşemelerini ve sonuçta imandan düşmelerini tercih eder. Şeytan Tanrı’ya iman eden insanları yıpratırken, işte bu ‘ sinsice zamana yayma’ yöntemini kullanır.

Zamanımızın Yıpratılması

Şeytan bizim zamanımızı da yıpratır. Resullerin İşleri Kitabında Vali Feliks sık sık Pavlus’u yanına çağırtır ve onunla sohbet ederdi. Feliks bu güçlü ve Kutsal Ruh’un armağanlarıyla dolu Resul ile iki yılı aşkın bir süre boyunca kerelerce bir araya gelip sohbet ettiği halde hala kurtulmuş değildi. Bu, insanları yıpratmak için düşmanın kullandığı bir araçtır. Mesela bugün Pavlus’u konuşsun diye çağırıyorsunuz; Pavlus geliyor, konuşuyor, ama Feliks’e bir şey olmuyor. Bir gün sonra yine davet ediyorsunuz; yine bir şey değişmiyor. Sonraki gün yine çağırıyorsunuz; ve sonuç yine aynı: Feliks’te hiçbir değişim, ilerleme yok. Pavlus iki koca yıl boyunca ‘sonuçsuz, yani beyhude’ bir işle meşgul olmaya mecbur bırakılmıştı. İşte şeytan insanın zamanını ve enerjisini böyle boş şeylerle çalıp götürmeyi çok sever.

Eğer Tanrı’nın çocukları şeytanın hileli oyunlarını farketmezlerse kolayca onun tuzağına düşebilirler. Bu nedenle zamanımızın her bir dakikasını kalıcı ve işe yarayan şeylerle değerlendirmeliyiz. Şeytana zamanımızı çalmaması için uyanık bir şekilde karşı durmalı ve bize sonuçsuz kalacak işler yaptırmasına asla izin vermemeliyiz!

Şimşon’un Bereketinin Yıpratılması

Şimşon’un hataları vardı; ama yine de ne yapıp yapıp sahip olduğu kutsanmayı ve Rab’be olan adanmışlık tanıklığını koruması gerekirdi. Kutsanmanın kaybedilmesi gücün kaybedilmesi; adanmışlık tanıklığının kaybedilmesi de Tanrı’nın huzurunun kaybedilmesi anlamına geliyordu. Şimşon, ‘Tanrı’ya ayrılmış’ anlamına gelen bir Nezirdi. Şeytan Şimşon’un sahip olduğu gücün onun Tanrı’ya kutsanmış olmasından kaynaklandığını biliyordu. Bu nedenle Şimşon’un can damarına dokunabilmek için ilkin onun Tanrı’ya olan kutsanmasını etkisiz hale getirmesi gerekiyordu. Peki, bunu nasıl yaptı? Şeytan bunu adı Delila olan bir kadını kullanarak yaptı:

‘Bu sözlerle Şimşon’u sıkıştırıp günlerce başını ağrıttı. Sonunda Şimşon dayanamayıp yüreğini kadına tümüyle açtı. ‘Başıma hiç ustura değmedi’ dedi. ‘Çünkü ben ana rahmindeyken Tanrı’ya adanmışım. Traş olursam gücümü yitiririm. Sıradan bir adam gibi güçsüz olurum’ dedi.’’ (Hakimler 16:16, 17). Böylece Şimşon, gücünün sırrını açıklamış oldu. Sonuç olarak şeytanın eline düştü ve nesi var nesi yoksa; adanmışlığını, gücünü, Rabbe ayrılmış oldununu gösteren tanıklığını ve Tanrı’nın huzurunu şetanın eline kaptırdı.

Eğer gözlerimiz Tanrı tarafından açılacak olursa, o zaman şeytanın insanları yıpratıp etkisiz hale getirirken her türlü yolla saldırdığını da da görürüz. Şeytan insanın bedenini yıpratır, insanın yüreğini yıpratır ve insanın ruhsal hayatını yıpratır. Birden şiddetli bir şekilde saldırıya geçmez, ama yavaş yavaş, içten kemire kemire, zamanla yıpratır ve sonuçta etkisiz bir hale getirir. Bu nedenle kendimizi şetanın bu tür yıpratmaya yönelik taktiklerine karşı korumamız gerekmektedir. Onun bizi yıpratıp etkisiz bir hale getirmesine izin vermemeliyiz. Tam tersine, attığımız her adımda ona karşı durmalıyız.

Şeytanın Yıpratma Çalışmalarından Nefret Etmeliyiz

Pavlus Makedonya’da İncil’i müjdelerken kendisinde falcılık ruhu bulunan hizmetçi bir kızla karşılaşmıştı. Kız Pavlus ile yanındakilerin ardından giderek yüksek sesle, ‘ Bu adamlar en yüce olan Allah’ın kullarıdırlar ve bize kurtuluş yolunu ilan ediyorlar’ diyerek bağırıyordu. Ve bunu birçok günler yaptı. Fakat Pavlus çok sıkılarak, ruha dönüp, ‘Ondan çıkmanı İsa Mesih’in adında sana emrediyorum’ dedi. Ve aynı saatte ruh çıktı. (Res. İşleri 16:16-18).

Ruhsal alanda Pavlus’un burada gösterdiği gibi, ruhlardan nefret etmemiz gerekmektedir. İnsanlardan değil, ama kötü ruhlardan nefret etmeliyiz. Pavlus bu olayda elbette kıza değil, ama kızın içindeki kötü ruha öfkelenmişti. Kötü ruha kızın içinden çıkmasını emretti. Bu olayda Pavlus, kıza üçüncü kişi gözüyle baktı. Bu nedenle her ne zaman şeytanın insanları yıpratıp hırpaladığını görürsek, Pavlus’un gösterdiği nefrete benzer bir nefret sergilemeliyiz.

Eğer şeytanın sizi nasıl yıprattıgını gerçekten bilirseniz, o zaman Tanrı’dan size bu nefret duygusunu vermesini isteyebilirsiniz. Bu nefret duygusu seytandan tiksinmek ve ona kızmak demektir. Birçok insan başkalarına nasıl kızılacağını çok iyi bilir; ama gariptir ki, şeytana nasıl kızılacağını ve ondan nasıl nefret edileceğini bilmez. Başkaları tarafından kızdırıldıklarında, öfkeden sinir krizlerine dahi kolaylıkla girebilirlerken, düşmanın, yani şeytanın onları nasıl yıprattığından haberleri bile olmaz. Günden güne Pavlus şeytan tarafından yıpratılıyordu; ve sonuçta o kadar çok kızdı ki, kötü ruha karşı durmak için ağzını açtı ve böylece kötü ruh hizmetçi kızı bırakıp gitmek zorunda kaldı. Bu yüzden sürekli olarak asla sessiz kalmayın. Şeytana karşı durmak için sesler yükseltilsin.

Eğer Tanrı’nın çocukları kızmakta artarak şeytana karşı durmak için ağızlarını açsaydılar her şey çok iyi olurdu. Bizler ‘Halleluya!’ diye bağıracağız; yeter ki insanlar seslerini yükseltip şeytana bağırsınlar! Ne kadar güzel olurdu, değil mi!? Ama maalesef bazıları o kadar zayıftırlar ki, şeytanın kendilerini sürekli olarak yıpratmasına izin verirler. Tanrı’nın evlatları şeytana her zaman kızmalıdırlar ve ondan nefret etmelidirler. İmanlılar şeytana kızarak ve ondan nefret ederek onun yıpratmaya yönelik çalışmalarından özgür olurlar.
Şeytanın sizi yıpratmaya yönelik bu tür sinsi saldırılarında sizler genellikle sessiz kalıyorsunuz, sabırlı bir şekilde bu saldırılara katlanıyorsunuz ve sessizce acı çekiyorsunuz. Ve daha sonra kendi içinizde kendinizi o kadar berbat hissediyorsunuz ve o kadar çok öfkeleniyorsunuz ki, sonuçta şeytana şöyle bağırıyorsunuz:

‘Bu kadarı yeter! Artık sana katlanamam! Hayatımdan def olup git!’ Sadece bunu demekle, sadece çileden çıkmakla kurtuluyorsunuz ve şeytanın sizin üzerinizdeki yıpratma çalışmaları o anda son buluveriyor! O halde Tanrı’nın evlatları ayağa kalkmalı, düşmanı reddederek onu azarlamalıdırlar! Bazıları birden kurtulamıyorlar, çünkü hala katlanabilecekleri birazcık ‘güçleri’ vardır. Şeytanın yıpratma ve parçalamaya yönelik saldırılarına katlanmaya devam eden; şeytana, gücünü, sevincini ve ruhsal hayatını çalmasına izin veren bir kişi düşmanın tuzağına düşmüştür. Elbette, şunu iyice anlamalıyız ki, bizler şeytan tarafından kullanılan kişilere kızmamalı; tam tersine, onlara sabırla yaklaşmalı ve hatta onları sevmeliyiz. Ama onların içinde saklanarak sinsi planlarını sürdüren şeytana karşı durmalı ve direnmeliyiz. Eğer onun işlerine karşı durur ve direnirsek, çok geçmeden mutlaka özgür oluruz!

Kötü olan’a karşı durma gücü, onun baskısını fark etmekten gelir. İmanlıların birçoğu, şeytanın saldırılarına maruz kaldığında karşı durup dayanmak isterler; ama kendilerinde bunu yapacak gücü bulamazlar. Bu, onların şeytanın baskısını görememelerinden kaynaklanır. Karşı dursalar da, düşmana karşı seslerini yükseltebilecek gücü kendilerinde bulamazlar. Düşmana karşı durabilmeniz, ondan ne kadar nefret ettiğinize bağlıdır. Şeytana yeterince kızgın değilseniz, ona karşı söyleyeceğiniz sözler havada etkisizce yok olup gideceklerdir. Ama ondan nefret edebilmenizin yolu, sadece ona karşı içinizde büyük bir öfke ve kızgınlık beslemenizdir.

İşte o zaman bu kızgınlığınız sizin gücünüz olur. Ağzınızı açmalısınız ve böylece onun def olup gitmesini sağlamalısınız.
Bu tür bir nefret göksel esinlemeyle gelir. Şeytanın sizi nasıl yıpratmaya devam ettiğini gördüğünüz için ona karşı koyarsınız. Bunu siz farkedip gördüğünüz anda şeytan, hilesinin ortaya çıktığını bilecek ve yıkmaya yönelik umutlarının boşa çıktığını anlayacaktır. Rab bize gerçekten merhamet etsin ki, bizler şeytanın bizi yıpratmaya yönelik işlerini farkedebilelim. Şunu iyice aklımıza sokalım ki, şeytanın saldırılarına sabırla katlanmaya devam edersek, o bu saldırılarına kesinlikle devam edecek; ama ona karşı öfkelenir ve ondan nefret edersek o bizi derhal bırakacak, çekip gidecektir.

unu unutmayalım ki, şeytana ne kadar karşı koyarsak koyalım, ona karşı bağırıp onu azarlamadıkça bu karşı koymalar hiçbir işe yaramayacaktır. Ama sesimizi yükseltir ve düşmana öfkeyle emredersek, o zaman şeytanın bizden ayrılıp geri çekilmek zorunda kalacağını da görmüş olacağız. Eğer bir gün şeytanın ne yaptığını, her şeyi nasıl sinsice planladığını görecek olursak, o zaman ayağa kalkmalı ve yüksek sesle bağırarak, ‘Şeytan, seni reddediyorum! Seni istemiyorum! Çekil, git, def ol!’ demeliyiz. Evet, Tanrı bize bu tür karşı koyma gücü verdiği ve biz bu gücü kullandığımız zaman, hemen etkisini gösterecek, şeytanı karşımızdan uzaklaştıracaktır.
Kitabımızı bitirirken, Efesliler 6:13’ü okumamız gerektiğini düşündüm. Orada Pavlus şöyle diyor: ‘Bundan dolayı, kötü günde karşı koyabilesiniz ve her şeyi yaptıktan sonra ayakta durabilesiniz diye,Allah’ın bütün zırh takımını kuşanın.’ Evet, her şeyi yaptıktan sonra ayakta durmalı, dayanmalı, ve şeytana bizi yıpratıp etkisiz hale getirmeye devam etmesine izin vermemeliyiz! Şeytanın Tanrı’nın çocukları üzerinde ne tür yıpratma çalışmaları sürdürdüğünü görebilmemiz için Rab’den gözlerimizi açmasını istemeliyiz. Şeytana karşı durmak için ayağa kalkalım ve sesimizi öfkeyle yükselterek onu azarlayalım! Ona şöyle seslenelim: ‘Şeytan, bizim üzerimizde hiçbir hakkın ve yetkin yok! Sana karşı duruyor ve Rab İsa Mesih’in adında benden uzaklaşmanı emrediyorum! Beni yapratmana ve etkisiz bir hale getirmene asla izin vermeyeceğim. Def ol ve karşımdan kaybol! İsa adında, Amin!’ Şeytanın üzerimizde sergileyebileceği herhangi bir yapratma girişimini reddedersek ve buna karşı durursak, o zaman Rabbin sağladığı kurtuluşu ve dolayısıyla şeytanın bizi yıpratmaya yönelik saldırılarından özgür oluşumuzu açık bir şekilde göreceğiz!
Böyle bir sözün İsa’nın kanıyla örtülmesi gereklidir. Rab bizi kendi o kutsal kanıyla örtsün! Amin!

SON