Re: Dünyadaki üç düşmanimiz
İKİNCİ DÜŞMANIMIZ : DÜNYA
(Ralph Shallis)
Kutsal Kitap’ta ‚dünya ve yeryüzü‘ kesin bir ayırım yapılır. Tanrı yeryüzünü yarattığı zaman, bütün yarattıklarının ‚çok iyi‘ olduğunu bildirir. Kutsal Yazılar’da ‚yeryüzü‘ sözcüğüyle Yaratıcı’nın yüceliğini ve bu yaratış eyleminin O’na verdiği derin sevinci yansıtan, sayısız canlı türünü barındıran harika güzellikteki gezegenimiz kastedilir. Tanrı, ilk erkeği ve kadını kendi benzeyişinde yaratarak, onları bir ‚çift‘ olarak yeryüzündeki bahçeye yerleştirdi ve bunun, ‚çok iyi‘ olduğunu bildirdi. Evliliğin başlangıçta Tanrı tarafından tasarlandığı şekliyle sahip olduğu muhteşem güzellik ve ardından ‚Düşüş’ün araya girmesi ne büyük bir felakettir!
Hristiyan ilahiyatı, üçüncü yüzyıldan itibaren, Grek felsefesinden, özellikle de ruh ve madde arasındaki karşıtlığı savunan Yeni Platonculuk akımından büyük ölçüde etkilenmiştir. Asya kökenli olan ve ruhun saf olduğu, maddeninse tamamen kötü olduğunu öğreten bu felsefe, günümüzde halen Hinduizm ve Budizm’in temel ögretisini teskil eder . Ayrıca çileciliğin yanı sıra Orta Çağ’da Avrupa’daki ahlaki düşkünlüğün ve de Hristiyan tarihindeki diğer sapkınlıkların nedenini oluşturur. Bu görüş, Tanrı düşüncesiyle pervasız ve çelişki içindedir, çünkü Tanrı maddeyi ve yaşamı yarattıktan sonra bunların iyi olduğunu bildirmiştir.
Kutsal Kitap’a göre ‚dünya‘ ise çok farklı bir şeydir; o tümüyle kötüdür. Kutsal Kitap’ta yer alan ‚dünya‘ terimi, (Grekçesi Kosmos) ara sıra, Tanrı tarafından yaratılan o muazzam kozmik sistem bağlamında ‚yer ve gök‘ ya da ‚yeryüzü‘ anlamına gelebilir; fakat Yeni Antlaşma’da neredeyse he zaman insanların kendileri için kurdukları ve Tanrı’nın yargıladığı dünya düzenini ifade eder. Bu düzen Tanrı’nın yetkisine bağımlı değildir; aldatmacaları ve adaletsizlikleriyle dünyanın içine işlemiştir; onu kirletir, bozar ve mahveder.
Kutsal Kitap’ta İblis’in, bu dünyanın ilahı olduğuna dair o korkunç ve sarsıcı gerçek açıklanır. O ayrıca ‚havadaki hükümranlığın Egemeni‘ ve ‚Söz dinlemeyen insanlarda etkin olan ruh‘ olarak da adlandırılır. İsa Mesih onu, ‚bu dünyanın egemeni‘ olarak adlandırır ve yargılandığını bildirir – bunun için Tanrı’ya şükürler olsun. İblis, ‚Yüceler Yücesi‘ gibi olmak istediği için medeniyetin ilerlemesi, sanat ve bilimin, hatta dinin gelişmesi konusunda insanlığı teşvik eder ve onlara esin kaynağı olur, çünkü bu yolda Tanrı’nınkine benzer bir görkem elde edebilmeyi tasarlar. İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek, bu gibi şeyleri ona atfettikleri zaman İblis amacına ulaşmış olur. İnsanların düşünce dünyasından gerçek Tanrı kavramını yok etmiş, bunun yerine kendi imajını yerleştirmiştir.
Bu, elbette Tanrı’ya yücelik sunan ve O’nun görkemini yansıtan gerçek sanat ve bilime dünyada yer olmadığı anlamına gelmez. İblis’in, dünyadaki dahilerin çoğunu Mesih’ten uzaklaştırıp karanlığa götürdüğü acı bir gerçektir. Oysa Mesih inanlısı şairlere, düşünürlere, ressamlara büyük gereksinim vardır. Bu gerçeği farketme konusunda oldukça geç kaldık.
İnsanlar, yalnızca İsa Mesih’te açıklanan tek ve gerçek Tanrı’yı reddettikleri için, kaçınılmaz olarak, O’nun düşmanı olan bir ilahın varlığını kabul eder ya da ona taparlar. Elçi Pavlus İblis’in, insanların Mesih’in Müjdesi’ni anlamalarını engellemek için onların zihinlerini körleştirdiğini bildirir (2.Korintliler 4:4).
Elçi Yuhanna ise tüm dünyanın kötü Olan’ın denetiminde olduğunu bildirir. Bu nedenle Tanrı bizlere dünyayı sevmemizi yasaklarsa buna şaşırmamalıyız, ‚Çünkü dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur.‘ İsa Mesih, öğrencilerini şöyle uyarır:
‚Dünya sizden nefret ederse, sizden önce benden nefret etmiş olur‘ (Yuhanna 15:18).
Bu konuyu açıklığa kavuşturmamız gerekiyor: Dünyanın bizim düşmanımız olduğunu anlamak zorundayız. Bu dünyada İsa’ya yer yoktur. Bu dünya, doğumunda O’na bir yemliği layık gördü. Daha sonra yetişkinliğe eriştiğinde, O’n u bir suçlu gibi yargıladı, hakaret edip aşağıladı ve en sonunda O’nu bir ağaç üzerinde çarmıha gerip işkence ederek öldürdü.
Öte yandan, bu dünya, insanlığın tüm sömürüsüne ve Adem’in düşüşü nedeniyle lanetin altında çektiği sancılara rağmen, Tanrı’nın çocuğu olan kişi için hala bir sevinç kaynağıdır. Her çiçek, her gün doğumu, her canlı O’nun için ilahi bilgeliğin bir mucizesidir. Ama o, bu dünyayı, (bu düzeni) bir trajedi, ıstırap veren bir gösteri, gizlice fırsat kollayan bir tehlike gibi görür. Evet, bir zamanlar O da bu dünyada kendi evindeymiş gibi hissetmişti. Ama şimdi herşey farklı. O artık bu düzene ve ilahına ait olmadığının farkına vardı. O artık başka bir krallığa, Tanrı’nın Egemenliği‘ne aittir.
Tanrı Sözü şöyle der: ‚Dünyayı ve dünyaya ait şeyleri sevmeyin. Dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur. Çünkü dünyaya ait olan her şey -benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur – Baba’dan değil, dünyadandır. Dünyada dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı’nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar’ (1.Yuhanna 2: 15-17).
Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!‘ (Yuhanna 16:33).
‚Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi…‘ (Yuhanna 3:16).
Dünyayı sevmenin çok farklı iki yolu vardır! Onun kötü düzenini sevmemiz mümkün değildir, ama bu düzene kapılan insanları sevmemezlik de edemeyiz.