Re: Belçika İnanç Açıklaması

#28775
Anonim
Pasif

Bölüm 11 –Kutsal Ruh’un Tanrılığı
Kutsal Ruh’un,
sonsuzluktan beri Baba ve Oğul’dan geldiğine –
oluşturulmadığına,
yaratılmadığına,
doğmadığına,
sadece Baba ve Oğul’dan geldiğine
inanırız ve itiraf ederiz.

Sıralama bakımından Kutsal Ruh,
Kutsal Üçlü Birliğin üçüncü kişisidir –
Baba ve Oğul ile
yücelikte
ve görkemde
tek ve aynı özdendir,

Kutsal Yazılar’ın bize öğrettiği gibi
Kutsal Ruh gerçek ve ebedi Tanrı’dır.

Bölüm 12 –Yaratılış
Baba’nın gökleri ve dünyayı ve içindeki her şeyi
hiç yoktan
ve kendisine hoş gelen bir şekilde
Söz’ü–
yani Oğlu
aracılığı ile yarattığına inanıyoruz.

O (Baba), bütün yarattıklarına
varlıklarını, şekillerini, görünüşlerini
ve Tanrı’ya hizmet etmeleri için
değişik işlevlerini vermiştir.

Şimdi bile
O (Baba) varlıkları
kendi sonsuz sağlayışına göre
ve sınırsız kudretine bağlı olarak
devam ettirir ve yönetir
öyle ki, bu varlıklar insana hizmet edebilsin,
öyle ki, insan da Tanrı’ya hizmet edebilsin.

O (Baba) aynı zamanda
kendine mesajcı olmaları
ve seçilmişlere hizmet etmeleri için
melekleri iyi olarak yaratmıştır.

Onlardan (meleklerden) bazıları
Tanrı’nın onları yarattığı üstünlükten
sonsuz bozulmuşluğa düşmüşlerdir;
Diğerleri ise
Tanrı’nın lütfu sayesinde,
dayanmışlar ve orijinal durumlarında kalmışlardır.

Kötü ruhlar o kadar bozulmuşlardır ki,
Tanrı’nın
ve iyi olan her şeyin düşmanı olmuşlardır.
Kiliseyi ve kilisenin her üyesini,
bütün güçleri
ve bütün hileli düzenleri ile
yok etmek ve bozmak için
hırsızlar gibi nöbette beklemektedirler.

Böylece
kendi kötülükleri yüzünden
ebedi bir lanetlenmeye mahkum edilmişlerdir
her gün çekecekleri azabı beklemektedirler.

Bu yüzden bizler,
ruhların ve meleklerin varlığını reddeden Sadukilerin
ve aynı zamanda
cinlerin kendi kendine var olduğunu savunan
bozulma geçirmeden kendi doğalarında kötü olduklarını
ileri süren Manicilerin[8]
hatalarını şiddetle reddederiz.

Bölüm 13 –Tanrı’nın Sağlayışı Doktrini
İyi olan Tanrı,
her şeyi yarattıktan sonra,
bu yarattıklarını şansa ya da tesadüfe bırakmamıştır fakat
onları kendi kutsal arzusuna göre
yönlendirir ve yönetir.
Bunu öyle bir şekilde yapar ki, dünya üzerindeki hiçbir şey
O’nun sistemli düzeni dışında gerçekleşemez.

Bununla birlikte Tanrı,
gerçekleşen günahların ne yazarıdır
ne de bu günahlar yüzünden suçlanacak olandır.
O’nun gücü ve iyiliği
o kadar yüce ve kavranılamayandır ki,
cinler ve kötü insanlar adil olmayan işler yaparken bile
Tanrı tüm bu işlerini en mükemmel ve adil bir biçimde düzenler ve uygular.

Uygunsuz bir merak ile
Tanrı’nın insan anlayışını ve
bizim kavrama yeteneğimizi aşan işlerini
sorgulama niyetinde değiliz.
Ancak tüm yumuşaklık ve hürmetimizle
Tanrı’nın bizden saklı olan
adil yargılarını hayranlıkla seviyoruz,
İsa Mesih’in birer öğrencileri olmaktan
hoşnut oluyoruz,
bizlere Söz’ünde göstermiş oldukları ile yetiniyoruz
ve o sınırları aşmıyoruz.

Bu doktrin bizlere tarifsiz bir esenlik verir
bizlere hiçbir şeyin tesadüfi olamayacağını,
her şeyin sadece göklerdeki lütufkar Babamızın
düzenlemelerine göre gerçekleşeceğini öğretir.
O, bizleri bir Baba şefkati ile gözetir,
tüm yaratıkları hükmü altında tutar,
Babamızın arzusu olmadıkça
ne başımızdan bir tel saç,
(ki hepsi tek tek sayılıdır)20
ne de göklerdeki küçük bir kuş
yere düşebilir.

Bizler bu düşünce ile huzur buluruz,
biliriz ki, Babamızın kontrolü altında olan
ne cinler ne de düşmanlarımız
O’nun izni ve isteği olmadıkça
bize zarar veremez.

Bu yüzden
Tanrı hiçbir şeye karışmaz
ve her şeyi şansa bırakmıştır
diyen Epikürcülerin[9] lanetli hatasını reddederiz.

20 Matta 10:29-30

Bölüm 14 –İnsanın Yaratılması ve Günaha Düşmesi
Tanrı’nın insanı topraktan yarattığına
onu kendi suretinde ve benzeyişinde –
[insanı] iyi, adil ve kutsal olarak;
Tanrı’nın isteği olan her şeyi
kendi iradesi ile yerine getirebilecek bir biçimde
oluşturup şekillendirdiğine inanırız.

Ancak insan onur içinde iken
ne bunu anladı21
ne de üstünlüğünü fark etti.
Kulağını şeytanın sözlerine vererek,
istekli bir biçimde kendisini günaha kurban etti,
ve bunun sonucu olan ölümü ve laneti üzerine aldı.

Tanrı’dan almış olduğu
yaşam ile ilgili buyruğu çiğnedi,
günahı ile gerçek yaşam olan Tanrı’dan ayrıldı
ve bütün doğası tamamıyla bozuldu.

Kendisini günahlı yapan insan,
tüm yollarında kötü,
bozuk
ve sapkın olup
fiziksel ve ruhsal ölüme maruz kaldı.
Tanrı’dan almış olduğu
bütün üstün hediyeleri kaybetti,
ve kendisini mazeretsiz bırakacak olan
tutabildiği ufak kırıntılar hariç
hiçbirisine sahip çıkamadı.

Daha da ötesi, Kutsal Yazılar’ın bize öğrettiği gibi
içimizdeki bütün aydınlık karanlığa dönüştü:
“Işık karanlıkta parlar
ve karanlık onu alt edememiştir.”22
Bu ayetlerde Yuhanna, insanı “karanlık” olarak nitelemiştir.

Bu yüzden insanın özgür iradesi olduğuna dair
her türlü öğretiyi reddederiz
insan günahın kölesi olduğundan
kendisine “gökten verilmedikçe”23
hiçbir şey yapamaz.

İsa Mesih’in,
“Baba bir kimseyi bana çekmedikçe,
o kimse bana gelemez”24
şeklindeki sözlerinden sonra
kim iyi bir iş yaptığını öne sürüp böbürlenebilir ki?

“Benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır”25
ayetini anlayan bir kişi
kendi iradesini nasıl yüceltebilir ki?
“Doğal haliyle kişi, Tanrı’nın Ruhuyla ilgili gerçekleri kabul etmez”26
gerçeği karşısında,
hangi insan kendi bilgeliğinden bahsedebilir ki?

Kısaca,
kendimiz hakkında, kendi kendimize,
“tek bir düşünce bile düşünemeyeceğimizi”
ve “bizi yeterli kılanın Tanrı”27 olduğunu bilen
bizler bir fikir üretebilir miyiz?

Ve bundan dolayı
elçinin söylediği
doğruluk içeren şu sözleri
sıkı ve sağlam bir şekilde durması gerekir:
“Çünkü kendisini hoşnut eden şeyi hem istemeniz,
hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır”28

“Bensiz hiçbir şey yapamazsınız”29
diyen İsa Mesih’in öğretişine göre,
O’nun işi olmadıkça
insanın anlayışı ve isteği
Tanrı’nın anlayışı ve isteği ile aynı olamaz.

21 Mezmur 49:20
22 Yuhanna 1:5
23 Yuhanna 3:27
24 Yuhanna 6:44
25 Romalılar 8:7
26 I.Korintliler 2:14;
27 II.Korintliler 3:5
28 Filipililer 2:13
29 Yuhanna 15:5

Bölüm 15 –Orijinal (ilk) Günah Doktrini
Adem’in itaatsizliğinden dolayı
orijinal günahın
bütün insan ırkına yayıldığına inanırız.

Orijinal günah bütün doğanın bozulmasıdır–
annelerinin karnındaki
küçük bebekleri bile etkileyen bozulmuşluk mirası,
insanların içinde
her türlü günahı üreten bir köktür.
Bundan dolayı Tanrı’nın gözünde
günah o kadar iğrenç, o kadar kötüdür ki,
tüm insan ırkını mahkum etmek için yeterlidir.
vaftizle bile
tamamen kalkmaz,
kökleri sökülmez,
zehirli bir pınar gibidir
günah ondan sürekli olarak kaynar.

Buna rağmen orijinal günah,
Tanrı’nın lütfu ve merhameti ile
affedilmiş olan Tanrı’nın çocuklarının üzerine
bir mahkumiyet getiremez–
ancak bu onları rehavete (uykuya) kaptırmamalı,
“ölüme götüren bu bedenden”30
sıklıkla kurtulmayı arzulayıp
inlemelerine rağmen
bu yozluğun her an bilincinde olmalıdırlar.

Bundan dolayı,
günahın taklit etme olayından başka bir şey olmadığını ileri süren
Pelagiyusçuların[10] hatalarını reddederiz.

30 Romalılar 7:24

Bölüm 16 –Seçilmişlik
İlk insan olan Adem’in
günahı yüzünden,
onun bütün soyu
yok oluşa ve mahvoluşa düşmüşken–
Tanrı’nın kendisini olduğu gibi,
merhametli ve adil olarak gösterdiğine inanırız.

Rabbimiz İsa Mesih’te,
mahvoluştan kendisine çektiği ve kurtardığı kişileri
işlerine bakmaksızın
Kendi saf iyiliğinden dolayı
ebedi ve değişmez olan hükmü ile
belirleyip seçen
Tanrı merhametlidir.

Geriye kalan kişileri,
kendilerini batırdıkları mahvolmaya ve düşmeye bırakmakta
Tanrı adildir.

Bölüm 17 –Düşmüş İnsanın Kurtulması
İyi olan Tanrımızın,
muhteşem hikmeti ve iyiliği sayesinde,
insan O’ndan titreyerek
kaçmasına rağmen,
kendisini hem fiziksel hem de ruhsal ölümün altına koyan
ve kendisini tamamen sefalete düşüren adamı görerek,
arayıp ve bulduğuna inanırız.

Tanrı,
“kadından doğacak olan”31
Oğlunu vaat ederek
yılanın başını ezeceğini 32
ve aracılığı ile [insanı] bereketleyeceğini söyleyerek
insanı teselli etmiştir.

31 Galatyalılar 4:4
32 Tekvin 3:15

Bölüm 18 –İsa Mesih’in Beden Alması
Tanrı’nın,
tek ve ebedi Oğlu’nu
kendi belirlediği zamanda
dünyaya göndererek,
kutsal peygamberlerin ağzından
kadim atalara verdiği vaadi yerine getirdiğini
itiraf ederiz.

Kutsal Ruh’un gücü sayesinde,
bir erkeğin katkısı olmadan
kutsanmış Bakire Meryem’in rahminde oluşan,
günah hariç
tüm zayıflıkları ile
tam gerçek insan doğasını alan Oğul;
“kul özünü aldı”
ve “insan benzeyişinde doğdu”33

ve O (Oğul), sadece bedensel olarak insan doğasını almakla kalmadı,
gerçek bir insanoğlu olabilmek için
aynı zamanda gerçek bir insan ruhu da aldı.
Bedenle birlikte ruh da kaybedildiği için,
O (Oğul)her ikisini de kurtarmak amacıyla
ikisini de üzerine aldı.

Mesih’in annesinden insan bedeni aldığını
reddeden Anabaptislerin delaletine karşı
şu gerçekleri itiraf ederiz;
O (Oğul) “çocuklarla aynı eti ve kanı aldı”;34
bedence “Davut’un soyundan gelen birisi”;35
“bedence Davut’un soyundan doğan”;36
“bakire Meryem’in rahminin ürünü”;37
“kadından doğan”;38
“Davut’un soyundan”;39
“İşay’ın kökünden”40
“Yahuda oymağından”41
Bedence Yahudilerin soyundan geldiğinden;
“İbrahim’in soyundandır”
“İbrahim’in soyunun bedenini almıştır”
ve “günah dışında her yönden kardeşlerine benzeyen”42 biridir.

İşte bu yüzden O [İsa Mesih], bizim gerçek “İmanuel’imizdir”
“İmanuel, `Tanrı bizimle’ demektir.”43

33 Filipililer 2:7
34 İbraniler 2:14-15;
35 Elçilerin İşleri 2:30
36 Romalılar 1:3
37 Luka 1:42
38 Galatyalılar 4:4
39 II.Timoteyus 2:8
40 Romalılar 15:12
41 İbraniler 7:14
42 İbraniler 2:17; 4:15
43 Matta 1:23

Bölüm 19 –Mesih’in İki Doğası
Bu şekilde beden almış olan Oğul kişisinin
ayrılamaz bir biçimde
insan doğası ile
birleştiğine inanırız;
Tanrı’nın iki Oğlu olmamıştır,
iki ayrı kişi değil
ancak iki ayrı doğa tek bir kişide
her bir doğa kendi özgün niteliklerini kaybetmeyecek bir biçimde birleşmiştir.

Bu ilahi doğa (Oğlun Tanrı doğası), her zaman yaratılmamış olarak kalmıştır,
yeryüzünü ve cennetti doldurarak
ne günlerinin başlangıcı, ne yaşamının sonu vardır.44

Oğul insan doğası niteliklerini kaybetmemiştir,
yaratılmış olanın özelliklerine sahip olmaya devam edecektir–
günlerinin başlangıcı vardır;
ebedi olmayan bir doğası vardır
gerçek bir bedenin kısıtlamaları altındadır.
O (Oğul)
diriliş aracılığı ile
ölümsüzlüğü vermiş olsa bile
insan doğasının gerçekliği
buna rağmen değişmemiştir
çünkü bizlerin kurtuluşu ve dirilişi
bu bedenin gerçekliğine dayanmaktadır.

Bu iki doğa,
tek bir kişide öyle bir birleşmiştir ki,
ölüm bile bu iki doğayı birbirinden ayıramamıştır.

Buna göre
ölürken Baba’ya adamış olduğu
gerçek bir insan ruhu bedenini terk etti
Bu arada O’nun (Oğul’un) Tanrı doğası
mezarda yatarken bile
insan doğası ile olan birleşmişlikte kaldı;
küçük bir çocukken bile
O’nun Tanrılığı hiçbir zaman O’ndan ayrılmayıp
ancak bir süre için kendisini ortaya koymadı.

O’nun (İsa Mesih) gerçek Tanrı ve gerçek insan olduğunu
itiraf etmemizin sebepleri bunlardır:
kudreti ile
gerçek Tanrı ölüme zafer kazansın.
ve bedeninin güçsüzlüğü içindeki
gerçek insan bizim için ölebilsin.

44 İbraniler 7:3

Bölüm 20 –Tanrı’nın Mesih’teki Adaleti ve Merhameti
Mükemmel bir biçimde merhametli
ve adil olan
Tanrı’nın
en acı ıstırapla ve ölümle
günahın cezasını taşısın diye
kendi Oğlu’nu itaatsizliğin işlendiği doğayı alması için
gönderdiğine inanırız

Böylece Tanrı adaletini
bizim günahlarımızı üstlenen Oğluna bildirmiştir.
ve suçlu ve lanetlenmeyi hakketmiş olan bizlere
iyiliğini ve merhametini dökerek
en mükemmel sevgi aracılığıyla
Oğlu’nu bizim için ölüme vererek,
O’nun aracılığı ile
bizlerin sonsuz yaşamı olsun
ve ölümsüzlüğe sahip olalım diye
aklanmamız için
O’nu ölümden diriltti.