Re: Yorum Bilmi

#30427
Anonim
Pasif

Mesela Pavlus Korintlilere şöyle diyor: Başını örtmeden dua eden kadın kocası için utançtır diyor. Çünkü Korintte kadınlar fahişelik yapması çok yaygındı ve fahişelik yapan kadınlar kendilerini açıyorlardı. Bu nedenle kilise kadınlarına fahişeler gibi giyinmeyin diyordu Pavlus. Bugün günümüze nasıl uygulayabiliriz bunu. Artık fahişe olmayan kadınlarda başların örtmüyorlar. Böyle b,ir geleneğimiz yok. Başı açık olması bir kadının fahişe olduğunu anlatmıyor günümüzde. Birçok kişi bu yüzden kilisede kadınların başını örtmesi gerektiğini söylüyor. Aynı kadın fahişe gibi giyinip başını örterse kendini kutsal mı hissedecek. Sizin kültürünüz için ne uygunsa aslında. Bize direkt konuşan yerler var. ama bu direkt olarak bize konuşmuyor. KK’ı uygularken esas izleyicilerinden biraz farklı olduğumuzu bilmek durumundayız. Calvin vaaz ettiğinde daima bir başlık takıyordu. Neden takıyordu. Soğuk bir yerde yaşıyordu çünkü. Korint soğuk bir yer değil. Bazı kişiler vardı ki bu şekilde giyiniyorlardı. Orada adama dediği şey bu tür kişilerden kendinizi ayırın demek istiyordu. Bunları daha sonra konuşacağız aslında.
Şimdi anlamamız gereken orijinal anlam. Bir bu yolla yani tarihi arka planı kullanarak kitleyle ilişki kuruyorlar. Bir diğeri ise örneklerle bağlantı kuruyorlar. Oradaki öykü halkın yaşadığı örnekleri ile bir bağlantı var. Üçüncü yol ise öykü ile kitlenin yaşamı o kadar yakınlaşıyor ki çok zor bir şekilde birbirinden ayırabilirsiniz orada olan öykü ile kitlenin yaşadıklarını hemen hemen aynı. Birbirinin üstüne o kadar geliyorlar ki sanki iki dünya bir araya gelmiş gibi. Bunu tanımlamak için kullanacağımız kelime gölge ya da örtüşmek. Tarih tekerrürdür. Büyük tarihçi eğer tarihten öğrenmiyorsanız o zaman tarih kendini tekrar edecektir der. Gerçekten tam olarak mı tekrar eder aynı olay mı yaşanır. Tabi ki hayır. Sürekli zaman kendini tekrar ediyor demek istemiyorum. 100 yıl önce ne olduysa benzer şeyi bugün olabilir. Durum çok benzer. Çok zor birbirinden ayırırsınız. KK yazarları bunu fark ettiler. Bunu çok sık kullandılar. Antik bir olayı yazıyorlardı. Okuyucularına çok net bir şekilde anlatmak için sanki tarih kendi günlerinde tekrar ediyormuşçasına. Yüzlerce yıl önce olmuş bir hadise bunu tanımlıyorlardı. Şimdi olan şeyin üzerinde. Böylelikle insanlar bağlantıyı anlıyorlardı. Neden bu öyküyü okuduklarını anlıyorlardı.
Yaratılışta yazdığı birçok şey Musa’nın Babil’de ve Mısır’daki mitolojinin zıttına geliştirildi. Çünkü İsrail’i kontrol etmek için kendi mitolojilerini kullanıyorlardı Mısırlılar. Onları köle olarak kullanmak için. Onlara özgürlüklerini vermek için dünyanın başlaması ile ilgili olayın doğrusunu anlattı İsraillilere. Mısırlılar ve Babillilerde kendilerince tanrı suretinden bahsediyorlardı. Musa da aynı ifadeleri kullanarak Tanrı suretinden bahsetti ama bakış açıları çok farklıydı. Öbürkülerin tam zıttına söyledi. Babil ve Mısırlılar için tanrı sureti kraldı, kahindi yalnızca. Kendi krallarını sadece tanrı sureti olarak görüyorlardı başka hiç kimseyi tanrı suretinde görmüyorlardı. İnsan hepimiz Tanrı sureti. Aslında bir anlamda benzer ama zıttı.
İsa Mesih nasıl benden aldıysa KK’ta başka bir şekilde Tanrı Sözü’nün insani bir araçla beden almasıdır. İsa konuştuğunda Tanrı mı konuştu insan mı konuştu. Pavlus konuştuğunda Pavlus mu Tanrı mı konuştu? Her ikisi de. Petrus diyor ki Pavlus hakkında konuşurken Pavlus anlaşılması zor şeyler yazıyor diyor. Ama Petrus Tanrı anlaşılması zor şeyler yazıyor demiyor Pavlus anlaşılması zor şeyler yazıyor diyor. Mektubuna şöyle başlamıyor. Ben Tanrı Filipililere yazıyorum demiyor. Ben Pavlus Mesih İsa’nın elçisi size yazıyorum. Kendisi bile kendisini insan olarak düşünüyor bunu. Mesela biz dedik ki Mez.110 dan bahsettiğini söyledik. İsa Davut konuşuyor Kutsal Ruh aracılığı ile. İsa onun Davut mu Kutsal Ruh mu olduğuna inanıyordu. Her ikisi de. Bu şimdi Tanrı’nın sözü mü Davud’un sözü mü. Bu Tanrı Sözü’nün beden alma hali. Bu Hıristiyanlık Tanrı yaratılışı kendi krallığı haline getirmek. İstese bunu hemen yapabilir. Ama bunu direkt olarak değil de dolaylı olarak yapıyor. Aracı olarak insanı kullanıyor. İnsanlık bütün yaratılışı Tanrı’nın krallığına çevirecek olan bir araç. Bu nedenle çok çeşitli şekillerde kullanıyor insanı. Biz dünyayı Tanrı’nın krallığına çevirmeyi yalnız başımıza yapamayız. Çünkü günahlıyız. Ama bir insan var ki bunu tek başına yaptı. Çünkü çok yüce. O Nasıralı İsa. Tanrı insanı kullanmayı seviyor. Günahlı insanı da. Ama KK yazılırken Tanrı insanın hataya düşmesine engel oldu. Bu Vah.de yazıyor. Çünkü elçiler ve İsa böyle konuşuyor. KK’ta sadece gerçeği görüyor. Ona güveniyor, itaat ediyor. Ona iyi görünmediği zamanlarda bile. Tanrı’dan insanlar aracılığı ile ama hatasız. Biz buna organik vahiy diyoruz ve bu bizi Protestan yapıyor.
EA Tanrısı ya da YA Tanrısı diye bir şey yoktur. İkisi de aynıdır. İkisi de adil ve merhametlidir. Aslında YA Tanrısı bize savaşmayın demiyor. Ruhsal bir savaş yapmamızı söylüyor. Ordularla değil ya da politik bir savaş değil. Mesih döndüğünde bizim savaştığımız ruhsal savaşın sonucu olacak. Müjde’nin gücüyle ruhsal savaşımızı verirken basitçe insanları kurtarmıyoruz. Aynı zamanda insanların yargısını da hazırlamış oluyorsunuz. Pavlus bunu galiba 2.Kor.4 de şöyle açıklıyor. Müjde hizmetinde bir zafer kazanıyoruz. Biz kokuyoruz. Ama iki şekilde kurtulanlar için yaşam kokusu lanetlenenler için ise aynı Müjde ölüm kokusu oluyor. İsa adıyla silahları alıp insanları öldürmüyoruz ama biz hala savaştayız ve insanlara sonsuz yaşam ve sonsuz ölüm veriyoruz insanlara. EA ile bir tezatlık yok. Sadece aynı şeyin farklı bir formatı var burada. Biz hala bir süreç içindeyiz Tanrı’nın aracı olarak. Yeryüzünden kötüyü kaldırmak için Müjde’nin vaazıyla. Mesih’in gelişi ile bu görevi tamamlamış olacağız. Biz ruhsal bir savaş yapıyoruz. Biz insanlara bir şey anlatıyoruz. Savaş geliyor. Savaş geldiğinde ne yapıyoruz. Savaşa katılıyoruz. Savaş başladığında iyi tarafta değilseniz kötü sizi yok edecek. Bu Müjde. Biz hala aynı savaştayız. Yeşu Kenan’a çağırıldı ve orayı temizlemesini istedi Tanrı. Neden? Birinci sebep çünkü çok kötü insanlardı. Çocuklar yaşlılar vardı. Yüzlerce yıl boyunca Kenanlılar çılgınca bir şekilde kötüydüler. Sadece evlilikle dışı ilişkide bulunmadılar. Bu kadar basit değildi kötülükleri. Bu normal dünya kötülükleri. Birbirlerini öldürüyorlardı, çocuklarını kurban ediyorlardı. İnsan kurban kesiyorlardı. Dünyada birçok kültür buna benzer şeyler yapıyorlardı. Neden Tanrı özellikle Kenanlıları seçti. Çünkü onlar Aden bahçesindeydiler. Onlar cennet bahçesini temizleyeceklerdi. İki kişiyi cinsel ilişki sırasında şiş geçirerek öldürmüştü KK’ta. Neden bunu yaptı. Sadece seks yaptıkları için değil. O günlerde birçok insan yapıyordu bunu. Çünkü onlar Tanrı’nın tapınağının önünde yapıyorlardı. Aden’de kendi krallığını yeniden kendi halkı aracılığı ile başlatacaktı. Ya tövbe edeceklerdi ya da cezalarını çekeceklerdi. Bazıları tövbe etti ve onlar ölmedi. Fahişe Rahav tövbe etti. O Kenanlı olduğu halde ölmedi. Aslında Tanrı dedi ki bütün Kenanlıları öldürün. Ama hepsini öldürmediler. Rahav’ı İsrail’e kattılar. İsa’nın atalarının arasında Rahav’ın adı geçiyor. İsa gelene kadar yapmamız gereken bu. Kılıçlarımızı alıp kimseyi öldürmek değil ama insanları tövbe etmeleri için uyarmak. Aslında İsrail’in yaptığı da buydu. Ölen çocukların günahı neydi. Batılılar olarak şöyle düşünüyoruz. Her bir kişi yaptığından sorumludur. Modernleşmek bu. Ama Tanrı Kenanları ve İsraillileri böyle düşünmedi. Akan’ı hatırlayın. Akan İsrailliydi. Altınlar çaldı. Kendi çadırına gömdü. Bulunduğunda Akan ailesi ile birlikte öldürüldü. Çünkü o zamanda işler böyle işliyordu. Aslında hala orta doğuda işler böyle işliyor. Bedevilerle konuşmak lazım belki bu konuda. Çünkü her şey bir aile sorumluluğu olarak görülüyor. Yaptığın şeyin bütün aileni etkileyeceğini bilirsen bu seni çok kötü şeyler yapmaktan korur. KK biz modern batılıların düşündüğü gibi düşünmüyor. Bu sadece Kenanlılar için uygulanan bir uygulama değil aynı zamanda İsrail içinde aynı uygulama var. Adem’in günahından bütün nesilleri etkilendi. Adem’in günahı bizim günahımız. Ama insan yargıçlar bunu yapma hakkına sahip değildirler. Bu şekilde yargılama hakkına sadece her şeyi bilen bir yargıç sahiptir. Tanrı ne yapması gerektiğini biliyordu.