Re: Yorum Bilmi

#30422
Anonim
Pasif

Reform herminitiği doğru muydu? Bir şeyin Reform olması onun doğru olduğu anlamına gelmez. Her şeyi KK’a göre kontrol etmeliyiz. KK’tan birkaç örnek verelim. Filipililer kitabına bakalım. İlk önce yazan kişi hakkında öğreniyoruz. Pavlus hapishanede. Filipililerin kim olduğunu öğreniyorsunuz. Hapishanedeki Pavlus’a hediye gönderiyorlar. Pavlus’u tanıyorlardı. Tabi ki YA’da bunları yapmak daha kolay. Ama EA’da o kadar kolay değil.
Yaratılış kitabını okuduğumuzda Hitler gibi bizim için yazıldığını düşünür, kimden kime yazıldığını düşünmeden okursak. Mesela İbrahim’in hayatına bakalım. Bu öyküyü yazan kişiye bakalım. Kim yazdı? Musa. Musa kime yazdı? İsrail’in ikinci nesline yazdı. Bu şekilde bakmak çok farklılaştırıyor. Bu fark ne? Modern Müjdesel kilise Yar.1.bölümü okuduğunda Tanrı bana konuşuyor diyor. Bu bölümü okuduklarında kafalarındaki soru ne? Yaratılış’ta Tanrı bana ne diyor. Musa Darwin hakkında düşündü mü bunları yazarken? Yaratılışı okurken ne ile ilgilendiklerini sormamız lazım o günkü halkın. Onların ihtiyaçları neydi? ne diyordu Musa İsraillilere? Burada bir doktrin var oradaki insan yazarın görüşünü destekleyen. Biz buna organik esin diyoruz. Bu çok önemli bir kavram. Bu esin hakkında çok uç düşünceler var inanlılar arasında. Bir uç bir tarafta. Onlar mekanik esin diyorlar artık. Hata buna dikte etmek diyorlar. Yazar pasiftir. Tanrı insanı bir makine gibi kullanıyor. Tanrı söylüyor insana yazıyor. Daha da uç noktası. Pavlus yazarken Pavlus değil de Pavlus’un eli yazıyordu bir robot gibi. Yazarken aynı anda konuşabilir ya da başka herhangi bir iş yapabilirdi. Yazarken bakması da gerekmiyordu. Çünkü Kutsal Ruh ona yazdırıyordu. Bakmasına ya da düşünmesine gerek yoktu. Sadece kalemi tutması yetiyordu Pavlus’un. Bu mekanik dikte bir esin. Bir de öbür uç var. Buna romantik esin diyebiliriz. Sanki esin insanın içinde bir şeyler yapıyor. Sanki bir müzik bestesi gelmiş gibi insanın ruhunu etkileyen bir şey. İçinde bir şeyler oluyor ama bu yazısını çok az etkiliyor. Bu genelde çok liberal Hıristiyanların fikri. Buradan çıkarak da KK’ın kesin güvenilir olamayacağını savunuyorlar. KK hataları olduğuna inanıyorlar. Organik esin ise ilahi esin ile insanı ayıramıyoruz. İkisini bir arada tutuyoruz.
KK’ın yazılamasını tamamen yukarıdan kontrol eden bir Tanrı var. Ama bunu insan aracılığı ile yapıyor. Kişilikleri, bakış açılarını, genel tarihi, yazarın tarihini kullanıyor. Birbirlerinden farklı deneyimler, diller var. Bu yüzden de farklı olarak yazıyorlar. Bu nedenle bir kısmı İbranice bir kısmı yunanca yazılıyor. Bu nedenle KK tarihinde farklılıklar görüyoruz. Diğer diller gibi İbranice’de değişimler gösteriyor. Organik esinde Tanrı bir tarafta esini koruyor. Öbür tarafta ise yazarın kişiliği ve arka planı kullanıyor. Böylelikle biz onların ne yaptığını algılayabiliyoruz. Bir örnek verelim.
Mat.22:41-46 “Ferisiler toplu haldeyken Isa onlara şunu sordu: «Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O, kimin oğludur?» Onlar da, «Davut’un Oğlu» dediler. Isa şöyle dedi: «O halde nasıl oluyor da Davut, Ruh’tan esinlenerek O’ndan `Rab’ diye söz ediyor? Şöyle diyor Davut: `Rab Rabbime dedi ki, Ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur.’ Davut O’ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davut’un Oğlu olur?» Isa’ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kimse de O’na bir şey sormaya cesaret edemedi.”
Burada İsa Mesih insan yazarlar için konuşuyor. Kutsal Ruh’a aynı zamanda ne kadar insan yazarın amaçlarına bağlı olduğunu esinin gösteriyor. 43.ayete dikkat edin. Davut aracılığı ile Kutsal Ruh’tan konuştuğunu söylüyor. Davud’un söylediklerinin doğru olduğunu söylüyor. İnkar edilemeyeceğini ifade ediyor. Ama aynı zamanda sadece basitçe Kutsal Ruh konuşmuyor. Davud’un dediğiyle İsa’da ilgileniyor. Bunu nasıl görebiliriz. Ferisilere şu soruyu soruyor. Mesih kimin oğludur? Kutsal Ruh Davud’un sözüne yetki veriyor. Ama dikkat edin Davud’un sözü hala Davud’un sözü. Bunu nasıl görüyoruz. İsa diyor ki Mesih kimin oğlu? Diyorlar ki Davud’un oğlu. İsa bunun doğru söylüyor. Ama bunu söylediği zaman Ferisiler karışıyor. 110.Mezmur’dan örnek veriyor. Nasıl Davut oğluna Rab’bim diyebilir. Biz biliyoruz ki Davud’un oğlu. Bu bir anlamda problem olarak görülüyor değil mi? Çünkü İsa hem Tanrı hem de kişi olarak görülüyor. İsa Davut’tan daha büyük. Hem oğul hem Rab. İsa burada ne yapıyor. Davud’un niyetine burada işaret ediyor. Davud’un niyeti Mesih’in yorumu için bir öncelik yapmak. Organik esinde biz yazarı düşünmek zorundayız. Yazar hakkında daha çok bilirsek daha iyi yorumlayabiliyoruz. Bazen çok biliyoruz bazen çok fazla bilmiyoruz. Bu konuda genel olmamız lazım. Bazı zaman yazarın arzuladığı şeyin ne kadar hangi düzeyde etkin olduğunu bilemiyoruz. Sabah buraya geldiğimizde yerde Korece yazılmış bir parça kağıt bulursak bunu yazan kişi hakkında ne bilirsiniz. Belki bir Koreli olabilir belki Korece bilen biri olabilir. Yazıldığı kaleme ve kağıda bağlı olarak hangi çağda yazılmış olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu tarz bilgiler bu küçük kağıdın yorumlanmasında bize yardımcı olur. Sadece Türkçe bilen birisi tarafından yazılmamış olduğunu bilebiliriz. Biz Pavlus hakkında çok şeyler biliyoruz ve onun arzularını biliyoruz.
Mesela Yeşu’yu yazan kişi hakkında çok şey bilmiyoruz. Yahudi’ydi. Yeşu’nun gününden sonra yaşadı. Eğer oradaki kentlerin isimlerin biliyorsak bu da bize daha çok yardımcı olacak. Eğer Krallar kitabında Yeşu’dan referans alındığını bilirsek o zaman çok daha fazla şey bileceğiz. Bazen 100-200 yıllık zaman farkı oluyor. Bunun bilirsek çok fazla değişmiş olacak. Çin’deki biri tarafından yazılmadı. Mesih’in günlerinde yaşamış olan bir Çinli tarafından yazılmadı Yeşu kitabı. Eğer biraz bilebilseniz çok şey biliyorsunuz demektir. Neden biz kime yazıldığı konusuna önem veriyoruz. Bu bizim inandığımız doktrin. Biz bu doktrine yerleşim doktrini diyoruz. Bu ne anlama geliyor. Calvin’in İnstütüler kitabında şöyle diyor. Tanrı insana konuştuğu zaman anlayabileceğimiz yollarla bize konuşur. Bizi donatır. Bize öyle konuşur ki biz donanımlı olarak konuştuğunu anlarız. Neden Tanrı bize taşıması daha kolay olan bir yolla mesela MP3 içinde vermedi 10 emri. Hem de içine milyonlarca emir sığabilirdi içine. Yoktu o dönemde böyle bir teknoloji. Eğer Tanrı bu yolla vermiş olsaydı uygun olmayacaktı. Kağıtta vardı, papirüs kağıtları da vardı ama taş üzerinde verdi ve neden iki taş üzerine. Kalıcı ve daha sağlam olduğu için. Atalarınızdan da bilmeniz lazım. Aslında Hititler de kuklandı. Musa’nın döneminde yapacakları şey şuydu. Bir anayasa gibi ya da bir antlaşma gibi bir doküman için taş kullanılırdı ve iki kopya halinde yapılırdı. Antik dünyada biz bu tür örneklere sahibiz. Çünkü Mısır’ın saraylarında büyümüştü Musa. Tanrı’dan aldığı zaman yasayı bunun önemini çok iyi biliyordu. Bu on emir onu donatıyordu. Bu temel görüşlere bakıyoruz. Bu bütün vahiy için doğru aslında. Vahiy daima gerekli bir donanıma göre her zaman. Hiç bir zaman bir istisnası yoktur. Bütün vahiylerinde bunu arzuladı. Yaratılış kitabına bakın. Musa tarafından yazıldı. Özellikle bizim sahip olduğumuz kadarıyla şu an YA’dan ve EA’nın tanıklığından biliyoruz. Bu 5 kitap Musa’nın günlerinde yazıldı. Dünyanın tarihini yazmak için Musa kaç tane şey yazabilirdi. Milyonlarca şey yazabilirdi. Eğer Tanrı Adem’le Yusuf arasındaki hikayeleri yaz dediğinde Musa’ya kaç tane hikaye seçebilirdi, yazabilirdi. Tabi ki sonsuz şeyler seçebilirdi. Ama o daha az şey seçip küçük 50 bölümlük bir kitap yazdı. Yusuf’a kadar dünya tarihi 50 küçük bölüm. Size bazı şeyleri dışardan bıraktığı hissi vermiyor mu. Çok mu az şey yazdı acaba? Çük küçük bir kitap yazdı. Yuhanna Mesih’in hayatı hakkında yazdıktan sonra sonunda ne diyor.