Re: Westminster İnanç Açiklamasi

#28759
Anonim
Pasif

Rab’bin Sofrası

I. Rabbimiz İsa, ele verildiği gece kendi bedeninden ve kanından oluşan, Rab’bin Sofrası adı verilen, Kendini kurban olarak sunmasının ve ölümünün kalıcı olarak hatırlanması amacıyla dünyanın sonuna dek Kilisesi’nde uygulanması; bunun gerçek imanlılara getirdiği tüm yararların mühürlenmesi, onların ruhsal beslenmesi ve O’nda büyümesi, O’na borçlu oldukları tüm sorumluluklara daha kökten sarılmaları; O’nun mistik bedeninin üyeleri olarak O’nunla ve birbirleriyle olan paydaşlıklarının bağı ve andı olması için bu sakramenti verdi.[1]

II. Bu sakramentte, Mesih ne Babasına sunulur; ne de dirilerin ve ölülerin günahlarının bağışlanması için gerçek bir kurban verilmektedir;[2] fakat bu, Kendisini, Kendisi aracılığıyla, çarmıh üzerinde, tüm zamanlar için geçerli olmak üzere tek bir defa sunuşunun yalnızca anılmasıdır: Bu tören, Mesih’in kendisini herkesin uğruna çarmıhta tek bir kez sunmasının yalnızca anılması ve Mesih’in tüm bu yaptıkları için Tanrı’ya ruhsal sunu olarak verilmesidir.[3] bu nedenle papalığa ait olan Missa (onların deyişiyle) kefareti, Mesih’in tüm seçilmişleri uğruna tek bir kez kurban oluşunu derin bir şekilde zedelemektedir.[4]

III. Rab İsa, bu sakramentte Kendi buyruğunu insanlara duyurması; dua edip, ekmek ve şarap öğelerini kutsaması, ve böylece onları günlük kullanıştan alıp, kutsal kullanış için ayrıması; ekmeği alıp bölmesi, kaseyi alıp (kendileri de dahil olmak üzere) o anda toplulukta bulunmayanlara değil[5] fakat bu sofraya katılanlara her ikisini de vermesi amacıyla hizmetliler atamıştır.[6]

IV. Yalnızca özel Missa ayinleri, ya da bu sakramenti yalnızca bir Rahip ya da başka bir şey aracılığıyla almak;[7] Tanrı halkına vermeyi reddetmek,[8] içindeki unsurlara tapınmak, yücelterek hayranlıkla ortalıkta gezdirmek, sahte dini kullanım için kullanmak gibi davranışların hepsi bu sakramentin doğasına ve Mesih’in buyruğuna tümüyle aykırıdır.[9]

V. Bu sakramentin Mesih tarafından buyrulan amaca uygun olarak kullanılmak üzere ayrılan dışsal unsurları, çarmıha gerilmiş Mesih’le öyle bir ilişki içersindedir ki bazen, gerçekten ancak yalnızca sakramental olarak, temsil ettikleri gerçeklerin adıyla çağrılırlar, ki bunlara Mesih’in bedeni ve kanı denir;[10] bununla birlikte, öz ve doğa olarak, halen daha önce oldukları gibi gerçekten ve yalnızca ekmek ve şarap olarak kalırlar.[11]

VI. Ekmek ve şarabın, rahibin kutsamasıyla ya da başka herhangi bir şekilde Mesih’in bedenine ve kanına dönüştüğü öğretisi (buna madde dönüşümü adı verilmiştir), yalnızca Kutsal Yazıya aykırı değil, mantık ve sağduya bile terstir; ve bu sakramentin doğasını hiçe saymış; çeşitli batıl inançlara ve hatta putperestliğe neden olmuştur.[12]

VII. Bu sakramentteki görsel unsurları dışsal olarak almış layık kişiler,[13] böylece, çarmıha gerilmiş olan Mesih’ten ve O’nun ölümünün tüm yararlarından iman aracılığıyla içsel olarak, gerçekten, ancak dünyasal ya da bedensel olarak değil, ruhsal olarak alır ve beslenirler: Mesih’in bedeni ve kanı, böylece, fiziksel ya da dünyasal olarak ekmek ve şarabın içinde, onlarla beraber ya da onların altında değildir; bunun yanında bu sakramente katılanların dışsal algılarının bu unsurları algılaması gibi, gerçekten ancak ruhsal olarak bu kişilerin imanlarına bu beden ve kan açık şekilde görünmektedir.[14]

VIII. Ne yaptıklarının farkında olmayanlar ve kötü insanlar, bu sakramentteki dışsal unsurları alsalar bile, bunların simgeledikleri şeylere ortak olmamaktadırlar; ancak layık olmayarak bu sofraya geldiklerinden, Rab’bin bedenine karşı suç işlemekten suçludurlar ve kendi üzerlerine lanet getirirler. Bu nedenle tüm imansız ve tanrısızlar O’nunla paydaşlıktan tat alma konumunda olmadıklarından, Rab’bin sofrasına da layık değildirler; ve Mesih’e karşı büyük bir günah işlemeden, bu durumlarıyla bu kutsal gizlerden alamazlar,[15] ya da katılmalarına izin verilmez.[16]


[1] 1.Kor. 11:23-26; 1.Kor. 10:16-17,21; 1.Kor. 12:13

[2] İbr. 9:22,25-26,28

[3] 1.Kor. 11:24-26; Matta 26:26-27

[4] İbr. 7:23-24,27; İbr. 10:11-12,14,18

[5] Elç.İşl. 20:7; 1.Kor. 11:20

[6] Matta 26:26-28; Mark. 14:22-24; Luka 22:19-20; 1.Kor. 11:23-26

[7] 1.Kor. 10:6

[8] Mark. 14:23; 1.Kor. 11:25-29

[9] Matta 15:9

[10] Matta 26:26-28

[11] 1.Kor. 11:26-28; Matta 26:29

[12] Elç.İşl. 3:21; 1.Kor. 11:24-26; Luka 24:6,39

[13] 1.Kor. 11:28

[14] 1.Kor. 10:16

[15] 1.Kor. 11:27-29; 2.Kor. 6:14,16

[16] 1.Kor. 5:6-7,13; 2.Sel. 3:6,14-15

Kilise Disiplini

I. Kilisenin Kralı ve Başı olarak Rab İsa, ülke hükümetinden ayrı olarak, Kilisenin önderlerinin elinde olmak üzere bir yönetim şekli belirlemiştir.[1]

II. Bu önderlere göklerin egemenliğinin anahtarları verilmiştir; dolayısıyla günahları bağışlama, ya da bağışlamama; tövbesizlere hem Söz hem de disiplin aracılığıyla göklerin egemenliğinin kapılarını kapatma; ve tövbeli günahlılara ise Müjdenin hizmetiyle ya da durum gerektirirse disiplin altından çıkarma yoluyla göklerin egemenliğinin kapılarını onlara açma yetkisi verilmiştir.[2]

III. Kilise disiplini, suç işleyen kardeşleri yeniden kazanmak, başkalarının benzer suçları işlemekten caydırmak, bütün bedeni etkisine alabilecek olan o kötü mayayı temizlemek, Mesih’in onurunu ve Müjde’nin kutsal tanıklığını aklamak, Tanrı’nın antlaşmasının ve mühürlerinin kötü kişiler tarafından kirletilerek zedelemesi durumunda Kilisenin üzerine haklı olarak gelebilecek olan Tanrı’nın öfkesine engel olmak için gereklidir.[3]

IV. Bu amaçlara daha sağlıklı bir şekilde ulaşılabilmesi için kilisenin önderleri bu işlemi öğüt verip, uyararak, daha sonra bir süre için Rab’bin Sofrası’ndan men ederek ve suçun doğasına ve kişinin önceki davranışlarına göre kiliseden çıkarma yoluna gitme şeklinde uygulamalıdır.[4]


[1] İşa. 9:6-7; 1.Tim. 5:17; 1.Sel. 5:12; Elç.İşl. 20:17-18; İbr. 13:7,17,24; 1.Kor. 12:28; Matta 28:18-20

[2] Matta 16:19; Matta 18:17-18; Yuh. 20:21-23; 2.Kor. 2:6-8

[3] 1.Kor. 5; 1.Tim. 1:20; 1.Kor. 11:27-sona kadar; Yahuda 23

[4] 1.Sel. 5:12; 2.Sel. 3:6,14-15; 1.Kor. 5:4-5,13; Matta 18:17; Tit. 3:10

Sinodlar ve Konseyler

I. Kilisenin daha iyi yönetilmesi ve bina edilmesi için Sinodlar ya da Konseyler adı verilen kurullar oluşturulmalıdır;[1] ve bulundukları konumdan ve Mesih’in onlara yıkmaları için değil bina etmeleri için verdiği yetkiden ötürü bu gibi kurulları belirlemek ve kilisenin iyiliği için gerekli olduğu sıklıkta kendilerinin de bu kurulun içinde olmak üzere toplanmak kiliselerin gözetmenleri ve diğer önderlerinin görevidir.[2] [3]

II. İman ve vicdan konusundaki sorunları karara bağlamak; toplu tapınışı daha düzenli hale getirmek ve Rab’bin Kilisesini daha iyi yönetmek için kullar koymak; yanlış yönetim konusundaki şikayetleri dinlemek, ve otoriter olarak karar vermek bu sinod ve konseylerin görevidir: ki eğer verilen karar Tanrı Sözü’ne uygunsa saygı ve itaatle kabul edilmelidir; ancak yalnızca Söze uyduğu için değil fakat aynı zamanda Tanrı’nın kendisi tarafından Sözü’nde verilmiş bir buyruk olmasından kaynaklanan yetkiyle bu karar verildiği için saygı ve itaatle kabul edilmelidir.[4]

III. İster genel, isterse daha özel olsun bütün sinodlar ve konseyler, Elçisel dönemden itibaren hata yapabilir; ve birçoğu da yapmıştır. Bu nedenle bunlar mutlak iman kuralları ya da uygulamalarına dönüştürülmemeli, fakat bu iki konuda da yardım bağlamında kullanılmalıdır.[5]

IV. Sinodlar ve konseyler kiliseyi ilgilendirenler dışındaki hiçbir konuya el atmamalıdır ya da onun hakkında karar veremez: olağanüstü durumlarda alçakgönüllü yakarış; e hükümetlerce istendiğinde vicdan tatmini için öğüt verme yolu dışında toplum yararını ilgilendiren sivil konulara karışmamalıdır.[6]


[1] Elç.İşl. 15:2,4,6

[2] Elç.İşl. 15

[3] Elç.İşl. 15:22-23,25

[4] Elç.İşl. 15:15,19,24,27-31; Elç.İşl. 16:4; Matta 18:17-20

[5] Ef. 2:20; Elç.İşl. 17:11; 2.Kor. 2:5; 2.Kor. 1:24

[6] Luka 12:13-14; Yuh. 18:36

İnsanların Ölümden Sonraki Durumu, Ölülerin Dirilişi

I. İnsanların bedenleri, ölümden sonra toprağa döner, bozularak çürür:[1] ancak canları, ki ne ölür ne de uyur, ölümsüz bir öze sahip olarak hemen kendilerini yaratan Tanrı’ya geri döner:[2] doğru kişilerin canları, kutsallıkta mükemmel kılınmış olarak, en yüce göklere kabul edilir, öyle ki burada ışık ve görkem içersinde Tanrı’nın yüzünü görerek bedenlerinin kurtuluşunun tamamlanmasını beklerler.[3] Kötülerin canları ise cehenneme atılır, ki orada işkence ve sonsuz karanlık içersinde kalarak büyük yargı gününü bekler.[4] Kutsal Yazı, bedenlerinden ayrılan canlara ilişkin bu iki yerden başka bir yer tanımamaktadır.

II. Son gün, diri olanlar ölmeyecek, fakat değiştirilecektir:[5] bütün ölüler kendi (ancak bu sefer farklı niteliklere sahip olan) bedenleriyle diriltilecek ve kendi canlarıyla sonsuzluk boyunca ayrılmamak üzere birleştirilecektir.[6]

III. Aklanmamış olanların bedenleri, Mesih’in gücüyle utanç görmek üzere: aklanmışların bedenleri ise, Ruh’uyla, yücelik görmek üzere diriltilecektir, ve O’nun görkemli bedenine uygun olacak bir yapıya dönüştürülecektir.[7]


[1] Tek. 3:19; Elç.İşl. 13:36

[2] Luka 23:43; Vaiz 12:7

[3] İbr. 12:23; 2.Kor. 5:1,6,8; Filip. 1:23; Elç.İşl. 3:21; Ef. 4:10

[4] Luka 16:23-24; Elç.İşl. 1:25; Yah. 6-7; 1.Pet. 3:19

[5] 1.Sel. 4:17; 1.Kor. 15:51-52

[6] Ey. 19:26-27; 1.Kor. 15:42-44

[7] Elç.İşl. 24:15; Yuh. 5:28-29; 1.Kor. 15:43; Filip. 3:21

Son Yargı

I. Tanrı, tüm güç ve yargının Baba tarafından kendisine verildiği[1] İsa Mesih aracılığıyla dünyayı doğrulukla yargılayacağı bir gün belirlemiştir.[2] O günde yalnızca günah işlemiş olan melekler[3] değil, fakat tüm zamanlar boyunca dünya yüzünde yaşamış olan her insan, düşüncelerinin, sözlerinin ve işlerinin hesabını vermek ve bedendeyken yaptıkları iyi ya da kötü işlerinin uygun karşılığı almak üzere Mesih’in yargı kürsüsü önünde duracaktır.[4]

II. Tanrı’nın bu günü belirlemekteki amacı, seçilmişlerin sonsuz kurtuluşunda O’nun merhametinin görkeminin; ve reddedilmiş olanların lanetlenmesinde de Adaletinin segilenmesidir. O andan sonra, doğru kişiler sonsuz yaşama girer, ve Rab’bin varlığında olmaktan gelen sevinç ve tazeliği tüm doluluğuyla alırlar: ancak Tanrı’yı tanımayan ve İsa Mesih’in Müjdesine itaat etmeyen kötüler, sonsuz işkencelere atılarak, Rab’bin huzurundan ve gücünün yüceliğinden mahrum kalarak sonsuza dek mahvolacaktır.[5]

III. Mesih, bütün insanların günah işlemekten caydırılması ve tanrısal olanların daha büyük bir teselli bulması için bir yargı günü olacağına şüphe duymadan inanmamızı istemektedir:[6] bu nedenle Tanrı, tüm dünyasal güveni üzerlerinden atıp, Rab’bin ne zaman geleceğini bilmediklerinden her an ayık ve uyanık durmaları, ve tüm zamanlar boyunca “Gel Rab İsa, tez gel! Amin!” demeye hazır olmaları için o günün zamanını insanlardan saklı tutmaktadır.[7]


[1] Yuh. 5:22,27

[2] Elç.İşl. 17:31

[3] 1.kor. 6:3; Yah. 6; 2.Pet. 2:4

[4] 2.Kor. 5:10; Vaiz 12:14; Rom. 2:16; Rom. 14:0,12; Matta 12:36-37

[5] Matta 25:31-sona kadar; Rom. 2:5-6; Rom. 9:22-23; Matta 25:21; Elç.İşl. 3:19; 2.Sel. 1:7-10

[6] 2.Pet. 3:11,14; 2.Kor. 5:10-11; 2.Sel. 1:5-7; Luka 27:7,28; Rom. 8:23-25

[7] Matta 24:36,42-44; Mark. 13:35-37; Luka 12:35-36; Es. 22:20