Re: Mesih uğruna işkence çekmek

#28890
Anonim
Pasif

KİTAP/Mesih Uğruna İşkence Çekmek-Pastör Richard Wurmbrand-GDK Yayınları


YAZAR HAKKINDA


PASTÖR RİCHARD WURMBRAND, vatanı Romanya’da on dört yıllık komünist mahkumiyetine ve işkencelerine katlanan müjdeci bir hizmetkardır. En tanınmış Hristiyan önder, yazar ve eğitimcilerinden biri olmasına rağmen Romanya’da kendisinden çok daha iyi tanınan birkaç kişi var.
1945’te komünistler Romanya’yı ele geçirip kiliseleri kendi amaçları doğrultusunda kontrol etme girişiminde bulunduklarında, Richard Wurmbrand esaret altındaki kendi halkına olduğu kadar işgalci Rus askerlere de derhal etkin ve gayretli bir “yeraltı” hizmeti başlattı. l948’de eşi Sabina ile birlikte tutuklandı. Eşi üç yıl boyunca Tuna Kanalında angarya olarak çalıştırıldı. Richard Wurmbrand, komünist işkencecilerinden başka hiç kimseyi görmediği hücre hapsini üç yıl yaşadı. Sonra işkencelerin beş yıl daha sürdüğü koğuşlara nakledildi.
Hristiyan bir önder olarak uluslararası öneminden dolayı, yabancı konsolosluk diplomatları komünist hükümete onun güvenliğini sorduklarında kendilerine Romanya’ dan kaçtığı söylenmişti. Serbest bırakılmış bir mahkum kılığında gelen gizli polis, eşine Wurmbrand’ın hapishane mezarlığındaki cenazesine katıldıklarını söylemişlerdi. Romanya’daki ailesine ve yurt dışındaki dostlarına onun öldüğü ve artık onu unutmaları söylenmişti.
Hapiste geçen sekiz buçuk yıldan sonra serbest bırakıldı ve Yeraltı Kilisesindeki işine derhal kaldığı yerden devam etti.
Birkaç yıl sonra, 1959’da tekrar tutuklanıp yirmi beş yıl hapse mahkum edildi.
Wurmbrand, 1964’deki genel afla serbest bırakıldı ve yer altı hizmetini yeniden sürdürdü. Üçüncü bir hapse atılma olasılığını fark eden Norveçli Hristiyanlar, Romanya’dan çıkarılması için Komünist yetkililerle görüşmelerde bulundular. Komünist hükümet siyasi mahkumlarını “satmaya” başlamıştı. Bir mahkumun “çıkış bedeli” 1,900 dolar iken Wurmbrand için istedikleri bedel 10,000 dolar olmuştu.
Wurmbrand, 1966 Mayısında ABD Senatosunun İç Güvenlik Alt Komisyonu huzurunda tanıklık vermiş ve vücudunu kaplayan on sekiz derin işkence izini göstermek için yarı bele kadar soyunmuştur. Başından geçenler gazeteler aracılığıyla ABD, Avrupa ve Asya’ya kadar yayılmıştır. Wurmbrand l966’da Romanya Komünist rejiminin kendisine suikast düzenlemeyi planladığını haber almıştı, ama bu ölüm tehlikesi karşısında bile susmadı.
Şehitlerin Sesi (The Voice of The Martyrs) adlı Hristiyan derneğinin kurucusu olarak eşi ile birlikte tüm dünyayı dolaşıp Müslüman ülkelerde, Komünist Vietnam’da, Çin’de ve Hristiyanların imanları uğruna işkence gördükleri diğer ülkelerde hapiste olan Hristiyanların ailelerine yardım sağlayan otuzdan fazla büro arasında bir ağ kurdu. Onun duyurduğu bildiri şu olmuştur: “Kötülüğün sistemlerinden nefret edin, ama size işkence edenleri sevin. Onların canını sevin ve onları Mesih’e kazanın.”
Pastör Wurmbrand, dünya çapında altmıştan fazla dile çevrilen kitapların yazarıdır. Kendisi “Yeraltı Kilisesinin Sesi” olarak adlandırılmaktadır. Hıristiyan önderler onu yaşayan şehit ve “Demir Perdenin Pavlus’u” olarak adlandırmaktadır.


KİTAPTAN BÖLÜMLER:
““…Gizli toplantılarımızın birinde Luka 24. bölümde İsa’nın Emmaus yolunda iki öğrencisi ile karşılaşmasını okuduğum zamanı söyledi. Öğrenciler köye yaklaştıklarında, “…Isa yoluna devam edecekmiş gibi davrandı…” (ayet 28). Piotr, “İsa’nın neden böyle söylediğini merak ettim” dedi, “pek tabi ki öğrencileriyle birlikte kalmak istiyordu. Peki neden yoluna devam etmek istedi?” Benim yanıtım İsa’nın nazik olduğunu söylemek olmuştu. İstendiğine gerçekten emin olmak istiyordu. Buyur edildiğini fark ettiğinde onlarla birlikte sevinçle eve girdi. Komünistler nazik değildir. Kalplerimize ve akıllarımıza zor kullanarak girerler. Bizi sabahın köründen gece yarısına kadar kendilerini dinlemeye zorlarlar. Bunu okullarıyla, radyolarıyla, gazeteleriyle, posterleriyle, filmleriyle, tanrı tanımaz toplantılarıyla ve başımızı çevirdiğimizde gördüğümüz her şeyle yaparlar. Hoşumuza gitsin gitmesin, tanrısız propagandalarını sürekli olarak dinlemeye mecbur kılarlar. İsa ise bizim özgürlüğümüze saygı duyar. Yüreğimizin kapısında durup nezaketle çalar kapımızı.””

“… Bir ateistten şöyle bir rica işittim: “Ana rahminde bir embriyo ile konuştuğumuzu ve embriyo yaşamının bundan sonra gelmekte olan gerçek yaşamdan daha kısa bir yaşam olduğunu farz etsek. Embriyo nasıl bir yanıt verirdi? Size cennetten ve cehennemden bahsettiğimizde siz ateistler bize ne yanıt veriyorsanız o yanıtı verirdi. Annenin karnındaki yaşamın tek yaşam olduğunu ve bunun dışındaki her şeyin dini birer saçmalık olduğunu söylerdi. Fakat embriyo biraz düşünse kendi kendine şöyle derdi, ‘Burada kollarım uzuyor. Kollara ihtiyacım yok ki. Kollarımı açamıyorum bile. Neden büyüyorlar? Belki varlığımın gelecekte işime yarayacak bir boyutu için uzuyordur.Bacaklarım uzuyor ama bacaklarımı göğsüme yapışık tutmam gerekiyor. Niye büyüyorlar? Belki bundan sonraki düzeyde yürümem gerekecek büyük bir dünya var. Her yanım karanlıkla kaplı olmasına ve göze ihtiyacım olmamasına rağmen gözlerim gelişiyor. Neden gözüm var? Belki sonra içinde ışık ve renkler olacak bir dünya var. “Böylece eğer embriyo kendi gelişimini düşünebilirse, dışarıyı görmeden annesinin karnından başka bir hayat olduğunu bilir. Bizim için de aynı durum söz konusu. Genç olduğumuz sürece gayretimiz var ama bunu uygun bir şekilde kullanabilecek aklımız yok. Bilgide ve bilgelikte geliştiğimiz yıllar boyunca cenaze arabası bizi mezara götürmek için beklemektedir. Artık kullanmayacağımız bilgiyi ve bilgeliği aramamız neden gerekli? Bir embriyoda kollar, bacaklar, gözler neden gelişiyor? Bundan sonra gelecek aşama için. Bizim için de burası böyledir. Burada deneyimde, bilgide ve bilgelikte büyümemizin nedeni bir sonraki aşamadır. Ölümü takiben gerçekleşecek olan bir üst aşamada hizmet etmek üzere hazırlandık.”

“…Toplantılardan birinde bir komünizm profesörü İsa’nın bir büyücüden başka bir şey olmadığını göstermişti! Profesörün önünde bir sürahi su vardı. İçine bir toz dökmesiyle su kır mızıya döndü. “Tüm mucize bu diyerek açıkladı. “İsa elbisesinin kolunda buna benzer bir toz taşıyordu ve sonra suyu şaşılası bir şeklide şaraba dönüştürmüş gibi yaptı. Ama ben İsa’dan daha iyisini yapabilirim; şarabı yeniden suya çevire bilirim.” Sıvıya başka bir toz döktü. Su tertemiz oldu. Sonra başka bir toz döktü tekrar kırmızı oldu.
Oradaki bir Hristiyan ayağa kalkıp şöyle dedi: “Yaptıklarınla bizi şaşkına çevirdin yoldaş profesör. Sizden bir ricamız daha var, kendi şarabınızdan bir kadeh içer misiniz!” Profesör ise “İşte bunu yapamam. Toz bir zehirdi” karşılığını verdi. Bunun üzerine Hristiyan şöyle dedi: “İşte İsa ile aranızdaki tüm fark bu. İsa şarabıyla iki bin yıldır sevinç verdi, ama siz şarabınızla zehir saçıyorsunuz.” Hristiyan kardeş hapse atıldı. Fakat bu olayın haberi çok uzaklara kadar yayıldı ve imanda olanları kuvvetlendirdi.
Davut gibi zayıfız. Ama Ateizm Golyatından daha güçlüyüz çünkü Tanrı bizden yana. Gerçek bize ait.”

“…Komünist mahkemelere çıkarıldıklarında Yeraltı Kilisesinde ki Hristiyanların verdiği yanıtlar ilahi esindi. Bir hakim şöyle sormuştu: “Neden insanları yasak tarikatınıza çekiyorsunuz?” Hristiyan bir kız kardeş şu yanıtı verdi: “Amacımız tüm dünyayı Mesih için kazanmak.”
Başka bir davada hakim, “Sizin inancınız bilime aykırı” diyerek alay etti, buna öğrenci olan sanık kız şöyle yanıt verdi: “Siz Einstein’dan daha çok mu bilim biliyorsunuz? Ya Newton’dan? Onlar imanlıydı. Evrenimiz Einstein’ın adını taşır. Evrenin isminin Einstein’ın evreni olduğunu lisede öğrendim. Einstein şöyle yazmıştır: ‘Eğer peygamberlerin anlattığı Yahudiliği ve İsa’nın öğrettiği Hristiyan lığı, kendilerinden sonra gelenlerden özellikle de politika uğruna yapılan papazlıktan temizlersek, dünyayı tüm sosyal kötülüklerden kurtaracak bir inanç elde ederiz. Bu inancı zafere ulaştırmak için yapabileceğinin en iyisini yapmak her insanın kutsal görevidir. Ve büyük fizyolojistimiz Pavlov’u hatırlayın! Kitaplarımız onun bir Hristiyan olduğunu söylemiyor mu? Hatta Marx bile Das Kapital adlı eserinin önsözünde şöyle söyler: ‘Hristiyanlık, özellikle de Protestan formundaki Hristiyanlık, günahın yok ettiği kişilikleri yeniden yaratmak için ideal inançtır. Benim de günah tarafından mahvedilmiş bir kişiliğim vardı. Bu karakteri yeniden yaratmak için Hristiyan olmayı bana Marx öğretti. Siz Marksistler beni nasıl bununla suçlarsınız?”
Hakimin neden söyleyecek söz bulamadığını anlamak zor olmasa gerek.”

Mesih Uğruna İşkence Çekmek /Pastör Richard Wurmbrand /GDK Yayınları