Re: Kutsal kitap’ta adlari geçen önemli yerler

#31092
Anonim
Pasif

BABİL:
Kutsal Kitap’ta ve özellikle Yeşaya ile Yeremya’da adı sık sık geçen önemli bir kent. Eski çağın en güçlü kentlerden biri olan bu yer Kutsal Kitap’ta Tanrı’ya baş kaldıran insanlığın kurduğu düzeni simgeler. Tarih açısından söz edildiği yerlerin dışında Yeni Antlaşma’da hep bu simgesel anlamda kullanılır.

Örneğin: Şu ayetteki kullanılışının çoğu yorumcularca Babil adlı kentte bulunan bir kilise topluluğundan söz etmediği kabul edilmektedir: «Sizin gibi seçilmiş olan Babil’deki kız kardeşiniz selam eder» (1.Petros 5:13). Tanrı’ya baş kaldıran bir toplumda bulunan bir kiliseye değinildiği düşünülmektedir.
Bu simgesel kullanılış Vahiy’de daha belirgin olur: «Kızıl bir canavarın üstünde oturan bir kadın gördüm. (Canavarın) yedi başı, on boynuzu vardı. (Kadının) alnında gizemli anlam taşıyan bir ad yazılıydı: KOCA BABİL, GENEL KADINLARIN VE YERYÜZÜNDEKİ İĞRENÇLİKLERİN ANASI. Kadının kutsal yaşamlıların ve İsa tanıklığı için ölenlerin kanıyla sarhoş olduğunu gördüm» (Vahiy 17:3,5,6).

Babil kenti Fırat ırmağının kıyısında düz bir ovada kurulmuştu. Oysa yedi baş «kadının oturmakta olduğu yedi» tepe olarak yorumlanır (Vahiy 17:9).
Roma yedi tepede kurulan kent olarak tanınırdı. Bununla Roma’nın Tanrı’ya baş kaldıran ve kutsal yaşamlılara baskı yapan insan düzeni niteliklerini taşıdığı anlatılmaktadır. Bu düzenin ardında hangi etkinin yattığı Vahiy’de açıklanır: «Yıkıldı! Koca Babil yıkıldı! Cinlerin konutu oldu. Her kirli ruhun sığınağı oldu.. Artık sende şamdan ışığı yanmayacak.. Çünkü büyücülüğünle tüm ulusları kandırdın. Ve peygamberlerin, kutsal yaşamlıların, yeryüzünde boğazlanan herkesin kanı Babil’de bulundu» (Vahiy 18:2,23,24).

Eski çağda kenti kuran Nimrod’un kişiliğinde bu nitelikler belirmeye başlamıştı. Nimrod Nuh oğlu Ham’ın soyundan olduğu açıklandıktan sonra onunla ilgi şu bilgiler verilir: «O yeryüzünde kuvvetli adam olmaya başladı. O RABBİN indinde kudretli avcı idi; bundan dolayı: RABBİN indinde Nimrod gibi kudretli avcı, denilir. Ve onun krallığının başlangıcı Şinar diyarında Babil, ve Erek, ve Akkad ve Kalne idi» (Tekvin 10:9,10). Bu nitelikler kenti ve kulesini kuran halkta
daha da belirgin olur: «Bütün yeryüzüne dağılmayalım diye, gelin, kendimize bir şehir ve başı göklere erişecek bir kule bina edelim ve kendimize bir nam yapalım» (Tekvin 11:4).

Özgün dilde ‘Tanrı’nın kapısı’ anlamını taşıyan «Babil» adı Kutsal Ruh tarafından karıştırmak eyleminden gelen İbranice’deki ‘balal’ sözcüğü olarak yorumlanır: Tanrı dillerini karıştırarak «onları bütün yeryüzü üzerine oradan dağıttı; ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil denildi; çünkü RAB bütün dünyanın dilini orada karıştırdı» (Tekvin 11:8,9).

Kazıbilimcilerin buluşları Kutsal Kitab’ın Babil üzerinde verdiği ayrıntılı bilginin doğru olduğunu belgeler. «Taş yerine kerpiçleri ve harç yerine ziftleri» olduğu bulunan kalıntlardan anlaşılır. «Başı göklere erişecek bir» kulenin varlığı Esarhaddon adlı kralın M.Ö. 681 ile 665 yılları arasından Esagila denen tapınağı onarmasıyla doğrulanır.
‘Esagila’nın «başı gökte olan yapı» diye tanındığı yazıtlardan bilinir. Böyle tapınaklar kat kat yükselen alanlarda kurulup ‘ziggurat’ adını alırdı. İnançlarına göre ilahları insanlarla görüşmek üzere bu yüksek tapınaklara inerdi.

Babil Bağdat kentinin güneyinde Fırat ırmağının kenarında kurulmuştu. Oraya yerleşen halklardan kesin bilginin bulunduğu ilk halk Sümer halkıdır. Onlardan kalan yazıtlardan yerlere ve bazı nesnelere yabancı dilde adlar verdikleri anlaşılır. Acaba bu, dillerinin karıştırmasıyla ilgili bir kanıt mıdır? Yoksa onlardan önce başka bir halkın yerleştiğini mi gösterir?
Yaklaşık M.Ö. 2000 yılında Nuh’un Sam adlı oğlunun soyundan bir halk Babil’de egemenlik kurdu. Bu
soyun en ünlü kralı Hamurrabi idi. 400 yıl sonra Hittiler bu egemenliğe son verdi. Kassiler Babil’de hakim oldu. Aşur imparatorluğu güçlenince (yaklaşık M.Ö. 1100) Babil halkı bağımsızlık için savaştı. M.Ö. 703 yılında Kildani kralın Yahuda kralına baş vurduğunu Kutsal Kitap’ta okuruz. Elçilerine her şeyini gösteren kral Hizkiya’ya Yeşaya peygamber şunları bildirir: «İşte günler gelecek ki, senin evinde olan her şey.. Babil’e götürülecek» (2.Krallar 20:,17).

Aşur imparatorluğu güçsüz duruma düşünce M.Ö. 626 yılında Kildani Nabopolassar baş kaldırp Babil’de egemenlik kurdu. Oğlu Nebukadnetsar Yeşaya’nın peygamberliğini yerine getirdi, Yahuda halkını Babil’e sürgün götürdü (2.Krallar 25).
Nebukadnetsar gururlanarak «Kral evi olsun diye, kuvvetimin kudreti ile ve haşmetimin izzeti için yapmış olduğum büyük Babil bu değil mi?» deyince RAB onu insanlar arasından kovdu (Daniel 4:28-37).
Bu yoldan RABBE yücelik sunmaya öğrendi. Med halkından kral Darius Babil’i ele geçirerek Med-Fars imparatorluğunu kurdu. Fars kralı Koreş Tanrı’nın önceden bildirdiği 70 yıl dolunca Yahuda halkının yurda dönmesini sağladı.

BEER:
«Kuyu» anlamındaki bu ad genellikle birleşik adlarda bulunur. Oysa «Beer» adını taşıyan iki yer vardı.

1.Biri Lut Denizi’ne doğudan akan Arnon deresinin kuzeyindeydi. Vaat edilen yurda doğru ilerleyen İsrail oğulları «çölde olan, Amoriler sınırından çıkan Arnon deresinin öte tarafında kondular; çünkü Arnon, Moab’le Amoriler arasında Moab sınırıdır.. Ve oradan Beer’e göç ettiler; RABBİN Musa’ya: ‹Halkı topla, onlara su vereceğim› dediği kuyu budur. O zaman İsrail bu şiiri terennüm ettiler (ezgi olarak müzikle söylediler): ‹Ey kuyu fışkır; siz ona terennüm edin; kuyu, onu reisler kazdılar..›» (Sayılar 21:13-18).
Bu önemli bir kuyuydu.
Bu nedenle sadece «Kuyu» adıyla anıldı. İnsanlar onu çölde kazdılar, RAB da onu suyla doldurdu. İç varlığından her kötülüğü boşaltan inanlının Kutsal Ruh’la dolmasını simgeler (Bakınız Yuhanna 4:14 ile Yuhanna 7:37-39 ayetlerine). Büyük olasılıkla «feryat Moab sınırlarına sardı.. Beer-elim’e kadar figanı erişti» sözündeki Beer-elim aynı yerdir (Yeşaya 15:8). (Bakınız BEER-ELİM’e).

2.«Beer» adlı ikinci yer Yahuda sınırları içinde olduğu sanılır. Şekem’de kendisini kral olarak kabul ettiren Abimelek’i kınayan kardeşi Yotam «koşup kaçtı, ve Beer’e gitti ve kardeşi Abimelek’ten korktuğu için orada oturdu» (Hakimler 9:21).

BEER-ELİM:
Bu adın anlamı ‘kahramanlar kuyusu’ ya da ‘başkanlar kuyusu’dur. Moab üzerine gelecek öfkeli yargıyı bildiren peygamberlik sözü figanın Moab sınırlar ına eriştiğini bildirince sınırı temsil eden iki kentin adı verilir: Eglaim ile Beer-elim (Yeşaya 15:8). Beer kentinin Moab sınırında bulunduğu ve Beer-elim anlamının ‘başkanlar kuyusu’ olduğundan Beer ile Beer-elim’in aynı yer olduğu olasılığı güç kazanır (Bakınız «Beer» altında yazılanlara).

BOTSRA:
Yakub’un kardeşi Esav’ın soyunun oturduğu Edom ülkesinde bir kent. «Burç» ya da «kale» demektir.

Lut gölünün güneyde 50 kilometre uzaklığında bulunuyordu. «İsrail oğulları üzerine bir kral krallık etmeden önce, Edom ülkesinde.. Botsralı Zerah’ın oğlu Yobab kral oldu» (Tekvin 36:33). Amos peygamber Tanrı’nın Edom ülkesi üzerindeki yargısını şu sözlerle bildirir: «RAB şöyle diyor: Edom’un üç, hatta dört kat cinayetinden ötürü cezasını geri almayacağım; çünkü kardeşini kılıçla kovaladı ve acıma duygularını boğdu ve öfkesi daima yırtıcıydı ve hiç gazabını elden bırakmadı. Ben de Teman’a ateş göndereceğim ve Botsra’nın saraylarını yiyip bitirecek» (Amos 1:11-12).

Yeşaya peygamberin bildirisinde Tanrı Edom ile Botsra’yı günahtan dönmek istemeyen insanlığı simgelemek için kullanır (Yeşaya bölüm 34).
Başka bir bölümde kullandığı kelime oyunuyla aynı simgesel anlamı daha da vurgular.
Edom «kırmızı» demektir ve Botsra «bağ bozan» anlamındaki bir sözcüğe çok benzer. «Edom’dan, kırmızı giysiyle Botsra’dan bu gelen kimdir?.. O benim, ben ki, doğrulukla söylerim, kurtarmakta kudretliyim. Niçin elbisende kırmızılık var ve niçin giysin üzüm basılan yerde çiğneyenin giysisi gibi? Üzüm basılan yeri ben tek başıma bastım; ve yanımda halklardan kimse yoktu; ve öfkemde onları çiğnedim; ve onları kızgınlığımla ayak altına aldım; ve onların kanı giysimin üzerine sıçradı ve bütün elbiselerimi kirlettim. Çünkü yüreğimde öç alma günü vardı..» (Yeşaya 63:1-6).
Yeremya Moab ülkesinde Botsra adını taşıyan bir yerden söz eder (Yeremya 48:24).
Benzer adlı kentin aynısı olduğu öne sürülmüştür.

EDEN:
Amos peygamber Tanrı’dan şu çarpıcı peygamberlik sözünü duyurur: «Şam’ın kapı sürgüsünü kıracağım, ve Aven deresinden orada oturanları ve Eden evinden elinde asa tutanı söküp atacağım; ve Suriye halkı Kir’e sürülecek, RAB diyor» (Amos 1:5).
Yıllar sonra Aşur kralı Senharib’in Yeruşalim’e gönderdiği elçi Rabşake, bu peygamberlik sözünün gerçekleşmesine değinir: «Atalarımın helak ettikleri milletleri, Gozan’ı ve Haran’ı, ve Retsef’i, ve Telassar’daki Eden oğullarını ilahla rı kurtardılar mı?» (Yeşaya 37:12).
Eden oğullarının evi, Urfa’nın güneyindeki Haran ve Suriye’de Fırat ırmağındaki Gozan kentleriyle birlikte ona değinildiğine göre olasılıkla aynı genel bölgedeydi. Eski yazıtlarda konusu edilen Bit-Adini (Beyt-Eden) krallığı olduğu sanılır.
Fırat ile Balık ırmakları arasındaydı.

Sur kentiyle ticaret edenlerin arasında «Eden.. tacirleri» bulunurdu. Sur mallarını «lacivert ve renk renk işlemeli kumaş topları ile ve erz ağacından yapılmış, iplerle sarılmış değerli esvap sandıkları ile değiş ederlerdi» (Hezekiel 27:23-24).

Telassar adlı yerin konumu şimdiye dek saptanmamıştır.

EDOM:
«Esav, Seir dağında oturdu; Esav Edom’dur» (Tekvin 36:8).

Daha önceleri Seir dağı adıyla tanınan bölge daha sonra oraya yerleşen Yakup’un ikiz kardeşi Esav’ın takma adı olan Edom adıyla tanınıyordu.
Edom «kızıl» demektir. Esav’ın onun için ilk oğulluk hakkını sattığı mercimek çorbasının renginden gelir (Tekvin 25:25-33).
Bu bölge İsrail’in güney doğusundaydı. Lut gölünün içinde bulunduğu Araba vadisinin Akaba körfezine doğru olan en güney kesimiyle yanlarında yükselen dağlardan oluşurdu. İlginç şey bu dağların kızıl taşlardan oluşmasıdır. Yahuda’ya verilen bölgenin güney ucu «Cenub’un (Negeb’in) en son kısmında» «Edom sınırına doğru» idi (Yeşu 15:21). Edom doğusundaki yüksek ovadan Akaba körfezinden kuzeye doğru uzanan «kral caddesi» vardı. Edom halkı Kadeş’ten ilerlemek isteyen Musa yönetimindeki İsrail halkının o caddeden geçmesine izin vermedi (Sayılar 20:14-21).
Edom ile İsrail arasındaki düşmanlığı kuşaklar boyu sürdü.

Mesih’ten önce üçüncü yüzyılda Edomlular Nabatealılar tarafından yurtlarından çıkarıldılar. Yahuda halkına sığınanlar yahudileşmeye zorunda kaldılar. Bu kişilerin arasında Romalılar tarafından Yahuda krallığına getirilen Hirodes ve soyu vardı.

EFRAİM BÖLGESİ:
Benyamin ile Dan soylarına verilen topraklarının kuzeyinde ve Manasse’ye verilen toprakların güneyinde Erden yakınlarından Akdeniz’e uzanan geniş bir bölgeydi.

Yusuf’un ikinci oğlu Efraim’in soyuna verilen bölge. Yakup Yusuf’un iki oğlunu kutsarken bilinçli olarak kollarını çapraz durumda uzatıp sağ elini daha küçüğünün üzerine koyup ağabeyinden daha büyük olacağını bildirdi (Tekvin 48:11-20).

Toplanma çadırı ilkin Efraim’e ait Şilo kentinde kurulunca bu soy önem kazandı. Rehoboam zamanında krallık ikiye bölünüce kuzey krallığın orta direği oldu. Kuzey krallık «Efraim» adıyla tanınmaya başladı (Yeşaya 7:2).

Mesih’in hükümranlığında Efraim ile Yahuda yeniden tek krallık olacak (Yeşaya 11:13; Hezekiel 37:15-22).
Yusuf oğlunun adını Efraim koyarken anlamını şöyle açıklar: «Tanrı düşkünlüğümün diyarında beni semereli kıldı» (Tekvin 41:52).
Efraim ürünlü demektir.

EFRAİM DAĞLIĞI:
Yusuf oğulları (Efraim ve Manasse) küçük bir pay aldıklarına yakınınca Yeşu onlara «Efraim dağlığı sana dar geliyorsa, ormana çık ve orada Perizziler ve Refalar memleketinde kendin için yer aç» dedi (Yeşu 17:15).
Yeşu da bu bölgede gömüldü: «Onu Gaaş dağının kuzeyinde, Efraim dağlığında, Timnat-heres’te, mirasının sınırı içinde gömdüler» (Hakimler 2:9).
Bu dağlığı ayrıca İsrail dağlığı olarak tanınırdı (Yeşu 11:21). Ülkenin ikiye bölünmesinden sonra Samiriye dağları adını da aldı (Amos 3:9). İsrail’in bel kemiğini oluşturan sıra dağlarının en kuzey kesimi, Beyt-el’den Yizreel ovasına kadarki dağlık bölge.

EFRAİM KASABASI:
Yahudi yetkilileri O’nu öldürmeye tasarlayınca İsa’nın Yeruşalem’den ayrıldığı kasaba (Yuhanna 11:53-54).
Beytel’in kuzey doğusunda bulunan et-Tayibe olduğu sanılır.
Baal-hatsor’un yanında bulunan Efraim aynı yer olduğu düşünülmektedir (2.Samuel 13:23).
Bazı uzmanlar Ofra ile bir sayarlar.

EFRAİM ORMANI:
Davut’a bağlı orduyla başkaldıran oğlu Abşalom’la gidenler arasındaki savaş «Efraim ormanında oldu» (2.Samuel 18:,6).
Abşalom Erden ırmağını geçmiş ve Gilead diyarında ordugah kurmuş olduğuna göre bu orman Erden’in doğusunda bulunmuş olsa gerek (2.Samuel 17:24-26).
Davut da Erden’i geçmiş, doğusunda bulunan Mahanaim’de ordugah kurmuştu.

ELAM:
Sodom’a saldırıp Lut’u tutsak eden krallar arasında «Elam kralı Kedorlaomer» bulunuyordu (Tekvin 14:1; 14:9).

Elam ülkesi olasılıkla Nuh’un oğlu Sam’ın oğlu Elam’dan gelir (Tekvin 10:22).
Elam’ın kardeşleri Sami halkın büyük kollarının atalarıydı:
Aşur, Aram ve İbraniler’in atası İbrahim’in geldiği Arpakşad.
Elam ülkesi bugünkü İran’ın Kuzistan bölgesidir.

Dicle ırmağının güney kesimiyle bağlanan Kerk ırmağının ovası ve bunun kuzeyi ile doğusunda bulunan dağlık bölgelerinden oluşur.

Elam halkı yüzyıllar boyunca Aşur ve Babil’le savaşmıştı.
Aşur kralı Aşurbanipal (bazen de Osnappar biçiminde yazılır) Elam ülkesine saldırıp halkını Samiriye’ye sürgün etti (Ezra 49-10). İsrail halkını da Elam’a sürgün etti (Yeşaya 11:11).
Aşur imparatorluğu parçalanınca önce Babil imparatorluğu (Daniel 7:1; 8:1-2), sonra Med ile Farslar Elam’a egemen oldular. Elam’ın başkenti Şuşan Med Fars imparatorluğunun başkentlerinden biri oldu.

Yeşaya peygamber Tanrı esinlemesiyle Elam ve Medler’i Babil’e saldırmaya çağırır. Saldırı geldiğinde Babil büyüklerinin şölene oturduğunu görür (Yeşaya 21:1-9). Ve yıllar sonra tıpkı bunun gibi oldu (Daniel 5:1-31).
Yeremya Elam ve Medler’in saldırıya uğrayacağını, sürgüne gideceklerini ve RABBİN «son günlerde» Elam’ın sürgünlerini geri getireceğini bildirir (Yeremya 25:25; 49:34-39).

ELEALE:
«Tanrı yüceltilmiştir» anlamındaki ad Erden ırmağının doğusunda Amoriler’in bir kentine aitti.
Ruben ile Gad oğulları bu bölgeyi istediler (Sayılar 32:1-5).
Ruben oğulları kenti yeniden kurdular.
Heşbon’a yakındı.
Daha sonra Moablılar kenti aldılar çünkü peygamber Yeşaya Moab’ın yıkımını önceden bildirince «Heşbon’la Eleale feryat ediyorlar» der (Yeşaya 15:4; 16:9; Yermeya 48:34).

ERDEN (ÜRDÜN, ŞERİA IRMAĞI):
İsrail’in en önemli ırmağı. Bunun yanı sıra Türkçe’de «Ürdün ırmağı» ve «Şeria nehri» olarak tanınır.
İbranice’de «inmekte olan» anlamındaki Hay’yarden adıyla tanınırdı.

Bu ad gerçekten bu ırmak için çok uygundur çünkü İsrail’in kuzeyindeki büyük Hermon dağından inen dört kolun birleştiği noktadan sonra çok hızlı bir iniş yapar. Huleh gölüne döküldüğü noktada deniz düzeyinden 68 metre yüksekliğindedir. On altı kilometre ileride Galile gölüne dökülünce deniz düzeyinin altına hemen hemen 212 metreye inmiştir. Oradan Lut gölüne dökülünceye kadar 180 metre daha inmiştir. Orada Erden ırmağı deniz altına yaklaşık 392 metreye inmiş oluyor.
Hule gölünden Lut gölüne kadar yapılan düz çizgi 120 kilometre ise de, ırmağının dolambaçlılığı yüzünden uzunluğu bunun iki katıdır. Erden RABBİN planında İsrail’in doğu sınırı olacaktı: «Sınır inecek ve doğuya doğru Kinneret (Galile) Denizi’nin yanına dokunacaktır; ve sınır Erden’e inecek, ve uçları Tuz Denizi (Lut gölü) yanında olacaktır» (Sayılar 34:11-12).

Oysa Ruben, Gad ve Manasse’nin yarısı miraslarını Erden’in doğusunda aldılar. Yeşu İsrail halkını Erden’e getirdiği zaman biçme vaktiydi ve ırmak kıyılarını basmıştı (Yeşu 3:15).
RABBİN buyruğuyla ahit sandığını taşıyan «kahinlerin ayakları suların kıyısına battığı zaman yukarıdan inen sular çok uzakta Tsaretan yanında olan Adam kentinde, bir yığın halinde durup yükseldiler; ve Araba denizine, Tuz Denizi’ne (Lut gölüne) inen sular tamamen kesildiler ve halk Eriha’nın tam karşısında geçtiler» (Yeşu 3:15-17).

Davut başkaldıran oğlundan kaçmak için Erden’i geçti (2.Samuel 17:21-22). Abşalom da onu kovalamak için Erden’i geçti. Abşalom yenilince Davut’u kral olarak kabul etmek Yahuda halkı ve İsrail halkının yarısı onu Erden ırmağından geçirdiler (2.Samuel 19:31-40).
İlya ve Elişa Erden’in yanına varınca «İlya cübbesini aldı ve onu dürüp sulara vurdu ve sular bu yan ve o yana ikiye bölündü ve ikisi kuru yerden geçtiler» (2.Krallar 2:7-8).
Az sonra onları ateşten araba ve ateşten atlar ayırdı ve İlya kasırgada göklere çıktı. Elişa «İlya’nın üzerinden düşmüş olan cübbesini aldı, ve sulara vurup dedi ‘İlya’nın Tanrısı RAB nerede?’ Ve o da sulara vurunca, sular bu yana ve o yana ikiye bölündü; ve Elişa geçti» (2.Krallar 2:14).
Elişa Suriye kralının ordu başbuğu Naaman’ı Erden’de yedi kez yıkanmaya gönderdi. Bunu yapınca cüzamından kurtuldu (2.Krallar 5:1-14).

Burada geçen en önemli olay şudur: «İsa Galile bölgesinin Nasıra kentinden geldi ve Yahya’nın eliyle Ürdün ırmağında vaftiz edildi. İsa sudan çıkar çıkmaz, göklerin yarıldığını ve Ruh’un güvercin gibi üzerine indiğini gördü. Göklerden bir ses duyuldu: ‘Sen benim sevgili Oğlum’sun; Senden hoşnudum’» (Markos 1:9-11).