Re: Kanın sesi ancak adaletle susar

#28532
Anonim
Pasif

Ayşe ÖNAL – 27.01.2007

Arkadaşımın Hrant Dink’in cinayetinden sonra yine şu ülkenin müthiş yorumcuları ile bir kez daha aykırı düştüm. Derin devlet cinayeti diyenlerle.. Hrant’ın cenazesinde Rahip Kirkor sormuştu; Sizce Hrant öldü mü? Kalbinizden gelen cevabı biliyorsunuz. Tekrarlamıyorum.

Şimdi ben soruyorum; sizce Hrant’ı derin devlet mi öldürdü? Bence hayır. Bence Hrant’ı şeffaf şebeke öldürdü. Hatta o kadar kamu vicdanını zedeleyerek öldürdük ki, Hrant’ın cenazesinde toplanan yüz binler bile artık yuuuh dedi. Hrant’ın öldürüleceğinden bu ülkenin bütün kurumlarının haberi vardı. 2004 Şubat’ında Agos’un kaldırımında noktalanan şeffaf cinayet 2007 Ocak’ında gerçekleştiğinde kimse ‘aaa Hrant öldürülmüş’ diyemedi. Hiç değilse bunu söyleyemediler. Çünkü Hrant’ın öldürüleceğini nasıl utanıyor olursam olayım hepimiz biliyorduk. Kimin öldüreceğini de biliyorduk. Şimdi hepimizin başı önde, utanıyoruz, Hrant öldürülmüşken yaşıyor olmaktan ötürü..

Şöyle bir ülke hayal edebiliyor musunuz? 2004 Şubat’ında başlayan ‘seni öldüreceğiz’ hareketi 2007’de noktalanırken hálá, cinayeti kim işledi, diye sormak bana yavuklusuna kaçmış kıza koca aramaya benziyor.

Hrant Dink cinayetinde uzman oldukları düşünülen bir avuç adamı TV’de bir programa davet ettiler. Konuşmaları bir uğultuya benzeyen ahmak şöhret sızıntıları Hrant’ı ülkemizi bölmek isteyen Avrupalıların ve ABD’lilerin öldürdüğünü söylüyorlardı. Utanmadan, edepsizce ve vicdanlarında yalancılığın, iftiranın en küçük bir yarasını taşımadan öylesine fütursuzca..

Bir test yaptım onlara. Ağca’nın Papa’yı niye vurduğunu ve kimin aracılığı ile vurduğunu biliyorlar mıydı? Hayır? Türkiye’de komünizmi çökertmek için genç üniversite öğrencilerinin katili Ağca’nın dünyada komünizmi çökerten Polonyalı Papa’yı eline yüzüne bulaştırarak öldürmeye çalıştığını hiçbiri bilmiyordu. Ama bu cehalet bu utanmazlıkla bir TV programına çıkmayı kabul etmişlerdi. Biz bu konuda bilgi sahibi değiliz, toplumu yanıltmaya haddimiz yok dememişlerdi.

Rahip Santoro’nun katilinin babası anlatıyor: ‘Oğlumuz cezaevi açık görüşünde Rahip Santoro’nun yerine gelecek olan rahibi de (tabiî ki katil rahip demiyor, hakaret olsun diye papaz diye konuşuyor) sen vur. Gel, ben burada senin çamaşırlarını yıkarım. İkimiz burada büyürüz. Olur biter.’

Ben değil, Santoro’nun katili Oğuzhan’ın babası anlatmaya devam ediyor: Kız kardeşlerini başları açık olduğu için sevmiyor. ‘Başlarınız açık yanıma gelmeyin’ diyordu. Hitleri çok seviyordu. (Çok normal minyatür katillerin makro katilleri sevmesinde bir tuhaflık yok) Birkaç kere Hitler selamı verdi. (Çok milliyetçi arkadaşların telif hakkı kullanmadan bu Hitler düşkünlüğü tabiî ki göz yaşartıcı. Bir ülkenin milliyetçilerini düşünün ki o kadar akılsızlar ki kendi söyleyecekleri bir şey olmadığı için milliyetçiliği bile batıdan çalıyorlar. Bir felsefe için beyin lazım çünkü)

Hitler’in CD’sini buldu, bana da seyrettirdi. (Baba oğul Hitler seyrediyorlar. Allah Allah bu çocuklar nasıl katil oluyor değil mi?) Hitler’i Yahudiler’i öldürdüğü için çok takdir ettiğini belirtti. Yahudiler’in insanlara özellikle de Müslümanlar’a çok kötülükler ettiğinden sürekli bahsederdi.’

Gerisini yazamıyorum midem kaldırmıyor. Sadece altını çizmek istiyorum. Rahip Santoro cinayetine bakmazsanız Hrant’ı göremezsiniz. Sahiden görmek istiyorsanız biraz geriye dönmek zorundasınız.