Re: Kafama Takılanlar….

#32000
Anonim
Pasif

Tekrardan selamlar;
Hristiyan arkadaşların yorumlarının devamını şimdi okudum.
İlk önce,bahsettiğim gibi,Hristiyanlık ve daha genel manada semavi dinlerin,meydana geliş serüvenleri ve yaşadığı toplumlarda etkileri araştırılmış ve hala da araştırılan bir olgudur.
Bu araştırılan bölümlerden biride;Semavi dinlerin veya ilk orjın olarak İbrahim dininin, eski medeniyetlerden etkilenmesi konusudur.
Araştırma Neticelerinide sizlerle paylaşmak istedim.
Bir olguyu tam anlayabilmek için,o olgunun çıkış serüvenini,o zamanın koşullarını,dünyevi ve ahlaki tüm degerlerini degerlendirip o çagda yaşamış gibi algılamak ve degerlendirmek gerektiği kanatindeyim.
Bugün yaşadığımız zaman dilimindeki,degerler ve anlayışlar sadece bugünümüzü anlamaya ve degerlendirmemize anlam kazandırır.
Ama Kutsal kitapların çıkış zamanlarındaki Tarihsel degerler iyice irdelenmeden sadece tercümelerle kutsal kitapları anlamak ve anlam vermek çok zordur.
Bundan dolayı İsanın ortaya çıkış dönemindeki tarihsel gerçekler çok iyi bilinmelidir.
Yazımın ilk başında dediğim Pagan kültü konusu gerçekten çok önemlidir.
Hatta daha da eskiye gidip ,Mısır medeniyetinin Yunan-Roma medeniyetine etkilerini araştırmakla başlamak lazım.
Bakalım,orjinal olduğunu iddaa eden kutsal metinlerdeki kavramların daha eski bir kökeni var mı?
Müsadenizle yolculuga başlıyalım ve sıkılmadan okuma gayreti gösterelim.
İlk önce;Perihan Sadıkoğlu gibi sanatçı ve yazarın çıkarmış olduğu “antik Mısır sanatı” adlı Kitabından başlamak istiyorum,herkese tavsiye ederim.

Antik Mısır, bulunduğu zaman dilimi içerisinde Antikçağ uygarlıklarıyla iletişime girmiş ve onları etkisi altına almıştır. Bunun sonucunda Antik Mısır`dan günümüze kadar gelen birçok kültür zincir oluşturmuş, sanatçılar da bu zincirin son halkası olmuştur. Mısır uygarlığının farklı yönleri yüzyıllar boyunca sanatçılar tarafından irdelenmiş ve çalışmalarına çeşitli biçimlerde yansıtılmıştır.
Bunu yaparken Mısır tarihinden yola çıkarak, diğer uygarlıklarla olan bağlantılar irdelenmiştir. Antik Mısır sanatı, hiyeroglifi, Antikçağ uygarlıklarının sembolik resim ve yazıları, çizgileri, heykelleri, mimari yapıları ve rölyefleri bu çalışmanın temelini oluşturmuştur. Bu etkiler bazı sanatçıların çalışmalarında direkt olarak yansıtılırken, bazılarında belirsiz bir şekilde yer almıştır.
Sonuç olarak böyle geniş kapsamlı tezimi kitaplaştırarak hem Türkçede telif eser olarak önemli olan çalışmam, hem de bundan sonraki araştırmacılar için değerli bir kaynak olmasını istedim. Yüzlerce kaynak tarayarak, bizzat giderek, inceleyerek gerçekleştirdiğim Antik Mısır`ın keşfi, giderek o keşfin; mimarlıktan, düşünceye, toplum yaşantısından, sanatın bütün alanlarına kadar uzanmaktadır. Kitabım, salt bir Mısır araştırması değil, gerçek bir `tez`, yani iddia kimliği de vardır. `Antik Mısır`ın Günümüz Sanatına Etkileri` başlığı ve araştırması günümüz dünya sanatının ileri gelenlerinin ne denli Antik Mısır`dan etkilendiğini, hatta kendi sanatlarının bu gizemli uygarlık tarafından biçimlendirildiğini görülüyor araştırmamda.
Bunlar Perihan hanımın Kitabını teşkil eden konulardır.
tabi bu konularda İlginç detaylarda bulunur bunlarıda yazarın kitabından aktaralım.
Yunanlıların, ilk Mısır kolonileri Attik ve Peloponez yarımadalarında oturan barbarlarla ilişkiye girmesiyle birlikte sanatta gelişme başlar, hâlâ bir dereceye kadar Mısır kuralları uygulanmaktadır, ancak eski kurallar artık kutsal değildir. Yunanlı ressamlar işe Mısırlıların bıraktığı yerden başlarlar, ancak belirli bir formülü uygulamak yerine gözleri kullanırlar. MÖ 600`lü yıllardan günümüze kadar kalan resimlerde (genellikle çömlek üzerinde) Mısır tarzının aslına sadık bir şekilde aynen uygulandığı görülür, ancak MÖ V. yüzyılla birlikte tarzlar önemli ölçüde değişir: ilk kez bir ayak önden görünümüne göre çizilmiştir. Sanat tarihinde buna benzer bir gelişme önceki kırk bin yıl boyunca hiç yaşanmamıştır; bu tam bir devrimdir.
Yunanlılar aracılığıyla bazı Mısır kavramları Batı uygarlığına ulaşmıştır. Firavun I. Psamtik`in (Psammetikos) (MÖ 664-610) ülkenin kapılarını dışarıya açmasıyla birlikte ilk Yunanlı tüccar ve ziyaretçiler Mısır`a akın etmişler; Mısır`ın anıtsal taş yapılarından çok etkilenmişlerdir. VII. yüzyılda Delos`ta yer alan Ephesos`taki çift sıra sütunlu Artemis Tapınağı, Mısır sütunlu salonlarının yansımasıdır. Dor düzenindeki süslerin birçoğu, doğrudan doğruya Erken Yunan dönemi ahşap modellerinden etkilenerek yapılmıştır. Örneğin triglifler, çatı kiriş uçlarının taştan üretilmiş kopyalarıdır. Fakat Deyrü`l-Bahri`deki Anubis mabedinde bulunan Hatçepsut Tapınağı`nın sütunları ile Olympia`daki Hera Tapınağı(MÖ 590) ve Korinthos`taki Apollon Tapınağı`nın (MÖ 540) sütunlarında görülen dor tapınaklarına özgü süsleme amaçlı bazı döküm kalıplarda, yarım daire kesitli içi boş cavettoların kökeninde Mısır sanatının etkisi görülmektedir.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım Yunan ve Roma medenitlerinin sanat olarakta olsa Mısır medeniyetinden etkilendiğidir.
Sorarım size acaba sanatta görülen etki,Sosyo-Kültürel alanda görülmemiş mi?
Antik Mısır, yeryüzüne ileri bir teknoloji, geniş kapsamlı bir inanç ve ahlak sistemi, değerleri bugün bile göz dolduran bir sanat ve edebiyatı getirmiştir. Dünya uygarlıklarını karşılaştırmış olan kültür antropoloğu G.E. Smith`e göre, yeryüzünün belli başlı eski kültürleri Mısır uygarlığından çıkmış ya da hiç değilse esinlenmiştir. Mısır kültürü MÖ 2000`den bu yana Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Güney Avrupa kültürleri üzerinde derin ve yaygın izler bırakmış; Antikçağ`dan itibaren Batı sanatını etkilemiştir. Fenikeliler, İbraniler, Yunanlılar, Romalılar yüzyıllar boyunca Mısır uygarlığından esinlenmişlerdir. Günümüz uygarlığının temeli Mısır`dır. Yunan ile arasındaki etkileşim daima tek taraflı ve Yunanistan`ın Mısır`dan etkilenmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Yunanlılar Mısır`ı ezoterik bilgeliğin kaynağı olarak görmekle birlikte, Mısır`ı yüzeysel olarak taklit etmişlerdir. Batı dünyası Mısır kültürü sayesinde Helenizm ile yeniden karşılaşmış, Mısır nesnelerine en çok ilgiyi ise Romalılar göstermiştir. Böylelikle XVIII. yüzyıla kadar Antik Mısır nesneleri Roma İmparatorluğu`na taşınmıştır. Buradan da Yunanistan`a, Roma`ya ve oradan da Ortaçağ Batı sanatına ulaşılarak, Ortaçağ Avrupa sanatının meydana gelmesi sağlanmıştır. Mısır nesneleri Ortaçağ boyunca görülebilmiş; Roma ve Mısır sanatı konusunda Batı`nın sahip olduğu tek görsel kaynak haline gelmiştir. Mısır biçimleri ve düşüncelerinin uzak ülkeler üzerindeki etkisi farklı zaman ve mekânlara yayılmıştır. Mısır`ın biçimleri Hıristiyanlığın doğuşuyla beraber, görsel ve dini konularda, Batı dünyasında Kipti Hıristiyanlar aracılığıyla yer almıştır. Roma`dan sonra ikinci önemde kabul edilen İskenderiye Piskoposluğu, Hıristiyan teolojisinde vazgeçilmez bir rol oynamış; Kipti Hıristiyanların mezar stellerindeki motif ve uygulamalar, Antik Mısır`daki örnekleri gibi kullanılmıştır.
Ortaçağ Avrupası`nda İsis, Kara Meryem heykelleri olarak tasvir edilmiştir. Ve tüm Akdeniz dünyasına yayılmış ve Hıristiyanlık döneminde de devam etmiştir. Rönesans`ta, Roma heykellerinden kopya edilen eserlerin ortaya çıkması ve Mısır`ı anlatan klasik metinlerin bulunması, hümanistlerin Mısır`a olan ilgisini arttırmıştır. Champollion`un ilk kaynaklara ulaşmasının ardından, Antik Mısır kültürünün Batı dünyasıyla yeniden tanışması katmanlara ulaşacak biçimde olmuştur. 1922`de Tutankhamon`un mezarının bulunmasıyla birlikte, insanlığın ilkçağlarında tutarlı bir biçimde gerçekleştirmeyi başardığı bu dünya düzeni günümüz insanını da etkileyip ona yaratıcı ilhamlar vermiştir. Böylelikle Mısır sanatı çağdaş sanatçıları değişmez biçimde etkilemiştir.
Bu esnada Mısır Ölüler kitabındanda bahsetmek lazım geliyor.
Siz degerli arkadaşlara tavsiyem,İnternet alemindede kolayca bulabileceğiniz hatta para bile vermeden e-book olarak indirebilirsiniz.
Googleden,Mısır Ölüler kitabı diye taratıp indirebilirsiniz.
Ölüler Kitabı, Öbür dünya konusunda bir didaktik kitap dizisi. Ölen kişiyi nelerin beklediği sistematik biçimde betimlenmek istenmiştir. Böylece yaşam çevrimine katılmasına yani ölümsüzlüğe ulaşmakta yardımcı olunacaktır. Yaşam çevrimi güneşin hareketiyle ifade edilir. Başlangıçta ölüler kitapları krallarla sınırlıydı. Bu kitaplar Yeni Hanedanlıkta kral mezarlarının duvar dekorasyonunda çok önemli bir yer tutmaktadır. Daha sonraları kitaplar sıradan yurttaşların tabutlarına ve papirüse de yazılmaya başlandı. Çoğunlukla papirüs üzerine yazılan ve mumya ile birlikte gömülen bir dizi büyü formülü. Mısır`ın ölüm hakkındaki inanışlarını ele alan metin ve resimler koleksiyonu. Öteki dünyada yaşamın sürmesini sağlamayı hedefliyordu. Yeni Hanedanlıktan itibaren farklı Ölü Kitapları ölüyle birlikte gömülmeye başlandı, Ölüler dünyası rehberlerinden farklı olarak ölü kitapları en başından başlayarak kraliyet ailesinden olmayanlara da açıktır.

Ölüler Kitabı, Antik Yunan`daki Platonculuk felsefesine kaynaklık yapmıştır. Meryem`le kucağındaki tanrısal bebek İsa ikonunun, Mısır tanrıçası İsis`le oğlu Horus ilintilidir.

Ayrıca Hristiyanlık`taki Baba, oğul, kutsal ruh yani Teslis kavramı ilk kez Mısır`da vardır. Amon, Amon-Ra gibi.

Semavi dinlerde yer alan öteki dünya ahiret kavramı ilk kez Mısır medeniyetinde görülmektedir. İslamiyet`te öldükten sonra bir terazide kalbinin tartılacağı ve eğer günahların ağır gelirse cehenneme, eğer sevapların ağır gelirse cennete gideceğin düşüncesini aynen Mısır duvar resimlerinde görebiliriz.

Mısır duvar resimlerinde sünnet törenleri görülmektedir. 3 Semavi dinde de sünnet vardır. Arınma vardır. Hristiyanlıktaki haç, Mısır`da ankh`tı. Ve aynı kutsallıkta ve sonsuz yaşamın sembolüydü. Ve ankh haça dönüşmüştür. Kısaca Hz. İbrahim peygamberle gelen tek tanrı inancının izlerinide Mısır`da görebiliyoruz.
Dikkatinizi çektiyse,Hristiyanlığın kökeninden evvel Semavi Dinlerin kökeninden başlamakta çok büyük fayda gördüğümden.
Özellikle,Semavi dinlerdende önce beliren Mısır medeniyetine egilmeyi gerekli gördüm.Semavi dinlerde,anlatılan bir çok olayın aslında Daha önceleride söylenen ve uygulanan bir ögreti olduğuna dikkati çekmek istedim.
Şimdi konuyu biraz daha ayrıntılayabiliriz.
Hiç merak ettiniz mi?İsanın doğum tarihi net olarak bilinmediği iddaa edildiği(bunu ben söylemiyorum,bir çok Hristiyan teoloğun tespitidir.) halde niçin 25 aralıkta doğduğu kabul edilir.
Acaba bu Tarihin önemi nedir.
İsanın dogduğu Kültürde 25 aralık,toplumda nasıl degerlendiriliyordu.
İsterseniz bu tarihi biraz irdeleyelim,inanın çok şaşıracaksınız.
Zodiac çaprazı diye bir şey var onu duyan var mı?
Tarihteki en eski kavramsal işaretlerden biridir.
Güneşin 1 yıllık zaman içerisinde,12 büyük takımyıldızından geçişini tasvir eder.
Antroforomize edilip;günümüz Burçlarının temelidir.
12 takım yıldızının veya Burcun,güneşin ziyaret ettiği yerleri temsil eder.
ayrıcada 4 mevsim,ekinoks gibi olaylarıda gösterir.
ortada güneş olup,Daire şeklinde 4 eişt parçaya bölünen bir zaman çizelgesi diye tarif edilebilir.
Bu Zodiac olayını eski insanlar çok iyi biiyorlardı.Hatta Mısırlılar,nil nehrinin taşmasından tut,Güneşin hangi noktaya tam ışık vereceğini,zodiac sayesinde biliyorlardı.
Sizden tavsiyen Zodiac çarpanınıda bir zahmet araştırmanız olacak.
Kutsal kitapta beliren,İsanın doğumunda sözü edilen yıldız Sirius yıldızıdır.
Bu Yıldız,24 aralıkta Gökyüzündeki,en parlak yıldızdır.
Ve Orion kuşağındaki en parlak 3 Yıldızla aynı doğrultudadır.
Bu 3 yıldız ta antik zamanda olduğu gide aynı isimle yani 3 Kral olarak anılır.
Peki sevgili arkadaşlar bu yıldızların bu konumunun bir özelliği var mı?
Tabi bunlar ,25 Aralıkta Güneşin dogacağı yönü belirtir.
Bundan dolayıdır ki,3 Kral dogudaki yıldızı takip eder.
Dahasıda Başak burcunda görülür.
Bakire(Virgin),Başak(Virgo) olarak bilinir.”Virgo the Virgin” olarak adlandırılır.
Virgo başak Latincede Bakire demektir.
Başak bundan dolayı;elinde bugday tutan,Bakire bir kız olarak tasvir edilir.
Ekmek evi ve sembolde Bugdaydır.
İsanın dogduğu kentin adı da ekmek evi anlamına gelir.(Beytüllahim)
25 aralık,Kış gündönümüne girdiği için günler kısalır,Kuzey yarım kürede güneş güneye dogru hareket eder,küçülür ve silikleşir.
Antik çagda bu olay tartışmasız,ölümü temsil eder.
22 aralıktada güneşin silikleştiği en belirgin gündür.
6 ay boyunca Güneye hareket eden güneş,22 aralıkta birden durur ve bu durmasıda tam 3 gün dür.
Yani 25 aralığa kadardır.
Bu esnada bir gariplik olur ve Güney takımyıldızının üzerinde haç şekli üzerinde,yeniden yükselmeye başlar.
Buraya kadar,astronomik bir gerçek.
Sadece bu olayı bile bilmeniz.İncili okurken bazı ifadelerin daha saglam yerine oturmasını size saglar.
Bundan dolayıdır ki;Güneş haç üzerinde öldü.3 gün ölü kaldı sonra dirildi diye anlatılır.
Eski İsa betimlerini merak edip araştıran arkadaşlar varsa mutlaka görmeleri lazım.
İsanın kafası genelde,Hacın içinde gösterilir.
Bunun anlamı; İsanın güneşi temsil ettiğinin açık kanıtıdır.
Kutsal metinlere bakın,Tanrının ışığı,göge çekilme temaları sık sık geçer.
Birde;Çag kavramı vardır.
Eski medeniyetler bu olayı çok iyi biliyorlardı.
Mısır sfenkslerindede rahatlıkla görülecegi gibi,Zodiac çarpanının gösterdiği ilginç sonuçlardan biride.2150 yılda bir şafak vaktinin bir burç geriye kayma olayı.
Bu olayında bugün ki Bilimsel izahı;Dünyanın kendi ekseni etrafında açısal bir hızla dönerken yalpalamasından kaynaklanan fiziksel bir olay olmasıdır.
Bu, bir buçta görülen geriye kaymanın,12 burçtaki geriye kayma yılı 25765 yıla tekamül eder.bu yılıda eski insanlar Büyük yıl olarak degerlendirip.
Her 2150 yılada bir çag adını vermişlerdir.
M.Ö 4300-M.Ö 2150 çagı taurus yani boğa çagıdır.
M.Ö 2150-M.S 1 çagı Aries yani Koç çagı.
M.S 1-M.S 2150 Balık çagıdır.
peşine gelecek olan çagda Kova çagıdır.
şimdi biraz düşünelim.
Musa dagdan indiğinde,toplulugun Buzağıya taptığını görür ve çok kızar birbirlerini öldürmelerini emreder ve altın Buzağıyı yerle bir edip 10 emirin yazılı olduğu taş levhayı kırar.
Acaba toplulugu bir buzagıya taptıran etken neydi.
Sakın ilk Hristiyan tarihçi gibi Şeytanın işidir demeyin.
Musanın iyi bildigi bir şey vardı. o da Boğa çağının artık bittiğini bilmesiydi.
Ayni Pers ve Roma Tanrısı Mithra gibi oda sonunda Boğayı öldürür.
aynı şekilde Gılgamış destanındaki,Gökten inen boganın öldürülmesi gibi.
Boğa öldürülüp yerine koç çağı başladı.
Aslında,Musanın 10 emirinin orjınalını Mısır ölüler kitabındada bulabilirsiniz.
Peki İsanın çağı ne çağıydı….
Balık arkadaşlar,
Size ilginç bir ayrıntı daha verim.
Bakın luka 22:10 burada fısıh yemeginin nerede yenecegi ve kimin evinde yeneceği aktarılıyor.
Adam tasfirine dikkat edin.
Elinde testisiyle su taşıyan adam acaba kim?
Bugünün insanı bunu anlamakta zorlanır ama az buçuk tarih meraklısı insan bunu anlar.
Bu adam Zodiac çarpanına göre …Aquariustur.
Su taşıyıcıdır ve her zaman testiden su döken adam olarak tasvir edilir.
İsanın sonradan Matta 28:20 de söylediği bugün ki incillerde Dünya olarak geçen,Ama kullanılan kelime olarak aeon yani çag anlamına gelen bu sözcük tabiki bir çok çeviri hatasından sonra Dünya olarak karşımıza çıkar.
Aynı ayeti çag olarak alıp yorumlarsanız,kova çagına kadar beraberlik ortaya çıkar.
Bakın bir 25 aralık megerse ne kerametlere gebeymiş.
Peki bu 25 aralıkta başka ilahlarda doğmuş olabilirmi?
merak edenlere açıklayalım.
Hemde daha bu kutsal kitaplar ortaya çıkmadan önce vardı.
Önce Mısır tanrısı Horustan başlayalım;
25 aralıkta doğar,Bakire Isis-meri tarafında Dünyaya teşvik eder.
Dogumu aynı İsa gibi Dogudan dogan Yıldızla şereflenir.
30 yaşında Anup tarafından vaftiz edilir(Kutsal kaz gölü suyuyla)
Hastaları iyileştirir,Havarileri vardır,suyun üzerinde yürümek gibi keramet gösterir.
Horusun diger adlarıda;Gerçek ışık,Tanrının oğlu,Güzel çoban,Tanrının kuzusu vb… uzatılabilir.
En sondada havarisi Typhen tarafından ihanete ugrar,çarmığa gerilir ve 3 gün boyunca gömülü kalır sonra dirilir.
Burada anlatılan Horus,sizce İsaya benziyor mu acaba?
Frigyanın Attis’i de ne tesadüfse yine 25 aralık dogumlu,yine bakire nana yine carmıh yine 3 gün yine diriliş.
Hindistanın Krişrası yine aynı 25 aralık,Bakire Devakiden,doğudan müjdelenen bir yıldızla doğar,ölür ve dirilir.
Yunanın Dionysus’u yine 25 aralık,bakireden dogar yeniden dirilir vb.
Birde bunda Suyu çaraba dönüştürme gibi mucizelerde vardır.
Acaba İsada suyu şaraba dönüştürdü mü?
Perlerin Mithry sıda aynı 25 aralık,havariler,mucizeler yeniden diriliş vb.
Görüldüğü gibi bu olaylar antik çaglarda zaten bilinen ve yaşandığı kabul edilen dini literatürde olan olaylardır.
Bugün bir Hristiyanın tutupta,bu olayları sadece İsa orjınli düşünmesi çok yanlıştır.
Bunlar zaten antik çagda bilinen tanrıların özellikleriydi.
Bilinmeyense bu çagda yaşayan biz insan topluluklarının,bunları idrak edip araştırmadan,kalıplara girişimizdir.
daha çok konu var ama inanın parmaklarım yoruldu.
İnşallah bu makaleyi yönetici yayımlar.
esen kalın.