Re: Hristiyan Kadın nasıl giyinmelidir?
İlk mesajımda hem fazla detaya girmek istemediğim, hemde hiç bir kardeşimi eleştirmek istemediğim için mesajımı elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Ama yazılan cevaplardan sonra açıklayıcı olması için hem uzun bir mesaj yazmam gerektiğini, hemde neden İsa’nın öğrencileri dahil insanlara benzetmelerle konuştuğunu daha iyi anladım.
İlk olarak şu soruyla başlamak istiyorum. Neden sadece kadınlar? İmanlı olan erkeklerin davranışları veya giyim şekilleri imana uygun mu? Bence zaten konunun ilk yanlışı burası. Sadece kadınlara hitaben bir yazı olması. Eğer örnek olunacaksa bu herkes için geçerlidir. Bir diğer noktaysa sadece kıyafet mi? Bütün davranışlarımız tamam, her davranışımız Tanrı’yı yansıtıyor, tek sorunumuz giyim, kuşam mı?
Ben ilk yazımda gayet net ve açık bir şekilde üstünü çizerek belirttim. Benim itirazım ne bu konu, ne de kutsal kitap’ta yazılanlar. Ben sadece değişme isteği ve kutsal ruh’un çalışmasınında eklenmesi gerektiğini savundum. Ve kutsal ruh’un nasıl bizleri değiştirdiğini kendi hayatımdan örnek vererek net bir şekilde anlattım. Şimdi bunların hepsini bir kenara bırakıp aynı sizin gibi kutsal kitap’tan örneklerle sizlere cevap vereceğim. Ama bundan önce ayet örnekleri veren kardeşlerimin ayetlerine cevap vereceğim. Öncelikle Saba kardeşim Matta 18’den örnek vermişsin. Teşekkür ederim güzel ayetler ama bence o ayetleri tekrar okumanı tavsiye ederim. Çünkü İsa orada bambaşka bir konuya deyiniyor.
‘Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun’ (Matta 18: 15).
Altını çizmem gerekli mi? Bilemiyorum ama tekrarlayayım. “EĞER KARDEŞİN SANA KARŞI GÜNAH İŞLERSE!” diye yazıyor. Devamında yazan ayetleri yazmama gerek yok sanırım. Ama eğer istersen devamında yazanlarada göz atabilirsin. Anlatmak istediğimde bu ayetlerdeki günah konusu başka. Bizim tartıştığımız konusuyla paralel değil. Çünkü kıyafet diye adlandırdığınız günah her hangi birimize karşı işlenen bir günah değildir. Kişinin Rab’le arasında olan bir şeydir.
Diğer örneğine gelince; Elçi Pavlus’un uyarma şeklini örnek vermişsin. Ve kardeşlerimizi yargılama hakkına sahip olduğumuzu belirtmişsin. İlk sorum biz kimi örnek alıyoruz? Rab’bimiz İsa Mesih’i mi? Elçileri mi? Ayrıca uyarma ve yargılama arasında çok büyük anlam farkı vardır. Herşey bir yana 2 kelimenin anlamlarını araştırmak bile yeterlidir. Bu soruyu neden sorduğumu şu örnekle açıklayayım.
Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı” dediler.
“Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?”
Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu.
Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” dedi.
Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı.
Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu.
İsa doğrulup ona, “Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” diye sordu.
Kadın, “Hiçbiri, Efendim” dedi. İsa, “Ben de seni yargılamıyorum” dedi. “Git, artık bundan sonra günah işleme!” (Yuhanna 8: 3-11)
İsa burada kadına ne kötü, ne yargılayıcı, ne de hor davranmıştır. Gerekli uyarıyı düzgün ve sevgi dolu bir dille yargılamadan yapmıştır. O kadının bu olaydan sonra hayatının nasıl değiştiğini kutsal kitap’ta görüyoruz. Eğer durum böyle değilde tersi olsaydı o kadın ölmüş olacaktı. Günümüzde de böyle. Ölüm yalnız bedensel değildir. Ne anlatmak istediğim umarım anlaşılmıştır.
Neden kıyafet konusunda yargılamaya karşıyım bunuda şu örnekle açıklayayım.
“İsa’yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, “Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı” dedi. Bunun üzerine İsa Ferisi’ye, “Simun” dedi, “Sana bir söyleyeceğim var.” O da, “Buyur, öğretmenim” dedi.
“Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluydu.
Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever?”
Simun, “Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan” diye yanıtladı. İsa ona, “Doğru söyledin” dedi.
Sonra kadına bakarak Simun’a şunları söyledi: “Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi.
Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor.
Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü.
Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az sever.”
Sonra kadına, “Günahların bağışlandı” dedi” (Luka 7: 39-48)
Ruhsal Paydaşlık bölümünde Tanrı Işıktır adlı yazımda herkesin kendini iyi olarak görmesinden bahsetmiştim. Bu konu içinde aynı. Kardeşimizi kıyafet konusunda yargılarken acaba hiç dönüp kendimize bakıyor muyuz? Ben Rab’bi nasıl yansıtıyorum diye soruyor muyuz? Veya ileride ne olacağını, ne yanlış yapacağımızı ve ne gibi tepkiler alacağımızı biliyor muyuz? Bir kardeşi düzgün ve sevecen bir dille uyarmak tamam. Ama yargılamak ağırdır. Çünkü yarın kendimizin ne yapacağını bilmiyoruz. Ayrıca ayetlerdeki örnek bize bir şeyi daha gösteriyor. Dış görünüşüyle ve davranışlarıyla yargıladığınız insanların iç dünyasını ve Tanrı’ya duyduğu sevgiyi hiç birimiz bilemeyiz.
Yine sizin örnek verdiğiniz kutsal kitap’tan başka bir örnek.
“Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız.
Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.
Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?
Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin?
Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.” (Matta 7: 1-5)
İşte başından beri savunduğum ana temel bu. Bu ayetlerden önceki yorumumda da dile getirmiştim. Kendi hayatlarımıza ve davranışlarımıza, hatalarımıza ve günahlarımıza bakmamak. Biri çıkıp sen önce kendine bak dediğinde ne cevap vereceksiniz? Ki bu çok anormal bir soru değil. Biz nasıl haddimizi bilmeden acımasızca eleştirme hakkını görüyorsak kendimizde, birininde çıkıp bu soruyu sorma hakkı vardır.
Bir diğer cevap’ta kores kardeşimden gelmiş ki kardeşimin yazdıklarından farklı düşünmüyorum. Ben o yazımda zaten yazdığım gibi net bir şekilde dile getirdim. Ben kutsal kitap’ta yazanlara karşı çıkmıyorum. Veya imanlı birinin giyim tarzının her rahatlıkla olması gerektiğini savunmuyorum. Sadece yargılama kısmını ve ayetleri saptırarak kullanılmasına karşı çıkıyorum. Elbette kardeşimize ayetlerden örnek göstereceğiz ama bunun bir şekli vardır. Gidipte kardeşimize “Bak kutsal kitap böyle yazıyor ama senin hayatında bunu göremiyorum.” Demek tamamen yanlıştır. Çünkü kardeşimizin o an ki durumunu bilemeyiz. Belkide değişme sürecinde olan bir kardeşimizdir. Ve bu davranışımız bütün temeli yıkacak. Veya yanlışının farkındadır ama bir türlü değişemiyordur ve Rab’den bu konuda yardım istiyordur.
Bunları hiç birimiz bilemeyiz. Ve bu durum çok saçma bir durum değil. Hiç bizler hayatlarımızda değiştirmek isteyipte değiştiremediğimiz ve bu yüzden Rab’den yardım istediğimiz anlar olmuyor mu? Hepimizin hayatı doğruluk ve iyilik üzerine mi kurulu? İster kabul edin, ister kabul etmeyin. Kutsal Ruh bizleri değiştiriyor. Bu yüzden kendi tanıklığımı verdim.