Re: Erken Kilise Tarihi

#28180
Anonim
Pasif

Üç büyük Kapadokyalı uzun yıllara dayanan dostlukları ve enine boyuna yaptıkları tartışmaları sayesinde İznik Konseyi’nde benimsenmiş formüller ve terimler için herkesin kabul edip memnun olacağı bir açıklama ve yorum sağlamışlardır. Üç Tanrı değil ama, tek bir Tanrı Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ta eşit ve aynı şekilde bulunmaktadır. Bunu tarif etmek için de kişilik ve öz kavramlarını tercih etmişlerdir.

Arianizm’e karşı savaşma işini Athanasius’tan devralan Kapadokyalılar kullandıkları dilleriyle kavrama ve engelleri tümden yok edemedilerse de Arius’un başlattığı inanç ve düşünme akımının sona ermesine sağlamışlardır.

İspanya’da doğmuş olan Teodosius İznikçi görüş taraftarı olduğu için bu dönemde İznikçiler daha iyi durumdaydılar. Teodosius imparatorlukta bulunan herkesin Petrus’un Romalılara emanet ettiği inanca sahip olması gerektiğini buyurmuştur. Konstantin kendi döneminde Hıristiyanlığa birtakım toleranslar tanımıştı ama, resmi din değildi. Fakat Teodosius dönemiyle birlikte Hıristiyanlık artık resmi olarak imparatorluk dini olmuştur. Tabi ki Hıristiyanlığın resmi din oluşu iyi miydi kötü müydü tartışılabilir? Böylece politika kilisenin içine daha fazla girecekti. Aslında Hıristiyanlığın devlet dini olmasını isteyen Ariusçular’dı. Onlar bu fikri Kutsal Kitap’tan desteklemişlerdi. İsa her şeyin başı, Tanrı da Onun başıydı. O zaman İsa nasıl Tanrı’ya bağlıysa kilise de imparatora bağlı olmalıydı. Hatta Ariusçular, Tanrı’ya dokunamadığımız gibi imparatora da dokunamayız diye bir fikir bile ortaya attılar. İznikçiler ise, devlet ve kilisenin ayrı kalması gerektiğini, imparatoru da sadece kilisenin bir üyesi olarak kabul edebileceklerini söylediler.

Kararlı bir Arianizm karşıtı olan Teodosius bu inancı paylaşan gruplar ya da topluluklar kilise olarak tanınmamalı ve hatta yasaklanmalıydılar.

381’de İznik formülünü pekiştirmek üzere Teodosius’un çağrısı üzerine İstanbul’da bir konsey düzenlenmiştir. İznik İnanç Açıklaması tam halini bu konseyde almış ve Hıristiyanlığın devlet dini olmasına da bu konseyde karar verilmiştir. İznik İnanç Bildirgesi’ni kabul etmeyenler de dışlanarak yasaklanmıştır.

İki tarafın teolojik görüşleri politik görüşlerini de etkiliyordu. 453’te batıdaki imparatorluk sona erdiğinde, batıda devlet ve kilise ayrılmak zorunda kalmıştır. Aslında bu da kiliseyi negatif olarak etkilemiş ve Papa’yı ön plana çıkararak vazgeçilmez yapmıştır.

Doğuda ise, imparatorluk devam etmiş ve imparatorla patrik hep birlikte çalışmışlardır. 325’ten 1453’ kadar yaklaşık 1000 yıl boyunca doğuda imparatorluk ve kilise birbirine karışmıştır. Bu da doğu kilisesinin her açıdan özellikle de teolojik açıdan gelişmesini etkilemiştir.