Re: Efes kilisesi

#32208
Anonim
Pasif

Bergama Kilisesi – Dünya ile Uzlaşan Ruhban Kilise (4 ve 6. yüzyıl)

Bergama kenti İzmirden seksen km. kuzeyde, Asya ilinin çok önemli bir yeriydi. Efes gibi bir ticaret merkezi olmasa da nam yapmış tapınaklara, saraylara, tıp okullarına, akademilere sahipti. Bunların yanı sıra İskenderiye’deki tanınmış kitaplıkla yaraşan çok büyük bir kitaplığın da barınağıydı. Putperest tapınışların bir merkezi olup sokakları Zeus ve Apollo gibi ilahların put, heykel ve sunaklarıyla doluydu. Yılan simgesi altında tıp, şifa tanrısı Askulapyus’a tapınılırdı burada. İmparator Augustus onuruna dikilen ilk tapınak da buradaydı. İmparatorlar da bu kentte de kıral-tanrı olarak yükseltilirdi. Burası gerçekten de senkretik (birçok dinin birleşimiyle oluşan inanç) ve insan buluşu karanlık mezheplerin egemen kesildiği bir yerdi. Bu nedenle Efendimiz İsa Mesih buradan ‘Şeytan’ın tahtının bulunduğu yer’ olarak bahseder:

‘Bergama`daki kilisenin* meleğine yaz. İki ağızlı keskin kılıca sahip olan şöyle diyor:
Nerede yaşadığını biliyorum; Şeytan`ın tahtı oradadır. Yine de adıma sımsıkı bağlısın. Aranızda, Şeytan`ın yaşadığı yerde öldürülen sadık tanığım Antipa`nın günlerinde bile bana olan imanını yadsımadın’ (Esinleme 2: 12-13).

Günümüzde bu namlı kentin göz kamaştıran tapınakları, sarayları birer kalıntı olarak o parlak geçmişe tanıklık etmektedir.

Şeytani güçlerin egemen olduğu Bergama’a inanlılar topluluğu sadakat ve sabırla İsa Mesih’e tanıklıklarını sürdürüyorlardı. İsa Mesih buradaki inanlıların sadakatinden övgüyle söz eder ( bkz. 2:13). Ne var ki, bu kilisede Balam’ın ve Nikolaitler’in öğretisini tutanlar da vardı. Bencil, yararcı peygamber Balam’ın günahı düşman kralla birleşip İsrail halkını lanetlemek, onu yanlış bağlantıya ve zinaya sürüklemekti (bkz. Çölde Sayılar 22:24; 31:16; 2.Petrus 2:15). İsrail oğullarının pagan Moab kızlarıyla evlenmesini, ahlaksızlıkta bulunmasını o öğütlemişti (bkz. Çölde Sayım 25:1-2). Amacı Tanrı’nın halkını putperestliğe sürüklemekti. ‘Balam’ sözü İbranice ‘halkı yutan’ demektir. Bergama kilisesinde düşmanla uzlaşmış, şehvet içerikli pagan ibadetlere katılan yutulmuş insanlar bulunuyordu.

Efendimiz’in Efes kilisesinde iğrendiğini söylediği ‘Nikolait’in işleri’ burada ‘Nikolaitler’in öğretisi’ olmuştu: ‘Bunun gibi, sizin aranızda da Nikolas yanlılarının öğretisine bağlı olanlar var’ (Esinleme 2:15).

Bu edimci, sapkın öğreti artık kilisede yerleşmişti. Efes kilisesinden söz ederken Nikolaitler’in kim olduğu belirtildi. Yunanca anlamı her ne kadar İbranice ‘Balam’ a benzer olsa da bu farklı bir yanılgıyı dile getirir. ‘Halkı yenen’ anlamını taşıyan ‘Nikolait’ sözü, ruhban sınıfının kendilerini halktan üstün görüp inanlılara egemen olma uğraşını dile getirir. Balam’ın yanılgısı da, dünyayla uzlaşan, onun tarafından yutulan Tanrı halkının durumunu belirtir. İsa Mesih bu türden bencil çabaları kesenkes kınar. Rabbimiz Bergama’da Balam’ın ve Nikolaitler’in öğretisini tutanlar var demekle bu sapmaları dile getirir.

Bu kilisenin tarihte gösterdiği dönem İzmir kilisesinden hemen sonradır. İ.S. 313 yılından sonra Roma İmparatoru Konstantin kiliseyle uzlaştı, onunla birleşti. Kiliseyle yapılan bu uzlaşma o zamana dek sürdürülen baskı siyasetinin sonu oluyordu. Bu tarihsel uzlaşma kilisenin bir zaferi sayılsa da gerçekte büyük bir kabıydı. Uzlaşmadan sonra putlara tapıcı inanç ve uygulamalar Hristiyanlık maskesi altında kiliselere sokuldu. Kilisenin amacı göksel veya ruhsal olmaktan çıktı, yersel ve siyasal oldu. Zaten Bergama kilisesi Yunanca ‘Pirgos’ ve ‘Gomos’ kelimelerinin bileşimidir. ‘Pirgos’ ‘kule’, ‘Gomos’ da ‘düğün’ anlamındadır. Öyle ki bu, kilisenin Roma imparatorluğuyla düğününü, birleşmesini gösterir.

Kısaca, bu öğretiye bağlananlar kiliseyi dünyayla uzlaştırdılar. Öyle ki, dünya kiliseyle kilise de dünyayla kucaklaştı. Tanrı YAHWEH halkının kendinden ayrılmasını zina betimiyle anlatır (bkz. Yeremya 3:1-9). Kilisede ruhban sınıfı artık üstün bir yer tutmuş, sıradan kişileri sömürmeye başlamıştı denebilir. Papalık sistemi de bu zamanda, dördüncü yüzyılda başlar. Araf (cennetle cehennem arasında var olduğu ileri sürülen bir yer), ölülerin canları için dua, meleklere, azizlere, Meryem’e dua etmek, onun ebedi erdemliliği, günahsız doğumu, göğe alınışı, Papa’nın kesin yetkisi, kusursuzluğu, ruhbanlara verilen ‘Kutsal baba’, ‘efendilerin efendisi’, ‘Rab’ türünden adlar, özel rahip giysileri, rahiplerin evlenme yasağı, günah çıkartmak ve daha bir sürü temelsiz inanç da bu yıllardan başlayarak kiliseye sokulmaya başlandı.

Günümüzdeki kiliselerin dünyaya, pagan kökenli Hristiyan görünümlü birçok yöntem ve öğretilere karşı tutumu acaba ne durumdadır? Hoşgörü kılığında her şey giderayak kabul ediliyor, yanlış öğreti ve uygulamalara göz yumuluyor mu? Din adamları yetkilerini nasıl kullanıyor? Halka hizmet etmek için mi yoksa egemenlik sürmek için mi? (bkz. Luka 2:24:27). Dünya ruhuna ve günahlara karşı tutum nedir? Dünyayla uzlaşılıyor mu, yoksa Mesih’in öğretisine sadık mı kalınıyor? Kutsal Kitap tüm inanlıları herhangi bir kiliseye, ruhban sınıfına ya da örgüte değil, Tanrı’ya sadık kalmaya ve ‘dünyada lekesiz’ bulunmaya çağırır:

‘Baba Tanrı`nın gözünde temiz ve kusursuz dindarlık, kişinin sıkıntı çeken öksüzler ve dullarla ilgilenmesi ve kendini dünyanın lekelemesinden korumasıdır’(Yakup 1:27).