Re: Depresyonun Üstesinden Gelmek

#34829
Anonim
Pasif

Sevgili 0658, foruma hoşgelmişsin kardeşim,

Dediklerin, kendini ifade ediş tarzın çok samimi. Şahsen çok sevindim mesajını okuduğuma, bunca kısa bir mesaj olmasına rağmen. Evet, çok haklısın, bazen dualarımıza hiç bir yanıtın gelmediği izlenimine kapılırız, daha bir derin ümitsizliğe düşeriz. Bu tür koşullarda çok kıvranmış birinin sözü bu şurdaki, inan. Ama… yanıtsızlık gibi görünen aslında bir yanıttır. Tanrı ‘sustuğunda’ suskunluğu bir yanıttır. Bizleri bir takım şeylere uyandırmaya yöneliktir. Kendimizi çok iyi taramamız gerekir, bizi besleyen serum hortumunun neresine yaslanıp serumun vücudumuza işlemesini önlediğimizi tespit edebilmemiz için…

Ama özellıkle son zamanlarda bu kadar dünyaca ‘meşhur olmuş’ ‘depresyon’ kavramını da öyle hiç irdelemeden kabullenmemiz de tamamıyla yanlış bir şey. ‘Depresyon’ dediğimiz nedir… diye şöyle bir iyicene düşünmemiz gerekir…

Bugün içerlerinde yaşadığımız tüketim toplumları bir sürü saçma sunni ihtiyaçlar yaratmış toplumlar. Hiç de gerekli olmayan şeyleri bile gerekliymişler gibi algılatan ‘kabullenilmişlik’ler yaratmış sosyal ortamlar. İnsanlar bu sunni ihtiyaçları elde edebilsinler diye ha bire daha da ağır bastırılmışlıklar içersinde yaşamaya mahküm ediliyor, sözde üretime katılım sağlansın diye. Bu durum insanları müthiş yıpratan ve çoğu kez çökerten bir durum. Ama bu çöküş dirençsizlikten değil, doğal olmayanın doğal gibi algılatılmasının anormalliğinden oluşmuş bir çöküş.

Bu dediğimiz koşullar toplumlarımızı adeta bir anti-depresan tiryakiliğine itelemiş çoktan. Uyuşturucu ve vitaminlerle ayakta kalan toplumlar olmuşuz. Toplumda marjinelleşmeyelim diye ille de araba satın almaya koşmuşsak kendimizi elbette ki bunun ruhumuzda bir fiatı olacaktır, mesela. Halbuki hiç de gerekli değil araba sahibi olmamız.

Günlük sosyal uzlaşım devamlı yeni ‘masallar’, yeni ‘ihtiyaçlar’ uydurarak bizi kendine köle etmeye çalışıyor. Ama bu ‘masalı’ yutup yutmamak bizim irademizde olan bir şey sonuçta.

‘Depresyon’ dediğimiz şey çoğu kez dünyanın faniliğinin farkındalığını isimlendirecek bir terimi olmayan günümüz ‘seküler’ dünyasının bir terimi aslında. Başka sözle söylenecek olsa ‘tövbe’ denen olayı adlandıracak terimi olmayan bir dünyanın ‘tövbe’ olayına bir isim uydurması.

Merkezi referans noktası Tanrı’ya dönüş olan eski toplumlarda bugün ‘depresyon’ diye adlandırdığımız şey gayetle normal olarak ‘dünyanın faniliğinin farkına varıp dünya işlerinden el etek çekmek, yani tövbe durumuna geçmek’ anlamına gelebilirdi. Halbuki bugünkü, herşeyin üretim kapasitesine göre ölçüldüğü ‘Tanrı’sız’ toplumlarda hastalık sayılıyor. Yani, toplum ölçütleri hastalanmış olduğundan sağlıklı olan hastalıklı sayılıyor. Bir hayat değerleri at-üst edilmişliği ile karşı karşıyayız, özetle…

Niceliği olan ‘normal’ olanın kıstası olarak yutturuluyorsa buna şahsi olarak çok kesin bir şekilde karşı gelmemiz şarttır. Toplum hastaysa ve kendi hastalıklılığını kabul etmeme uğruna bizi ‘hasta’ olarak nitelendirmeye çalışıyorsa bu bizim değil kendi sorunudur. Yüzüne çarpmamız gerekir ukalalığını, gayetle barışçıl ama gayetle de istikrarlı bir tavırla.

Hayır kardeşim… herşeyi öyle hastalıkmış gibi görmeyelim. Bu bize ‘normallik’miş gibi sunulan tüketim toplumu paranoyasının oyununa gelmeyelim.

Evet… gerçekten nevro-fızyolojik hastalık olan, ‘patolojik’ denen durumlar da vardır ama bu bugünlerde ‘depresyon’ denen her durum da hastalık değildir. Sağlık belirtisidir, tam tersine… Kendisine direnmemiz falan da gerekmez. İzini sürmemiz gerekir… Bizi bir şeye uyandırmaya görevli bir çağrıdır belki de, Yüceler’den gelen…

Esenlikler…