Re: Hristiyan Kadın nasıl giyinmelidir?
Şimdi ilk cevabımda yazdığım farklı bakış açısı ve ayetlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
“Sonra İsa, öğrencilerine şunları söyledi: “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.” (Matta 16: 24)
Rab İsa aynı kutsal kitap’ta bunları söylüyordu. Bu ayet ve benzeri kutsal kitap’ta 9 kez geçiyor. Peki biz hayatlarımızı bir kenara bırakıp, tamamen çarmıhımızı sırtımıza alarak Rab’bi takip edebiliyor muyuz? Kendimizi inkar edebiliyor muyuz?
Kendi doğrularımızı hiçe sayıp, Rab’bin doğrularında yaşayabiliyor muyuz?
Kısacası Rab için hayatlarımızda nelerden vazgeçiyoruz?
Sizce sevgi kelimesi kutsal kitap’ta kaç kez geçiyor? Sadece sevgi kelimesi sürekli geçmektedir. Sevgi kelimesinin açılımlarıda cabası. Ama ben sadece tek bir örnek vereceğim.
“Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.” (Yuhanna 13: 35)
Bizler kıyafet konusunu tartışıyoruz ama örnek konusu için Rab bu ayetleride bizlere sunuyor. Peki kaçımız birbirimize karşı bu ayetlerde yazılı olduğu gibi sevgiyle yaklaşıyoruz? “Seni Seviyorum” kelimesi ağır bir anlamı olan ama ağızdan kolayca çıkan bir kelimedir. 2 gündür tanıdığınız bir kız veya erkek için bile bu kelimeleri rahatça kullanabilirsiniz. Durum böyle olunca bir kardeşe “Seni Seviyorum” demek zor bir şey değildir. Ama benim sorduğum soru bu değil. Gerçekten yürekten gelerek her kardeşimizi sevip, kucaklayabiliyor muyuz? Yoksa bunu sadece Rab böyle dediği ve içimizde Rab korkusu olduğu için mi yapıyoruz? Ki zaten benim bahsettiğim, sizin paylaştığınız yargı ve eleştiriden farklı olan eleştiri ve yargıda üzgünümki sevgi yoktur.
Çünkü geldiğimde sizi istediğim durumda bulamayacağımdan korkuyorum. Sizler de beni istediğiniz durumda bulamayabilirsiniz. Aranızda çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, iftira, dedikodu, böbürlenme, kargaşa olmasından korkuyorum.
(2.Korintliler 12: 20)
Ya bu ayet için ne diyeceğiz? Aramızda ben hiç çekişmedim, kıskanmadım, öfkelenmedim, bencil tutkular içinde olmadım ve dedikodu yapmadım diyecek olan var mı? Aslında dedikodu sorusunun altını çizmek istiyorum. Çünkü dedikodu kelimesini kendimize göre yorumluyoruz. Yani bir kardeşimizi dedikodu yüzünden eleştirirken, ondan farklı olmayan bir davranış sergilediğimizde bunu dedikodu sınıfına sokmuyoruz.
Bu yüzden dedikodu kısmını içten bir şekilde tartıp öyle cevaplayın içinizde.
Peki Rab’be dost diyoruz çoğu kez ve bu söylediğimiz ilahilerde de geçiyor. Peki biz Rab’le gerçekten dost hayatı yaşabiliyor muyuz? Arkadaşlarımıza yada dostlarımıza ayırdığımız zaman kadar Rab’be zaman ayırabiliyor muyuz? Her zaman dua’da kalabiliyor muyuz? Veya ne kadar kutsal kitab’a zaman ayırıyoruz? Kendimizi hariç tutarak başkaları için ne kadar dua ediyoruz? Her durumda Rab’be şükredebiliyor muyuz? En önemlisi Rab’bi ne kadar özlüyoruz? Peki hiç bilmeden günah işledim diye düşünüp her zaman dua edebiliyor muyuz? Normalde işlediğimiz günahların farkına bile zor varırken bilmediğimiz günahlar konusunda soru sormam bilmiyorum durumumuzu ne kadar yansıttırıyor.
Yürekleri araştıran Tanrı, Ruh’un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı’nın isteği uyarınca kutsallar için aracılık eder. (Romalılar 8: 27)
Buda Ruh’un önemini anlatan en iyi anlatan ayetlerden biri. Başından beri üstünü defalarca çizerek söylediğim biz kutsal ruh aracılığıyla değiştiriliriz!
Ve aslına bakıp dikkatlice okusanız her şey gözünüzün önüne bir resim gibi gelecek ama siz aynı noktada olduğumuz halde bunu farketmiyorsunuz.
Kutsal Kitap’taki ayetler bize öncülük eder ve o ayetler bizde değiştirme isteğini uyandırır. Bu istekle Kutsal Ruh işlemeye başlar ve Rab’den bizi değiştirmesini istemeye başlarız. Ve bu sürecin sonunda Rab bizi değiştirir. Her şeyin bir düzeni vardır.
Eğer bu düzenden biri eksikse emin olunki hayatlarımızda hiç bir şey değişmez.
Ben size karşı çıkıyorum çünkü siz düzeni bozmaya çalışıyorsunuz. Sadece ayetlerle insanların değişmesini bekliyorsunuz. Peki nerede diz çökme? Nerede yakarış?
Nerede istek? Durum böyle oluncada Rab’bin yapacağı işi siz verdiğiniz ayet örnekleriyle yapmaya çalışıyorsunuz. Buda üzügünümki Mesihçilik oynamaktan öteye giden bir şey değildir.
Ama siz kardeşinizi yargılamak yerine teşvik verseniz, düzenin ilk taşını koymuş olursunuz. Böyle oluncada Rab’bin düzeni yolunda işlemeye devam eder.
Cevabımı sonlardırmadan önce son 2 tane örnek vermek istiyorum.
İlki siz bir kardeşinize belki günlerce, belki aylarca, belkide yıllarca giyimi yüzünden gerek ayetlerle, gerekse kendi yorumunuzla sürekli yargılayıp baskı yaparsınız ama o kişinin hayatında hiç bir şey değişmez.
Sonra bir süre sonra o kardeşinizi değişmiş şekilde bulursunuz. Bunun anlamı şudur;
Siz ne yaparsanız yapın insanları değiştiremezsiniz. Çünkü bizleri yalnızca Rab değiştirir.
Ve Rab’bin kişiyi değiştireceği zamanı hiç birimiz bilemeyiz.
Bir diğer örnekte; Rab’bin kişiyi ne amaçla kullandığını bizler bilemeyiz. Örnek mi?
Hakimler bölümündeki Şimşon ve Gidyon Rab’bi yansıtan örnek insanlar mıydı?
Ben kalkıp onları örnek alalım demiyorum. Ama Rab’bin kişiyi ne amaçla kullanacağını bizler bilemeyiz. Verdiğim örnekte olduğu gibi Şimşon ve Gidyon Rab tarafından kullanıldı. Hatta kutsal kitap’ta adları geçti. Sizce bizim içimizde de Gidyon ve Şimşon gibiler yok mu? Olamaz mı?
Kilisenizde ünlü birinin olduğunu düşünün. Ve o insana hayran olan insanların iman ettiğini düşünün. Peki bu durumda ne yapacağız? O Kişiyi suçlayacak mıyız?
Çünkü insanlar onun ismi ve ünüyle yola çıkıyorlar. Bu durumda o imanlarda Rab yok mu diyeceğiz?
Rab her birimizi kullanmak için seçti. Kullanmayacağı hiç kimseyi seçmez. Önce bunu unutmamak gerekir. Ve Rab’bin bizleri nasıl kullanacağını biz bilemeyiz ve bir fikir yürütemeyiz. Örnek mi?
O çok eleştirdiğimiz giyim sayesinde bir kişi o alımlı kişiyi takip ederken kiliseye gelirse ve iman ederse ne diyeceğiz? Bu işte Rab’bin esenliği yok mu diyeceğiz?
Hiç okumadınız veya görmediniz mi? Yurt dışına çıkmak için veya sadece sevgili edinmek için kiliseye gelen insanları. Önümüzde yaşanmış çok büyük bir örnek var.
Antalya kilisesinin önderinin tanıklığını hepimiz okumuş veya görmüşüzdür.
Ne amaçla geldi ama Rab’bi gördü ve önder oldu.
Son olarak bu son yazışımdır bunu belirtmek istiyorum. Bu yazdıklarımdan sonra hiç bir cevaba cevap yazmayacağım. Çünkü bu kez anlatmak istediğimi uzun ve ayrıntılı bir şekilde anlattım. Niyetim kimseyi kırmak veya düşüncelerini aşağılamak değildi.
Ama yazı şeklimden dolayı bilmeden kırdığım kardeşlerim olduysa Rab’bin önünde özür dilerim ve tövbe ederim. Ayrıca amacım asla yanlışı savunmak değil. Sadece ortada bir yanlış varsa eğer bunun üzerine yanlışla gidilmemesi gerektiğini belirtmek istedim.
Rab her birinizi bereketlesin ve esenliği üzerinde olsun!