Re: Yorum Bilmi

#30425
Anonim
Pasif

Protestanlar geleneği değil de KK’ı en üst otorite olarak almaktadırlar. Kilise geleneği önemli olmakla birlikte en üst yetki alanı değil. KK’ı orijinaline göre anlamak durumundayız. Biz KK’ı yorumlarken yazarı, metni ve yazarın yazdığı kitleye baktık. Orijinal anlama odaklanmalıyız. Bu orijinal anlamın düzeni yazar, metin ve yazarın hitap ettiği kitle yorumlarken bunlara odaklanmamız gerekiyor. En son kısım uygulamadır. Ancak önce diğerlerini bilirsek uygulamaya geçebiliriz.

Buraya çok dikkat etmelisiniz. Burada bir takım çarpılar var. bu öykü olmadan önce yaşanmış birtakım şeyler var orada. Bu çarpılar ne? Yazar bunlar hakkında öğreniyor ve kendi kitabına bazılarını bir öykü halinde okuyucular için yazıyor. Bunlar nelerdir? Bunlar tarihi olaylar. Bu tarihi olaylar hakkında öğreniyor ve kendi metnine okuyucuları için yazıyor. Tabi ki bu belli bir süreçte oluyor. Bir çok bakış açısına göre KK yazarları genelde iki farklı dünya var iki dünya arasında kalıyor. Bir dünya tarih olaylarının dünyası diğer dünya ise izleyicilerinin dünyası. Yazar bu iki dünya arasında duruyor ve bu olayların önemini okuyucular için açıklıyor. Unutmamalıyız ki bu modern yazarlar için de bu doğrudur. Bazen modern yazarlar için doğru olan şeyi KK yazarları için düşünmüyoruz. Bu okuyucular dünyası yazar ne yazarsa diğer dünyayla aynı değil. Metinle olan tarihi olaylarla aynı şey değil. Yazarın bakış açısı, kültürel anlayış, yaşam tarzı. Nasıl etkiliyor yazarı. KK’taki her tarihi olay seçilmiş olaylar. Tekrar düşünün kaç tane olay oldu kim bilir. Sadece yaratılış Adem’den Yusuf’a kadar ne kadar konuşuyor. Aslında birçok zaman var arada. Belki Yusuf İ.Ö.1500’lü yıllarında yaşadı. Adem ne zaman yaşadı? Kim bilir? Bu iki nokta arasında kaç tane insansal tarihi olay yaşandı acaba? Sayılamayacak kadar olay yaşandı. Her şeyi anlatacak kadar büyük bir kitap olsaydı acaba ne kadar büyük bir kitap olurdu. Bu mümkün değil. Musa yazar kendi metnini yazıyor burada seyirciler var. Bütün bu milyonlarca olaylardan yazacağı sadece 50 bölümlük olayları seçiyor. Musa çok seçici davrandı. Daha fazla yazabilirdi. Özellikle belli konuları seçmesinin sebebi çok önemli . fazlalık yok. Fazla yağ yok tamamen kaslar var içinde. Çünkü çok az yazıldı. Tarihte belli yazarları okuduğumuzda çok büyük hikayeler yazmış. Onları biraz kesersiniz ama hala bir parça öykü kalır içinde. Çünkü çok süslüdür. Ama KK öyküleri böyle süslü püslü değil çok ekonomik hikayeler bunlar. Ucuza çalışıyordu bu yazarlar. Fazla kağıtları ve basım sistemleri yoktu. Yazmak o günlerde çok pahalıydı. Elimizde çok mantıklı ve hassas bir şekilde seçilmiş seçmeler var elimizde. Bunu her zaman aklımızda tutmalıyız.

KK’ta yanlış olmamasıyla birlikte KK bize her şeyi anlatmaz. Aslında bize KK çok az şey anlatır. Ama çok önemli şeyler anlatır. Yaratılışı okurken nasıl okuyorsunuz. 1, 2, 3.bölümleri okudunuz ve 4.bölüme geldiniz ve sıkıldınız. Ne var 4.bölümde? bu bölümde bir soy ağacı var. Kahin’in ve Şit’in sülalesi var. Bunları okumak çok heyecanlı değil. Bunları sanki gereksiz görüyoruz. Ama bütün Yaratılışı okuduğumuzda bunun aslında gereksiz olmadığını anlarsınız. Çok zor bir bölüm. Şit’in soy kütüğü ile Kahin’in soy kütüğünün anlatılmasının sebebi var. çok dikkatli bir şekilde seçilmiş öyküler var orada ve seçilenler çok önemli.

Şimdi başka bir açıdan bakalım. Bütün bu tarihten yazar kendi okuyucuları için ne lazımsa onları seçiyor. Sadece basitçe seçmiyor. Aynı zamanda seçtiği her şeyi tanımlıyor. Çok sık olarak şöyle söyler Hıristiyanlar. Neden KK bu şekilde söylüyor bu söylediğini. Neden bu öykü böyle anlatılıyor. Çünkü bu şekilde oldu. Bir şeyler oldu ve KK yazarı da bunları yazdı. Çok basit düşünüyorlar ama bu doğru değil. KK yazarları diğer yazarlar gibi tarihte olan şeyler hakkında yazdılar ama çok seçici davrandılar. Aynı zamanda çok fazla açıklayıcılıydılar. Çok özel yollarla bunu ifade ettiler. Özel bakış açıları ile özel açıklama motifleri ile yazdılar.

Örneğin Mesih’in yaşamına bakalım. KK’ta dört yazar Mesih’in yaşamını bize tanımlıyor. Hepsi aynı şeyi seçip söylemedi. Hepsi çok farklı şeyler söyledi. Bazı benzerlikler var ama farklı. Aynı konuyu seçseler bile aynı yolla tanımlamadılar. Başka bakış açılarından tanımladılar. Bazen söyledikleri şeyler hakkında arabuluculuk yapmakta bile zorlanıyoruz. Çünkü onların bakış açıları çok farklıydı. Başka bir örneğe bakalım. Mesela Samuel ve Tarihler kitaplarında birçok olaylar yazılmış. Aynı olaylar fakat farklı olarak tanımlanıyor. İkisinin yazarı farklı ve aynı olayları anlatırken bile farklı tanımladı. Mesela Atlantik okyanusunu tanımlamak istesek kaç şekilde tanımlayabiliriz. Bu tanımlamada hiç bir yanlış olmayacağını düşünün. Kaç şekilde. Çizerek, yazarak, renklerle… Sizin hayal gücünüze bağlı. Mesela suyun sıcaklığına göre de tanımlayabilirsiniz. Akıntılara göre, aslında bu konuda çok büyük bir kitap yazabilirsiniz. İçinde yaşayan hayvanlara göre tanımlayabiliriz. Her kişinin tanımlaması farklı olur. KK yazarları içinde böyle. Seçiyorlar konuşacakları konuyu. Ne hakkında konuştukları çok önemli. Aynı zamanda özel bir yolla tanımlamayı seçiyorlar. Verdikleri tanımlama şekli de çok önemli. Aynı olay üzerine konuşan çok kişi olduğuna mutlu olmalıyız. Bazı olaylarda ise bir kayıt görüyoruz. Mesela yaratılış paraleli yok yaratılışın. Daha çok dikkatli olarak çalışmalıyız bu bölümü. Yazarın bakış açısını anlama konusunda.

Seçip tanımlamasına göre yazarın tabi seçimi ve tanımlamayı çok şey etkiliyor. Çok etkin bir şekilde etkileyen şey şudur: Esas izleyiciler, amaçlanan kişiler, yazarlar aslında onu okuyacak kişileri düşünerek yazıyorlar. En önemli etki budur. Örnek olarak Musa İsrail’in lideri idi. İsrail’in lideri olarak özel bir zaman içinde gerçekten büyük sorumluluğu vardı. Büyük sorumluluk demek yani bu insanları yönetmesi gerekiyordu. Pavlus’a bakalım. Elçi değildi. Başladığı kiliseleri çok sevdi. Başlamadığı kiliseleri çok sevdi. Yazarken o kiliselerin ihtiyaçlarına göre yazdı bu yazıları. Daniel, Yeşeya, Musa ya da Krallar hepsinin yaptığı şey aynıdır. Kendileri için yazmadılar. Başkaları için yazdılar. Bu temel görüşümüz. Bu yazarlar nasıl bağladılar tarihi olaylarla, kendi öyküleriyle esas hedefledikleri kitleyi. Tabi tanımlamayla. Yazarın görevi .olayları yazmak ve kitlelere bir şeyler öğretmek. Bir bağlantı kurmaları gerekiyor. Tarihle okuyucular arasında bir çeşit bağlantı oluşturuyorlar. Aksi takdirde uygun olmazdı. Mars’ta olan şeyleri yazsaydı şayet ve insan hayatını etkileyecek herhangi bir şey yoksa bunun içinde insanlara hiçbir şey öğretmeyecekti bu konuda. Bu nedenle tarihle buradaki yaşam arasında bir bağlantı olması gerekiyordu. KK yazarları bunu böyle yapıyorlar. Bunu nasıl böyle yaptılar gerçekten şaşırtıcı.
3 tane örnek verelim. Burada olayların dünyası ve bu da hedef kitle olsun. KK yazarları olayların dünyasından seçip tanımlıyorlar. Bağlantı kuruyorlar bu hedef kitleye. Uygun olan bir şey yapıyorlar. Bazen çok ince bir bağlantı kuruyorlar. Tam anlamıyla bir bağlantı değil. Bazen de daha yakın yapıyorlar bağlantıyı birçok bağlantı kuruyorlar iki dünya arasında yani tarihle hedef kitle arasında bir çok bağlantı kuruyorlar. Olaylarla kitle çok yakın oluyor. Bazen KK yazarları umulmadık zamanlarda tarihi olayları çok belirgin bir şekilde üst üste getiriyorlar iki dünyayı. Şimdi olan şeylere gerçeklere bir arka plan, tarihi bir arka plan yapıyor. Yazarın isteği şu: size açıklamak istiyorum bu uygulama nereden geliyor. Gerçekten size açıklamak istiyorum bu fikir nereden kaynaklanıyor gibi. Yazar bu tip açıklamaları tarih bir arka plan vererek yapıyor. Ne yaptığımızla ilgili tam olarak arka planı vermek istiyorum diyor yazar. Her zaman bunu böyle yapıyorlar. Mesela: Yakup’un Rab’bin meleği ile güreştiği yeri hatırlayalım. Meleği bırakmak istemedi bu yüzden bacağı çıktı. Topallamaya başladı. Kalçasından acıdan ötürü. Musa şöyle yazdı. Bu nedenle İsrailliler kalçanın bu tarafını yemiyorlar diye yazıyor. Arka plan veriyor önce ve ondan sonra bunu yapmadıklarını yazıyor. Olayla kitle arasında tam bir bağlantı olmayabilir bu durumda. Adamın kalçası ve bir hayvanın kalçası, butu ne alaka. Yapılması gereken bu. Hiç bir bağlantı yok aslında. Burada çok az bir bağlantı var aslında. Size bir örnek vereyim. Neden Türkiye’de herkesin bir soyadı var. Nereden geldi. Daha önce Türklerin soyadı yoktu. Atatürk bir yasa çıkardı ve bu zamanda beri herkesin soyadı var. Küçük bir çocuk gelip size neden iki tane adım var. soyadım var. çünkü yıllar önce Atatürk bize bir soyadı almamız gerektiğini söyledi. Bunun gibi. Şimdiki bir olay için arka planda bir hikaye anlatıyorsunuz. Neden Amerika bayrağında kırmızı beyaz 13 tane yatay çizgi var. Çünkü Amerika 13 koloni ile başladı. Şimdi olana bir açıklama yapmak. KK yazarları her zaman böyle şeyler yapıyorlar. İnsanların yaşamlarındaki bazı şeylerin nereden geldiğini açıklıyorlar. Çok güzel örnekleri var bunun. Musa’nın günlerinde belki bir adam bunu sorabilirdi. Çünkü onlara bunları yapmaları söylendi. Sünnet olmaları istendi büyük adam olarak. Belki bazı adamlar neden bu yaştan sonra sünnet olmak zorundayız. Yaratılışta böyle bir bölüm var. Yar.17.bölümde Tanrı İbrahim’e diyor ki sen ve ev halkın sünnet olmalısın. Senden sonraki bütün nesiller sünnet olmalı. İşte bu uygulamanın bir arka planı. Arka plan şimdiki olay için verildiğinde çok büyük benzerlik olması gerekmiyor yazarın anlatımına göre. Şimdi ikinci düzey var. Burada bir olay ve öykü var. Okuyucunun yaşamındaki olayla hikaye çok birbirini benzer. Çok daha fazla bağlantı var. Bir etik için oluşturuldu. Size belki bir örnek olacak bir öykü. Size örnek vermeye hizmet eden bir öykü. Belki ret edilecek belki de taklit edilecek bir şey. Bir şeyin size örnek olması için gerçekten sizinle olaydaki kişi arasında bir benzerlik olması lazım.
Mesela bazen Amerika’dan çok farklı ülkelere gidiyorum. Böyle zamanlarda çok dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü sanılan şey şu KK’tan bir prensip öğreteceğim. Benim yaşantımdan bir şeylere verdiğimde bu prensibi öğreteceğim gibi geliyor. Benim hayatımı veriyorum örnek olarak. Bana karışmış bir şekilde bakıyorlar. Dediğim hiç birşeyi anlamıyorlar. Çünkü benim hayatım onların hayatından çok farklı. Örneğin: her zaman anahtarımı kaybettiğim için çok aptalım diye bir örnek vermeye başlasam. Bu örnek Türkiye’de uygun olur. İnsanlar bunu anlayabilir. Çünkü bizim anahtarlarımız var ve anahtarlarımızı kaybettiğimizde ne kadar zor durumda kaldı mı anlayabilirsiniz. Ama Uganda’nın köylük yerlerinde bu örneği verirsem. Hiçbir şey anlamayacaklar çünkü anahtarları yok, hatta kapıları bile yok. Evlerini kitlemiyorlar. Benim ne demek istediğimi anlamayacaklar. Noktamız şu birisi için örnek oluştururken iki şey arasında bir benzerlik olmalı. Paraleli görebilecek kadar bir benzerlik. KK okuyucularının yaptığı şey şu. Burada kitle var burada olaylar var. Bu olaylar hakkında yazıyorlar. Bu olayları bu dünya için uygulama olarak kullanıyorlar. Bu olaylar hakkında yazdıklarında bu olayları aynı şekilde buradakilere getiriyorlar. Bu iki olay arasında yeterince bağlantı olmasına dikkat ediyorlar insanlar görebilirler. Bazı şeylerde bağlantı kurmamız daha kolay. Çünkü direkt bir benzerlik var. Ama bazı şeylerde direkt bağlantı kuramıyoruz. Orada ne demek istediğini anlamamız gerekiyor. Çünkü verdiği örnekteki kişilerle daha az benzerliklerimiz var.