Re: Tanrı’nın Varlığını İspatlayabilir misiniz?

#29986
Anonim
Pasif

@Nikolay 8056 wrote:

Tanrı’nın varlığını kimse ıspatlıyamaz, kimsenin oraya gitmişliği ve ya oradan gelen birisi yoktur.

Bence tanrıya inanmak afyon gibidir içine cektikce seni daha fazla içine ceker ve var olmayan duygularla seni besler aynı şekilde inanmamakta öyledir neden dünyaya geldiğini ne amaca hükmedeceğinin bilemessin, ama ben kendime bir amaç buldum ve o amaç İnsanlara yardım etmek. İnsanları eşit kılmak için elimden geleni yapacağım. Bir tanrı varsa beni o amaç için suçluyacaksa o tanrı zaten benım için yoktur.

Herkes inancını kendi seçecektir ve bu inanacı secerker hic bir baskı altında kalmaması gerektiğine inanıyorum.Karar verirkende verdiğiniz karara sonuna kadar inanmalı ve inanıyorsanız ibadetinizi tam yapmalısınız.

Sana esenlik olsun sevgili Nikolay;
Din afyondur söylemi ilk Sosyalist kuramcı Karl Marx ile dillerin. Açılımı: depresyonda olanlar, yüreği kırıklar ve zayıflar için bir uyuşturucudur. Yaşamın, boyu aşan zorlukları karşısında insanlar böyle bir ihtiyaç içine girerler.
O dönemin feodal ve oluşmakta olan kapitalist yapısına bakarsan, insanlar hak talebi yerine acizliklerini avutacak bir sığıntı ararlar. Evet sevgili dostum, bu sığınma noktası bir dindir ve insanların kendi beyinlerinde yarattıkları ve adına Tanrı dedikleri bir güçtür. Psikoanaliz uzmanı Freud bunu destekler bir yaklaşımla şöyle der ” din, deprem ve fırtına gibi kişisel olmayan güçlere karşı insanın kişisel ve karakteristik davranışı ile başlar”. Fakat Tanrı sözüyle yaşayan bir Hristiyan dünyanın gerçekliğinden kendisini yalıtamaz. İmanlı o gerçekliğin tam göbeğinde RAB’bin tanıklığında bulunmaktadır.Eziyet varsa çekmeli çünkü biz Efendimizden üstün değiliz. Mesih’i solurken uyuşmak için değil aksine Ruh’la dolarak yaratılışın dörtbucağına ulaşabilmek için güç buluyoruz.
evet bir noktada haklısın. Hristiyan düşünürler artık eskisi gibi dünya felsefesine ve bilimine hakim değiller. Bilimin ilk çıkışı malum Kutsal Kitap kökenlidir. Kutsal Yazılar’da Tanrı “her şeye egemen olun” der. ve bir şey üzerinde egemenlik sürmek için o şeyi tanımak zorundasınızdır ve bilimin başlangıcı bu tanıma sürecidir. ve malesef ki doğa üzerindeki hakimiyet ve doğasal koşullara bağlı yaşamsal rahatlama insanın Tanrı’ya dahada yabancılaşmasını doğurmuştur. Tıpkı babil kulesi gibi orjinal günah haricindeki dünyevi günah katlanarak büyümektedir. Fakat Tanrı bunu zamanın başlangıcında bilir ve der ki ” iyi kimse yok”. insan ancak dünyasal iyilik aldatmacası içinde yaşar ve ne doğaldır ki o iyiliği deşmeye başladığınızda içinden bencillik, kıskançlık, bölünmeler, çekememezlik, çılgın eğlenceler ve sonu gelmez bir özgürlük tutkusu çıkar. özgürlük gerçekten kendi içinde özgür müdür acaba. Özgürlükden sınır aşımı yolculuk yapılabilir mi? yok, özgürlük zorunluluğun bilince çıkmış halidir.
Oysa Kutsal Yazılar’da diyor ki ” RAB’bin Ruh’u neredeyse orada özgürlük vardır”.ve bu özgürlük içine serpiştirilmiş unsurlar, sevgi, sabır, şevkat, yumuşal huyluluk ve özdenetimdir.
birincisi ve senin bahsettiğin iyilikle Tanrı’nın varettiği iyilik arasında eminim ki çok fark var. Marx ve birçok teorisyenin söylediklerinin ötesinde ben sana birşey söylemek istiyorum. Kutsal Kitap’ı şayet okursan görürsün ki o felsefenin, sosyolojinin, psikolojinin ve herşeyden önemlisi yaşamın ta kendisinin açıklamasıdır.
Ha Tanrı’ya inanman konusunda benim yapabileceğim birşey yok elbette çünkü onu sadece Tanrı’nın kendisi yapar.