Re: içki basligin devami

#34373
Anonim
Pasif

Dostum, Hristiyanlık insanın her tür aşırılıklardan sıyrılıp Tanrı’nın kendisini yaratmış olduğu has insani duruma dönmesidir de herşeyden evvel. Zaten insan sade, doğal durumuna, orta yola dönmedi mi en evvel, onun ötesi olan Semalar Saltanatı vatandaşlığına da adım atamaz. Doğallık, fazlalıksızlık ve eksiksizlik yolu olan bu ‘orta yol’da ne bir baba kızı biriyle akşam birlikte yemek yemeye çıktı diye dayak atar, ‘öldürür’ (maddi veya mecazi, hangi anlamda olursa olsun) ne de kızının hayatta nasıl bir yol alacağına dair gamsızlık gösterir.

Günümüz dünyası ne yazık ki iki uç arasında, aslı olmayan bir ikilemde sıkışmış kalmış. Bir taraftan Hristiyanlığı sadece tarih kitaplarında kalmış ateist bile olmayan, varlıksal konulardaki kaygısını tüketicilik, pornografi ve sapkın cinsellikte gömmeye, kendisine unutturmaya çalışan seküler Batı insanı, bir taraftan da insanı insan yapan vicdani serbestiye zerre kadar saygısı olmayan, tehdit, şiddet ve gaddarlık yoluyla Tanrı’ya ulaştırabileceğini sanan İslamiyet… Her ikisi de çıkmaz yollar.

Tabi… samimi ve dürüst olunması gerekirse iki illetin daha az zararlı olanı bu genel amaçsızlığının içersinde, kör topal da olsa din konusundaki vicdani serbestiye de varolma payı bırakabilen seküler Batı dünyası. Bu vicdani serbestiye pay bırakabilme salihliği de kuşkusuz yüzyıllardır kültürel köklerini beslemiş olan ‘isteyen beni izler’ diyen, ister maddi anlamda olsun ister manevi hayatta iş halletmenin şiddetle olamayacağında bunca ısrarlı Hz. İsa Mesih’in öğretisi sayesinde var olan bir şey.

Hristiyanlık yolu bu aşırılıklarda yaşayan düşkün dünyada yalnız bir yol. Bu yola düşmüş ferdin tek dermanı Tanrı. Başka kimse. İşte bu yüzdendir ki bu yola girmek isteyen bunu göze almalı. Bu yolda insani desteklere güvenip de girmek yoktur. Hristiyanlık bir hastalıktır. Ağırlıkta benzeri olmayan bir hastalık. Desteği beşerde aramaya karşı, dolayısıyla da günaha karşı hastalanmaktır. İnsan Hz. İsa Mesih’in fiilen diri, günlük hayattaki mevcudiyetine ‘battıkça’ günahta sendelemeye başlar. Günaha karşı sakat olur, zamanla da tamamen felç olur. İşte o an varlıksal kurtuluşunun eşiğindedir artık. Semalar Saltanatı’nın avlusundadır. Yeni bir insandır, tümden.

Eski, Hristiyanlığın yaklaşık ilk üçyüzüncü yılında yaşamış büyük çöl zahitlerinden birine sormuşlar, ‘ne yapmalı diye’, o da cevap vermiş ‘insan’ demiş ‘Tanrı’ ile tamamen başbaşa kalamadı mı herşey boş, bir yere ilerleyebileceği yok’. İşte Hristiyanlığın püf noktası tam da burda yatar. Hz. İsa misali çarmıhı sırta alıp Golgotha’yı tek başına, sadece Tanrı ile başbaşa çıkmakta. Var mısınız öyle bir yola? Varsanız buyrun çarmıha… yoksanız gidin, bulun içersinde boş hayali destek ve güvenler sağlayacak ortamlara, ideolojilere, resmileşmiş, dünyevi güçleri olan dinlere, Yeni Çağ pratiklerine falan… Nasılsa can atıyorlar ‘ordularının’ saflarına şahsi ihtiyarı (insanlığı yani) körelmiş neferler katmaya.

Kısacası… siz bilirsiniz. Serbestsiniz… Sorumlusunuz da. İnsansınız çünkü.