Re: içki.

#34362
Anonim
Pasif

Sevgili Allah’ın kulu, bu sözünü ettiğiniz konu Hristiyanlığı suçlamak isteyen cahiller tarafından çok ama çok sık istismar edilmiş bir konudur. Hristiyanlar içkiye, domuz etine düşkün, şarabı topyekün olarak kutsal sayan birileri olarak gösterilmişlerdir. Bu kökünden yanlıştır.

Şarap tümden veya kendiliğinden kutsal değildir Hristiyanlık’ta. Çok özel şartlar dahilinde ve ufak bir kadehin miktarına bile varmayacak kadar çok cüzi bir miktarda içilmesi üzere kutsanır. Hz. İsa’nın havarilerle olan son akşam yemeğinin hatırasına (bu basit bir hatıra değildir elbet Rab’bin aramızdaki devamlı mevcudiyetinin ruhen ve vücuden yaşandığı bir zikirdir). Hristiyanlar’ın her hangi bir et düşkünlükleri de yoktur ki domuz etine de düşkün olsunlar. Hatta Hristiyanlık yolunda samimi olarak yol alanlar hayvanlara bile olsa ızdırap çektirilerek elde edilmiş besinlerden genelde uzak dururlar. Eti de vücudu ağırlaştıran, dolayısıyla da nefsi hırsları şahlandıran bir yiyecek türü olarak gördüklerinden etoburluktan uzak dururlar mümkün mertebe. Et kirli değildir (hiç bir yiyecek türü doğası itibarıyla kirli değildir) dünya görüşlerinde. Yani insanın nihai kemale ermesini etin tabiatındaki herhangi ‘günahkar’ bir unsurun engelleyeceği diye bir şey yoktur Hristiyanlık’ta. Ama merhamet hassasiyetinden acı çektirme yoluyla edinilmiş besinlerden uzak durulur genelde. Hristiyanlık yolu zaten gamsızlıktan hassasiyete bir dönüş yoludur aynı zamanda. Hristiyan hassastır, günah ve isyandan ötürü kaybolmuş olan insana yakışır hassasiyeti yeniden kazanma mecrasındadır. Eski Ahit’in ‘yaratılış’ bölümünde insanlar ilk yaratıldığında kendilerine Tanrı tarafından tüm ağaçların meyvelerinin kendilerine besin olarak mübah kılındığı söylenir (iyiyi ve kötüyü ayırdediş ağacının meyvesinden başka). Etoburluktan zerre kadar bahsedilmez. Etoburluk dünyaya temel günahın işlenişinden sonra girer. Bu günahtan sonra zaten dünyayı yabancılaşma ve şiddet istila eder.

Hristiyanlar’ın içki ve besin ile ilgili tutumları çok nükteli ama çok da hikmetli olarak bir Bektaşi fıkrasında ifade edilir: Sorarlar Bektaşi’ye, içki haram mıdır diye, o da cevap verir… ‘ağza göre değişir’ :-))) Malumunuz zaten Bektaşiler zındık sayılmıştır Sunni ortamlarda.

İnsanları kirletenler dıştan içeriye nüfuz edenler değil, içten, kalpten, dışarıya yayılanlardır, Rab’bin İnciller’deki kendi ifadesine göre. Hiç bir şey doğası itibarıyla haram değildir. Tanrı doğasından kötü olan bir şey yaratmamıştır. Bir şey kullanım tarzından kötü veya iyi olabilir. Ayyaşlık ve oburluk tabi ki kınanan şeylerdir Hristiyanlık’ta. Ama ayyaşlık ve oburluğun varlığında ne şarabın ne de besinin kendiliklerinden bir rol oynadıkları vardır. Kullanım tarzlarından dolayı (ki bu insanın ihtiyarına bağlı bir şey) mübah veya günah olurlar.

Bu hiç bir şeyin doğası itibarıyla günah olmadığı mevzuunda eski büyük İllahiyatçı azizlerden Şam’lı Yahya çok cesur sayılabilecek bir ifadede bulunur… Der ki aziz, zinada bile zinayı günah kılan cinsel temasın bizzat kendisi değildir ama varlığın Tanrı’ca yaratılmış vahdetini bozan, insanı insan kardeşlerine ve hatta doğal çevresine karşı yabancılaştıracak bir gizlilik ve yalana bulaştırdığıdır. Yoksa cinsel temas insanlar arasında yakınlık ve vuslat doğurucu bir durum olarak Tanrı’nn insana bir armağanıdır. Ama gizlilik, sahtekarlık, samiyetsizlik ve ihanetle oldu mu o zaman bir Tanrı armağanı olmaktan çıkar bir lanete dönüşür.