Re: ” Bu, size şehadet için olacaktır “

#33918
Anonim
Pasif

Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in “Kendiliğinden söyleyen…” başlıklı bundan önceki paylaşımımda, “Saul,Saul, niçin bana eza ediyorsun? Senin için üvendireye karşı tepmek güçtür.” sözünün bulunduğu bölümü 22:14 olarak göstermişim! Bu yanlışlığımın farkına vararak 26:14 olarak düzeltiyorum. Özür dilerim.

İNCİL’i severek okumama rağmen yaşamımda neden çok haksızlıklar gördüğümü, çok yıllar sonra, Kurtarıcım Rab İsa Mesih’in şu sözünün derinliğini anlamağa başladığım zaman farkettim:

“Kendiliğinden söyleyen kendi izzetini arar; fakat kendini gönderenin izzetini arayan, doğrudur, ve onda haksızlık yoktur.”(Yuhanna7:18).

İNCİL’de yazılı Rab’bimiz İsa Mesih’in sözlerini severek ve benimseyerek okuyorum. Ama gençliğimden beri, ezberlediğim sözleri insanlara kendi irademle söylemekte olduğumu, “kendiliğinden söyleyen” sözünün ruhumda parıldaması ile farkettim! Yaşamımda görünen haksızlıkların nedenini, Rab’bim ve Kurtarıcım İsa Mesih’in bu sözü ile görüyorum artık! Bu sözün ışığında Kurtarıcımızın “hem gördüğün şeylerde, hem sana görüneceğim şeylerde seni hizmetçi ve tanık tayin etmek için sana göründüm” sözü de, o aynı ışık olarak beni aydınlatmış bulunuyor!(Res.İşl. 26:16). Demek ki, İNCİL’de yazılı görünmez şeyleri görmeden, sırf beğendiğim ve benimsediğim için harflere itaate kendimi hep zorlamışım! Yani, Mesih imanlısı olarak yasacılık yolundan yürümüşüm! Yazılı sözlere itaatle dürüst olmağa ve Allah’ın onayını almağa çabalamışım! Dürüstlük çabalarıma rağmen bende ” İsa Mesih’in görüneceği şeyler “, yani ” hayatı ” görüneceği yerde, hep haksızlıklar görünmüş! Çünkü, İNCİL’den yaptığım alıntıları, insanlara hep kendi irademle, yani kendiliğimden söylemişim! Kendi irademle söylediğim alıntılara biraz da, filozoflardan alıntılar yapıp karıştırdığım zaman farkında olmadan, insanlar önüne kendi soframı kurmuşum! Kendi sofram, bana kement, tuzak, tökez ve ceza olmuş! Hem de, kendi irademle anlattıklarımla gerçeği görememişim!(Mezmur 69:22,23; Rom.11:9,10).

Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, harfe hizmet etmeğe alışmış olan Tarsuslu Saul’a göründüğü zaman “hem gördüğün şeylerin, hem sana görüneceğim şeylerin hizmetçisi ve şahidi olacaksın” demiş!(Res.İşl.26:16). Allah’ı dinlemeği öğrenen Petrus’la Yuhanna, “gördüğümüz ve işittiğimiz şeyleri söylememek elimizde değil” demekle, sözleri kitaptan veya vaizlerin ağızlarından almaktan ziyade, Rab’bin ağzından dinlemenin üstünlüğüne ve önemine işaret etmişler!(Res.İşl.4:20). İnsan, sözleri Rab’bin ağzından aldığı zaman böyle oluyor galiba! Yani Rab’bin ağzının sözlerindeki o, “İYİ, MAKBUL ve KÂMİL İRADE “(Rom.12:2) insanı söyletir! Bu, insanın kendiliğinden söylemesinden çok farklı ve heybetli bir şeydir! Allah’ın ağzının sözleri alıcı durumunda olan insana geldiği zaman, insanda üç ilâhi sünnet oluyor: “Kulakların sünneti, yüreğin sünneti, dudakların sünneti! Bu sünnetleri insanda yapan, Rab’bin ağzının sözleridir! Esinle düşündüğüm bu şeylerin ışığında geçmişimde yaptığım hataları görür gibi oluyorum: Kendiliğimden konuşmalarım..! Kendi irademle İNCİL’de yazılı sözleri yakın çevreme söylerken kendimi doğru ve dürüst sayarak hatalara imza atmışım! Böylece, İsa’nın “kendiliğinden söyleyen” sözünün ışığıyla bende haksızlıklar göründü! Halbuki Kurtarıcım Rab İsa Mesih, “sana görüneceğim şeyler” demiş!(Rom.26:16).

Evet sevgili kardeşim ve kızkardeşim; sizinle paylaştığım bu konu, öncekilerin benzeri, örnek âyetlerlle ispatlı tekrarı ve devamı gibi görünüyor; değil mi? Pavlus da, hep aynı şeyleri yazdığına ve aynı şeyleri değişik biçimlerde anlatmaktan usanmadığına mektuplarından birinde değinmiş!(Filipi 3:1).

Sözleri Rab’bin Ruhu’ndan aldığımız zaman onları bize söyleten irade gücü, bizden olmaz! Bu nedenledir ki, Pavlus, “Ruh’un kılıcı olan Allah’ın sözünü alın” demekle kitaptan alıp kendiliğimizden söylemekten daha güçlü olduğuna dikkatimizi ve ilgimizi çekmek istiyor!(Efes.6:17). Kendi iradedlerimizle cımbızlayarak aldığımız ve birbirimize karşı kullandığımız sözler, birbirimize üvendire gibi batıyor! Ve cismanî savaş başlıyor! Sözleri birbirimize karşı kullanmakla kim günahını görüyor ki?! Günahlarımızı göremediğimiz gibi, “tövbe et” demek de, söyleyenin iradesinin zorlaması ve baskısı şeklinde algılanıyor! Sonuçta tepkiler doğuyor! Halbuki, herbirimizin Rab’le karşılaşmağa ihtiyacımız var! İşaya Peygamber, Rab’bi gördüğü zaman, kendiliğinden konuşmakla kirlenmiş dudaklara sahip olduğunu farketmiş ve dehşete kapılmış! Ve Rab’be şu ikrarı yapmış:”Vay başıma! Çünkü helâk oldum; çünkü ben dudakları murdar bir adamım, ve dudakları murdar bir kavmın içinde oturmaktayım; çünkü gözlerim kıralı, orduların RABBİNİ gördü.”(İşaya 6:5). Rab’le yüzleşmeğe ihtiyacımız var! Bu nedenle birbirimize hükmetmesek iyi olur. Ama birbirimiz için Rab’be dua etmemiz, hükmetmemizden iyidir. Çünkü Rab’bımızın sözü şudur: “Hayatım hakkı için, her diz önümde çökecek
ve her dil Allah’a ikrar edecektir.”(İşaya 45:23; Rom.14:11).

İsa’nın hayatı bizde görünmedikçe, mukaddes olma çabalarımız işe yarar mı ki? “Mukaddes olacaksınız; çünkü ben mukaddesim” diyen Rab’bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih, “mademki ben yaşıyorum, siz de yaşıyacaksınız” da demiştir!(Yuhanna 14:19). Onun elçisi Pavlus, bu konuda bizi şu sözle müjdelemiştir:”Zira eğer düşman iken, Oğlu’nun ölümü vasıtası ile Allah ile barıştıksa, barışmış olarak onun hayatı ile daha ziyade kurtulacağız”(Rom.5:10).

Rab, sina çölünde o çalı ateşinde Musa’ya göründüğü zaman, o yerin kutsallaştığını söylemiş!(Çıkış 3:5). Toprak, bizim gibi insan değildi ki, kendi çabası ile kutsal olsun! Rab, oraya inince toprak kutsallaşmış!
Aynı şey, kötü fikirlerle kirlenen zihinlerimizde olmuyor mu? Mesih Ruhu’ndan aldığımız bir esin ile düşünürken zihnimiz dinleniyor ve kötü fikirler orada artık barınamıyor! İNCİL satırlarından aldığımız bir düşüncenin, Kutsal Ruh’la yenilenmesine ihtiyacımız var! Böylece Ruh’un düşüncesi ile düşünürken, içimizde aydınlatıcı ışığımız olur! Bu ışıkla insanlara konuşurken mucizeye tanık oluruz. Yani kendiliğimizden(kendi irademizle) sözler söylememiz, işe yaramıyor!.

Petrus’un mektubunda şu söz dikkatimi ve ilgimi çekiyor: “Eğer biri söylüyorsa, Allah’ın vahiylerine göre söylesin;”(I.Petrus 4:11). Vahiy, insan iradesi ile gelmez! Aldığımız vahye göre söylersek, kendi irademize değil; ancak , vahiydeki Rab’bin iradesine uymuş oluruz!

Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, kendilerine Allah sözü gelenlerin nasıl değiştiklerine işaret etmiş!(Yuhanna 10:35). Rab’den gelen sözlerdeki irade, yaratıcıdır; doğayı değiştirir!

Rab’bin iradesi ile konuşmak, kendiliğimizden konuşmaktan bizi kurtarır. Ve bizde haksızlık görünmez! Amin.